Timothée Chalamet'nin Bob Dylan'a dönüştüğü filme ilk tepkiler

Yazar Elijah Wald'un Dylan Goes Electric adlı kitabına dayanan filmin 25 Aralık'ta gösterime girmesi planlanıyor (Searchlight Pictures)
Yazar Elijah Wald'un Dylan Goes Electric adlı kitabına dayanan filmin 25 Aralık'ta gösterime girmesi planlanıyor (Searchlight Pictures)
TT

Timothée Chalamet'nin Bob Dylan'a dönüştüğü filme ilk tepkiler

Yazar Elijah Wald'un Dylan Goes Electric adlı kitabına dayanan filmin 25 Aralık'ta gösterime girmesi planlanıyor (Searchlight Pictures)
Yazar Elijah Wald'un Dylan Goes Electric adlı kitabına dayanan filmin 25 Aralık'ta gösterime girmesi planlanıyor (Searchlight Pictures)

Merakla beklenen Bob Dylan biyografisi A Complete Unknown'a ilk tepkiler gelmeye başladı.

Bob Dylan biyografisini vizyona girmeden önce izleme fırsatı bulan basın mensupları filme övgüler yağdırıyor.

Özellikle Dylan'ı canlandıran başrol Timothée Chalamet ve ona eşlik eden Monica Barbaro'nun filmdeki performanslarının çok başarılı olduğu söyleniyor. 

Variety'nin kıdemli editörü Clayton Davis, "Timothée Chalamet, Bob Dylan'ı zahmetsiz ama odaklanmış bir kararlılıkla canlandırıyor" diyerek ekledi: 

Bazı hipnotik anlarda korkusuz.

Davis, Monica Barbaro ve Elle Fanning'in performanslarından övgüyle bahsettiği yorumunda şöyle yazdı:  

James Mangold, muhteşem set ve kostümlerle filmi güvenle yönetiyor. Bu işi en iyi yapanlardan biri, çok saygı duyuyorum.

Film eleştirmeni Scott Menzel, Chalamet'nin "yılın performansını sergilediğini" söyleyerek ekledi: 

Chalamet'nin hiç görülmediği gerçek bir güç gösterisi. Chalamet'nin performansı sadece sesi ve görüntüsüyle değil, Bob Dylan'ı canlandırırken mükemmel bir şekilde hayat verdiği tüm küçük nüanslar ve tavırlarla ilgili. Joan Baez rolündeki Monica Barbaro ve Pete Seeger rolündeki Edward Norton da harika yardımcı performanslar sergiliyor.

The Playlist'ten Gregory Ellwood ise filmi "mükemmel" ve "şoke edici derecede dokunaklı" diye nitelendirdi: 

Chalamet harika. Monica Barbaro inanılmaz. Bir Joan Baez yan filmine ihtiyacımız var.

Senaryosu Mangold ve Jay Cocks tarafından kaleme alınan biyografik drama, folk müzik efsanesinin New York'taki ilk yıllarını merkeze alıyor ve 1965 Newport Folk Festivali'ndeki performansı sırasında, elektro gitarını çalmaya başladığı ana kadar olan süreci anlatıyor.

Asfaltın Kralları'nın (Ford v. Ferrari) yönetmeni Mangold, Dylan'ın hikayesini anlatma isteğiyle ilgili şöyle demişti:

Amerikan kültüründe inanılmaz bir dönem ve 19 yaşındaki genç Bob Dylan'ın cebinde 2 dolarla New York'a gelip üç yıl içinde dünya çapında bir sansasyon haline gelmesinin hikayesi... Önce New York'taki folk müzik ailesine kabul edilmek ve sonra elbette yıldızı inanılmayacak kadar yükselirken belli bir noktada onları geride bırakmak... Bu çok ilginç bir gerçek hikaye ve Amerikan sahnesinde çok ilginç bir anla ilgili.

Independent Türkçe, Variety, Hollywood Reporter



Kardiyologlardan uyarı: Yüksek protein diyeti tansiyon ve kolesterolü etkiliyor

Mevcut beslenme kılavuzları genellikle proteinin günlük alınan kalorinin yüzde 10 ila 35'ini oluşturmasını öneriyor (AFP)
Mevcut beslenme kılavuzları genellikle proteinin günlük alınan kalorinin yüzde 10 ila 35'ini oluşturmasını öneriyor (AFP)
TT

Kardiyologlardan uyarı: Yüksek protein diyeti tansiyon ve kolesterolü etkiliyor

Mevcut beslenme kılavuzları genellikle proteinin günlük alınan kalorinin yüzde 10 ila 35'ini oluşturmasını öneriyor (AFP)
Mevcut beslenme kılavuzları genellikle proteinin günlük alınan kalorinin yüzde 10 ila 35'ini oluşturmasını öneriyor (AFP)

Yeni bir çalışma, özellikle günlük kalorinin yüzde 22'sinden fazlasının proteinden geldiği yüksek proteinli beslenme biçimlerinin, ateroskleroz gelişimine yani atardamarların sertleşmesine katkıda bulunarak kalp sağlığı sorunlarına yol açabileceği uyarısında bulunuyor.

Pittsburgh Üniversitesi'nden araştırmacılar hem hayvan hem de küçük ölçekli insan deneylerini kullanarak fazla proteinin, özellikle de et ve yumurta gibi hayvansal kaynaklarda bulunan lösin adlı amino asidin, arteriyel plak oluşumunda rol oynayan temel bağışıklık hücreleri makrofajlarda mTOR sinyalini tetiklediğini keşfetti.

Hakemli dergi Nature Metabolism'de çarşamba günü yayımlanan çalışmanın başyazarı Dr. Babak Razani, "Yaklaşık yüzde 22 kilokalori protein içeren yemekler yemek, protein ve lösinin riski artırdığı eşik noktasına denk geliyor" diyor.

Ancak tüm uzmanlar aynı fikirde değil. Razani'nin ekibinin 2020'de yaptığı bir çalışma, yüksek proteinli beslenme biçimlerini kardiyovasküler hastalık riskinin artmasıyla ilişkilendirmişti.

2023'te insanlar üzerinde yapılan daha büyük bir çalışmada, yüksek ve standart seviyede protein içeren diyetler arasında kardiyovasküler çıktılar açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştı.

Araştırmada yer almayan kardiyolog Dr. Stephen Tang, çalışmanın herhangi bir sonuca varılamayacak kadar küçük ölçekli olduğunu iddia ediyor. Yine de bu çalışmanın, kalp uzmanlarının bitki ağırlıklı beslenme biçimlerine giderek daha fazla yöneldiğine dair artan kanıtlara işaret ettiğine değiniyor.

Medical News Today'e konuşan Tang, "Ben olsam farklı bir şey yapmazdım" diyor. 

Ancak bu çalışma, yüksek proteinin doğru yol olmadığına dair daha fazla kanıt sunuyor. Kardiyologlar genellikle proteine değil, kolesterol ve yüksek tansiyona odaklanır. Bu çalışma, bitki temelli beslenmenin kalp sağlığına iyi geldiğini doğruluyor.

1984'te yapılan bir çalışmada ekmek, sebze, meyve, kuruyemiş, fasulye ve makarna gibi gıdalardan elde edilenler bitkisel protein diye tanımlanmıştı. Bunlardan daha fazla tüketen kadınların sağlıklı yaşlanma olasılığı yüzde 46 daha fazlayken, hayvansal proteinlere bel bağlayanların yaşlandıkça sağlıklı kalma ihtimali yüzde 6 daha azdı.

Mevcut beslenme kılavuzları genel olarak proteinin günlük kalorinin yüzde 10 ila 35'ini oluşturmasını tavsiye ederken, alt sınırı vücut ağırlığının bir kilogramı başına yaklaşık 0,8 gram (enerjinin yaklaşık yüzde 11'i) olarak belirlemek çoğu yetişkin için yeterli.

Amerikan Kalp Derneği de protein niteliğinin kritik olduğunu belirtiyor. Fasulye, mercimek, kuruyemiş, tohumlar ve omega-3 bakımından zengin yağlı balıklar gibi bitki bazlı proteinleri tercih edip kırmızı ve işlenmiş etlerle doymuş yağ tüketimini sınırlandırmayı öneriyor.

Harvard araştırmacıları da aşırı proteinin doğası gereği zararlı olmadığını ancak hayvansal proteine fazla bel bağlamanın bitkisel proteine kıyasla kolesterolü ve ölüm riskini artırabileceğini ifade ediyor.

Independent Türkçe