Medeniyetin doğduğu yerde yazının kökenine dair büyük keşif

Silindir bir mühür (solda) ve kil üzerine basılmış tasarımı. Taştan yapılan silindir mühürler, yazının Mezopotamya'daki kökenini anlamada bulmacanın bir diğer parçası (Franck Raux/Grand Palais/Louvre Müzesi)
Silindir bir mühür (solda) ve kil üzerine basılmış tasarımı. Taştan yapılan silindir mühürler, yazının Mezopotamya'daki kökenini anlamada bulmacanın bir diğer parçası (Franck Raux/Grand Palais/Louvre Müzesi)
TT

Medeniyetin doğduğu yerde yazının kökenine dair büyük keşif

Silindir bir mühür (solda) ve kil üzerine basılmış tasarımı. Taştan yapılan silindir mühürler, yazının Mezopotamya'daki kökenini anlamada bulmacanın bir diğer parçası (Franck Raux/Grand Palais/Louvre Müzesi)
Silindir bir mühür (solda) ve kil üzerine basılmış tasarımı. Taştan yapılan silindir mühürler, yazının Mezopotamya'daki kökenini anlamada bulmacanın bir diğer parçası (Franck Raux/Grand Palais/Louvre Müzesi)

Araştırmacılar, insanlığın yazısının kökenini anlama yolunda önemli bir adım daha attı.

Medeniyetin doğduğu Mezopotamya'da, bilinen en eski yazı sistemi MÖ 3 bin civarında başlamıştı.

Sümerlerin geliştirdiği ve kil tabletler üzerine yazılan ilk çivi yazısı, büyük ölçüde Uruk kentine, yani bugünkü Irak'a dayanıyor. Bugüne kadar binlerce tabletin yanı sıra genellikle imza olarak kullanılan küçük taş silindir mühürler de ortaya çıkarıldı.

İtalya'nın Bologna Üniversitesi'nden akademisyenler, bu 6 bin yıllık silindirlere kazınmış tasarımlarla Uruk'ta çivi yazısından önce ortaya çıkan proto-çivi yazısındaki piktograflar arasındaki bağlantıları tespit etti.

Araştırmaya liderlik eden Profesör Silvia Ferrara pazartesi günü The Independent'a yaptığı açıklamada, "Yazının 4. bin yılda Mezopotamya'nın Uruk bölgesinde nasıl doğduğuna dair geleneksel açıklamanın gerçekten geçerli olup olmadığını görmek istedik" dedi.

Çalışma salı günü Antiquity adlı bilimsel dergide yayımlandı.

Ferrara bulguların, jetonların yazıyı mümkün kılan araçlar olduğunu bulan önceki araştırmalara katkı sağladığını söylüyor.

Farklı boyutlardaki kil jetonlara, günlük hayatta kullanılan eşyaların şeklinin verildiği düşünülüyor.

Ferrara bunların geometrik olduğunu ve bu mühürler gibi simgesel imgeler taşımadığını, oysa proto-çivi yazısı sisteminin işaretlerinin çok ikonografik bir başlangıcı olduğunu ifade ediyor:

Bir şeylere benziyorlar.

Araştırmacı "Silindir mühürlerin üzerindeki bazı imgelerin aslında birkaç yüzyıl sonra kullanılan proto-çivi yazısı sisteminin işaretlerine benzediğini fark ettik" diyor.

Uruk ve çevresindeki diğer şehirler arasındaki alışveriş ağının parçası olan silindir mühürler... Yazının yaratılmasından sorumlu bir mekanizmaydı.

Bu bulgular, silindir mühür sistemiyle yazının icadı arasında bağlantı olduğuna ilk kez işaret ediyor. Mühürler aynı zamanda çeşitli tarım ve tekstil ürünlerini takip eden bir muhasebe sistemi olarak da kullanılıyordu.

Araştırmanın ortak yazarları Kathryn Kelley ve Mattia Cartolano, Ferrara'yla birlikte çalıştı. Kelley, insanları bir yazı sistemine adım atmaya iten şeyin ne olduğunu anlamak istediklerini söylüyor.

Kelley "Aslen tarih öncesi mühürleme teknolojisi olan mühürlerden yazıya doğru başka tür bir ilişki kurmaya çalışmak istedik" diyor.

İşte bağlantı burada. Makalede sunduğumuz kritik bağlantı, birkaç işaretten oluşan ilk somut küme ve şunu açıkça söyleyebiliriz: Bunlar yazıdan önce de vardı, benzer şekillerde kullanılıyorlardı ve taşıdıkları bir tür anlamsal ilişki, yazının icadına taşındı.

xfbr
Bir proto-çivi yazısı tableti görülüyor. Proto-çivi yazısı, MÖ 4. binyılın sonunda ortaya çıkan eski bir Mezopotamya yazı sistemiydi (Çivi Yazısı Dijital Kütüphane Girişimi (CDLI)

Ferrara, araştırmacıların mühürlerin yazının tek kaynağı olduğunu söylemediğini belirtiyor. Bulgular, uygulamanın kökenlerine ilişkin insanların anlayışına nüans katıyor.

Araştırmacı "Ancak okuma yazma öncesi imge geleneklerinin ve bu durumda mühürlerin, bilgi teknolojisini farklı bir yöne taşıyan uyarıcıların bir parçası olduğuna dair çok somut bazı kanıtlar gösteriyoruz" diyor.

Mezopotamya, Mısır, Çin ve Güney Amerika Maya kültürü, yazının icat edildiği ilk 4 örnek. Öte yandan başka bir kaynak daha olabilir. Modern Hindistan'la Pakistan'da ve Paskalya Adası'nda örnekler var. İki sistem de henüz çözülemedi. 

Ferrara, "Örneğin Paskalya Adası örneğinde, şu anda buranın aslında dünyada yazının icat edildiği 5. yer olduğunu düşünmemize yol açan dolaylı kanıtlardan daha fazlasına sahibiz" diyor.

Independent Türkçe



Vampir yarasaları koşu bandına koyan bilim insanları ilginç bir metabolizmayla karşılaştı

TT

Vampir yarasaları koşu bandına koyan bilim insanları ilginç bir metabolizmayla karşılaştı

Vampir yarasaları koşu bandına koyan bilim insanları ilginç bir metabolizmayla karşılaştı

Vampir yarasaların proteini çok hızlı bir şekilde enerjiye dönüştürdüğü ortaya çıktı. Bilim insanları, memelilerde böyle bir şeye rastlanmadığını söylüyor. 

Kan emici vampir yarasalar, diğer yarasa türlerinden farklı olarak epey iyi koşuyor. Avlarına bu sayede sinsice yaklaşırken, bazen çok fazla enerjiye ihtiyaç duyabiliyorlar. 

Memeliler genellikle enerjinin büyük bir kısmını yağ ve depolanmış şekerden elde ediyor. Ancak vampir yarasalar, protein açısından zengin olmasına karşı yağ ve şeker oranı düşük kanla besleniyor. Bu nedenle enerjilerini nereden aldıkları tam olarak bilinmiyordu.

Fakat çeçe sineği gibi memeli olmayan ve kanla beslenen başka hayvanlar, proteinlerin yapıtaşı amino asitleri oksitleyerek enerji alıyor.

Kanada'daki Toronto Üniversitesi'nden Kenneth Welch ve Giulia Rossi, vampir yarasaların da benzer bir metabolizmaya sahip olup olmadığını anlamak için bir çalışma yürüttü.

Bulgularını hakemli dergi Biology Letters'ta bugün (6 Kasım) yayımlayan ekip, Desmodus rotundus türündeki 24 yarasayı inek kanıyla beslendi.

Daha sonra hayvanları küçük bir kutudaki koşu bandına koyarak yavaş yavaş hızı artırdı. Yarasaların çoğu 90 dakikalık test boyunca koşmaya devam etti.

Bilim insanları daha sonra yarasaların aldığı oksijen ve verdiği karbondioksiti analiz etti. Bulgular, hayvanların kısa süre önce tükettikleri kandaki amino asitleri enerjiye dönüştürdüğünü gösteriyor.

Araştırmacılar vampir yarasaların amino asitleri neredeyse anında kullanılabilir enerjiye çevirebildiğini buldu.

Welch, "Burada farklı olan şey, bu hayvanın tüm yıl boyunca, her gün beslenirken bunu yapıyor gibi görünmesi ve sadece birkaç dakika önce aldığı kandaki proteini kullanması" diyerek ekliyor: 

Bu hayvanları geri kalanımızdan ayıran şey de bu.

Frankfurt'taki LOEWE Translasyonel Biyoçeşitlilik Genomik Merkezi'nden, yeni çalışmada yer almayan Michael Hiller, vampir yarasaların amino asitleri 10 dakikadan kısa sürede özümsemesinin "memelilerde eşi benzeri görülmemiş" bir şey olduğunu söylüyor.

Diğer yandan vampir yarasaların amino asitleri hemen tüketmesi depolarının boş kalmasına yol açıyor. Welch, 24 saat bile yemek yemedikleri zaman açlıktan ölme riskiyle karşı karşıya kaldıklarını söylüyor.

Yarasalar güçlü toplumsal ilişkileri sayesinde bu tehlikenin üstesinden geliyor. Hayvanlardan birinin karnı kanla dolduğu zaman aç arkadaşına yardım etmek için genellikle yemeğinin bir kısmını çıkarıyor. Bu iyiliği de çoğu zaman karşılıksız bırakılmıyor ve kendisi açken arkadaşı onun için aynı şeyi yapıyor.

Independent Türkçe, New York Times, New Scientist, Biology Letters