Okyanusun dibinde Dinozorlar Çağı'ndan kalma gizemli bir yapı bulundu

Büyük Okyanus'un yüzlerce kilometre altında keşfedilen yapı, milyonlarca yıllık deniz tabanı gibi görünüyor (Wikimedia Commons)
Büyük Okyanus'un yüzlerce kilometre altında keşfedilen yapı, milyonlarca yıllık deniz tabanı gibi görünüyor (Wikimedia Commons)
TT

Okyanusun dibinde Dinozorlar Çağı'ndan kalma gizemli bir yapı bulundu

Büyük Okyanus'un yüzlerce kilometre altında keşfedilen yapı, milyonlarca yıllık deniz tabanı gibi görünüyor (Wikimedia Commons)
Büyük Okyanus'un yüzlerce kilometre altında keşfedilen yapı, milyonlarca yıllık deniz tabanı gibi görünüyor (Wikimedia Commons)

Büyük Okyanus'un tabanında, dinozorların yaşadığı döneme ait gizemli bir bölge tespit edildi. 

Büyük Okyanus'ta Doğu Pasifik Yükseltisi denen bir okyanus ortası sırtı var. Levhaların birbirinden uzaklaştığı bu bölge, deniz tabanının biçimini ve volkanik faaliyetleri etkilediği düşünüldüğü için yakından inceleniyor. 

Yeni bir çalışmada Doğu Pasifik Yükseltisi'ne ses dalgaları göndererek sismik verilerden bir harita oluşturan bilim insanları beklenmedik bir manzarayla karşılaştı. 

Yeryüzünün 410 ila 660 kilometre altında, Dünya'nın mantosuna geçilen kısımda son derece kalın bir alan keşfettiler.

Araştırmacılar yaklaşık 250 milyon yıl önce bir tektonik levhanın diğerinin altına doğru kayma sürecinde sıkışması sonucu bu yapının ortaya çıktığını düşünüyor. Bu dönem, 252 milyon yıl önce başlayıp 66 milyon yıl önce biten ve Dinozorlar Çağı diye de bilinen Mezozoyik Dönem'e denk düşüyor.

Çevresindeki bölgelerden daha soğuk ve yoğun olduğu saptanan bu levha yapısı, eski bir deniz tabanının fosilleşmiş bir parçasına benzetildi.

Science Advances adlı hakemli dergide yayımlanan çalışmaya liderlik eden jeolog Jingchuan Wang şu ifadeleri kullanıyor:

Bu kalınlaşmış alan, yaklaşık 250 milyon yıl önce Dünya'nın içine doğru batmış eski bir deniz tabanı parçasının fosilleşmiş parmak izi gibi.

Levhaların birbirinin altına kayma süreci sismik aktiviteden volkanik faaliyetlere kadar çeşitli olayları etkilediğinden bunları anlamak önem arz ediyor. 

Sürecin sanılandan daha farklı bir hızda gerçekleşebileceğini gösteren yeni araştırmaysa bilim insanlarının ufkunu genişletirken yeni soru işaretlerini de beraberinde getiriyor.

"Bu bölgedeki maddenin beklediğimizin yaklaşık yarısı kadar bir hızla battığını tespit ettik" diyen Wang ekliyor: 

Keşfimiz, Dünya'nın derinlerinde olanların, yüzeyde gördüklerimizi geniş mesafeler ve zaman ölçekleri boyunca nasıl etkilediğine dair yeni sorular ortaya çıkarıyor.

Araştırmacılar okyanusun tabanındaki bu duruma neyin yol açtığını henüz tam olarak bilmiyor. Büyük Okyanus'un diğer bölgelerindeki tektonik levhaların haritasını çıkarmayı planlayan ekip bu soruya cevap bulmayı umuyor.

Bilim insanları yeryüzünde milyonlarca yıl önce yaşanan değişimlerin gizemlerini ortaya çıkararak Dünya'nın bugünkü haline nasıl geldiğini daha iyi anlayabilir.

Independent Türkçe, India Today, Earth, Science Alert, Science Advances



Plankton hücrelerinin "denizaltı" gibi davrandığı keşfedildi

Kendisini şişiren planktonun içindeki su, etraftaki deniz suyundan daha hafif olduğu için yukarı çıkıyor (Prakash Lab/Stanford Üniversitesi)
Kendisini şişiren planktonun içindeki su, etraftaki deniz suyundan daha hafif olduğu için yukarı çıkıyor (Prakash Lab/Stanford Üniversitesi)
TT

Plankton hücrelerinin "denizaltı" gibi davrandığı keşfedildi

Kendisini şişiren planktonun içindeki su, etraftaki deniz suyundan daha hafif olduğu için yukarı çıkıyor (Prakash Lab/Stanford Üniversitesi)
Kendisini şişiren planktonun içindeki su, etraftaki deniz suyundan daha hafif olduğu için yukarı çıkıyor (Prakash Lab/Stanford Üniversitesi)

Mikroskobik boyuttaki planktonların hücrelerini "denizaltı" gibi kullandığı ortaya kondu. 

Balinalar gibi büyük hayvanları besleyen fitoplanktonlar, ekosistemde kilit bir yere sahip mikroskobik canlılar. 

Çoğu planktonun, okyanusun derinliklerinden suyun yüzeyine çıkabildiği ve bu sayede fotosentez yaparak yaşadığı biliniyor. 

Ancak özkütlesi deniz suyundan ortalama yüzde 5 ila 10 daha ağır bu canlıların yüzmelerini sağlayacak herhangi bir uzvu yok. Bu nedenle planktonların yüzlerce metrelik yolculuğu nasıl yaptığı belirsizliğini koruyordu. 

Kimyasal süreçler sonucu ışık yayan (biyolüminesans) Pyrocystis noctiluca adlı fitoplankton türünü inceleyen bilim insanları bu sorunun cevabını buldu. 

P. noctiluca türündeki iki canlıya ABD'nin Hawaii eyaletine rastlayan araştırmacılar, bunların boyutu arasında epey fark olduğunu gördü.

Planktonları laboratuvar ortamında izlemeye koyulan ekip, mikroskobik canlıların kendilerini şişirdiğini kaydetti.

Current Biology adlı hakemli dergide dün (17 Ekim) yayımlanan makaleye göre Pyrocystis noctiluca, kendisinin 6 katı büyüklüğe ulaşarak suyun yüzeyine çıkabiliyor.

Ardından fitoplanktonların hücrelerindeki değişimleri gözlemlemek isteyen ekip, okyanus derinlerindeki koşullara benzer bir ortam yaratan bir "yerçekimi makinesi" tasarladı. 

Makine sayesinde hücrelerin şişerek etraftaki deniz suyundan daha hafif hale geldiği ve bunun hücre döngüsünün parçası olduğu ortaya çıktı: Tek hücreli plankton ikiye bölündüğünde içindeki koful denen su deposu tatlı suyu süzüyor. 

Bu durum iki yeni hücrenin içinin daha hafif olan tatlı suyla dolmasını ve planktonun yukarı çıkmasını sağlıyor.

Stanford Üniversitesi'nden deniz biyoloğu Manu Prakash, kıdemli yazarı olduğu çalışmayı şöye açıklıyor:

Bu makalede P. noctiluca hücrelerinin, küçük denizaltılara benzediğini ve yoğunluklarını son derece hassas bir şekilde kontrol ederek suyun neresinde olmak istediklerini seçebildiğini keşfettik.

Bilim insanları, kendini şişirerek 200 metre yol kat edip su yüzeyine çıkan planktonların fotosentez sonucu kütlelerini artırdığını söylüyor. Ardından ağırlaşıp tekrar derinlere batan canlılar yeniden hücre bölünmesini başlatıyor.

Bütün bu sürecin 7 günlük döngüler halinde gerçekleştiği tahmin ediliyor. Prakash'a göre yeni çalışma, hücre döngüsünün ekolojik bir parametre tarafından kontrol edildiğini gösteren ilk net kanıtı sunuyor.

Çalışmanın ortak yazarı Rahul Chajwa "Tüm hücreler yerçekimi tarafından aşağıya doğru çekiliyor ve eğer kendileri ya da sonraki nesiller karşı koymazsa, yerçekimi tuzağında sonsuza kadar okyanusun dibine batarlar" diyor.

Independent Türkçe, Popular Science, Science Daily, Current Biology