Gişe canavarının senaristi, Keanu Reeves'in kariyerini kurtaran hamleyi açıkladı

1994 yapımı Hız Tuzağı, 30 milyon dolarlık bütçesine karşılık dünya çapında 350 milyon dolardan fazla hasılat yapmıştı (20th Century Fox)
1994 yapımı Hız Tuzağı, 30 milyon dolarlık bütçesine karşılık dünya çapında 350 milyon dolardan fazla hasılat yapmıştı (20th Century Fox)
TT

Gişe canavarının senaristi, Keanu Reeves'in kariyerini kurtaran hamleyi açıkladı

1994 yapımı Hız Tuzağı, 30 milyon dolarlık bütçesine karşılık dünya çapında 350 milyon dolardan fazla hasılat yapmıştı (20th Century Fox)
1994 yapımı Hız Tuzağı, 30 milyon dolarlık bütçesine karşılık dünya çapında 350 milyon dolardan fazla hasılat yapmıştı (20th Century Fox)

Gişe canavarı aksiyon Hız Tuzağı'nın (Speed) yazarı Graham Yost, kendisinin ve Keanu Reeves'in kariyerlerini tepetaklak edebilecek devam filminden kaçındıkları için şanslı olduklarını söyledi.

Hız Tuzağı 2, (Speed 2: Cruise Control) en başarısız devam filmlerinden biri olarak anılıyor. İlk filmin yıldızı Sandra Bullock ve yönetmen Jan de Bont, devam projesinde yer almıştı. Bullock başarılı kariyerini sürdürmeyi başarsa da de Bont toparlanamadı.

"Bundan kurtulmak çok zor"

ComicBook.com'a konuşan Yost, Hız Tuzağı'yla ilgili soruları da yanıtladı. 

65 yaşındaki senarist, devam filminin feci derecede kötü sonuçlanmasını hatırlatarak "ucuz atlattığını" söyledi. 

Kanadalı yazar, Bullock ve Reeves'i yeni bir devam filminde bir araya getirmenin zorluğuna da vurgu yaparak Hız Tuzağı 2'nin başarısızlığı yüzünden serinin bir daha toparlanamayacağını ifade etti.

Hız Tuzağı 2'nin yankıları hâlâ sürüyor ve bu başarısızlık, Sandra Bullock'un kariyerinde iz bırakmaya devam ediyor. Keanu da ben de 'Dostum, o filmin bir parçası olmayarak gerçekten ucuz atlattık' diye düşünüyoruz.

Randall McCormick and Jeff Nathanson'ın kaleme aldığı Hız Tuzağı 2'de Bullock, ilk filmdeki Annie Porter rolünü bir kez daha canlandırmıştı. 

Film, Annie'nin sevgilisiyle büyük bir yolcu gemisiyle Karayip Adaları'na tatile çıkma planlarıyla başlasa da işler istedikleri gibi gitmiyordu. Geminin bilgisayar sistemi, bir hacker tarafından ele geçirilince zamana karşı bir yarış ve ölüm kalım mücadelesi başlıyordu.

Hız Tuzağı'nın yıldızı Reeves'in başlangıçta devam filmi için Jack Traven rolünü yeniden canlandırması gerekiyordu. Ancak aktör projede yer almaktan vazgeçti ve yerine Jason Patric geçmişti.

Yerden yere vuruldu

1997'de gösterime giren film; kötü oyunculukları, yavan hikayesi, sığ karakterleri, Reeves'in yokluğu ve hikayenin yavaş hareket eden bir yolcu gemisinde geçmesi nedeniyle sinema yazarlarınca yerden yere vurulmuştu.

Devam filmi, gişede de fiyaskoyla sonuçlanarak 160 milyon dolarlık yüksek yapım bütçesine karşılık dünya çapında 164,5 milyon dolar kazanabilmişti.

8 dalda Altın Ahududu Ödülü'ne aday gösterilen Hız Tuzağı 2, En Kötü Devam Filmi seçilmişti.
Independent Türkçe, MovieWeb, ComicBook.com



Kilo verme ilaçlarının en belirgin yan etkileri neler?

GLP-1 adı verilen bir grup kilo verme ilacı (Reuters)
GLP-1 adı verilen bir grup kilo verme ilacı (Reuters)
TT

Kilo verme ilaçlarının en belirgin yan etkileri neler?

GLP-1 adı verilen bir grup kilo verme ilacı (Reuters)
GLP-1 adı verilen bir grup kilo verme ilacı (Reuters)

Son yıllarda, Ozempic, Wegovy ve Zepbound gibi GLP-1 ilaçları yaygın olarak kullanılmaya başlandı. Bu ilaçlar yıllardır tip 2 diyabet tedavisinde kullanılıyor olsa da, ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) tarafından kilo verme için de onaylandı. Söz konusu ilaçlar ayrıca, belirli kanser türleri, kalp hastalıkları ve bilişsel gerileme riskini azaltmaya da yardımcı oluyor.

HuffPost tarafından yayınlanan bir rapora göre, obezite uzmanı Dr. Holly Lofton, “Bu ilaçlar, açlık hissini azaltarak, midenin boşalmasını yavaşlatarak ve yağ hücrelerinin hormonal olarak küçülmesine neden olarak etki eder” dedi.

Bu ilaçlar milyonlarca insanın kilo vermesine ve ciddi sağlık sorunları riskini azaltmasına yardımcı olsa da, diğer tüm tedaviler gibi faydaları kadar riskleri de var.

Illinois'daki Rush Üniversitesi'nde Aile ve Koruyucu Hekimlik Anabilim Dalı Başkanı olan Dr. Naomi Parrella, “Bu ilaçlar çok güçlü” dedi. Parrella, potansiyel yan etkilerin özellikle bu ilaçların gücüne bağlı olduğunu belirtti.

GLP-1 ilaçlarını kullanan herkes yan etki yaşamaz, ancak bazıları yaşar; bunlar hafiften hayati tehlikeye kadar değişebilir.

Aşağıda, doktorlar GLP-1 ilaçlarının en yaygın yan etkilerini ve bu semptomları önlemenin en iyi yollarını paylaşıyor:

Kusma, mide bulantısı ve sindirim sorunları

Dr. Lofton, “En sık bildirilen yan etkiler sindirim sistemi ile ilgilidir: mide bulantısı, kabızlık, ishal ve kusma” dedi.

Ancak, herkes bu semptomları yaşamaz. Klinik çalışmalarda, mide bulantısı en yaygın yan etkiydi ve GLP-1 ilaçları kullananların yüzde 44'ünü etkiledi.

Dehidrasyon ve besin eksikliği

Dr. Lofton, GLP-1 ilaçları alan birçok kişinin, ilaç almadan önce olduğu kadar sık açlık ve susuzluk sinyalleri almadığını açıkladı.

Bu durum yaygın olmakla birlikte, kontrol edilmezse dehidrasyon veya vücutta temel besin maddelerinin eksikliği gibi sağlık sorunlarına yol açabilir.

Dr. Parrella, “Bazı insanlar yeterince yemek yemiyor veya içmiyor olabilir, bu da dehidrasyon veya elektrolit tükenmesi ile ilişkili risklere, hatta protein veya lif gibi önemli besin maddelerinin eksikliğine neden olabilir” ifadesini kullandı.

Parrella, bu ilaçları kullanan kişilerin genellikle daha çabuk tok hissettiklerini, bu nedenle daha az yediklerini ve dolayısıyla vücutlarının ihtiyaç duyduğu besinleri daha az aldıklarını bildirdi.

Diş çürümesi ve diş eti hastalıkları

Dr. Elizabeth Walton'a göre, GLP-1 ilaçlarını kullananlarda en sık görülen ağız sağlığı yan etkileri, diş eti hastalıkları ve diş çürümesi artışıdır.

GLP-1 ilaçları tükürük üretimini azaltır. Walton, “GLP-1 ilaçları kullanan hastalar genellikle ağız kuruluğundan mustariptir ve bu da diş çürümesi ve diş eti hastalığının artmasına neden olur” dedi.

“Tükürük dişlerimizin üzerinde koruyucu bir bariyer oluşturur ve diş etlerini nemlendirir” diyen Walton, ağızda tükürük salgısının azalmasıyla kişinin bakterilerin ürettiği asitlere karşı daha duyarlı hale geldiğini ve bunun da diş eti hastalıklarına ve diş çürümesine yol açtığını belirtti.

Daha ciddi yan etkiler

Dr. Parrella, “Sıkça bahsedilen bir yan etki, pankreas iltihabı olan pankreatittir. Bu ilaçlar, pankreasın biraz daha fazla çalışmasını sağlayarak, kan şekerini yükselten yiyecekler yediğinizde daha fazla insülin salgılamasını amaçlamaktadır” ifadelerini kullandı.

Pankreatit, şiddetli karın ağrısı, sürekli kusma veya ateş gibi semptomlar ortaya çıktığında acil tıbbi müdahale gerektiren ciddi bir tıbbi durumdur.

“Basitçe söylemek gerekirse, bir kişi nişasta veya şeker açısından zengin yiyecekler yediğinde, pankreas bu ilaçlarla daha fazla çalışmak zorunda kalır ve normalden daha fazla insülin salgılar” diyen Parrella, pankreasın aşırı aktivitesinin bazı kişilerde pankreatite yol açabileceğini ifade etti.

Dr. Lofton, GLP-1 ilaçlarının kullanımının safra kesesi taşları ve kolesistit ile de ilişkili olabileceğini belirtti.

Lofton, “Bir kişi çok kusarsa, ciddi şekilde susuz kalabilir ve bu da böbrek yetmezliğine yol açabilir” dedi. Ayrıca Parrella'nın ‘yiyeceklerin bir yerde takılıp kalması nedeniyle hareket etmemesi’ olarak tanımladığı bağırsak tıkanıklığı da ortaya çıkabilir. Parrella, dehidrasyon ve sindirim sisteminin yavaşlamasının bu tıkanıklığa katkıda bulunabileceğini bildirdi.

Tüm bu sağlık sorunları acil tıbbi müdahale gerektirir. Ancak iki doktorun da açıkladığı gibi, sorun, semptomların GLP-1 ilaçlarının kusma, mide bulantısı ve hazımsızlık gibi bazı hafif yan etkileriyle benzer olabilmesidir. Bu da geçici bir semptom ile acil müdahale gerektiren bir durumun ayırt edilmesinde kafa karışıklığına yol açabilir.

Parrella, “Nadiren görülse de, midenin yiyecekleri ileriye doğru hareket ettirmeyi durdurduğu gastroparesis olarak bilinen ciddi bir durum da söz konusu olabilir” dedi.

Parrella, bu sorunun kalıcı olduğunu ve ilacın kesilmesinden sonra bile geçmediğini ifade etti.


OpenAI: Çin, ChatGPT'yi otoriter suiistimaller için kullandı

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

OpenAI: Çin, ChatGPT'yi otoriter suiistimaller için kullandı

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

OpenAI, Çin merkezli bazı ChatGPT kullanıcılarının yapay zeka sohbet botunu "otoriter suiistimaller" için kullandığını belirtti.

Şirketin son tehdit raporunda OpenAI, ulusal güvenlik kullanımıyla ilgili politikaları ihlal ettikleri gerekçesiyle Çin'deki çeşitli devlet kurumlarıyla bağlantılı görünen birkaç hesabı engellediğini açıkladı.

Raporda, "Bu hesaplardan bazıları, sosyal medya konuşmalarını izlemek üzere tasarlanmış büyük ölçekli sistemler için modellerimizden iş teklifleri üretmesini istedi" ifadeleri yer alıyor.

Bu kullanımlar kurumsal değil bireysel gibi görünse de yapay zekanın otoriter suiistimallerinin geniş dünyasına nadir bir bakış sunuyor.

Yakın zamanda 500 milyar dolar değer biçilen dünyanın önde gelen yapay zeka şirketi, bir grup Çince hesabın ChatGPT'yi Tayvan'ın yarı iletken sektörü, ABD akademisi ve Çin Komünist Partisi'ni eleştiren siyasi gruplara karşı yürütülen siber operasyonlarda kullandığının tespit edildiğini açıkladı.

Bazı durumlarda tehdit aktörleri, bilgi teknolojisi sistemlerini ihlal etmek için tasarlanmış kimlik avı kampanyaları yürütmek amacıyla, ChatGPT'yi kullanarak İngilizce resmi e-postalar yazdı.

ChatGPT, Çin Güvenlik Seddi diye bilinen sıkı internet sansürü nedeniyle Çin'de kullanılamıyor. Ancak OpenAI, sanal özel ağlar (VPN'ler) üzerinden erişilebilen uygulamanın Çince sürümlerini sunuyor.

OpenAI'ın 37 sayfalık raporunda, "Çin devlet kurumlarıyla bağlantılı olduğu anlaşılan kişiler tarafından kullanılan ChatGPT hesaplarına müdahalemiz, bu otoriter ortamda yapay zeka kullanımının mevcut durumuna ışık tutuyor" diye belirtiliyor.

Raporun yazarları ayrıca Rusça ve Korece konuşan kullanıcılar tarafından gerçekleştirilen siber operasyonlara da dikkat çekiyor.

Bunlar devlet kurumlarıyla ilişkili görünmüyordu ancak bazıları devlet destekli suç örgütleriyle bağlantılı olabilir.

OpenAI, ilk kez kamuya açık tehdit raporları yayımlamaya başladığı Şubat 2024'ten bu yana 40'tan fazla kötü amaçlı ağı bozduğunu iddia ediyor.

Son raporda, en son yapay zeka modelleri için yeni bir saldırı yeteneğinin keşfedilmediği ifade ediliyor.

Independent Türkçe


Astım spreyleri 500 bin otomobile eşdeğer emisyona yol açıyor

Uzmanlar asıl sorunun hidroflorokarbon içeren ilaçlardan kaynaklandığını söylüyor (AP)
Uzmanlar asıl sorunun hidroflorokarbon içeren ilaçlardan kaynaklandığını söylüyor (AP)
TT

Astım spreyleri 500 bin otomobile eşdeğer emisyona yol açıyor

Uzmanlar asıl sorunun hidroflorokarbon içeren ilaçlardan kaynaklandığını söylüyor (AP)
Uzmanlar asıl sorunun hidroflorokarbon içeren ilaçlardan kaynaklandığını söylüyor (AP)

Astım spreylerinin her yıl 500 bin aracın yaydığı kadar sera gazı saldığı tespit edildi.

Dünya çapında astımın 262 milyon, kronik obstrüktif akciğer hastalığınınsa (KOAH) 400 milyon kişiyi etkilediği tahmin ediliyor.

İklim krizi hava kirliliğini, kuraklıkları, selleri ve orman yangınlarını artırdıkça bu solunum hastalıklarının sayısının da yükselmesi bekleniyor. 

Öte yandan bu hastalıkların tedavisinde kullanılan astım spreyinin, iklim krizini şiddetlendirmede önemli bir rol oynayabileceği belirlendi. 

Kaliforniya Üniversitesi Los Angeles kampüsünden Dr. William Feldman ve ekip arkadaşları, ABD'de 2014-2024 döneminde astım veya KOAH için onaylanan astım spreylerinin toplu dağıtım verilerini kullanarak yol açtıkları emisyonları hesapladı.

Bu hastalıkların tedavisinde, hidroflorokarbon adlı itici gazla akciğerlere ilaç püskürten klasik spreyler yaygın olarak tercih ediliyor.

Araştırmacılar, atmosferde ısıyı hapseden hidroflorokarbon gazının, küresel ısınma üzerinde ciddi bir etkisi olduğunu tespit etti.

Bulguları hakemli dergi JAMA'da 6 Ekim Pazartesi günü yayımlanan çalışmada astım spreylerinin, incelenen 10 yıllık dönemde ABD'de yaklaşık 24,9 milyon ton karbondioksit eşdeğeri emisyon ürettiği saptandı. Çalışmaya göre bu, her yıl yaklaşık 530 bin benzinli aracın emisyonuna eşdeğer.

Çalışma hakkındaki bir incelemede "Her yıl dağıtılan onlarca milyon spreyden yayılan bu emisyonlar, küresel ısınmayı tetikliyor ve bu ilaçların rahatlatması gereken solunum yolu rahatsızlıklarını daha da kötüleştiriyor" ifadeleri kullanılıyor.

Bilim insanları, bu emisyonların yüzde 98’inden "ölçülü doz" adı verilen spreylerin sorumlu olduğunu belirledi.  

Ancak kuru toz astım spreylerine geçmenin, bu ilaçların çevre üzerindeki yükünü azaltabileceğini söylüyorlar.

Sorunun hidroflorokarbondan kaynaklandığını belirten Dr. Feldman şöyle diyor:

Bu küçücük şeylerin bu kadar büyük bir etkiye sahip olabileceğini hayal etmek zor ancak mevcut ve ileride gelecek diğer ürünlerle birlikte bu sorun kesinlikle çözülebilir. Bu nedenle emisyon sorununu ele almak, görece daha kolay bir hedef olarak görülüyor.

Öte yandan Amerikan Akciğer Derneği'nden Kate Bender, kendisinin de astımı olduğunu söyleyerek ilaçlarından memnun hastaların bunu değiştirmemesini tavsiye ediyor.

Yeni çalışmada yer almayan Bender "Evet, astım spreylerinin sera gazı yaymadığı bir geleceğe ulaşmalıyız ancak o geleceğe ulaştığımızda, insanların itici gazlı ve diğer seçeneklere hâlâ erişebildiğinden emin olmalıyız" diyor.

Dr. Feldman da bu ilaçların iklim krizi üzerindeki etkisinin, trafik, tarım ve enerji üretimi gibi daha büyük etkenlerle karşılaştırıldığında devede kulak kaldığını ifade ediyor. Öte yandan her küçük çabanın faydası olduğunu da ekliyor.

Independent Türkçe, CNN, CBS, JAMA, DSÖ, The Lancet Respiratory Medicine