Akıllara kazınan korkunun yıldızı, filmin sonuna yeni bir yorum getirdi

Yaklaşık iki buçuk saatlik Ritüel, Ari Aster'in ikinci uzun metrajlı filmi (A24)
Yaklaşık iki buçuk saatlik Ritüel, Ari Aster'in ikinci uzun metrajlı filmi (A24)
TT

Akıllara kazınan korkunun yıldızı, filmin sonuna yeni bir yorum getirdi

Yaklaşık iki buçuk saatlik Ritüel, Ari Aster'in ikinci uzun metrajlı filmi (A24)
Yaklaşık iki buçuk saatlik Ritüel, Ari Aster'in ikinci uzun metrajlı filmi (A24)

Ritüel'in (Midsommar) vizyona girmesinin üstünden 5 yıl geçse de korku filmini izleyenlerin kafasını karıştıran sorular hâlâ mevcut. 

Filmin başrolündeki Florence Pugh'la yönetmen Ari Aster arasında dahi fikir ayrılıkları var. 

*Haberin geri kalanı film hakkındaki sürprizlerin tadını kaçırabilir.

28 yaşındaki aktrisin Ritüel'de canlandırdığı Dani karakteri, Jack Reynor'ın hayat verdiği sevgilisi Christian'la birlikte İsveç'in ücra bir köyüne giderek yerel yaz festivaline katılıyor. 

Bu otantik deneyim kısa süre içinde kabusa dönerken filmin sonunda Mayıs Kraliçesi olan Dani, kurban edilmek üzere kendisini aldattığını düşündüğü Christian'ı seçiyor.

Başta kederle dolan yüzü, alevlerin yanmasıyla gülümsüyor. 

John Crowley'in çektiği ve başrolü Andrew Garfield'la paylaştığı Son Ana Kadar'ı (We Live in Time) tanıtmak için WIRED kameralarının karşısına geçen Pugh, Ritüel'in sonu konusunda Aster'den ayrıldığını söyledi:

Yönetmen Ari'den farklı bir yoruma sahibim. Fikir şu, psikotik kriz geçirdi. Ben erkek arkadaşı Christian'ı yanlışlıkla yakılacak kişi olarak belirlediğine ve sonda her şey yanarken kafasının bir psikotik kriz yaşıyor gibi gidip geldiğine inanıyorum.  Guy Fawkes Gecesi'nde neler yaşadığımı düşünerek 5 yaşındaki halimi canlandırmaya çalıştım. Alevleri görmek ne kadar da heyecan vericiydi, basit şeylerin yapıldığı çok çok küçük ve basit bir hayata ve çocukların nasıl hissettiğine baktım. Çünkü o anda onun orada olmadığını varsaydım.

Daha önce de Ritüel'deki karakterine dair konuşan Florence Pugh, "Sanırım sonunda o performansı elde etmek için kendi benliğimi kesinlikle suistimal ettim" demişti. 

Filmini bir "ayrılık operası" diye tanımlayan Aster'e göreyse Dani tam olarak Christian'ı öldürmek istiyordu. 

İlk uzun metrajı Ayin'i (Hereditary) 2018'de çeken Aster, bir yıl sonra Ritüel'in, 2023'te de Korkuyorum'un (Beau is Afraid) yönetmen koltuğuna oturdu.

38 yaşındaki yönetmen, başrolünde Joaquin Phoenix'in oynadığı Korkuyorum'un en gurur duyduğu filmi olduğunu ifade ederek şöyle demişti:

Yaptığım en iyi film diyebilirim. Filmi çok seviyorum ve umarım insanlar onu keşfetmeye devam eder.

"İnsanların bu filmi tekrar izlemesini umuyorum" diyen Amerikalı yönetmen, sözlerini şöyle sürdürmüştü:

Kesinlikle geri dönmekten fayda sağlanacağını düşündüğüm bir film. Sonuna kadar gitmeden ne olduğunu tam olarak bildiğinizi sanmıyorum. İkinci izleyişin, birincisinin yapamayacağı şekilde zengin olacağını umuyorum. Film, mücadele edilmek üzere tasarlandı.

Independent Türkçe, Screen Rant, WIRED

 



Tarihin en büyük eklembacaklısının gizemi çözüldü

Arthropleura, eskiden Kuzey Amerika ve Avrupa'yı da kapsayan Lavrasya'da yaşıyordu (Claude Bernard Lyon 1 Üniversitesi)
Arthropleura, eskiden Kuzey Amerika ve Avrupa'yı da kapsayan Lavrasya'da yaşıyordu (Claude Bernard Lyon 1 Üniversitesi)
TT

Tarihin en büyük eklembacaklısının gizemi çözüldü

Arthropleura, eskiden Kuzey Amerika ve Avrupa'yı da kapsayan Lavrasya'da yaşıyordu (Claude Bernard Lyon 1 Üniversitesi)
Arthropleura, eskiden Kuzey Amerika ve Avrupa'yı da kapsayan Lavrasya'da yaşıyordu (Claude Bernard Lyon 1 Üniversitesi)

Bugüne kadar yaşamış en büyük eklembacaklı hakkındaki gizem aydınlatıldı. Türün hangi sınıfta yer aldığını nihayet tespit eden bilim insanları, beklenmedik bir bulguyla da karşılaştı.

Yaklaşık 358 milyon yıl önce başlayıp 298 milyon yıl önce sona eren Karbonifer Dönem'de yaşayan Arthropleura, yeryüzünde yaşadığı bilinen en büyük eklembacaklı.

2,6 metre uzunluğa ve 45 kilogram ağırlığa ulaşabilen böceğin fosilleri ilk olarak 1854'te bulunmuştu. Ancak bugüne kadar kafası düzgün bir şekilde korunmuş bir örneğe rastlanmaması tür hakkında pek çok kritik soruyu cevapsız bırakıyordu. 

Günümüzde yaşayan kırkayaklara ve çıyanlara benzeyen Arthropleura'nın hangi eklembacaklılar sınıfına ait olduğu saptanamıyordu. 

Fransa'nın Montceau-les-Mines bölgesinde bulunan iki yavru Arthropleura fosili sayesinde bu gizem nihayet çözüldü. 

Science Advances adlı hakemli dergide 9 Ekim Çarşamba günü yayımlanan çalışmayı yürüten ekip, kafasıyla beraber korunmuş örnekleri inceleyerek Arthropleura'yı kırkayaklar sınıfına yerleştirdi. 

Yaklaşık 305 milyon yıl önceye ait fosillerin boyu 4 santimetre civarındaydı. Bilim insanları, Arthropleura'nın kafasının daireye benzediğini ve ince antenler, saplı gözler ve bir çeneye sahip olduğunu kaydetti. 

Ayrıca biri kısa ve yuvarlak, diğeri de bacağa benzeyen uzun bir yapıda olmak üzere iki beslenme uzvu vardı.

Her bir hayvanın 24 parçası ve 88 ayağı olduğu tespit edildi. Araştırmacılar, Arthropleura'nın ağız yapısı ve yavaş hareketlere göre biçimlenmiş vücut yapısına bakarak çıyanlar gibi bir avcıdan ziyade, çürüyen bitkilerle beslenen modern kırkayaklara daha yakın bir hayvan olduğu sonucuna vardı.

Fransa'daki Claude Bernard Lyon 1 Üniversitesi'nden makalenin başyazarı paleontolog Mickaël Lhéritier, Arthropleura'nın zamanının çoğunu yemek yiyerek geçiren büyük bir hayvan olduğunu ifade ediyor.

"Epey görkemli bir hayvan olduğunu düşünüyorum. Bence devasalığı ona balina veya filler gibi tuhaf bir hava katıyor" diyen Lhéritier ekliyor: 

Onu Karbonifer'in 'ineği' olarak hayal ediyorum. Günün büyük bölümünde yemek yiyor ama tabii ki bu, dış iskeleti ve çok daha fazla bacağı olan bir inek.

Devasa böcek, kırkayak sınıfına konsa da çenesi gibi bazı özellikleri çıyanlarla benzerlik gösteriyor. 

ABD'deki West Virginia Üniversitesi'nden paleontolog James Lamsdell, yer almadığı yeni çalışmanın Arthropleura'nın gizemini çözmüş göründüğünü fakat bu karmaşık özelliklerin kafa karıştırıcı olduğunu söylüyor:

Bu ayrıntılar bir arada ele alınınca, belki de Arthropleura eskisinden daha büyük bir bilmece haline geliyor.

Bunların yanı sıra fosil örneklerinin saplı gözleri olması çok daha şaşırtıcı bir bulguydu. 

Daha önce hiçbir eklembacıklıda rastlanmayan bu göz yapısı, genellikle suda yaşayan hayvanlarla ilişkilendiriliyor. Arthropleura'nın ise büyük ölçüde karada yaşadığı düşünülüyor. 

Fakat örneklerin yavrulara ait olması bu durumu açıklayabilir. Lamsdell, Arthropleura'nın yavruyken suda daha çok vakit geçirdiği ve daha sonra bu gözlerini kaybettiği ihtimali üzerinde duruyor. 

Bütünüyle korunmuş yetişkin örneklerin keşfi, bu soru işaretini gidermeye katkı sağlayabilir. 

Independent Türkçe, Live Science, Reuters, Science Advances