Koku alamayanların solunumu da değişiyor

Konjenital anosmi, 10 bin kişiden birinde görülen bir bozukluk (Unsplash)
Konjenital anosmi, 10 bin kişiden birinde görülen bir bozukluk (Unsplash)
TT

Koku alamayanların solunumu da değişiyor

Konjenital anosmi, 10 bin kişiden birinde görülen bir bozukluk (Unsplash)
Konjenital anosmi, 10 bin kişiden birinde görülen bir bozukluk (Unsplash)

Bilim insanları, doğuştan koku alma bozukluğundan muzdarip kişilerin nefes alma şeklinin değiştiğini tespit etti. 

Bilimsel dergi Nature Communications'ta 22 Ekim'de yayımlanan çalışmada, koku alma yeteneğinin solunum şeklini belirlediği ortaya kondu.

Doğuştan gelen koku alma bozukluğuna bilimsel literatürde konjenital anosmi adı veriliyor. 

İsrail'deki Weizmann Bilim Enstitüsü'nden araştırmacıların çalışmasına, bundan muzdarip 21 kişiyle normal koku alabilen 31 kişi katıldı. Burunlarına solunan havanın geçişini ölçen bir cihaz takılan katılımcılar, 24 saat boyunca gündelik işlerini yaptı.

Veriler, koku alma duyusu çalışan katılımcıların konjenital anosmisi olanlara kıyasla nefes alırken daha fazla burun çekerek koklama hareketi yaptığını ortaya koydu. 

Ayrıca konjenital anosmiden muzdarip katılımcıların uyanık halde nefes alırken daha fazla durakladığı, nefes verirken de burunlarında daha az hava akışı olduğu tespit edildi. 

Araştırmacılar, verilerini bir makine öğrenimi algoritmasına aktardı ve yazılımın, bir katılımcının anosmi olup olmadığını yüzde 83'lük genel bir doğrulukla tahmin edebildiğini gördü. Çalışmada şu ifadelere yer verildi: 

Değişen solunum düzenleri ve özellikle de burundan hava akışı örüntüleri, fizyolojik ve ruhsal sağlık üzerinde olumsuz etki yaratabilir.

Diğer yandan çalışmanın bazı sınırlılıkları da var. Katılımcı sayısının az olmasının yanı sıra ağızdan solunum dikkate alınmazken, solunum düzenindeki farklılıkların konjenital anosmiden muzdarip kişilerde sağlık sorunlarına yol açtığı kanıtlanamadı.

Araştırmacılar, incelemelerin koku duyularını sonradan kaybetmiş kişilerle genişletileceğini belirtti.

Independent Türkçe, Guardian, Popsci



Tekerleğin icadıyla ilgili yeni teori Karpatlar'a işaret ediyor

Doğu Avrupa'daki ilk tekerlekli arabanın gelişimindeki olası adımlar (Kai A James et al, Royal Society Open Science)
Doğu Avrupa'daki ilk tekerlekli arabanın gelişimindeki olası adımlar (Kai A James et al, Royal Society Open Science)
TT

Tekerleğin icadıyla ilgili yeni teori Karpatlar'a işaret ediyor

Doğu Avrupa'daki ilk tekerlekli arabanın gelişimindeki olası adımlar (Kai A James et al, Royal Society Open Science)
Doğu Avrupa'daki ilk tekerlekli arabanın gelişimindeki olası adımlar (Kai A James et al, Royal Society Open Science)

Yeni bir teori, Doğu Avrupa'da Karpat Dağları yakınlarında çalışan bakır madencilerinin yaklaşık 6 bin yıl önce tekerleği icat eden ilk mühendisler olabileceğini söylüyor.

Arkeolojik bulgular, tekerleklerin ve tekerlekli araçların en erken kullanımını ve yaygınlaşmasını MÖ 5000 ila 3000'de Avrupa, Kuzey Afrika ve Asya'da Bakır Çağı'na dayandırıyor. Ancak, insanlığın en çığır açıcı icatlarından birinin tam kökeni ve ortaya çıktığı koşullar gizemini koruyor.

Bazı araştırmalar, tekerleğin MÖ 3800'de Türkiye'nin kuzeyinde icat edildiğini iddia ederken başkaları da iki asır önce Mezopotamya'da ilk kez geliştirildiğini tahmin ediyor.

Yeni teori, tekerleğin ilk kez Karpat Dağları'ndaki bakır madencileri tarafından yaklaşık MÖ 3900'de kullanıldığını ileri sürüyor.

Teoriye göre bölgede bakır cevherinin bulunmasının zorlaşmasıyla madencilerin metali çıkarmak için madenlerin daha derinine inmesi gerekti. Onlar da modern madenci arabalarına benzeyen vagonlar geliştirerek bu duruma uyum sağladı.

Tekerleğin icadından önce büyük nesneler, yere yerleştirilen bir dizi silindir, direk veya ağaç gövdelerinden oluşan serbest makaralarla taşınıyordu. Ancak bunlar, nesnenin gideceği yol boyunca yerleştirilmeleri gerektiği için madenin içinde kullanışsızdı.

Georgia Teknoloji Enstitüsü'ndeki mühendisler, teorilerini test etmek için matematiksel ve bilgisayar modelleme yöntemleri kullanarak ilk tekerleğin bu koşullarda nasıl icat edilmiş olabileceğini ortaya koydu. Adım adım bir harita çıkararak serbest makaralardan tekerleğe giden gelişim sürecini modellediler.

Araştırmacılar, madencilik ortamının eşsiz fiziksel özelliklerinin tekerlek ve aks sisteminin evriminde kilit bir rol oynadığını söylüyor.

Mühendisler, daha önceki üç icadın Karpat'taki madencilik bölgesinde ilk tekerleğin geliştirilmesini tetiklediğini varsayıyor.

İlk aşamada, yükün taşındığı kabın altına makaralar yerleştirmek üzere soketler eklenmiş ve böylece ilkel bir araba yapılmış olabilir. Bu da zeminle bir miktar sürtünmenin korunmasını sağlayarak arabanın kızak üstünde sürüklenmesine benzer bir etki yaratır.
 

xc
Bilgisayarda oluşturulmuş tekerlek seti yapısı (Kai A James et al, Royal Society Open Science)

Daha sonra bu makara yapısına kayganlaştırıcı ekleyebilmek ve orada kalmasını sağlayabilmek için bir yiv yerleştirilmiş olabilir. Sonraki gelişme de tek parçadan oluşan bir "tekerlek seti" formunda gelir.

Bu yapıdaki aks ve tekerlek birlikte dönerken sonraki sistemlerde tekerlekler akstan bağımsız bir şekilde dönüyor.

Bu tekerlek sisteminin büyük bir dezavantajı dönüşlerde düşük performans göstermesi ama maden geçitleri genelde düz yapıldığı için bunun etkisi asgari düzeyde.

Arkeolojik bulguların ilk tekerleğin inşasına dair bu teoriyi desteklediğini belirten mühendisler, Karpatlar'da ortaya çıkan kilden yapılmış 150 tane küçük 4 tekerlekli vagon modeline işaret ediyor.
 

svd
MÖ 3600'lerde Boleraz kültüründe kullanılan 4 tekerlekli kil fincanın çizimi (Kai A James et al, Royal Society Open Science)

İçecek fincanı olarak kullanılan bu küçük arabalar, MÖ 3600'lü yıllarda üretilmiş ve dünyada bilinen en eski tekerlekli ulaşım temsilleri. Bu ilginç kupaların ilham kaynağının, bakır madenlerinin hendek veya tünellerinde cevher taşımak için kullanılan tekerlekli sepetler olduğu tahmin ediliyor.

Teorinin arkasındaki mühendisler, yöntemlerinin eski teknolojilerin ortaya çıktığı koşulları anlamaya aracı olabileceğini umuyor.
Independent Türkçe