Mars'taki sıvı suyun geçmişi, bir çekmeceden çıktı

11 milyon önce Kızıl Gezegen'den kopan bir parça Dünya'ya düşmüştü.

Lafayette Meteoridi'nin çekmeceye nereden geldiği bilinmiyor (Purdue Üniversitesi)
Lafayette Meteoridi'nin çekmeceye nereden geldiği bilinmiyor (Purdue Üniversitesi)
TT

Mars'taki sıvı suyun geçmişi, bir çekmeceden çıktı

Lafayette Meteoridi'nin çekmeceye nereden geldiği bilinmiyor (Purdue Üniversitesi)
Lafayette Meteoridi'nin çekmeceye nereden geldiği bilinmiyor (Purdue Üniversitesi)

93 yıl önce bir çekmecede bulunan göktaşını inceleyen bilim insanları, Mars'taki sıvı suyun geçmişine dair yeni kanıtlar ortaya koydu. 

Bilim insanları Kızıl Gezegen'de bir zamanlar sıvı su olduğuna neredeyse emin. Sayısı artan kanıtlar bu ihtimali kuvvetlendirirken suyun hangi zaman aralığında var olduğu ve miktarı hâlâ belirsiz.

Araştırmacılar gezegendeki keşif araçlarının edindiği bulguların yanı sıra Mars'tan kopup Dünya'ya düşen meteoritleri de inceleyerek bu soru işaretlerini gidermeye çalışıyor. 

Yaklaşık 11 milyon yıl önce Mars'a çarpan bir asteroit, gezegenden bazı parçaların uzaya saçılmasına yol açmıştı. Bu parçaların en az biri Dünya'ya ulaşmış ve ABD'deki Purdue Üniversitesi'ndeki bir çekmecede 1931'de ortaya çıkmıştı. Meteoridin oraya nasıl geldiği bilinmiyor. 

Üniversitenin yer aldığı şehirden dolayı Lafayette Meteoridi denen göktaşı üzerinde daha önce yapılan incelemelerde, Mars'ta sıvı suyla etkileşime geçtiğine dair işaretler saptanmıştı. Ancak bunun zamanı belirlenememişti.

Purdue Üniversitesi Yer, Atmosfer ve Gezegen Bilimleri Bölümü'nden araştırmacılar, yeni bir çalışmada bu soruyu yanıtlamış görünüyor. 

Geochemical Perspective Letters adlı hakemli dergide 6 Kasım'da yayımlanan çalışmayı yürüten ekip, meteoritteki mineralleri tarihlendirmek için helyum ve neon gibi soy gazlardan yararlandı.

Araştırmacılar minerallerin tarihini belirleyerek etkileşimin ne zaman gerçekleştiğini anlayabildiklerini söylüyor.

Bulgular, minerallerin 742 milyon yıl önce oluştuğuna işaret ediyor. Bilim insanları ayrıca meteoridin Kızıl Gezegen'den Dünya'ya yaptığı yolculuktan etkilenmediğini ve suyla etkileşiminden sonra aynı yapıyı koruduğunu da gösterdi.

Yeni araştırma Mars'ta 742 milyon yıl önce sıvı su olduğunu gösterse de araştırmacılar bunun miktarını düşük buldu.

Makalenin başyazarı Marissa Tremblay, "Bu dönemde Mars yüzeyinde bol miktarda sıvı su olduğunu düşünmüyoruz" diyerek ekliyor: 

Daha ziyade suyun permafrost adı verilen yakındaki yeraltı buzunun erimesiyle geldiğini ve permafrost erimesine Mars'ta bugüne kadar düzenli olarak meydana gelen magmatik aktivitenin yol açtığını düşünüyoruz.

Bugün zorlu koşullara sahip Mars'ın bir zamanlar sıvı su barındırması, mikrobiyal seviyede de olsa yaşama ev sahipliği yapma ihtimalini ortaya çıkardığı için önem arz ediyor.

Yeni araştırma Kızıl Gezegen'in jeolojik geçmişini aydınlatma yolunda yapılan çalışmalara katkı sunmanın yanı sıra meteoritlerin adeta zaman kapsülü gibi kullanılabileceğini de göstermesi açısından kıymetli.

Independent Türkçe, Science Daily, India Today, Geochemical Perspective Letters



Rekor kıran enerji patlamasının sırrı çözüldü mü?

Düşük kütleye ve parlaklığa sahip kırmızı cüceler, galaksideki en yaygın yıldız türü (NASA)
Düşük kütleye ve parlaklığa sahip kırmızı cüceler, galaksideki en yaygın yıldız türü (NASA)
TT

Rekor kıran enerji patlamasının sırrı çözüldü mü?

Düşük kütleye ve parlaklığa sahip kırmızı cüceler, galaksideki en yaygın yıldız türü (NASA)
Düşük kütleye ve parlaklığa sahip kırmızı cüceler, galaksideki en yaygın yıldız türü (NASA)

Bilim insanları gizemli bir enerji patlamasının, kırmızı cüce bir yıldızdan ve ölü bir yıldızın kalıntısından geliyor olabileceğini buldu.

Gökbilimciler radyo dalgası yayan bir patlama türünü uzun zamandır anlamaya çalışıyor. Normalde bir bölgeden gelen art arda patlamalar arasında birkaç saniye hatta daha kısa süre olur.

Ancak 2006'dan beri, patlamalar arasındaki sürenin birkaç dakikadan birkaç saate kadar değişebildiği olaylar saptanmaya başladı.

Uzun periyotlu radyo geçişi denen bu olaylar neredeyse 20 yıldır bilim insanlarının kafasını karıştırıyor ve bu aralıklı patlamalarda nasıl radyo dalgası üretildiğini anlamaya çalışıyorlar.

Bunlar genellikle galaksinin kalabalık bölgelerinde görüldüğü için hangi cisimden geldiklerini anlamak da zorlu bir iş.

Bulguları hakemli dergi Astrophysical Journal Letters'ta 26 Kasım'da yayımlanan yeni çalışmadaysa Samanyolu'nun daha az gökcismi içeren eteklerinden gelen bir uzun periyotlu radyo geçişi incelendi.

GLEAM-X J0704-37 adı verilen bu olayda her üç saatte bir 30 ila 60 saniye süren patlamalar gerçekleşiyor. Uzun periyotlu radyo geçişi olayları arasında, art arda patlamaları arasında en çok süre olan GLEAM-X J0704-37 bu anlamda rekoru elinde tutuyor.

Güney Afrika'daki MeerKAT ve Şili'deki Güney Astrofizik Araştırma teleskoplarını kullanan bilim insanları, GLEAM-X J0704-37'nin M-tipi yıldız diye de bilinen bir kırmızı cüceden geldiğini gözlemledi.

Curtin Üniversitesi'nden çalışmanın ortak yazarı Natasha Hurley-Walker "M-tipi yıldızlar, Güneş'in kütlesinin ve parlaklığının çok azına sahip olan düşük kütleli yıldızlardır. Samanyolu'ndaki yıldızların yüzde 70'ini oluştursalar da hiçbiri çıplak gözle görülemez" diyerek ekliyor: 

M-tipi yıldız tek başına bizim gördüğümüz miktarda enerji üretemez.

Verileri tekrar inceleyen ekip kırmızı cücenin muhtemelen ikili bir sistem içinde yer aldığını buldu. Araştırmacılar diğer cismin, beyaz cüce yıldız olduğunu tahmin ediyor. 

Güneş gibi yıldızlar, süpernova patlaması geçirecek kütleye sahip olmadığı için yaşam döngülerinin sonuna geldiğinde dış katmanlarını atmaya başlıyor. Geriye kalan çekirdekse muazzam bir yoğunluğa sahip beyaz cüceye dönüşüyor. 

Bilim insanları sistemdeki güçlü manyetik alanların, hızla dönen nötron yıldızları (pulsar) gibi düzenli enerji patlamalarına yol açtığını öne sürüyor. 

Ekip halihazırda çalışmalarına devam ederek bu sistemi doğrulamaya ve radyo dalgalarını tam olarak nasıl ürettiğini anlamaya çalışıyor. 

Ayrıca teleskopların eski gözlemlerinde, GLEAM-X J0704-37'ye benzer patlamalar da bulmayı umuyorlar.

Independent Türkçe, Space.com, Science Daily, Astrophysical Journal Letters