Harvard araştırması: Uzaylıların yaşamak için gezegene ihtiyacı olmayabilir mi?

Bilim insanları zorlu koşullarda hayatta kalabilecek yaşam formlarını arıyor (Unsplash)
Bilim insanları zorlu koşullarda hayatta kalabilecek yaşam formlarını arıyor (Unsplash)
TT

Harvard araştırması: Uzaylıların yaşamak için gezegene ihtiyacı olmayabilir mi?

Bilim insanları zorlu koşullarda hayatta kalabilecek yaşam formlarını arıyor (Unsplash)
Bilim insanları zorlu koşullarda hayatta kalabilecek yaşam formlarını arıyor (Unsplash)

Bilim insanları hayatta kalmak için bir gezegene ihtiyaç duymayan yaşam formlarının uzayda süzülüyor olabileceğini öne sürdü. 

Evrendeki yaşam arayışı çalışmalarının büyük bir kısmı, hayatın yeşerdiği bilinen tek yerdeki özelliklere odaklanıyor: Dünya. 

Diğer yandan bugüne kadar bulunan yaklaşık 6 bin ötegezegenin çok azı Dünya'ya benzer özellikler sergiliyor. 

Bu nedenle son yıllarda bilinmeyen yaşam formlarına yönelik çalışmalar artıyor. 

Harvard Üniversitesi'nden Robin Wordsworth ve Edinburgh Üniversitesi'nden Charles Cockell, yeni bir çalışmada standart tanıma uymayan ortamlarda ortaya çıkma ihtimali olan yaşam biçimlerini inceledi. 

Ön baskı sunucusu arXiv'de çıkan çalışma, hakemli dergi Astrobiology'de de yayımlanma onayı aldı. 

Bilim insanları fotosentez yaparak hayatta kalan basit organizmaların ekstrem koşullarda, hatta belki de bir gezegene ihtiyaç duymadan yaşama ihtimali olduğunu savunuyor. 

Wordsworth, bilinçli olmayan yaşamın sınırlarını araştırmayı amaçladıklarını söyleyerek ekliyor: 

Gezegenlerin yarattığı kütleçekimin dışında var olan basit yaşam formları önünde herhangi bir fiziksel sınırlama olmadığını gösterebildik ki bu başlangıçta beklediğimiz bir sonuç değildi.

Aslında bu düşünce, ilk başta göründüğü kadar imkansız değil. En azından su ayılarının, uzayın zorlu koşullarında hayatta kalabildiği biliniyor. 

Yaşamı mümkün kılan kütleçekim kuvveti, atmosfer, sıcaklık ve besin kaynağı gibi çeşitli parametreleri inceleyen araştırmacılar, uzayda yaşayacak bu basit organizmaların koruyucu bir zar veya kabuğa gereksinim duyacağını söylüyor.

Bu sayede uzay ortamına karşı iç basınçlarını sağlayabilecekler. Ancak bu basınç farkı çok yüksek olmadığı için mikroskobik organizmaların bunu yapması mümkün görünüyor. 

Ayrıca suyu sıvı halde tutmak için belirli bir sıcaklığa ihtiyaç var. Dünya'da bu atmosferdeki sera gazı etkisiyle mümkün olurken, uzay boşluğundaki küçük bir kolonide böyle bir şey pek beklenemez. 

Fakat bilim insanlarının örnek verdiği gibi Sahra gümüş karıncaları, hangi dalga boylarındaki ışığı emip hangilerini yansıtacaklarını seçerek iç sıcaklıklarını düzenleyebiliyor. Uzaydaki kolonide de benzer bir beceri gelişirse sıcaklığı kontrol edebilirler. 

Üstesinden gelmesi çok daha zor engellerden biriyse hafif elementlerin uçup gitmesi. Koloninin kütleçekim kuvveti olmadan bunu yapmanın bir yolunu bulması gerekiyor. 

Son olarak biyolojik koloninin mümkün olduğunca fazla ışığa erişebilmesi için yıldızının yaşanabilir bölgesinde yer alması lazım. 

Karbon veya oksijen gibi diğer kaynaklara gelince, koloninin bir asteroit gibi sabit bir kaynakla başlaması ve daha sonra çeşitli bileşenleri arasında kapalı bir döngü içinde geri dönüşüm sistemine geçmesi, varlığını uzun vadede sürdürmesini sağlayabilir. 

Bilim insanları bu özelliklere sahip organizmalardan oluşan kolonilerin uzayda var olabileceğini tahmin ediyor. 

Yeni çalışma bu türden canlıların var olduğunu söylemese de evrende yaşam arayışında önemli bir noktaya dikkat çekiyor: Beklenmetik ortamlarda farklı yaşam formları mevcut olabilir ve yapılan araştırmalar bunları da kapsayan işaretleri içermeli.

Indepdendent Türkçe, Space.com, Phys.org, arXiv



Kısa göz saplı sinekler, dişilerin ilgisini çekmek için saldırganlaşıyor

Uzun göz sapına sahip erkekler, dişilerin ilgisini daha çok çekiyor (Wikimedia Commons)
Uzun göz sapına sahip erkekler, dişilerin ilgisini daha çok çekiyor (Wikimedia Commons)
TT

Kısa göz saplı sinekler, dişilerin ilgisini çekmek için saldırganlaşıyor

Uzun göz sapına sahip erkekler, dişilerin ilgisini daha çok çekiyor (Wikimedia Commons)
Uzun göz sapına sahip erkekler, dişilerin ilgisini daha çok çekiyor (Wikimedia Commons)

Göz sapları kısa olan erkek sineklerin, dişileri etkilemek için daha saldırgan davrandığı tespit edildi. 

Sap gözlü sinekler, Diopsidae familyasındaki hayvanları ifade ediyor. Bu böceklerin dişileri genellikle uzun göz sapı olan erkekleri daha çekici buluyor. 

Diğer yandan bazı erkeklerde bulunan X kromozomunun bir kopyası, her zaman kısa göz saplarına sahip olmalarına yol açıyor. 

Bu X kromozomu varyantı neredeyse yüzde 100 oranında yavruya aktarılırken bilim insanları, cinsel seçilimde dezavantaj sağlamasına karşın bu genetik varyantın neden silinip gitmediğini anlamaya çalışıyor.

Erkek sap gözlü sinekler, dişilere ulaşmak için özellikle kendileriyle yakın boyutta göz sapı olan erkeklere karşı saldırgan davranışlar sergiliyor. 

Frontiers in Ethology adlı hakemli dergide 21 Ekim'de yayımlanan çalışmayı yürüten ekip, X  kromozomu varyantını taşıyan sineklerin daha saldırgan olup olmadığını anlamak adına bir deney yürüttü.

Bilim insanları bu varyantı taşıyan ve taşımayan sinekleri bir alana koyarak davranışlarını gözlemledi. 

Özellikle yakın boyutta göz sapına sahip sineklerin birbirlerine karşı daha agresif davrandığı kaydedildi. 

Araştırmacılar ayrıca X kromozomu varyantına sahip hayvanların daha saldırgan olduğunu ve kavgadan daha sık galip çıktığını gözlemledi. 

Ekibe göre bu saldırganlık, kısa göz saplı erkeklerin çiftleşmesini sağladığı için sözkonusu varyant hâlâ varlığını sürdürüyor olabilir. 

Geneseo'daki New York Eyalet Üniversitesi'nden makalenin ortak yazarı Josephine Reinhardt, bulguları şöyle değerlendiriyor:

Bu uç bir örnek ama bu bencil kromozomlardan birini taşımak, bu hayvanların biyolojisinin pek çok bölümünü, hatta davranışlarını bile etkiliyor.

Diğer yandan agresif tavırları, bu sineklerin kendilerinden daha büyük, uzun göz saplı erkeklerle kavga etmelerine ve başlarını belaya sokmalarına yol açabilir. 

Ancak araştırmacılara göre tehlike yaratma potansiyeline sahip bu saldırganlık, kısa göz saplı erkeklere normalde sahip olamayacakları bir çiftleşme avantajı sunuyor gibi görünüyor. 

Araştırmacılar, yeni çalışmanın cinsel seçilimle ilgili soru işaretlerini tamamen gidermediğini ve daha geniş çaplı gözlemlere ihtiyaç duyulduğunu söylüyor. 

Reinhardt ayrıca hayvanların doğal ortamlarında da böyle davranıp davranmadığının belirsizliğini koruduğunu ifade ediyor.

Independent Türkçe, Popular Science, Technology Networks, Frontiers in Ethology