Dinozorlar Çağı'nda yaşamış en büyük memelilerden biri keşfedildi

Beklenmedik büyüklükteki hayvanın bataklıkta yaşadığı tahmin ediliyor.

Geç Kretase Dönemi'ndeki çoğu memeliden daha büyük olan Heleocola, en az 1 kilogram ağırlığındaydı (Brian Engh/Utah Doğa Tarihi Saha Evi)
Geç Kretase Dönemi'ndeki çoğu memeliden daha büyük olan Heleocola, en az 1 kilogram ağırlığındaydı (Brian Engh/Utah Doğa Tarihi Saha Evi)
TT

Dinozorlar Çağı'nda yaşamış en büyük memelilerden biri keşfedildi

Geç Kretase Dönemi'ndeki çoğu memeliden daha büyük olan Heleocola, en az 1 kilogram ağırlığındaydı (Brian Engh/Utah Doğa Tarihi Saha Evi)
Geç Kretase Dönemi'ndeki çoğu memeliden daha büyük olan Heleocola, en az 1 kilogram ağırlığındaydı (Brian Engh/Utah Doğa Tarihi Saha Evi)

Dinozorlar Çağı'na ait büyük bir memeli türü keşfedildi. Yaklaşık 75 milyon yıl önce bugünkü ABD'de yaşayan hayvan, hayatını muhtemelen bataklıklarda sürdürüyordu. 

Yaklaşık 100 milyon yıl önce başlayıp 66 milyon önce sona eren Geç Kretase Dönemi'nde yeryüzünde dinozorlar hüküm sürüyordu. 

Bu dönemde genellikle fare büyüklüğünde olan memeliler, Dinozorlar Çağı'nın sona ermesinin ardından gelişerek baskın tür halini aldı.

ABD'nin Kolorado eyaletinde yapılan çalışmalarda bir memeli türüne ait fosiller bulan bilim insanları, Geç Kretase'nin karanlık bir dönemine ışık tuttu. 

PLOS One adlı hakemli dergide 23 Ekim Çarşamba günü yayımlanan çalışmada, 70 milyon ila 75 milyon yıl önceye ait çene kemiği ve azı dişi fosilleri analiz edildi. 

Bilim insanları keseli sıçangillere benzeyen yeni türe Heleocola piceanus adını verdi. Heleocola, Latincede "bataklıkta yaşayan" gibi bir anlama geliyor. 

Memeli hayvanın yaşadığı dönemde Kuzey Amerika'yı ikiye bölen Batı İç Deniz Yolu adlı büyük bir iç deniz vardı. Bu zamanlarda Kolorado'nun batı kesimlerinde bataklık alanlar olduğu tahmin ediliyor. 

Ellerindeki sınırlı bulgulara dayanarak Heleocola'nın nasıl bir hayat sürdüğünü çözmeye çalışan ekip, çoğunlukla bitkisel beslenen bir hepçil olduğunu düşünüyor. 

Araştırmacılar hayvanla ilgili en ilgi çekici şeyinse büyüklüğü olduğu görüşünde.

Colorado Üniversitesi Doğa Tarihi Müzesi'nden çalışmaya liderlik eden Dr. Jaelyn Eberle "Geç Kretase standartlarına göre büyük bir memeli (tahmini vücut kütlesi bugünkü misk faresine yakın), oysa bu dönemde yaşayan memelilerin çoğu fare-sıçan büyüklüğündeydi" diyerek ekliyor:

Geç Kretase memelileri genellikle küçük ve nispeten önemsiz olarak yorumlandığından, Heleocola'nın büyüklüğünün çarpıcı sonuçlardan biri olduğunu düşünüyorum.

Dr. Eberle ayrıca bu dönemde Kuzey Amerika ve memeliler hakkında pek fazla şey bilinmemesininden dolayı da yeni bulguların önem taşıdığını belirtiyor. 

Heleocola muhtemelen Batı İç Deniz Yolu'nun kıyısına yakın, delta ve bataklıkların olduğu bir alanda yaşıyordu. Bilim insanları bu bölgenin kaplumbağa, ördek gagalı dinozor ve dev timsah gibi hayvanlara da ev sahipliği yaptığını tahmin ediyor. 

Independent Türkçe, IFL Science, Newsweek, PLOS One



Homininlerin 10 tonluk devasa filleri kesip yediği ortaya çıktı

Soyu tükenen Palaeoloxodon turkmenicus, yaklaşık 4 metre boyunda ve 10 ton ağırlığındaydı (Chen Yu)
Soyu tükenen Palaeoloxodon turkmenicus, yaklaşık 4 metre boyunda ve 10 ton ağırlığındaydı (Chen Yu)
TT

Homininlerin 10 tonluk devasa filleri kesip yediği ortaya çıktı

Soyu tükenen Palaeoloxodon turkmenicus, yaklaşık 4 metre boyunda ve 10 ton ağırlığındaydı (Chen Yu)
Soyu tükenen Palaeoloxodon turkmenicus, yaklaşık 4 metre boyunda ve 10 ton ağırlığındaydı (Chen Yu)

İnsanların onbinlerce yıl önce Hindistan'da yaşayan atalarının, devasa filleri kesip yediği ortaya çıktı. 

Hindistan'ın Keşmir Vadisi'nde 2000'de yapılan kazılarda, soyu tükenmiş bir fil türüne ait 300 bin ila 400 bin yıllık kemikler bulunmuştu. 

Fakat tarih öncesi insanların yaptığı 87 taş aletle birlikte gömülen fosil hakkındaki gerçekler bugüne kadar aydınlatılmamıştı. 

Bulguları yeniden inceleyen araştırmacılar, hem homininlerin Hindistan'daki geçmişine ışık tuttu hem de yeni bir fil türü tanımladı. 

ABD'deki Florida Doğa Tarihi Müzesi'nden Dr. Advait Jukar liderliğindeki ekip, kemiklerin taş aletlerle defalarca darbe aldığına dair izler tespit etti.

Bilim insanları, bu homininlerin kemik iliğini tüketmek için fosillerle bulunan taş aletleri kullandığını düşünüyor. 

Bulgular, Hindistan'daki hayvan kesimine dair bilinen en eski kanıtı sunuyor. 

Hint alt kıtasında homininlere ait çok az kanıt keşfedilmesi ve daha önce sadece bir hominin fosili saptanması yeni çalışmayı daha özel bir hale getiriyor.

Dr. Jukar "Asıl soru şu: Bu homininler kim? Arazide ne yapıyorlardı ve büyük av hayvanlarının peşinden gidiyorlar mıydı gitmiyorlar mıydı?" diyerek ekliyor:

Artık en azından Keşmir Vadisi'nde bu homininlerin filleri yediğinden eminiz.

Araştırmacılar avlanmaya dair bulgu ortaya çıkmadığı için homininlerin başka yollarla ölmüş filleri tükettiğinden şüpheleniyor. 

Quaternary Science Reviews adlı hakemli dergilerde yayımlanan çalışmayı yürüten ekip, ayrıca kemik iliğini çıkarmak için kullanılan taş aletlerin bazalttan yapıldığını kaydetti. Bölgede bu maddeye pek rastlanmadığı göz önüne alınırsa, insan atalarının alet yapmak için bölgeye hammadde taşıdığı düşünülebilir.

Araştırma ekibi fil fosilleriyle ilgili çalışmalarını da Journal of Vertebrate Paleontology adlı hakemli dergide yayımlanan makalede aktardı. 

Fosiller, bugün yaşayan Afrika fillerinden yaklaşık iki kat büyüklükteki Palaeoloxodon cinsine aitti. 

2000'deki çalışmada çıkarılan kalıntılar arasındaki devasa kafatasını inceleyen bilim insanları, Hindistan'daki diğer Palaeoloxodon fosillerinde görülen, öne doğru çıkıntılı ibikten yoksun olduğunu kaydetti.

Benzer bir duruma 1950'lerde Türkmenistan'da bulunan bir kafatasında rastlanmış ancak bunun farklı bir türden ziyade anormal bir bireyi temsil ettiği düşünülmüştü.

Araştırma ekibinden Dr. Steven Zhang, Hindistan'daki bulgularla ilgili "Kafatasının büyüklüğü, üçüncü azı dişi ve diğer birkaç belirleyici özelliğine bakınca hayvanın hayatının baharında, görkemli bir erkek fil olduğu anlaşılıyor" diyerek ekliyor: 

Ancak özellikle Avrupa ve Hindistan'daki diğer olgun erkek kafataslarıyla karşılaştırıldığında, iyi gelişmiş bir kafatası ibiğinin olmaması bize burada farklı bir türle karşı karşıya olduğumuzu söylüyor.

Araştırmacılar yeni türe Palaeoloxodon turkmenicus adını verdi. 

Bulgular, Güney Asya'daki fillerin evrimini anlama açısından da önem arz ediyor. Dr. Jukar, "Bu, Palaeoloxodon evriminde bir tür geçiş aşamasını gösteriyor" diye açıklıyor: 

Bu örnek, paleontologların cinsin nasıl göç ettiği ve evrimleştiğine dair hikayeyi tamamlamasını sağlayabilir.

Independent Türkçe, IFL Science, BBC Wildlife, India Today, Quaternary Science Reviews, Journal of Vertebrate Paleontology