12 bin yıllık taşlar, tekerleğin icadına zemin hazırlamış olabilir

Tekstil alanında kullanılıyorlardı

Delikli taşlar, tekerlek benzeri teknolojinin en eski örneklerinden birini sunuyor (Daniel Rolider/Smithsonian Magazine)
Delikli taşlar, tekerlek benzeri teknolojinin en eski örneklerinden birini sunuyor (Daniel Rolider/Smithsonian Magazine)
TT

12 bin yıllık taşlar, tekerleğin icadına zemin hazırlamış olabilir

Delikli taşlar, tekerlek benzeri teknolojinin en eski örneklerinden birini sunuyor (Daniel Rolider/Smithsonian Magazine)
Delikli taşlar, tekerlek benzeri teknolojinin en eski örneklerinden birini sunuyor (Daniel Rolider/Smithsonian Magazine)

12 bin yıllık taşlar, tekerleğin icadına giden yolun ilk basamaklarını döşemiş olabilir. 

İnsanlığın en büyük teknolojik gelişmeleri arasında yer alan tekerlek, yaklaşık 6 bin yıl önce icat edildi. 

Yeni bir araştırmaya göre bu çığır açıcı adımdan binlerce yıl önce tekstilde kullanılan delikli taşlar, tekerleğin ortaya çıkmasına zemin hazırlamış olabilir.

İsrail'in kuzeyindeki Nahal Ein Gev II adlı arkeolojik kazı alanında daha önce yürütülen çalışmalarda kireçtaşından yapılmış, ortasında delik olan 113 taş bulunmuştu. 

Fakat arkeologlar 12 bin yıl önceye tarihlenen bu taşların tam olarak ne için kullanıldığını çözemiyordu. 

Hakemli dergi PLOS One'da dün (13 Kasım) yayımlanan çalışmaya göre taşlar, iplik eğirmeyi kolaylaştırmaya yarayan ağırşaklardı. Ortası delik olan ağırşak, yün veya iplik eğirirken kullanılan iği ağırlaştırmak için onun altına yerleştiriliyor.

Araştırmacılar ilk olarak taşların üç boyutlu modellerini oluşturarak detaylıca inceledi. Bu sayede taşların çoğunun merkezinde delikler açıldığını saptadılar.

Başka kullanım alanları ihtimalini de hesaba katan ekip, bunların boncuk olabileceğini düşündü. Ancak boncukların genellikle daha hafif maddelerden yapılması ve daha düzgün şekle sahip olması nedeniyle bu seçeneği elediler.  

Ayrıca balıkçıların ağırlık için kullandığı zoka olabileceği ihtimali üzerinde de durdular. Fakat bu kadar eski bir zamanda bunlara rastlanmadığını söyleyen ekip, çoğunlukla daha ağır olduklarını da ekliyor.

Bilim insanları, ağırşak teorisini test etmek için geleneksel el sanatları uzmanı Yonit Kristal'a başvurdu. Kristal binlerce yıllık taşlardan birinin kopyasını test ederek bunun ip eğirmeyi kolaylaştırdığını gösterdi. 

Ekip böylece taşların çoğunun muhtemelen ağırşak olarak kullanıldığı sonucuna vardı. Araştırmacılar "Bu ağırşak koleksiyonu, insanların tekerlek şeklindeki bir aletle dönme hareketini kullanmasının çok eski bir örneğini temsil ediyor" diyerek ekliyor: 

Bunlar, erken insan uygarlıklarının gelişimi için hayati önem taşıyan çömlekçi çarkı ve araba tekerleği gibi dönmeye dayalı teknolojilerin yolunu açmış olabilir.

Kudüs İbrani Üniversitesi Arkeoloji Enstitüsü'nden makalenin ortak yazarı Talia Yashuv da "Delikli taşlar çoğunlukla değiştirilmeden, doğal şekillerinde muhafaza edilse de biçim ve işlev açısından tekerlekleri temsil ediyor: dönen bir aksa bağlı, ortasında bir delik bulunan yuvarlak bir nesne" ifadelerini kullanıyor. 

Araştırmacılar şaşırtıcı bir şekilde bu ağırşak teknolojisinin hemen yayılmadığını kaydetti. 

Yashuv "Başka bir şeye döndüler ve aynı aleti 4 bin yıl daha görmüyoruz. İlginç olan şeyse geri döndüğünde çok yakın bir yerde ortaya çıkması" diyor. 

Independent Türkçe, IFL Science, Live Science, PLOS One



Rekor kıran enerji patlamasının sırrı çözüldü mü?

Düşük kütleye ve parlaklığa sahip kırmızı cüceler, galaksideki en yaygın yıldız türü (NASA)
Düşük kütleye ve parlaklığa sahip kırmızı cüceler, galaksideki en yaygın yıldız türü (NASA)
TT

Rekor kıran enerji patlamasının sırrı çözüldü mü?

Düşük kütleye ve parlaklığa sahip kırmızı cüceler, galaksideki en yaygın yıldız türü (NASA)
Düşük kütleye ve parlaklığa sahip kırmızı cüceler, galaksideki en yaygın yıldız türü (NASA)

Bilim insanları gizemli bir enerji patlamasının, kırmızı cüce bir yıldızdan ve ölü bir yıldızın kalıntısından geliyor olabileceğini buldu.

Gökbilimciler radyo dalgası yayan bir patlama türünü uzun zamandır anlamaya çalışıyor. Normalde bir bölgeden gelen art arda patlamalar arasında birkaç saniye hatta daha kısa süre olur.

Ancak 2006'dan beri, patlamalar arasındaki sürenin birkaç dakikadan birkaç saate kadar değişebildiği olaylar saptanmaya başladı.

Uzun periyotlu radyo geçişi denen bu olaylar neredeyse 20 yıldır bilim insanlarının kafasını karıştırıyor ve bu aralıklı patlamalarda nasıl radyo dalgası üretildiğini anlamaya çalışıyorlar.

Bunlar genellikle galaksinin kalabalık bölgelerinde görüldüğü için hangi cisimden geldiklerini anlamak da zorlu bir iş.

Bulguları hakemli dergi Astrophysical Journal Letters'ta 26 Kasım'da yayımlanan yeni çalışmadaysa Samanyolu'nun daha az gökcismi içeren eteklerinden gelen bir uzun periyotlu radyo geçişi incelendi.

GLEAM-X J0704-37 adı verilen bu olayda her üç saatte bir 30 ila 60 saniye süren patlamalar gerçekleşiyor. Uzun periyotlu radyo geçişi olayları arasında, art arda patlamaları arasında en çok süre olan GLEAM-X J0704-37 bu anlamda rekoru elinde tutuyor.

Güney Afrika'daki MeerKAT ve Şili'deki Güney Astrofizik Araştırma teleskoplarını kullanan bilim insanları, GLEAM-X J0704-37'nin M-tipi yıldız diye de bilinen bir kırmızı cüceden geldiğini gözlemledi.

Curtin Üniversitesi'nden çalışmanın ortak yazarı Natasha Hurley-Walker "M-tipi yıldızlar, Güneş'in kütlesinin ve parlaklığının çok azına sahip olan düşük kütleli yıldızlardır. Samanyolu'ndaki yıldızların yüzde 70'ini oluştursalar da hiçbiri çıplak gözle görülemez" diyerek ekliyor: 

M-tipi yıldız tek başına bizim gördüğümüz miktarda enerji üretemez.

Verileri tekrar inceleyen ekip kırmızı cücenin muhtemelen ikili bir sistem içinde yer aldığını buldu. Araştırmacılar diğer cismin, beyaz cüce yıldız olduğunu tahmin ediyor. 

Güneş gibi yıldızlar, süpernova patlaması geçirecek kütleye sahip olmadığı için yaşam döngülerinin sonuna geldiğinde dış katmanlarını atmaya başlıyor. Geriye kalan çekirdekse muazzam bir yoğunluğa sahip beyaz cüceye dönüşüyor. 

Bilim insanları sistemdeki güçlü manyetik alanların, hızla dönen nötron yıldızları (pulsar) gibi düzenli enerji patlamalarına yol açtığını öne sürüyor. 

Ekip halihazırda çalışmalarına devam ederek bu sistemi doğrulamaya ve radyo dalgalarını tam olarak nasıl ürettiğini anlamaya çalışıyor. 

Ayrıca teleskopların eski gözlemlerinde, GLEAM-X J0704-37'ye benzer patlamalar da bulmayı umuyorlar.

Independent Türkçe, Space.com, Science Daily, Astrophysical Journal Letters