MeToo işe yaramadı mı? Araştırmaya göre ofislerde taciz sürüyor

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

MeToo işe yaramadı mı? Araştırmaya göre ofislerde taciz sürüyor

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

2017'de #MeToo hareketinin doğuşu, kadınların yaşadığı geniş çaplı cinsel şiddet ve tacize ışık tutmuş, bir dizi tanınan ismi alaşağı etmişti.

Ancak yeni bir araştırma, buna rağmen kadınların işyerinde 5 yıl öncesiyle aynı seviyelerde cinsel tacize maruz kaldığını ortaya çıkardı.

McKinsey ve kadınlara destek kuruluşu LeanIn'in İşyerinde Kadınlar 2024 raporu, işyerinde cinsel tacizin 2018'deki kadar yaygın olduğunu bildirdi.

Bu hafta yayımlanan rapora göre, 2018'de kadınların yüzde 35'i işyerinde en az bir tür cinsel tacize maruz kaldığını bildirmişti. Bu sene, o oran yüzde 37.

McKinsey'in kıdemli ortağı Alexis Krivkovich, CBS'e cinsel tacize uğrayan kadınların oranının da büyük ihtimalle çok daha yüksek olduğunu söyledi.

Krivkovich "Kadınların tacizi bildirdikleri takdirde bunun etkin bir şekilde yönetilmeyeceğinden bu denli endişelenmesi, muhtemelen bir dizi olayın göz ardı edilmesine yol açıyor" dedi.  

Öte yandan, 2018'de erkeklerin yüzde 23'ü ve 2024'te erkeklerin yüzde 22'si işyerinde en az bir tür cinsel tacize maruz kaldığını bildirdi.

Rapor, daha genç kadınların işyerinde cinsel tacize maruz kalma ihtimalinin yaşı daha büyük kadınlar kadar yüksek olduğunu da tespit etti.

Cinsel tacizi bildirmenin etkili olacağına inandığını söyleyen kadınların sayısı da erkeklerden daha az. 2024'te, kadınların yaklaşık yüzde 53'ü ve erkeklerin yüzde 65'i işyerlerinin cinsel taciz ihbarını etkili bir şekilde ele alacağına inanıyor.

Raporda "Kadınlar, özellikle de beyaz olmayan kadınlar, müdürlerinden yeterince destek görmüyor" yazıyor.

Kadınların yeteneklerinin ve liderlik potansiyelinin sorgulanmasına yol açan önyargılarla karşılaşma ihtimali, hâlâ erkeklerden çok daha yüksek.

Rapor "Beyaz olmayan kadınlar, LGBTQ+ kadınlar ve engelli kadınlar, işyerinde daha fazla küçük düşürücü etkileşim yaşıyor" diye devam ediyor.

Forbes, pazartesi günü Tulane Üniversitesi'nin yayımladığı başka bir raporun, kadınların #MeToo'nun ardından yaşadığı cinsel saldırı ve tacizde bir değişiklik olmadığını ortaya çıkardığını aktardı.

#MeToo hareketi 2017'de, dünyanın her yerinden kadınların, yaşadığı cinsel taciz ve saldırı hikayelerini paylaşmak için etiketi kullanmasıyla yayılmıştı.

Tulane Üniversitesi'nin raporu, 2018'de kadınların yüzde 81'inin hayatlarının bir noktasında tacize veya saldırıya maruz kaldığını söylediğini ortaya çıkardı. 2024'te bu oran yüzde 82'ye yükseldi.
Independent Türkçe



ABD'deki en eski mezar taşının sırrı çözüldü

Bilim insanları, Amerika'daki en eski mezar taşının büyük ihtimalle Belçika'dan geldiğini düşünüyor (International Journal of Historical Archaeology)
Bilim insanları, Amerika'daki en eski mezar taşının büyük ihtimalle Belçika'dan geldiğini düşünüyor (International Journal of Historical Archaeology)
TT

ABD'deki en eski mezar taşının sırrı çözüldü

Bilim insanları, Amerika'daki en eski mezar taşının büyük ihtimalle Belçika'dan geldiğini düşünüyor (International Journal of Historical Archaeology)
Bilim insanları, Amerika'daki en eski mezar taşının büyük ihtimalle Belçika'dan geldiğini düşünüyor (International Journal of Historical Archaeology)

Amerika'daki kolonilerle bağlantılı ticaret rotalarına daha fazla ışık tutan yeni bir çalışma, ABD'de bilinen en eski mezar taşının İngiliz bir şövalyeye ait olduğunu ve muhtemelen Belçika'dan geldiğini ileri sürdü.

Arkeologlar, mezar taşının bir şövalyeye ait olduğunu ve 1627'de Amerika'daki ilk kalıcı İngiliz yerleşim yeri olan Virginia eyaletinin Jamestown kentine yerleştirildiğini biliyordu. Ancak siyah kireçtaşından yapılan levhanın Avrupa'nın tam olarak neresinden geldiği net değildi.

Yakın zamanda International Journal of Historical Archeology isimli akademik dergide yayımlanan çalışma, mezar taşının oyma ve kakmalarını inceleyerek kökeninin izini sürdü.

Bilim insanları, mezar taşında bir zamanlar muhtemelen bir kalkan, açılmış bir parşömen ve zırhlı bir adam tasvirinin pirinç kakmalarını barındıran, oyulmuş bir girinti olduğunu tespit etti.

Tarihi kayıtlar, 17. yüzyılda Jamestown'da, 1618'de Sör Thomas West ve Sör George Yeardley olmak üzere iki şövalyenin hayatını kaybettiğine işaret ediyor.

Sör Yeardley'nin üvey torunu, 1680'lerde kendisi için siyah kireçtaşındakiyle aynı yazıtlara sahip bir mezar taşı sipariş etmişti.

Araştırmacılar bu sebeple, 1627'den kalan mezar taşının Sör George Yeardley'ye ait olduğundan şüphelendi.

1588'de İngiltere, Southwark'ta doğan Sör Yeardley, Bermuda yakınlarında bir gemi kazasından sağ çıkarak 1610'da Jamestown'a gelmişti.

Sör Yeardley 1617'de İngiltere'ye döndüğünde, I. James onu şövalye ilan etmişti. Sör Yeardley, 1621'de Jamestown'a dönmüş ve 1627'de orada hayatını kaybetmişti.

Bilim insanları, mezar taşından parçalar inceledi ve birçoğu Kuzey Amerika'da olmayan küçük fosil mikroplar tespit etti. Araştırmacılar, mikrop fosillerinin günümüzde Belçika ve İrlanda'yı oluşturan bölgelerde birlikte bulunduğunu söyledi.  

Mezar taşının kaynağını daha da daraltarak, o dönemde bu tür kireçtaşlarının en yaygın kaynağı olduğu bilinen Belçika'yla sınırlandırdılar.

Bilim insanları "Bu nedenle, şövalyenin mezar taşı Avrupa'dan ithal edilmiş olmalı. Tarihi kanıt Belçika'ya işaret ediyor, oradan gemiyle Londra'ya ve Jamestown'a taşınmış" diye yazdı.

Mezar taşının Belçika'da taş ocağından çıkarılıp kesildiğini, Maas Nehri'nden Manş Denizi'ni geçerek Londra'ya taşındığını, burada oyulduğunu ve pirinç kakmaların yerleştirildiğini, sonrasında da Jamestown'a gönderildiğini tahmin ediyoruz.

Bulgular, koloni döneminde Avrupa ve Jamestown'ı birbirine bağlayan ticaret ağlarının kapsamını gösteriyor.

öıüaoçzd
Virginia'daki Jamestown kazı alanı (Marcus Key et al International Journal of Historical Archaeology)

Çalışmada, bu simsiyah taşların o dönemde Avrupa'da "en çok rağbet gören ve en pahalı" taşlar olduğu belirtiliyor.  

Araştırmacılar "Londra'da yaşadıktan sonra Virginia'ya gelen başarılı sömürgeciler, son İngiliz modalarından haberdar olur ve bunları kolonilerde taklit etmeye çalışırdı" dedi.

Bulgular, ilk Amerikan kolonilerinin en zorlu dönemlerinde bile bazı sömürgecilerin kendilerini anmak için ne kadar çaba sarf edebildiğini gösteriyor.

Independent Türkçe