Efsanevi modacı Giorgio Armani uzun yaşamın sırrını paylaştı

90 yaşındaki tasarımcı, başarısının da buna bağlı olduğunu söylüyor

Giorgio Armani, Paul Schrader'ın yönettiği 1980 tarihli Amerikan Jigolo için tasarladığı kıyafetlerle Hollywood'a adım atmıştı (Reuters)
Giorgio Armani, Paul Schrader'ın yönettiği 1980 tarihli Amerikan Jigolo için tasarladığı kıyafetlerle Hollywood'a adım atmıştı (Reuters)
TT

Efsanevi modacı Giorgio Armani uzun yaşamın sırrını paylaştı

Giorgio Armani, Paul Schrader'ın yönettiği 1980 tarihli Amerikan Jigolo için tasarladığı kıyafetlerle Hollywood'a adım atmıştı (Reuters)
Giorgio Armani, Paul Schrader'ın yönettiği 1980 tarihli Amerikan Jigolo için tasarladığı kıyafetlerle Hollywood'a adım atmıştı (Reuters)

Dünyaca ünlü tasarımcı Giorgio Armani, "çalışmanın her şeyin ilacı olduğunu" söylüyor. 

1975'te kurduğu Giorgio Armani markasıyla moda sektörünü dönüştüren 90 yaşındaki tasarımcı, Amerikan gazetesi Wall Street Journal'a konuştu. 18 Ekim'de yayımlanan söyleşide kendisine takılan "kral" lakabını saçma bulduğunu belirterek, herkes gibi çok çalıştığını anlatıyor. 

Uzun ömrünü yoğun çalışmaya borçlu olduğunu söyleyen Armani, bu yaz bazı sağlık sorunları yaşadığını fakat işinin başına geçer geçmez iyi hissettiğini belirtiyor ve ekliyor: 

Çalışmak en iyi ilaçtır. Tekrar çalışmaya başlar başlamaz kendimi daha iyi hissettim.

Armani, İtalyan gazetesi Corriere della Sera'da 13 Ekim'de yayımlanan söyleşisinde iki ila üç yıla emekliye ayrılacağını söylemişti. Bu sözlerinde ciddi olmadığını belirterek "Şaka yaptım. Sonuçta neler yaşanacağını bilemeyiz" diyor.

İtalyan tasarımcı, geride bırakmak istediği mirasın belkemiğini "alçakgönüllülüğün" oluşturduğunu ifade ederek, "Bazen bu sektördeki insanların güçlü egoları olabiliyor, mütevazı davranmak önemli" diyor.

Moda tarihinin ayrılmaz bir parçası haline gelen şirketinin ilk günden beri bağımsız çalıştığını belirten Armani, hiç kimsenin emri altına girmeyeceğini vurgulayarak şöyle devam ediyor: 

Bu bir gurur meselesi değil. Bu işlerin halledilmesiyle ilgili. Bir fikrim olduğunda bunu sonuna kadar götürmek isterim.

Armani, lüks markalardan ve büyük holdinglerden şirketini satması için birçok teklif aldığını ama hiçbirini kabul etmediğini de sözlerine ekliyor. 

İtalya'nın kuzeyindeki Piacenza şehrinde 1934'te dünyaya gelen Armani, tıp eğitimi aldıktan sonra tasarıma ilgi duydu ve modaya yöneldi. İtalyan moda devi Nino Cerruti için kıyafetler tasarladıktan sonra kendi şirketini kurdu. 

Armani, yaşadığı sürece çalışmalarını sürdüreceğini belirterek şunları söylüyor:

Biraz daha uzun yaşamak istiyorum. Hayattan ayrılmak zor. Beklediğimden de zor olacak ve buna kendimi hazırlıyorum.

Independent Türkçe, Wall Street Journal, Corriere della Sera



İnsanoğlunun karbonhidrat sevgisi 800 bin yıl öncesine dayanıyormuş

Makarna gibi nişasta içeren gıdaları sindirmeye yarayan genler, 12 bin yıl önce ciddi bir artış göstermiş (Unsplash)
Makarna gibi nişasta içeren gıdaları sindirmeye yarayan genler, 12 bin yıl önce ciddi bir artış göstermiş (Unsplash)
TT

İnsanoğlunun karbonhidrat sevgisi 800 bin yıl öncesine dayanıyormuş

Makarna gibi nişasta içeren gıdaları sindirmeye yarayan genler, 12 bin yıl önce ciddi bir artış göstermiş (Unsplash)
Makarna gibi nişasta içeren gıdaları sindirmeye yarayan genler, 12 bin yıl önce ciddi bir artış göstermiş (Unsplash)

İnsanların karbonhidrat sevgisinin 800 bin yıl önceye dayandığı keşfedildi. Türk bilim insanı, evrimsel antropolog Dr. Ömer Gökçümen'in liderliğindeki araştırma, insanların nişastayı sindirmesini sağlayan genlerin tarihini masaya yatırdı.

Patatesten makarnaya herhangi bir nişastalı yiyecek ağza atıldığı anda, tükürükteki amilaz enzimiyle parçalanmaya başlıyor. 

İnsanların tarih boyunca değişen besin kaynaklarına adapte olmasını sağlayan bu enzimi üreten genlerin kritik önem taşıdığı uzun zamandır biliniyor.

ABD'deki Buffalo Üniversitesi'nden Dr. Gökçümen, "Ne kadar çok amilaz genine sahipseniz, o kadar çok amilaz üretebilir ve o kadar çok nişastayı etkin bir şekilde sindirebilirsiniz" diye açıklıyor.

Bilim insanları bu genin insanlarda ne zaman çoğalmaya başladığını anlamak için AMY1 adlı bu geni inceledi. 

Aralarında 45 bin yıl önceye dayanan örneklerin de yer aldığı 68 eski insan genomunu analiz eden ekip, şaşırtıcı bulgular edindi. 

Saygın hakemli dergi Science'ta dün (17 Ekim) yayımlanan çalışmada, avcı-toplayıcılarda AMY1 geninin ortalama 5 kopyası olduğu sonucuna varıldı. Yani Avrasya'daki ilk insanlar, tarım yaparak buğday gibi bitkileri yetiştirmeye ve nişasta alımını artırmaya başlamadan çok önce çeşit çeşit AMY1 kopyalarına sahipmiş.

Araştırmacılar ayrıca bu genin Neandertaller ve Denisova insanlarında da kopyalandığını kaydetti.

Jackson Genomik Tıp Laboratuvarı'ndan Kwondo Kim, ortak yazarı olduğu çalışmayı şöyle değerlendiriyor:

Bu, AMY1 geninin ilk olarak 800 bin yıldan daha uzun bir süre önce, insanlar Neandertallerden ayrılmadan çok önce ve sanılandan çok daha eski bir zamanda kopyalanmış olabileceğini gösteriyor.

Yeni araştırma ayrıca 12 bin yıl önce başlayan tarımın AMY1 geninin daha fazla çeşitlenmesine yol açtığını gösteriyor.

Önde gelen hakemli dergi Nature'da geçen ay yayımlanan başka bir araştırmada da Avrupa'daki insanların son 12 bin yılda ortalama AMY1 kopya sayısını 4'ten 7'ye çıkardığı saptanmıştı.

İki çalışmada da avcı-toplayıcıların fazladan amilaz genlerine sahip olmasının evrimsel bir avantaj kazandırdığına dair kanıt bulamadı. Ancak bu durumun tarımın ortaya çıkmasıyla değiştiği düşünülüyor.

Bilim insanları hem Avrupa'da hem de Asya'nın bazı bölgelerinde AMY1'in doğal seçilim tarafından tercih edildiğine işaret eden kanıtlar saptadı.

Dr. Gökçümen, "AMY1 kopya sayısı daha yüksek bireyler muhtemelen nişastayı daha verimli bir şekilde sindiriyor ve daha fazla yavruya sahip oluyordu" diyerek ekliyor: 

Nihayetinde soyları, uzun bir evrimsel zaman dilimi boyunca daha düşük kopya sayısına sahip olanlardan daha iyi duruma gelerek AMY1 kopya sayısının çoğalmasına yol açtı.

Bilim insanları bu genin genellikle nişastayı sindirmeye yaradığını düşünüyor. Ancak Dr. Gökçümen, belki de vücuda yiyecek girdiğinin sinyalini veriyor olabileceğini öne sürüyor.

Bu durumda amilaz, daha fazla insülin üretimine ve nişastadaki şekerin daha fazla emilmesine yol açabilir. 

Dr. Gökçümen, bu özelliğin özellikle kıtlık zamanlarında avantaj sağlayacağına değiniyor. "Etrafta çok fazla ekmek varsa, sorun yok" diyen evrimsel antropolog ekliyor: 

Ama eğer zar zor hayatta kalıyorsanız, o zaman bunun bir ölüm kalım meselesi olacağını düşünüyorum.

Diğer yandan Pensilvanya Eyalet Üniversitesi'nden genetik antropoloji uzmanı Dr. George Perry, doğal seçilimde amilaz geninin baskın çıkmasının, başka yerlerden bölgeye giden gruplarla da açıklanabileceğini düşünüyor:

Bu iki makale de beni gerçekten heyecanlandırdı ancak kesin bir kanıt sunduklarını söyleyemem.

Independent Türkçe, Popular Science, New York Times, Science, Nature