2024'ün en iyi 10 korku filmi

Rekortmen bağımsız projeler, başarılı devam filmleri ve çarpıcı ilkler

AMC Networks Film Grubu Başkanı Scott Shooman, Chris Nash'in ilk uzun metrajı In a Violent Nature'ı "korku dünyasında kalıcı bir etki yaratacak bir film" diye nitelendiriyor (IFC Films)
AMC Networks Film Grubu Başkanı Scott Shooman, Chris Nash'in ilk uzun metrajı In a Violent Nature'ı "korku dünyasında kalıcı bir etki yaratacak bir film" diye nitelendiriyor (IFC Films)
TT

2024'ün en iyi 10 korku filmi

AMC Networks Film Grubu Başkanı Scott Shooman, Chris Nash'in ilk uzun metrajı In a Violent Nature'ı "korku dünyasında kalıcı bir etki yaratacak bir film" diye nitelendiriyor (IFC Films)
AMC Networks Film Grubu Başkanı Scott Shooman, Chris Nash'in ilk uzun metrajı In a Violent Nature'ı "korku dünyasında kalıcı bir etki yaratacak bir film" diye nitelendiriyor (IFC Films)

2024, korku filmleri açısından son derece bereketli bir yıl oldu. İstilacı devasa örümceklerden türlü türlü seri katillere, sadist psikopatlardan kurtulması güç lanetlere kadar, farklı alt türlerdeki birbirinden ürkütücü filmler izledik. 

Bağımsız yapımların yükselişi takdire şayandı; yüz milyonlarca dolar bütçeli filmleri gişede madara eden düşük maliyetli korkular bile oldu.

Korku türü açısından böylesine keyifli geçen bir senede, filmleri sıralamak epey zorlayıcı ama bir o kadar da keyifliydi. 

İlk 10'da kendine kıl payıyla yer bulamayan Azrail (Azrael), Terrifier 3, Alien: Romulus, MaXXXine ve Omen: İlk Kehanet (The First Omen) de türün meraklılarını tatmin edebilecek, dikkate ve bahsetmeye değer yapımlar olarak öne çıktı.

Kostümle, makyajla uğraşmadan, evinde kendi Cadılar Bayramı'nı kutlamak isteyen korku meraklılarına bugün (ve aslında her gün) için önerilerimizi sıraladık...

10. Tutsak Abigail (Abigail)

Samara Weaving'in gerçek bir çığlık kraliçesi olduğunu kanıtlayan 2019 yapımı Saklambaç'a (Ready or Not) da imza atan Matt Bettinelli-Olpin ve Tyler Gillett ikilisi, korkuyla komedi karışımını mükemmelleştirince ortaya Tutsak Abigail çıktı.

sacdv
Geçen yaz hayatını kaybeden Euphoria yıldızı Angus Cloud'un da rol aldığı filmde 34 yaşındaki Melissa Barrera'ya (solda) 2009 doğumlu İrlandalı yıldız Alisha Weir (sağda) eşlik ediyor (Universal Pictures) 

Çığlık 5 (Scream) ve Çığlık 6'nın (Scream IV) yükselen (ancak maalesef seriden kovulan) yıldızı Melissa Barrera ve Dan Stevens'ın ilham verici performanslarıyla daha da keyifli bir seyirlik haline gelen bu bol kanlı fidye macerasında, masum ve ürkek bir kız gibi görünen bir vampiri kaçıran talihsiz grubun başlarına gelenleri izliyoruz.

9. Oddity 

Damian McCarthy'nin doğaüstü cinayet gizemi Oddity, çarpıcı görüntüler ve etkileyici performanslarla dolu. Carolyn Bracken, kız kardeşinin ölümünün gizemini çözmeye çalışan, psişik güçlere sahip kör bir kadını başarıyla canlandırıyor. Perili bir antika dükkanının sahibi olan Bracken, yanına epeyce ürkütücü tahta bir manken alarak kız kardeşinin saray yavrusu gibi malikanesinde ipucu arıyor. 

bghnjukı
Prömiyeri 8 Mart'ta South by Southwest'te yapılan Oddity, festivalin İzleyici Ödülü'nü kazandı (Wildcard Distribution)

McCarthy, ilk uzun metrajı Caveat'le yaptığı sağlam başlangıcı, tüyler ürperten atmosferiyle izleyicisini diken üstünde tutmayı başaran Oddity'yle daha iyi bir noktaya taşımayı başarıyor.  

8. Şeytanla Bir Gece (Late Night with the Devil)

Yılın sürprizlerinden Şeytanla Bir Gece, izleyicilerin yan rollerde görmeye alıştığı David Dastmalchian'i filmin merkezine taşıyor. 49 yaşındaki aktör, eşinin ölümünden sonra düşen reytinglerini yükseltmeye kararlı ikinci sınıf bir sohbet programı sunucusu rolünde izleyicinin karşısına çıkıyor. Bu yüzden de şeytan tarafından ele geçirilmiş olabilecek bir kızı, Cadılar Bayramı özel bölümüne çıkarmakta tereddüt etmiyor.

xcdvf
Şeytanla Bir Gece, sinemalarda gösterime girdiği ilk üç günde 2,8 milyon dolar kazanarak dağıtımcısı IFC Films için rekor kırmıştı (IFC Films)

Yönetmen koltuğunu Cameron ve Colin Cairnes paylaşırken, 1977'de geçen bu dönem filminde zekice kurgulanmış hikaye, gerçek zamanlı ilerliyor ve son perdeye kadar inişli çıkışlı bir seyir izliyor.

Şeytanla Bir Gece, eleştiri derleme sitesi Rotten Tomatoes'da 100 tam puan almaya çok yaklaşmıştı.

7. Sakın Ses Çıkarma (Speak No Evil)

Hollywood 2022'de, izleyiciyi yerine mıhlayan Danimarka yapımı Speak No Evil'ı gördüğünde elbette kayıtsız kalamadı ve arayı çok da açmamaya karar vererek bu filmi yeniden çekmeye karar verdi. 

Bunun için yeniden çevrimde rol alması için belki de en uygun aktörlerden birinde karar kılındı: 2016 yapımı Parçalanmış'ta (Split) adeta "Nasıl binbir surat olunur?" dersi veren İskoç aktör James McAvoy.

xcdvfgrth
James McAvoy, karanlık bir sırrı olan Britanyalı ailenin babası Paddy'yi canlandırırken "toksik" fenomen Andrew Tate'ten esinlendiğini söylemişti (Universal Pictures)

2008'de ilk filmi Kan Gölü'yle (Eden Lake) başarılı bir iş çıkaran yönetmen James Watkins imzasını taşıyan Sakın Ses Çıkarma, tatilde tanıştıkları Britanyalı çiftin daveti üzerine çiftliklerine misafirliğe giden Amerikalı bir ailenin kabusa dönen hayatını merkeze alıyor. Filmi izledikten sonra davetleri kabul etmeden önce iki kere düşünebilirsiniz...

6. Gülümse 2 (Smile 2) 

Gülümse 2, dünya turnesine çıkmaya hazırlanırken yaşadığı açıklanamayan olaylarla hayatı kabusa dönen pop yıldızı Skye Riley'nin etrafında dönüyor. 

Naomi Scott'ın etkileyici performansıyla öne çıkan devam filmi, ilk Gülümse'nin sürpriz başarısını sürdürmeyi beceriyor. 

xcsvfbg
18 Ekim'de gösterime giren Gülümse 2'nin 2 saat 12 dakikalık süresini "fazla uzun" bulan eleştirmenler de oldu (Paramount Pictures)

Senaristliğini ve yönetmenliğini ilk filmde olduğu gibi Parker Finn'in üstlendiği tekinsiz korku, kötü niyetli gülümsemeleriyle yine izleyicisinin tüylerini ürpertip asabını bozuyor.

37 yaşındaki Finn, ilk filmle aldığı övgü dolu yorumları ve yüksek puanları daha da yükseğe taşımayı başardı.

5. Vermines

Yönetmen ve ortak yazar Sébastien Vanicek, Fransa'daki köhne bir apartmana ölümcül örümceklerden oluşan bir ordu getirince, ortaya yılın en iyi korku filmlerinden biri çıkıyor. 

sh
Stephen King'in de övgüyle bahsettiği filmi olabildiğince gerçekçi kılmak için çekimlerde 200 gerçek örümcek kullanıldı (My Box Films)

Vermines, egzotik hayvanlara tutkuyla bağlı Kaleb'ın, evine zehirli bir örümceği getirmesiyle çığrından çıkan olayları merkeze alıyor. Özellikle örümcek ve böcek korkusu olan korku meraklılarını, baş etmesi zor dakikalar bekliyor. 

Ceset sayısının sürekli arttığı filmde, örümcekler her duvar ve yüzeyde cirit attıkça seyirciler irkilecek, yerinden zıplayacak ve istemsizce kaşınacak. Tecrübeyle sabittir...

4. In a Violent Nature

Variety, In a Violent Nature için "Yönetmen Chris Nash'in 80'lerin slasher'larına getirdiği yenilikçi yaklaşım, VHS dönemi hayranları için bulunmaz bir nimet" ifadelerini kullanıyor. 

Johnny adında doğaüstü ve maskeli bir katili takip eden düşük bütçeli yapımın temposu film boyunca fazla hızlanmasa da izleyiciyi tedirgin etmeye yetiyor da artıyor bile. Nash'in vahşi sahneleriyle izleyiciyi zorlaması muhtemel filmi, bu kez olayları kurbanın değil katilin bakış açısından ele alıyor.

6uk
Kanada yapımı In A Violent Nature, mayısta Şikago Film Festivali'nde gösterilmiş ve izleyicileri şoke etmişti (IFC Films)

Birleşik Krallık merkezli gazete Guardian, Türkiye'de vizyon şansı bulamayan filmle ilgili incelemesinde şöyle diyor: 

Yönetmen Chris Nash, türün klişelerinden uzaklaşarak, tehlikenin açık havanın güzelliği içinde ortaya çıktığı büyüleyici derecede farklı bir slasher filmi sunuyor.

3. Cambaz (Longlegs)

Oz Perkins'in izleyicisini yorulmak bilmeden korkutan filminde kötülük her yerde pusuda bekliyor. Peşimdeki Şeytan (It Follows) ve Watcher'la tanınan Maika Monroe, polisiye unsurlar da içeren ve Jonathan Demme'in tüyler ürperten klasiği Kuzuların Sessizliği'yle (Silence of the Lambs) kıyaslanan Cambaz'da, bağımsız korku sinemasının "çığlık kraliçesi" olduğunu bir kez daha kanıtlıyor.

Cambaz'ın atmosferi kötülükle dolup taşarken yönetmen Perkins, dehşetin dozunu hiç düşürmüyor. Cambaz'da izleyiciler, özellikle de uzun plan çekimlerde köşeyi dönünce ne olacağını merak ederken kan ter içinde kalıyor.

rbgthy
Eleştirmenler Cambaz için "Bittikten sonra da düşüncelerinizde, derinizin altında ve karın boşluğunuzda kalıyor" ifadelerini kullanmıştı (Neon)

60 yaşındaki Nicolas Cage, 2019 yapımı Color Out of Space ve Panos Cosmatos'un yönettiği Mandy gibi yapımlarla korku türündeki başarısını zaten kanıtlamıştı. Sıradışı bir seri katil hikayesi anlatan Cambaz'da Cage, daha önceki hiçbir haline benzemiyor. 

2. Sevgilim Kaç (Strange Darling)

Bu muhteşem ve dolambaçlı seri katil filmiyle ilgili ne kadar az şey bilirseniz o kadar iyi. Fragmanı bile izlemeden, kendinizi sadece iki başrol oyuncusuyla, sizi diken üstünde tutarak ilerleyen hikayenin akışına bırakın. Etkileyici performanslar sayesinde zamanın nasıl geçtiğini bile anlamayacağınız Sevgilim Kaç'ta Willa Fitzgerald ve Kyle Gallner'ın oyunculukları göz dolduruyor. Kedi-fare kovalamacası, kazara onların yörüngesine giren insanlara neredeyse hiç şans tanımadan Oregon'un küçük kasabasını altüst ediyor.

sxcdvf
Prömiyeri 22 Eylül 2023'te, Teksas'ın Austin kentinde düzenlenen Fantastic Fest'te yapılan Sevgilim Kaç, tek gecelik bir ilişkinin kedi fare oyununa dönüşmesini anlatıyor (Miramax)

Korku üstadı Stephen King'in de övmeye doyamadığı Sevgilim Kaç, yılın en vurucu bağımsız filmi olarak öne çıkıyor. Alkışlar yönetmen J.T. Mollner'a...

1. Cevher (The Substance)

Coralie Fargeat'nın ünlüleri hicveden filmi, yaşlanmayı tersine çevirmekle ilgili zekice bir bilimkurgu öyküsü gibi başlıyor. Ancak film, üçüncü perdesinde bambaşka bir hal alarak aynı anda hem eğlenceli hem çirkin hem de trajik olmayı başarabilen bir kan banyosuna dönüşüyor.

Demi Moore, bir zamanlar fırtına gibi eserken artık yaşlandığı için yerini kendisinden daha genç birinin alacağını kabullenemeyen eski bir yıldızı canlandırıyor. Çok geçmeden Margaret Qualley devreye giriyor ve izleyiciler, hızlı ve tehlikeli bir yükselişe şahit oluyor. İzleyiciler Cevher'le ilgili ne kadar az şey bilse o kadar iyi. O sebeple üçüncü perdeye dair ipucu vermemek en iyisi.

xs
Cevher, prömiyerini yaptığı prestijli Cannes Film Festivali'nde En İyi Senaryo ödülüne layık görülmüş, 61 yaşındaki Demi Moore'un performansı övgüyle karşılanmıştı (MUBI)

48 yaşındaki Fargeat, başrolünde İtalyan yıldız Matilda Anna Ingrid Lutz'un yer aldığı, sınırları zorlayan 2017 yapımı İntikam'la (Revenge) neler yapabileceğinin sinyalini çoktan vermişti. Ancak Fargeat, Cevher'le bunu üst seviyeye taşıyor ve belki de sadece yılın değil beden korkusu (body horror) alt türünün en iyi örneklerinden birine imza atıyor.

Independent Türkçe_Nazlı Erdol



Yumurtanın yerini alabilecek protein zengini alternatif besinler

Büyük bir yumurta 6,3 gram protein içerir (Reuters).
Büyük bir yumurta 6,3 gram protein içerir (Reuters).
TT

Yumurtanın yerini alabilecek protein zengini alternatif besinler

Büyük bir yumurta 6,3 gram protein içerir (Reuters).
Büyük bir yumurta 6,3 gram protein içerir (Reuters).

Yumurta, büyük bir adetinde yaklaşık 6.3 gram protein bulunması nedeniyle güçlü bir protein kaynağı olarak biliniyor. Ancak uzmanlara göre yumurta, tek seçenek değil; ondan daha fazla protein içeren birçok besin mevcut.

Şarku’l Avsat’ın Verywell Health sitesinden derlediği verilere göre, öne çıkan bazı besinler şöyle:

Yoğurt

150 gramlık bir yoğurt porsiyonu yaklaşık 16.1 gram protein içeriyor. Kremsi yapısıyla bilinen bu yoğurt türü, fazla sıvının süzülmesiyle üretildiği için geleneksel yoğurda göre daha yüksek oranda protein barındırıyor.

Tavuk göğsü

100 gram derisiz tavuk göğsü 22.5 gram protein sağlıyor. Düşük yağ, düşük karbonhidrat ve düşük kalori içeren bu et türü, vücudun üretemediği dokuz temel amino asidi içererek “tam protein” sınıfında yer alıyor.

Ton balığı

85 gramlık ton balığı porsiyonu 21.7 gram protein içeriyor. Kas gelişimi açısından önemli protein kaynağı olan ton balığı, aynı zamanda kalp ve damar sağlığını destekleyen Omega-3 yağ asitleri bakımından da öne çıkıyor.

Somon balığı

100 gram somon balığında 20.3 gram protein bulunuyor. Somon, Omega-3 yağ asitleri ve kemik sağlığında rol oynayan D vitamini bakımından zengin bir deniz ürünü olarak biliniyor.

Siyah fasulye

100 gram siyah fasulyede 6.91 gram protein mevcut. Bitkisel protein kaynağı olarak tercih edilen siyah fasulye; çözünür ve çözünmez lif içeriği sayesinde sindirim sistemi ve kalp-damar sağlığına katkı sağlıyor.

Fıstık ezmesi

İki yemek kaşığı fıstık ezmesinde 7.1 gram protein bulunuyor. Fıstık ezmesi, sandviçlerin yanı sıra salatalarda, çorbalarda, soslarda ve atıştırmalık olarak yaygın şekilde tüketilebiliyor.

Badem

57 gram badem yaklaşık 7.6 gram protein içeriyor. Sağlıklı tekli doymamış yağlar içeren badem; kalsiyum, lif, magnezyum, fosfor ve E vitamini yönünden de zengin.

Mercimek

Bir fincan mercimek 17.9 gram protein sağlıyor. Mercimek, yüksek lif içeriği ve düşük kalori değeriyle dengeli beslenmede önemli yer tutuyor.

Sığır eti

100 gram dana etinde 20.1 gram protein bulunuyor. Kırmızı et; protein içeriğinin yanı sıra B vitaminleri, demir ve çinko bakımından da güçlü bir kaynak olarak gösteriliyor.


İngiltere’de bir ilk: Gen düzenleme ile kanser tedavisinde yeni dönem

Gen terapisi: Kansere karşı savaşmak için beyaz kan hücrelerinin değiştirilmesi.
Gen terapisi: Kansere karşı savaşmak için beyaz kan hücrelerinin değiştirilmesi.
TT

İngiltere’de bir ilk: Gen düzenleme ile kanser tedavisinde yeni dönem

Gen terapisi: Kansere karşı savaşmak için beyaz kan hücrelerinin değiştirilmesi.
Gen terapisi: Kansere karşı savaşmak için beyaz kan hücrelerinin değiştirilmesi.

İngiltere’deki University College London’da (UCL) sessiz bir araştırma odasında, Avrupa’nın önde gelen gen tedavisi ve hücresel tedavi uzmanlarından Prof. Waseem Qasim, bir zamanlar ölümcül bir hastalıkla mücadele eden bir bebeğin hikâyesini hatırlatıyor.

Agresif lösemiye karşı mucizevi başarı

Yıllar önce, henüz bir yaşını doldurmamış bir İngiliz bebek, en saldırgan lösemi türlerinden biriyle mücadele ediyor, geleneksel tedaviler başarısız olurken tıbbi seçenekler tükeniyordu. Ancak bugün, o bebek artık 16 yaşında ve tamamen sağlıklı. Bu mucize, Prof. Qasim’in Great Ormond Street Hastanesi ve UCL ekibiyle geliştirdiği genetiği değiştirilmiş hücresel tedavi sayesinde mümkün oldu.

dewfrty6
Gen tedavisi ve immün hücre tedavilerinin öncü ismi Prof. Waseem Qasim

Bu başarı, modern tıpta yaşanan büyük dönüşümü işaret ediyor: Tedaviler artık yalnızca hastalıkla mücadele etmiyor, bağışıklık sistemini yeniden programlayarak hastalığı hücresel düzeyde hedef alıyor.

Genetiği değiştirilmiş hücresel tedavi

Prof. Qasim, Şarku’l Avsat’a verdiği özel röportajda, “Genetik olarak değiştirilmiş hücresel tedaviler artık geleceğin tıbbı değil; bazı kanser türleri için günümüzün gerçeği” dedi.

Tedavinin merkezinde, genetik olarak düzenlenmiş bağışıklık hücreleri yer alıyor; hedef artık hastalığı dışarıdan vurmak değil, bağışıklığı içeriden yönlendirerek kanser hücrelerini yok etmek.

Genom düzenleme kararı nasıl alındı?

Prof. Qasim, tedavi sürecini şöyle anlattı:

“Hastamızın durumu son derece karmaşıktı. Hiçbir standart tedaviye yanıt vermiyordu ve zamanla yarışıyorduk. O sırada laboratuvarda üzerinde çalıştığımız, genetik olarak modifiye edilmiş ‘T hücreleri’ yani CAR-T tedavisi, elde kalan tek seçenekti.”

Geniş bilimsel değerlendirmenin ardından etik ve düzenleyici onay süreçleri tamamlandı ve tedavi uygulandı.

Tedavide kullanılan genetik teknikler

Qasim ve ekibi tedavide üç ana genetik düzenleme gerçekleştirdi:

– T hücrelerinin hastanın dokularına saldırmasını engellemek için “TCR” reseptörünün devre dışı bırakılması,

– Tedavi öncesi uygulanan ilaçlara hücre direnci kazandırmak için “CD52” geninin kapatılması,

– Lösemi hücrelerini yüksek hassasiyetle hedeflemek için hücrelere özel “CAR” reseptörünün eklenmesi.

Bu yaklaşım, kanserle yalnızca savaşmak değil; bağışıklık sistemini yeniden eğitmek anlamına geliyor.

İngiltere’de bir ilk

İngiltere’de bu yöntem, uzun vadede başarı sağlayan ilk gen düzenleme tedavileri arasında gösteriliyor. Tedavi edilen hasta, üzerinden geçen 16 yıla rağmen hastalıksız yaşamını sürdürüyor.

Gelecekte kemoterapinin yerini alabilir mi?

Qasim’e göre, gen düzenleme tedavileri ileride bazı kan kanserlerinde standart hale gelebilir:

“Henüz tüm kanser türleri için geçerli değil. Ancak önümüzdeki on yılda lösemi tedavilerinin rutin olarak bağışıklık yeniden programlamasına dayanması mümkün.”

Etik tartışmalar

Gen düzenleme çalışmalarının etik riskleri olduğunu kabul eden Qasim, bunun insan genetiğini değiştirme girişimi değil, tedavi amaçlı hücresel düzenleme olduğunu vurgulayarak şunları ifade etti:

“Yaptığımız değişiklikler sadece beyaz kan hücreleri üzerinde, kalıcı değil ve gelecek nesillere aktarılmıyor.”

Arap Dünyasıyla tıbbi işbirliği

Qasim, özellikle Suudi Arabistan’daki tıp ve genom araştırmalarındaki ilerlemeye dikkat çekerek, bölgede işbirliği olanaklarının bulunduğunu söyledi:

“Eğitim, araştırma ve klinik merkezler oluşturma açısından büyük fırsatlar var. Bu alanda her türlü bilimsel diyaloğa açığım.”

Hastalara mesaj

Benzer bir süreç yaşayan çocuklara seslenen Qasim, “Bilim artık geçmişe göre çok güçlü. Hastalar yalnız değiller; bu alanda çalışan büyük bir bilim ve sağlık ekosistemi var” dedi.

Bu hikâye, modern tıbbın yeni dönemini temsil ediyor: Hastalığı bastırmak yerine onu moleküler düzeyde anlamak ve bağışıklığı yeniden yönlendirerek tedavi etmek. Bir zamanlar ölümcül bir hastalıkla mücadele eden o bebek ise bugün bilimin gücünün yaşayan kanıtı.


Bilim insanları şaşkın: 20 bin yıl önce arılar, kemiklerin içine yumurtalarını bırakmış

Araştırmacılar, mağarada yer alan kemiklerdeki küçük, sert oyuklar muhtemelen yumurtalara mükemmel bir koruma sağladığını düşünüyor (Unsplash/Temsili)
Araştırmacılar, mağarada yer alan kemiklerdeki küçük, sert oyuklar muhtemelen yumurtalara mükemmel bir koruma sağladığını düşünüyor (Unsplash/Temsili)
TT

Bilim insanları şaşkın: 20 bin yıl önce arılar, kemiklerin içine yumurtalarını bırakmış

Araştırmacılar, mağarada yer alan kemiklerdeki küçük, sert oyuklar muhtemelen yumurtalara mükemmel bir koruma sağladığını düşünüyor (Unsplash/Temsili)
Araştırmacılar, mağarada yer alan kemiklerdeki küçük, sert oyuklar muhtemelen yumurtalara mükemmel bir koruma sağladığını düşünüyor (Unsplash/Temsili)

Arıların 20 bin yıl önce kemiklere yuva yaptığı ortaya çıktı. Bilim insanları bu davranışı bugüne kadar hiçbir arıda görmediklerini söylüyor.

Genellikle arılar, yüzlerce ve belki binlerce üyesi olan büyük kolonilerle ilişkilendiriliyor. Ancak uzmanlar, bunun her zaman geçerli olmadığını vurguluyor.

Şikago'daki Field Müzesi'nden paleontolog Lazaro Viñola López, "Çoğu arı yalnız yaşar. Yumurtalarını küçük oyuklara bırakıp larvaların beslenmesi için polen de koyarlar" diye açıklıyor. 

Viñola López, Avrupa ve Afrika'daki bazı türlerin boş salyangoz kabuklarının içine bile yumurtalarını bıraktığını belirtiyor.

Ancak araştırmacı ve ekibi, Karayipler'deki Hispanyola adasındaki bir mağarada daha önce hiç görmedikleri bir şeyle karşılaştı.. 

Bilim insanları adadaki derin bir kireçtaşı çukurunu inceliyordu. Popular Science'a göre Hispanyola'da epey yaygın olan bu tür çukurlar, dış etkenlerden çok iyi korundukları için yeraltındaki "zaman kapsülleri" görevi görüyorlar.

Mağaralar, büyük ölçüde adadaki baykuşlar sayesinde böyle bir işleve sahip.

Bulguları hakemli dergi Royal Society Open Science'ta bugün (17 Aralık) yayımlanan çalışmada incelenen mağara, binlerce yıl boyunca baykuşlara ev sahipliği yapmıştı.

Bu gececil hayvanlar; kemirgenler ve kuşlar gibi avlarını yutuyor, ardından sindiremedikleri kemikleri yoğun topaklar halinde kusuyordu.

Binlerce yıl boyunca fosilleşen bu topaklar mağarayı kaplamıştı. 

Araştırmacılar, memelilere ait çene kemiklerini temizlerken, eskiden dişlerin bulunduğu deliklerde bir tuhaflık fark etti. Buradaki tortu, pürüzsüz ve adeta içbükeydi.

Çamur normalde fosillerde bu şekilde birikmediği için daha derin bir inceleme yapmaya karar verdiler. 

Gördükleri şeyi fosilleşmiş yaban arısı yumurtalarına benzeten ekip bilgisayarlı tomografi taramalarıyla kemik boşluklarının içindeki mikroskobik yapıların üç boyutlu bir modelini oluşturdu.

Bu görüntüler, kemiklerde arıların yavruları için yaptığı yuvaları ortaya çıkardı. Bilim insanları bazılarında larvanın beslenmesi için bırakılmış polenler de tespit etti.

Arıların kemiklerin içine bu şekilde yuva yapması, günümüzde bilinen türlerde bile daha önce kaydedilmemiş bir davranış.

Viñola López, "Bu keşif, arıların ne kadar tuhaf olabileceğini, insanı nasıl şaşırtabileceğini gösteriyor" diyerek ekliyor: 

Ama aynı zamanda fosilleri çok dikkatli incelemek gerektiğini de hatırlatıyor.

Arıların bedeni mağara koşullarında korunmadığı için 20 bin yıl önce yapıldığı tahmin edilen bu yuvanın hangi türe ait olduğu bilinmiyor.

Viñola López, "Arıların cesetlerini bulamadığımız için, bunların bugün hâlâ yaşayan bir türe ait olması muhtemel. Bu adalardaki arıların ekolojisi hakkında çok az şey biliniyor" ifadelerini kullanıyor: 

Ancak mağarada kemikleri korunan hayvanların çoğunun artık soyunun tükendiğini biliyoruz. Bu yüzden bu yuvaları yapan arılar da soyu tükenmiş bir türe ait olabilir. 

Independent Türkçe, Popular Science, Interesting Engineering, Royal Society Open Science