Savaşın, çocukların DNA'sı üzerindeki etkisi ortaya kondu

Suriye'de 2011'de patlak veren iç savaşın ardından milyonlarca çocuk mülteci oldu veya ülke içinde yerinden edildi (Reuters)
Suriye'de 2011'de patlak veren iç savaşın ardından milyonlarca çocuk mülteci oldu veya ülke içinde yerinden edildi (Reuters)
TT

Savaşın, çocukların DNA'sı üzerindeki etkisi ortaya kondu

Suriye'de 2011'de patlak veren iç savaşın ardından milyonlarca çocuk mülteci oldu veya ülke içinde yerinden edildi (Reuters)
Suriye'de 2011'de patlak veren iç savaşın ardından milyonlarca çocuk mülteci oldu veya ülke içinde yerinden edildi (Reuters)

Bilim insanları savaşın çocuklarda DNA düzeyinde olumsuz etkiler yaratabildiğini ortaya koydu. 

Savaş ve çatışma ortamının çocukların ruh sağlığı üzerinde ciddi, uzun süreli bir yansıması olabileceği biliniyor. 

Diğer yandan biyolojik açıdan nasıl bir hasar aldıkları hakkında daha az araştırma yürütüldü.

Birleşik Krallık'taki Surrey Üniversitesi'nin liderliğindeki araştırma ekibi, Lübnan'daki gayriresmi yerleşimlerde yaşayan Suriyeli mültecilerle bir çalışma yürüttü.

JAMA Psychiatry adlı hakemli dergide dün (20 Kasım) yayımlanan çalışmada, 6-19 yaşındaki 1507 mülteciden tükürük örnekleri alındı. 

Bilim insanları daha sonra bu örneklerdeki DNA metilasyonunu (DNAm) inceledi. DNA'daki biyolojik bir süreç olan metilasyonda DNA kodu değişmeden genler açık veya kapalı duruma geçiyor.

Normal gelişimde önemli bir rol oynayan DNAm, beslenme biçimi, stres ve travmadan etkilenebiliyor.

Araştırmacılar ayrıca çocuklar ve onların bakımını üstlenen kişilerle anketler yaparak savaşla ilgili olaylara ne kadar maruz kaldıklarını belirlemeye çalıştı.

Bulgular, savaşın DNAm'de değişikliklere yol açtığını ve bunun çocukların fiziksel ve zihinsel sağlığı üzerinde uzun vadeli bir etki bırakabildiğini gösteriyor. 

Değişimlerden bazıları, sinir hücrelerinin iletişim kurması ve hücrelerdeki materyallerin taşınması gibi kritik işlevlerde yer alan genlerle bağlantılıydı.

Sözkonusu değişimler DNA dizilimini değiştirmiyor. Ancak yoksulluk ve zorbalık gibi travmatik olaylarda benzer etkilere bugüne kadar rastlanmadı. Bu da savaşın çocukların biyolojisinde çok daha farklı bir etki yarattığını ortaya koyuyor.

Bilim insanları DNAm değişimlerinin kız ve oğlan çocuklarındaki farklılıklarını da analiz etti. 

İki cinsiyet de durumdan etkilenmesine karşın savaş olaylarına maruz kalan kız çocuklarının, özellikle stres tepkisi ve beyin gelişimiyle bağlantılı genlerde daha ciddi DNA değişiklikleri gösterdiğini saptadılar.

Makalenin başyazarı Michael Pluess "Savaşın çocukların ruh sağlığı üzerinde olumsuz bir etki yarattığı yaygın bir bilgi olsa da çalışmamız, bu etkinin altında yatan biyolojik mekanizmalara dair kanıtlar buldu. Ayrıca savaşın daha yavaş epigenetik yaşlanmayla bağlantılı olduğunu keşfettik; bu da savaşın çocukların gelişimini etkiliyor olabileceği anlamına gelebilir" diyor:

Sonuç olarak çalışmamız, savaşın ortasında kalan milyonlarca çocuk için zihinsel stresin ötesinde, savaşın trajik maliyetinin daha net bir resmini çiziyor.

Independent Türkçe, Science Daily, National News, JAMA Psychiatry



NASA araştırması: Uzayda 6 ay geçirmek beyinde ciddi bir hasar bırakmıyor

Astronotların beyninin yerçekimsiz ortamdan nasıl etkilendiğine dair çalışmalar, gelecekteki Mars görevleri açısından önemli (NASA/Mike Hopkins)
Astronotların beyninin yerçekimsiz ortamdan nasıl etkilendiğine dair çalışmalar, gelecekteki Mars görevleri açısından önemli (NASA/Mike Hopkins)
TT

NASA araştırması: Uzayda 6 ay geçirmek beyinde ciddi bir hasar bırakmıyor

Astronotların beyninin yerçekimsiz ortamdan nasıl etkilendiğine dair çalışmalar, gelecekteki Mars görevleri açısından önemli (NASA/Mike Hopkins)
Astronotların beyninin yerçekimsiz ortamdan nasıl etkilendiğine dair çalışmalar, gelecekteki Mars görevleri açısından önemli (NASA/Mike Hopkins)

NASA'nın yeni araştırması, uzayda 6 ay vakit geçirmenin beyne kalıcı bir zarar vermediğini tespit etti.

Dünya'nın koruyucu manyetik alanının dışına çıkarak radyasyona maruz kalmak ve düşük yerçekiminde yaşamak vücutta ciddi etkiler yaratabiliyor.

Astronotlar uzayda geçirdikleri sürede kas kaybından kalp hastalığına kadar çeşitli sağlık riskleriyle karşı karşıya geliyor.

Ayrıca uzun süre uzayda kalmanın beyne de zarar verebileceği bulunmuştu. 

Fakat NASA'nın Frontiers in Physiology adlı hakemli dergide dün (20 Kasım) yayımlanan çalışmasına göre kısa süreli görevlerdeki hasar sanıldığı kadar büyük olmayabilir.

NASA'nın Johnson Uzay Merkezi'nden Sheena Dev ve ekip arkadaşları, Uluslararası Uzay İstasyonu'nda (UUİ) 6 ay geçiren 25 astronotun bilişsel becerilerini inceledi.

Astronotlar görevden önce, sonra ve UUİ'de kaldıkları dönemde bir tablo üzerinde desen bulma veya şişirilen bir balonu patlamadan önce ne zaman durduracağını bilme gibi becerileri ölçen çeşitli testlerden geçirildi.

Katılımcılar, işlemleme hızı, çalışma belleği ve dikkati değerlendiren testlere daha yavaş yanıt verdi. Ancak yanıtların doğruluğu her iki ortamda da aynıydı. 

Araştırmacılar 6 aylık sürede bilişsel becerilerde sistematik bir gerileme olmadığını kaydetti. Dev "UUİ'de 6 ay geçiren astronotlarda kayda değer seviyede herhangi bir bilişsel bozulma veya nörodejeneratif gerilemeye dair bir kanıt bulamadık" diyerek ekliyor:

Uzayda yaşamak ve çalışmak, ciddi beyin hasarının işareti olabilecek geniş çaplı bir bilişsel bozulmayla ilişkili değildi.

Kalıcı bir hasar gözlemlenmese de işlemleme hızı gibi becerilerin Dünya'ya geldikten sonra normale dönmesi daha uzun sürdü. 

Diğer yandan araştırmacılar bu durumun uzaya özgü koşulların ötesinde stresle de bağlantılı olabileceğini düşünüyor.

Birleşik Krallık'taki East Anglia Üniversitesi'nden Jo Bower da yer almadığı çalışmada gözlemlenen olumsuz etkilerin ciddi bir endişe yaratmasına gerek olmadığını ancak takip edilmelerinde fayda olduğunu söylüyor.

Astronotların uzay ortamından nasıl etkilendiğine dair çalışmalar Mars'a yapılması planlanan insanlı görevler açısından büyük önem taşıyor.

Londra Üniversitesi'nden, yeni çalışmada yer almayan Elisa Raffaella Ferrè "Mars'a yapılacak bir görev sadece zaman açısından değil, aynı zamanda otonomi açısından da daha uzun olacak" diyerek ekliyor: 

Oradaki insanlar, mesafe ve iletişimdeki gecikmeler nedeniyle yer kontrolüyle tamamen farklı bir etkileşime girecek ve karar alırken tamamen özerk olmaları gerekecek. Bu nedenle insan performansı kilit önem taşıyacak. Mars'ta dikkatle ilgili görevler ya da hafıza veya işlemleme hızı açısından yavaş tepki veren astronotlar olmasını kesinlikle istemeyiz.

Independent Türkçe, Popular Science, New Scientist, Frontiers in Physiology