Modern insanlar ve Denisovalıların geçmişine dair yeni bilgiler ortaya çıktı

Bilim insanları genetik alışverişin pek çok avantaj kazandırdığını söylüyor

Altay Dağları'ndaki Denisova Mağarası'nda bulunan kemik kalıntıları, soyu tükenmiş insanların varlığını ortaya çıkarmıştı (Max Planck Evrimsel Antropoloji Enstitüsü)
Altay Dağları'ndaki Denisova Mağarası'nda bulunan kemik kalıntıları, soyu tükenmiş insanların varlığını ortaya çıkarmıştı (Max Planck Evrimsel Antropoloji Enstitüsü)
TT

Modern insanlar ve Denisovalıların geçmişine dair yeni bilgiler ortaya çıktı

Altay Dağları'ndaki Denisova Mağarası'nda bulunan kemik kalıntıları, soyu tükenmiş insanların varlığını ortaya çıkarmıştı (Max Planck Evrimsel Antropoloji Enstitüsü)
Altay Dağları'ndaki Denisova Mağarası'nda bulunan kemik kalıntıları, soyu tükenmiş insanların varlığını ortaya çıkarmıştı (Max Planck Evrimsel Antropoloji Enstitüsü)

Modern insanların, en az üç ayrı Denisova insanı grubuyla çiftleştiği tespit edildi.

Yaklaşık 50 bin yıl önce soyu tükenen Denisova insanları, Neandertallerle birlikte Homo sapiens'in en yakın akrabaları arasında yer alıyor. 

Sibirya'daki Altay Dağları'nda yer alan bir mağarada bulunan parmak kemiği ve azı dişi kalıntıları sayesinde 2010'da keşfedilmeleri bilim dünyasında büyük yankı uyandırmıştı. 

Ancak aradan geçen zamanda çok fazla bulguya ulaşılamaması nedeniyle bu insan türü hakkında hâlâ cevaplanmayı bekleyen çok fazla önemli soru var. 

Bilim insanları genetik analizler sayesinde modern insanlarla çiftleştiklerini biliyordu. İlk başta sadece Papualıların Denisova insanı geni taşıdığı düşünülse de daha sonradan Doğu Asya, Güney Asya ve Amerikan Yerlileri popülasyonlarında da genetik izlere rastlandı.

Önceden bu alışverişlerin modern insanlarla tek bir karşılaşma sonucu yaşandığı düşünülüyordu. Fakat İrlanda'daki Trinity Koleji'nden bir ekibin yeni araştırması, bunların birbirinden ayrı olaylar şeklinde gerçekleştiğini saptadı. 

Bilim insanları modern insanların genomunu inceleyerek üç ayrı olay tespit etti.  

Kanıtlar, asıl Altay Denisova insanlarının yaklaşık 222 bin ila 409 bin yıl önce önce farklı soylara ayrılmaya başladığını gösteriyor. Bu grupların en eskisi, bugünkü Doğu Asyalılarının atalarıyla çiftleşirken, iki ayrı Denisova soyundan gelen DNA da Papualıların genomunda bulundu.

Nature Genetics adlı hakemli dergide 5 Kasım'da yayımlanan makalenin yazarlarından Dr. Linda Ongaro, "Neandertal kalıntılarının aksine, Denisova insanlarının fosil kayıtları sadece parmak kemiği, bir çene kemiği, dişler ve kafatası parçalarından oluşuyor" diyerek ekliyor:

Ancak bilim insanları, modern insan genomlarında varlığını sürdüren Denisova segmentlerinden yararlanarak farklı popülasyonlardan gelen genlerin modern insanların genetik imzasına girdiği en az üç olayın kanıtını ortaya çıkardı.

Araştırmacılar, Homo sapiens'ten binlerce yıl önce Avrasya'ya ulaşan Denisova insanlarının geçirdiği genetik adaptasyonların çiftleşme sonucu modern insanlara aktarıldığını söylüyor.

Bunlar arasında Tibetlilerde görülen ve oksijenin düşük olduğu ortamlarda dayanıklılık sağlayan bir adaptasyon da var. 

Dr. Ongaro ayrıca lipid metabolizmasını etkileyen genlerin de aktarıldığını ve bunun Homo sapiens'e çok daha soğuk iklimlerde sıcak kalma becerisi sunmuş olabileceğini söylüyor.

Araştırmacılar Denisova insanlarıyla modern insanlar arasındaki etkileşimleri daha iyi anlamak adına çalışmalarını sürdürmeyi planlıyor. 

Dr. Ongaro "İnsanların tek bir ortak atadan aniden ve düzgün bir şekilde evrimleştiği yaygın bir yanılgı" diyerek ekliyor: 

Ancak daha fazla şey öğrendikçe farklı homininlerle çiftleşildiğini ve bunun, bugün olduğumuz insanları şekillendirmeye katkı sağladığını daha iyi anlıyoruz.

Independent Türkçe, IFL Science, Debrief, Nature Genetics



E-yakıt devrimi kapıda: Uçaklar yakın gelecekte havayla çalışabilir

Havayla çalışan uçaklar gelecekte yakınınızdaki bir havalimanına gelebilir (Unsplash)
Havayla çalışan uçaklar gelecekte yakınınızdaki bir havalimanına gelebilir (Unsplash)
TT

E-yakıt devrimi kapıda: Uçaklar yakın gelecekte havayla çalışabilir

Havayla çalışan uçaklar gelecekte yakınınızdaki bir havalimanına gelebilir (Unsplash)
Havayla çalışan uçaklar gelecekte yakınınızdaki bir havalimanına gelebilir (Unsplash)

Uçakların sadece havadan yakıt alması bilimkurgu gibi gelse de çok da uzak olmayan bir gelecekte bu bilimsel bir gerçeğe dönüşebilir.

Nasıl mı? E-yakıt veya "elektrikten üretilen sıvı" yakıt diye adlandırılan üçüncü nesil sürdürülebilir havacılık yakıtı (sustainable aviation fuel / SAF) sayesinde.

Uzmanlar, bu teknolojinin aslında şaşırtıcı derecede basit olduğunu söylüyor. Havacılık endüstrisinin aşması gereken en büyük engel ise maliyet.

Avrupa Hava Emniyeti Ajansı'na göre e-yakıtların tonu 8 bin 720 dolar, biyolojik bazlı SAF'in tonu 2 bin 365 dolar ve geleneksel jet yakıtının tonu 830 dolar.

Aether Fuels CEO'su Conor Madigan, e-yakıtın atmosferdeki veya endüstriyel emisyonlardan elde edilen karbondioksitin (CO2) doğrudan elektroliz yoluyla veya hidrojenle birleştirilerek karbonmonoksite (CO) dönüştürülmesiyle üretildiğini açıklıyor.

fghyju
Aether Fuels CEO'su Conor Madigan, havadan jet yakıtı üretmenin arkasındaki bilimin aslında epey basit olduğunu açıklıyor (Aether Fuels)

Daha sonra karbondioksit ve hidrojen birleştirilerek çeşitli hidrokarbon bileşikleri oluşturulabiliyor ve bunlar rafine edilerek jet yakıtına dönüştürülebiliyor.

Sustainable Aviation CEO'su Duncan McCourt, yakıldığında karbon saldığını belirtiyor. Bu, üretiminde yenilenebilir enerji santrali kullanılırsa tamamen net sıfır olduğu anlamına geliyor. Ayrıca biyolojik kaynaklı SAF'ten farklı olarak hammadde sınırlamaları ve arazi kullanımı sorunları da sözkonusu değil.

The Independent'a konuşan McCourt, "ticari seviyeye ölçeklendirmenin ve bunu makul bir maliyetle yapmanın" engel teşkil ettiğini söylüyor.

Madigan daha ayrıntılı bir şekilde, e-yakıt tesislerinin maliyetinin "yüksek olduğunu ve mevcut politikalar kapsamında gereken türde hidrojenin kıtlığının projeleri daha küçük ölçekli operasyonlarla sınırladığını" açıklıyor.

Bunun "maliyet verimliliğinin düşmesine ve kabul edilebilir sermaye getirisi elde etmek için çok yüksek fiyatlara yol açtığını" ifade ediyor.

Madigan şöyle devam ediyor:

CO2 artı H2 yakıtlarını teşvik eden politikaların olduğu sadece iki pazar var (Birleşik Krallık ve AB) ve bunlar sadece atık hidrojen veya yeşil hidrojenin kullanımına izin veriyor. Birçok şirket sermaye harcamalarını azaltmanın yollarını arıyor ancak çoğu yaklaşım bu süreçte verimlilikten ödün veriyor.

Madigan, atmosferden CO2 yakalamanın "çok fazla enerji gerektirdiğini ve dolayısıyla çok pahalı" olduğunu ancak bu sorunun yakıt fiyatına daha az etki ettiğini söylüyor.

Peki çözüm ne?

Bu kısmen politikacıların elinde.

McCourt "Hidrojen üretmek ve karbonu büyük ölçekte yakalamak için gereken enerjinin maliyeti, başlıca zorluklardan biri" diyor.

Bu sorunun üstesinden gelmek için kayda değer yatırımlar ve destekleyici hükümet politikalarına ihtiyaç var.

Peki havacılık endüstrisi "havadan yakıt"ı benimseyecek mi? Birkaç havayolu şirketi uçuşları için alternatif yakıtlar denediğinden, bu olası görünüyor.

Virgin Atlantic 2023'te Heathrow'dan New York'a yemeklik yağla çalışan bir Boeing 787 Dreamliner uçurdu ve United, Emirates ve British Airways gibi havayolu şirketleri de SAF kullandı.

Independent Türkçe