Tekerleğin icadıyla ilgili yeni teori Karpatlar'a işaret ediyor

Yeni teori, tekerleğin ilk kez MÖ 3900'lerde Karpat Dağları'ndaki bakır madencileri tarafından kullanıldığını ileri sürüyor

Doğu Avrupa'daki ilk tekerlekli arabanın gelişimindeki olası adımlar (Kai A James et al, Royal Society Open Science)
Doğu Avrupa'daki ilk tekerlekli arabanın gelişimindeki olası adımlar (Kai A James et al, Royal Society Open Science)
TT

Tekerleğin icadıyla ilgili yeni teori Karpatlar'a işaret ediyor

Doğu Avrupa'daki ilk tekerlekli arabanın gelişimindeki olası adımlar (Kai A James et al, Royal Society Open Science)
Doğu Avrupa'daki ilk tekerlekli arabanın gelişimindeki olası adımlar (Kai A James et al, Royal Society Open Science)

Yeni bir teori, Doğu Avrupa'da Karpat Dağları yakınlarında çalışan bakır madencilerinin yaklaşık 6 bin yıl önce tekerleği icat eden ilk mühendisler olabileceğini söylüyor.

Arkeolojik bulgular, tekerleklerin ve tekerlekli araçların en erken kullanımını ve yaygınlaşmasını MÖ 5000 ila 3000'de Avrupa, Kuzey Afrika ve Asya'da Bakır Çağı'na dayandırıyor. Ancak, insanlığın en çığır açıcı icatlarından birinin tam kökeni ve ortaya çıktığı koşullar gizemini koruyor.

Bazı araştırmalar, tekerleğin MÖ 3800'de Türkiye'nin kuzeyinde icat edildiğini iddia ederken başkaları da iki asır önce Mezopotamya'da ilk kez geliştirildiğini tahmin ediyor.

Yeni teori, tekerleğin ilk kez Karpat Dağları'ndaki bakır madencileri tarafından yaklaşık MÖ 3900'de kullanıldığını ileri sürüyor.

Teoriye göre bölgede bakır cevherinin bulunmasının zorlaşmasıyla madencilerin metali çıkarmak için madenlerin daha derinine inmesi gerekti. Onlar da modern madenci arabalarına benzeyen vagonlar geliştirerek bu duruma uyum sağladı.

Tekerleğin icadından önce büyük nesneler, yere yerleştirilen bir dizi silindir, direk veya ağaç gövdelerinden oluşan serbest makaralarla taşınıyordu. Ancak bunlar, nesnenin gideceği yol boyunca yerleştirilmeleri gerektiği için madenin içinde kullanışsızdı.

Georgia Teknoloji Enstitüsü'ndeki mühendisler, teorilerini test etmek için matematiksel ve bilgisayar modelleme yöntemleri kullanarak ilk tekerleğin bu koşullarda nasıl icat edilmiş olabileceğini ortaya koydu. Adım adım bir harita çıkararak serbest makaralardan tekerleğe giden gelişim sürecini modellediler.

Araştırmacılar, madencilik ortamının eşsiz fiziksel özelliklerinin tekerlek ve aks sisteminin evriminde kilit bir rol oynadığını söylüyor.

Mühendisler, daha önceki üç icadın Karpat'taki madencilik bölgesinde ilk tekerleğin geliştirilmesini tetiklediğini varsayıyor.

İlk aşamada, yükün taşındığı kabın altına makaralar yerleştirmek üzere soketler eklenmiş ve böylece ilkel bir araba yapılmış olabilir. Bu da zeminle bir miktar sürtünmenin korunmasını sağlayarak arabanın kızak üstünde sürüklenmesine benzer bir etki yaratır.
 

xc
Bilgisayarda oluşturulmuş tekerlek seti yapısı (Kai A James et al, Royal Society Open Science)

Daha sonra bu makara yapısına kayganlaştırıcı ekleyebilmek ve orada kalmasını sağlayabilmek için bir yiv yerleştirilmiş olabilir. Sonraki gelişme de tek parçadan oluşan bir "tekerlek seti" formunda gelir.

Bu yapıdaki aks ve tekerlek birlikte dönerken sonraki sistemlerde tekerlekler akstan bağımsız bir şekilde dönüyor.

Bu tekerlek sisteminin büyük bir dezavantajı dönüşlerde düşük performans göstermesi ama maden geçitleri genelde düz yapıldığı için bunun etkisi asgari düzeyde.

Arkeolojik bulguların ilk tekerleğin inşasına dair bu teoriyi desteklediğini belirten mühendisler, Karpatlar'da ortaya çıkan kilden yapılmış 150 tane küçük 4 tekerlekli vagon modeline işaret ediyor.
 

svd
MÖ 3600'lerde Boleraz kültüründe kullanılan 4 tekerlekli kil fincanın çizimi (Kai A James et al, Royal Society Open Science)

İçecek fincanı olarak kullanılan bu küçük arabalar, MÖ 3600'lü yıllarda üretilmiş ve dünyada bilinen en eski tekerlekli ulaşım temsilleri. Bu ilginç kupaların ilham kaynağının, bakır madenlerinin hendek veya tünellerinde cevher taşımak için kullanılan tekerlekli sepetler olduğu tahmin ediliyor.

Teorinin arkasındaki mühendisler, yöntemlerinin eski teknolojilerin ortaya çıktığı koşulları anlamaya aracı olabileceğini umuyor.
Independent Türkçe



Tarihi İpek Yolu'ndaki kayıp kentler ortaya çıkarıldı

Tugunbulak'ın LiDAR görüntüsü, yoğun bir yerleşim yerine işaret ediyor (Michael Frachetti)
Tugunbulak'ın LiDAR görüntüsü, yoğun bir yerleşim yerine işaret ediyor (Michael Frachetti)
TT

Tarihi İpek Yolu'ndaki kayıp kentler ortaya çıkarıldı

Tugunbulak'ın LiDAR görüntüsü, yoğun bir yerleşim yerine işaret ediyor (Michael Frachetti)
Tugunbulak'ın LiDAR görüntüsü, yoğun bir yerleşim yerine işaret ediyor (Michael Frachetti)

Bilim insanları İpek Yolu'ndaki iki kayıp şehrin haritasını çıkardı. Özbekistan'daki bulgular, İslam'ın bölgede ilk yayıldığı dönemlere de ışık tutuyor.

Çin'den Avrupa'ya uzanan İpek Yolu, yüzlerce yıl boyunca ticari ürünlerin yanı sıra fikirlerin ve yeni teknolojilerin dünyada yayılmasında önemli bir rol oynamıştı. 

Asya'yla Avrupa arasındaki ticaretin deniz yoluyla yapılmasıyla kilit konumunu kaybetmeye başlayan rota üzerindeki şehirler de bir bir tarihe gömülmüştü. 

Hakemli dergi Nature'da dün (23 Ekim) yayımlanan çalışmada Özbekistan'da saptanan iki kayıp şehrin haritasını çıkaran araştırmacılar, İpek Yolu kentlerinin ulaşabildiği muazzam boyutları gösterdi.

Tarihi süreç içinde Turan, Türkistan, Maveraünnehir gibi isimler alan bugünkü Özbekistan toprakları, sözkonusu yüzyıllar arasında Türk boylarının yaşadığı bölge olarak biliniyor.

Deniz seviyesinden yaklaşık 2 bin metre yükseklikte kurulan kentler, İpek Yolu'nun dağlık kesimlerindeki en büyük şehirler arasında. 

Washington Üniversitesi St. Louis kampüsünden arkeolog Michael Frachetti, Taşbulak ve Tugunbulak kentlerinin izlerini sırasıyla 2011 ve 2015'te bulmuştu. 

Daha sonra LiDAR teknolojisinden yararlanan Frachetti ve ekip arkadaşları kentlerin haritasını çıkardı. Bir noktaya lazer dalgaları göndererek bunların dönüş süresine göre yüzeyin altına dair fikir veren bu teknoloji, Antik Maya yerleşimleri gibi alanların ortaya çıkarılmasını sağlamıştı. 

Taramalar bu şehirlerin meydan, tahkimat, yol, mesken alanları gibi çok sayıda kentsel yapıya sahip olduğunu gösterdi. 

Bilim insanları 120 hektarlık bir alana yayılan Tugunbulak'ın onbinlerce kişiye ev sahipliği yaptığını düşünüyor. Kentte boyutları 30'la 4 bin 300 metrekare arasında değişen en az 300 yapı olduğu kaydedildi. 

8 ila 11. yüzyıllarda yaşandığı düşünülen Tugunbulak'ın kalın toprak duvarlarla çevrili bir yapısındaki kazılarda fırın ve ocak kalıntıları da çıkarıldı. Araştırmacılar bölgede zengin olan demir cevherinden çelik yapıldığını tahmin ediyor. 

Frachetti, metal üretiminin Tugunbulak ekonomisinin merkezinde yer alabileceğini söylüyor. Tarıma pek elverişli olmayan bölgede ayrıca koyun ve sığır gibi hayvanların yanı sıra yün gibi hayvansal ürünlerin ticareti de yapılmış olabilir. 
 

Görsel kaldırıldı.
Özbekistan'ın güneydoğusundaki dağlarda yer alan Tugunbulak'ta Ortaçağ'dan kalma çanak çömlekler çıkarıldı (Michael Frachetti)


Tugunbulak'ın 10'da biri büyüklükte ve ondan 5 kilometre mesafede yer alan Taşbulak'ın ise 6 ila 11. yüzyılda insan yerleşimine ev sahipliği yaptığı tahmin ediliyor. 

Kent muhtemelen komşusu kadar geniş çaplı bir endüstriyel üretimden yoksundu. Diğer yandan Taşbulak'ta 400 kadar mezar içeren bir mezarlık bulundu. Araştırmacılar, bölgede belgelenmiş en eski Müslüman mezarlarından bazılarını içeren mezarlığın, İslam'ın bölgede ilk yayıldığı zamanlara ışık tuttuğunu söylüyor. 

Frachetti "Mezarlık kasabanın küçüklüğüyle uyuşmuyor" diyerek ekliyor:

Taşbulak'ta insanların oraya gömülmesini sağlayan ideolojik bir şeyler olduğu kesin.

ABD'deki Brown Üniversitesi'ne bağlı Joukowsky Arkeoloji ve Antik Dünya Enstitüsü'nden Zachary Silvia, yer almadığı araştırmanın bulguları hakkında "Dağlık alanlarda büyük topluluklar oluşturmak için eşsiz birtakım arazi zorluklarının ve teknolojik ihtiyaçların üstesinden gelmek gerektiği için yüksek rakımlardaki kent alanları, arkeolojik kayıtlarda olağanüstü derecede nadir" diyor:

Taşbulak ve Tugunbulak'ın keşfi, şehir kurmaya en elverişli yerlerin neresi olduğuna dair fikirlerimizi gözden geçirmeye zorluyor.

Araştırmacılar kentlerin neden terk edildiğini henüz bilmiyor. Saldırıya uğradıklarına dair bir belirti görmeyen ekip, çalışmalarına devam etmeyi planlıyor. 

Independent Türkçe, CNN, IFL Science, Reuters, Nature