Okyanus tabanının altındaki zengin ekosistemi gören bilim insanları şaşkına döndü

Sadece mikropların yaşadığı sanılıyordu.

Okyanus tabanındaki tüp solucanları, buzdağının sadece görünen yüzü (Schmidt Okyanus Enstitüsü)
Okyanus tabanındaki tüp solucanları, buzdağının sadece görünen yüzü (Schmidt Okyanus Enstitüsü)
TT

Okyanus tabanının altındaki zengin ekosistemi gören bilim insanları şaşkına döndü

Okyanus tabanındaki tüp solucanları, buzdağının sadece görünen yüzü (Schmidt Okyanus Enstitüsü)
Okyanus tabanındaki tüp solucanları, buzdağının sadece görünen yüzü (Schmidt Okyanus Enstitüsü)

Bilim insanları deniz tabanının altında şaşırtıcı derecede zengin bir ekosistem keşfetti. 

Deniz tabanında yerin altından gelen magmayla suyun karıştığı, hidrotermal baca denen yarıklar var. Normalde yaşamanın neredeyse imkansız olduğu okyanus tabanında, bu bacaların birtakım besinler sağlaması sayesinde canlılar ortaya çıkabiliyor.

Daha önceki çalışmalarda bu bacaların yakınında çeşitli hayvanlar görülmüş ancak altlarında sadece mikroplar bulunmuştu. 

Araştırmacılar, tüp solucanı denen canlıların hidrotermal bacalarda nasıl yaşadığını öğrenmek adına Büyük Okyanus'un tabanındaki volkanik açıdan aktif Doğu Pasifik Yükseltisi'ni incelemeye karar verdi. 

Yüzeyin yaklaşık 2 bin 500 altına uzaktan kumandalı bir araç gönderen ekip, tüp solucanı larvaları arıyordu. Fakat robotun deniz tabanının altını açığa çıkarmasıyla bilim insanları gördükleri karşısında şaşkına döndü. 

Tabanın yaklaşık 10 santimetre altında en az 10 farklı türün yaşadığı oyuklar vardı. 

Bulgularını Nature Communications adlı hakemli dergide dün (15 Ekim) yayımlanan makalede aktaran ekip, tüp solucanı larvalarının yanı sıra dev tüp solucanı (Riftia pachyptila) ve deniz salyangozu gibi hayvanlarla karşılaştı.

Avusturya'daki Viyana Üniversitesi'nden deniz biyoloğu ve çalışmanın ortak yazarı Monika Bright "50 santimetre uzunluğundaki canlı hayvanlar orada öyle duruyordu" diyor.

Araştırmacılar oyuklarda tüp solucanlarının hem larvalarının hem de yetişkin hallerinin bulunmasının, bu canlıların yaşam döngüsüne ışık tutabileceğini söylüyor. 

Oyuklara yayılan larvaların bir kısmı burada büyüyüp gelişirken, bazıları da deniz tabanındaki yarıklara yerleşiyor olabilir. 

Bright, "Canlı ve büyük tüp solucanlarının varlığı, larvaların bacaları aşağıdan doldurabileceği hipotezinin doğrulandığı anlamına geliyor" diyerek ekliyor: 

Bazıları yüzey altındaki koşullar uygunsa orada yaşıyor, bazıları da baca akışıyla birlikte yüzey altından dışarı atılarak yüzeye yerleşiyor olabilir.

Bu da deniz tabanıyla altındaki küçük oyukların, birbirine bağlı bir ekosistem olduğu ve soğuk ve sıcak suyun karışarak tüp solucanının büyümesini sağlayan bir ortam yarattığı anlamına gelebilir.

Deniz tabanının altındaki ekosistemin ne kadar zengin olduğu henüz bilinmiyor. Fakat araştırmacılar, burada yaşayan canlıların korunması açısından yeni çalışmanın önem arz ettiğini söylüyor. 

Bilim insanları özellikle okyanus tabanından mineraller çıkarmayı amaçlayan derin deniz madenciliğinin tehlikelerine karşı uyarıyor. 

Yeni çalışmada yer almayan biyolog Heather Olins "Bu habitatları potansiyel olarak yok etmeden önce en azından orada ne olduğunu anlamamız gerekiyor" diyor.

Araştırma ekibinden Sabine Gollner, yeraltı habitatının ne kadar derine gittiğinin ve yatay olarak nasıl bir alana yayıldığının da belirsizliğini koruduğunu ifade ediyor. Deniz biyoloğu, görünenin ötesindeki hidrotermal baca sistemini koruma açısından bu bilgilerin kritik önem taşıdığını ekliyor.

Ekip sıradaki çalışmalarında daha derine inerek bu sorulara cevap bulmayı umuyor. 

Independent Türkçe, Science Alert, National Geographic, ABC News, Nature Communications



Samanyolu, sanılandan çok daha büyük bir yapının parçası olabilir

Evreni devasa bir ağa benzeten gökbilimci R. Brent Tully, "iplikler boyunca uzanan galaksilerin kütleçekim kuvvetiyle düğüm noktalarında kümelendiğini" söylüyor (Unsplash)
Evreni devasa bir ağa benzeten gökbilimci R. Brent Tully, "iplikler boyunca uzanan galaksilerin kütleçekim kuvvetiyle düğüm noktalarında kümelendiğini" söylüyor (Unsplash)
TT

Samanyolu, sanılandan çok daha büyük bir yapının parçası olabilir

Evreni devasa bir ağa benzeten gökbilimci R. Brent Tully, "iplikler boyunca uzanan galaksilerin kütleçekim kuvvetiyle düğüm noktalarında kümelendiğini" söylüyor (Unsplash)
Evreni devasa bir ağa benzeten gökbilimci R. Brent Tully, "iplikler boyunca uzanan galaksilerin kütleçekim kuvvetiyle düğüm noktalarında kümelendiğini" söylüyor (Unsplash)

Samanyolu Galaksisi, daha önce düşünülenden çok daha büyük bir yapının parçası olabilir. 

Güneş Sistemi'ne ev sahipliği yapan Samanyolu, Yerel Grup adlı galaksi kümesinin içinde yer alıyor. Yerel Grup'un yanı sıra başka kümeleri de barındıran daha büyük Başak Süperkümesi ise Laniakea Süperkümesi'nin bir parçası. 

Nature Astronomy adlı hakemli dergide 27 Eylül'de yayımlanan çalışmaya göre, yaklaşık 500 milyon ışık yılı çapa sahip Laniakea, kendisinden 10 kat büyük bir "çekim havzasının" parçası olabilir. 

Standart modele göre yaklaşık 13,8 milyar yıl önce gerçekleşen Büyük Patlama'nın hemen ardından evren hızla genişlerken, bazı yerlerdeki kütleçekim kuvvetinin dengesiz bir tavır sergilediği tahmin ediliyor.

Bu dengesizlik bazı noktalarda muazzam derecede güçlü bir kütleçekime yol açarak çekim havzalarını meydana getirdi. Bu noktalar, galaksi ve kümelerin kütleçekim etkisiyle bir çekim yarattığı için bu isimle anılıyor. 

Çoğu bilim insanının evreni anlamak için kullandığı Lambda-CDM Modeli'ni esas alan araştırmacılar, yaklaşık 56 bin galaksinin verisiyle simülasyonlar yürüttü. 

Araştırmacılar ellerindeki veriye dayanarak Laniakea'nın, kendisinden yaklaşık 10 kat büyük Shapley Çekim Havzası'nın içinde yer alabileceğini öne sürüyor.

Ayrıca Shapley'nin, evrendeki en büyük çekim havzası Sloan Büyük Duvarı'nın yarısı kadar olduğunu söylüyorlar. 

İsrail'deki Kudüs İbrani Üniversitesi'nden çalışmanın ortak yazarı Yehuda Hoffman, Debrief'e yaptığı açıklamada "Sloan Duvarı Çekim Havzası'nın Shapley Havzası üzerindeki hakimiyeti gerçekten şaşırtıcı" diyerek ekliyor: 

Bizim yaptıklarımız da dahil önceki tüm çalışmalar, Shapley'nin ana oyuncu olduğunu öne sürüyordu.

Çekim havzaları gibi yapılar hakkında bilgi sahibi olmak, evrenin geçirdiği yolculuğu ve nasıl çalıştığını anlamaya katkı sağlıyor. 

ABD'deki Hawaii Üniversitesi'nden makalenin bir diğer yazarı R. Brent Tully, "Tıpkı suyun havzalarda akması gibi, galaksiler de kozmik çekim havzaları içinde akar" diyerek ekliyor: 

Bu büyük havzaların keşfi, kozmik yapıya dair anlayışımızı temelden değiştirebilir.

Independent Türkçe, IFL Science, Debrief, Popular Mechanics, Nature Astronomy