Samanyolu, sanılandan çok daha büyük bir yapının parçası olabilir

Evreni devasa bir ağa benzeten gökbilimci R. Brent Tully, "iplikler boyunca uzanan galaksilerin kütleçekim kuvvetiyle düğüm noktalarında kümelendiğini" söylüyor (Unsplash)
Evreni devasa bir ağa benzeten gökbilimci R. Brent Tully, "iplikler boyunca uzanan galaksilerin kütleçekim kuvvetiyle düğüm noktalarında kümelendiğini" söylüyor (Unsplash)
TT

Samanyolu, sanılandan çok daha büyük bir yapının parçası olabilir

Evreni devasa bir ağa benzeten gökbilimci R. Brent Tully, "iplikler boyunca uzanan galaksilerin kütleçekim kuvvetiyle düğüm noktalarında kümelendiğini" söylüyor (Unsplash)
Evreni devasa bir ağa benzeten gökbilimci R. Brent Tully, "iplikler boyunca uzanan galaksilerin kütleçekim kuvvetiyle düğüm noktalarında kümelendiğini" söylüyor (Unsplash)

Samanyolu Galaksisi, daha önce düşünülenden çok daha büyük bir yapının parçası olabilir. 

Güneş Sistemi'ne ev sahipliği yapan Samanyolu, Yerel Grup adlı galaksi kümesinin içinde yer alıyor. Yerel Grup'un yanı sıra başka kümeleri de barındıran daha büyük Başak Süperkümesi ise Laniakea Süperkümesi'nin bir parçası. 

Nature Astronomy adlı hakemli dergide 27 Eylül'de yayımlanan çalışmaya göre, yaklaşık 500 milyon ışık yılı çapa sahip Laniakea, kendisinden 10 kat büyük bir "çekim havzasının" parçası olabilir. 

Standart modele göre yaklaşık 13,8 milyar yıl önce gerçekleşen Büyük Patlama'nın hemen ardından evren hızla genişlerken, bazı yerlerdeki kütleçekim kuvvetinin dengesiz bir tavır sergilediği tahmin ediliyor.

Bu dengesizlik bazı noktalarda muazzam derecede güçlü bir kütleçekime yol açarak çekim havzalarını meydana getirdi. Bu noktalar, galaksi ve kümelerin kütleçekim etkisiyle bir çekim yarattığı için bu isimle anılıyor. 

Çoğu bilim insanının evreni anlamak için kullandığı Lambda-CDM Modeli'ni esas alan araştırmacılar, yaklaşık 56 bin galaksinin verisiyle simülasyonlar yürüttü. 

Araştırmacılar ellerindeki veriye dayanarak Laniakea'nın, kendisinden yaklaşık 10 kat büyük Shapley Çekim Havzası'nın içinde yer alabileceğini öne sürüyor.

Ayrıca Shapley'nin, evrendeki en büyük çekim havzası Sloan Büyük Duvarı'nın yarısı kadar olduğunu söylüyorlar. 

İsrail'deki Kudüs İbrani Üniversitesi'nden çalışmanın ortak yazarı Yehuda Hoffman, Debrief'e yaptığı açıklamada "Sloan Duvarı Çekim Havzası'nın Shapley Havzası üzerindeki hakimiyeti gerçekten şaşırtıcı" diyerek ekliyor: 

Bizim yaptıklarımız da dahil önceki tüm çalışmalar, Shapley'nin ana oyuncu olduğunu öne sürüyordu.

Çekim havzaları gibi yapılar hakkında bilgi sahibi olmak, evrenin geçirdiği yolculuğu ve nasıl çalıştığını anlamaya katkı sağlıyor. 

ABD'deki Hawaii Üniversitesi'nden makalenin bir diğer yazarı R. Brent Tully, "Tıpkı suyun havzalarda akması gibi, galaksiler de kozmik çekim havzaları içinde akar" diyerek ekliyor: 

Bu büyük havzaların keşfi, kozmik yapıya dair anlayışımızı temelden değiştirebilir.

Independent Türkçe, IFL Science, Debrief, Popular Mechanics, Nature Astronomy



Kardiyologlardan uyarı: Yüksek protein diyeti tansiyon ve kolesterolü etkiliyor

Mevcut beslenme kılavuzları genellikle proteinin günlük alınan kalorinin yüzde 10 ila 35'ini oluşturmasını öneriyor (AFP)
Mevcut beslenme kılavuzları genellikle proteinin günlük alınan kalorinin yüzde 10 ila 35'ini oluşturmasını öneriyor (AFP)
TT

Kardiyologlardan uyarı: Yüksek protein diyeti tansiyon ve kolesterolü etkiliyor

Mevcut beslenme kılavuzları genellikle proteinin günlük alınan kalorinin yüzde 10 ila 35'ini oluşturmasını öneriyor (AFP)
Mevcut beslenme kılavuzları genellikle proteinin günlük alınan kalorinin yüzde 10 ila 35'ini oluşturmasını öneriyor (AFP)

Yeni bir çalışma, özellikle günlük kalorinin yüzde 22'sinden fazlasının proteinden geldiği yüksek proteinli beslenme biçimlerinin, ateroskleroz gelişimine yani atardamarların sertleşmesine katkıda bulunarak kalp sağlığı sorunlarına yol açabileceği uyarısında bulunuyor.

Pittsburgh Üniversitesi'nden araştırmacılar hem hayvan hem de küçük ölçekli insan deneylerini kullanarak fazla proteinin, özellikle de et ve yumurta gibi hayvansal kaynaklarda bulunan lösin adlı amino asidin, arteriyel plak oluşumunda rol oynayan temel bağışıklık hücreleri makrofajlarda mTOR sinyalini tetiklediğini keşfetti.

Hakemli dergi Nature Metabolism'de çarşamba günü yayımlanan çalışmanın başyazarı Dr. Babak Razani, "Yaklaşık yüzde 22 kilokalori protein içeren yemekler yemek, protein ve lösinin riski artırdığı eşik noktasına denk geliyor" diyor.

Ancak tüm uzmanlar aynı fikirde değil. Razani'nin ekibinin 2020'de yaptığı bir çalışma, yüksek proteinli beslenme biçimlerini kardiyovasküler hastalık riskinin artmasıyla ilişkilendirmişti.

2023'te insanlar üzerinde yapılan daha büyük bir çalışmada, yüksek ve standart seviyede protein içeren diyetler arasında kardiyovasküler çıktılar açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştı.

Araştırmada yer almayan kardiyolog Dr. Stephen Tang, çalışmanın herhangi bir sonuca varılamayacak kadar küçük ölçekli olduğunu iddia ediyor. Yine de bu çalışmanın, kalp uzmanlarının bitki ağırlıklı beslenme biçimlerine giderek daha fazla yöneldiğine dair artan kanıtlara işaret ettiğine değiniyor.

Medical News Today'e konuşan Tang, "Ben olsam farklı bir şey yapmazdım" diyor. 

Ancak bu çalışma, yüksek proteinin doğru yol olmadığına dair daha fazla kanıt sunuyor. Kardiyologlar genellikle proteine değil, kolesterol ve yüksek tansiyona odaklanır. Bu çalışma, bitki temelli beslenmenin kalp sağlığına iyi geldiğini doğruluyor.

1984'te yapılan bir çalışmada ekmek, sebze, meyve, kuruyemiş, fasulye ve makarna gibi gıdalardan elde edilenler bitkisel protein diye tanımlanmıştı. Bunlardan daha fazla tüketen kadınların sağlıklı yaşlanma olasılığı yüzde 46 daha fazlayken, hayvansal proteinlere bel bağlayanların yaşlandıkça sağlıklı kalma ihtimali yüzde 6 daha azdı.

Mevcut beslenme kılavuzları genel olarak proteinin günlük kalorinin yüzde 10 ila 35'ini oluşturmasını tavsiye ederken, alt sınırı vücut ağırlığının bir kilogramı başına yaklaşık 0,8 gram (enerjinin yaklaşık yüzde 11'i) olarak belirlemek çoğu yetişkin için yeterli.

Amerikan Kalp Derneği de protein niteliğinin kritik olduğunu belirtiyor. Fasulye, mercimek, kuruyemiş, tohumlar ve omega-3 bakımından zengin yağlı balıklar gibi bitki bazlı proteinleri tercih edip kırmızı ve işlenmiş etlerle doymuş yağ tüketimini sınırlandırmayı öneriyor.

Harvard araştırmacıları da aşırı proteinin doğası gereği zararlı olmadığını ancak hayvansal proteine fazla bel bağlamanın bitkisel proteine kıyasla kolesterolü ve ölüm riskini artırabileceğini ifade ediyor.

Independent Türkçe