Plankton hücrelerinin "denizaltı" gibi davrandığı keşfedildi

Kendisini şişiren planktonun içindeki su, etraftaki deniz suyundan daha hafif olduğu için yukarı çıkıyor (Prakash Lab/Stanford Üniversitesi)
Kendisini şişiren planktonun içindeki su, etraftaki deniz suyundan daha hafif olduğu için yukarı çıkıyor (Prakash Lab/Stanford Üniversitesi)
TT

Plankton hücrelerinin "denizaltı" gibi davrandığı keşfedildi

Kendisini şişiren planktonun içindeki su, etraftaki deniz suyundan daha hafif olduğu için yukarı çıkıyor (Prakash Lab/Stanford Üniversitesi)
Kendisini şişiren planktonun içindeki su, etraftaki deniz suyundan daha hafif olduğu için yukarı çıkıyor (Prakash Lab/Stanford Üniversitesi)

Mikroskobik boyuttaki planktonların hücrelerini "denizaltı" gibi kullandığı ortaya kondu. 

Balinalar gibi büyük hayvanları besleyen fitoplanktonlar, ekosistemde kilit bir yere sahip mikroskobik canlılar. 

Çoğu planktonun, okyanusun derinliklerinden suyun yüzeyine çıkabildiği ve bu sayede fotosentez yaparak yaşadığı biliniyor. 

Ancak özkütlesi deniz suyundan ortalama yüzde 5 ila 10 daha ağır bu canlıların yüzmelerini sağlayacak herhangi bir uzvu yok. Bu nedenle planktonların yüzlerce metrelik yolculuğu nasıl yaptığı belirsizliğini koruyordu. 

Kimyasal süreçler sonucu ışık yayan (biyolüminesans) Pyrocystis noctiluca adlı fitoplankton türünü inceleyen bilim insanları bu sorunun cevabını buldu. 

P. noctiluca türündeki iki canlıya ABD'nin Hawaii eyaletine rastlayan araştırmacılar, bunların boyutu arasında epey fark olduğunu gördü.

Planktonları laboratuvar ortamında izlemeye koyulan ekip, mikroskobik canlıların kendilerini şişirdiğini kaydetti.

Current Biology adlı hakemli dergide dün (17 Ekim) yayımlanan makaleye göre Pyrocystis noctiluca, kendisinin 6 katı büyüklüğe ulaşarak suyun yüzeyine çıkabiliyor.

Ardından fitoplanktonların hücrelerindeki değişimleri gözlemlemek isteyen ekip, okyanus derinlerindeki koşullara benzer bir ortam yaratan bir "yerçekimi makinesi" tasarladı. 

Makine sayesinde hücrelerin şişerek etraftaki deniz suyundan daha hafif hale geldiği ve bunun hücre döngüsünün parçası olduğu ortaya çıktı: Tek hücreli plankton ikiye bölündüğünde içindeki koful denen su deposu tatlı suyu süzüyor. 

Bu durum iki yeni hücrenin içinin daha hafif olan tatlı suyla dolmasını ve planktonun yukarı çıkmasını sağlıyor.

Stanford Üniversitesi'nden deniz biyoloğu Manu Prakash, kıdemli yazarı olduğu çalışmayı şöye açıklıyor:

Bu makalede P. noctiluca hücrelerinin, küçük denizaltılara benzediğini ve yoğunluklarını son derece hassas bir şekilde kontrol ederek suyun neresinde olmak istediklerini seçebildiğini keşfettik.

Bilim insanları, kendini şişirerek 200 metre yol kat edip su yüzeyine çıkan planktonların fotosentez sonucu kütlelerini artırdığını söylüyor. Ardından ağırlaşıp tekrar derinlere batan canlılar yeniden hücre bölünmesini başlatıyor.

Bütün bu sürecin 7 günlük döngüler halinde gerçekleştiği tahmin ediliyor. Prakash'a göre yeni çalışma, hücre döngüsünün ekolojik bir parametre tarafından kontrol edildiğini gösteren ilk net kanıtı sunuyor.

Çalışmanın ortak yazarı Rahul Chajwa "Tüm hücreler yerçekimi tarafından aşağıya doğru çekiliyor ve eğer kendileri ya da sonraki nesiller karşı koymazsa, yerçekimi tuzağında sonsuza kadar okyanusun dibine batarlar" diyor.

Independent Türkçe, Popular Science, Science Daily, Current Biology



Bilim insanlarından güvenlik açığı uyarısı: Yapay zeka insan hayatını tehdit edebilir

Bilim insanlarından güvenlik açığı uyarısı: Yapay zeka insan hayatını tehdit edebilir
TT

Bilim insanlarından güvenlik açığı uyarısı: Yapay zeka insan hayatını tehdit edebilir

Bilim insanlarından güvenlik açığı uyarısı: Yapay zeka insan hayatını tehdit edebilir

Yeni bir araştırma, yapay zeka sistemlerindeki büyük bir güvenlik açığının insan hayatını tehdit edebileceğini ileri sürdü.

Araştırmacılar, karar vermek için yapay zeka kullanan robotik sistemlerin bozulabileceğine ve bu sistemlerin güvenli olmadığına dair uyardı.

Yeni çalışma, ChatGPT gibi sistemlerin temelini oluşturan geniş dil modelleri teknolojilerini inceledi. Benzer teknolojiler, gerçek dünyadaki makinelerin kararlarını yönetmek üzere robotikte de kullanılıyor.

Ancak Pensilvanya Üniversitesi'ndeki yeni araştırma, bu teknolojilerde, hackerların sistemleri istenmeyen şekillerde kullanmak için suiistimal edebileceği güvenlik açıkları ve zayıflıkları olduğunu ileri sürüyor.

Üniversitede profesör olan George Pappas "Çalışmamız, geniş dil modellerinin bu noktada fiziksel dünyaya entegre etmek için yeterince güvenli olmadığını gösteriyor" dedi.

Profesör Pappas ve meslektaşları, halihazırda kullanılan bir dizi sistemdeki güvenlik önlemlerini aşmanın mümkün olduğunu kanıtladı. Örneğin bir otonom sürüş sisteminin, arabayı yaya geçidine sürecek şekilde hacklenebileceğini gösterdiler.

Makaleyi yazan araştırmacılar, zayıf noktaları saptamak ve engellemek üzere bu sistemlerin yaratıcılarıyla birlikte çalışıyor. Ancak bunun için belirli açıkları kapamaktansa sistemlerin nasıl yapıldığının tamamıyla yeniden düşünülmesi gerektiğini vurguladılar.

Pensilvanya Üniversitesi'nden başka bir ortak yazar "Bu makaledeki bulgular, sorumluluk sahibi inovasyon için güvenliğe öncelik veren bir yaklaşımın çok önemli olduğunu açıkça gösteriyor" dedi.

Yapay zeka destekli robotları gerçek dünyada kullanmadan önce yapısal sorunlarını ele almalıyız. Aslında araştırmamız, robotik sistemlerin yalnızca sosyal normlara uygun eylemleri gerçekleştirebildiğinden (ve gerçekleştirmesi gerektiğinden) emin olan bir doğrulama ve onaylama çerçevesi oluşturmaya yönelik.

 
Independent Türkçe