Elmas optik disklerle veriyi milyonlarca yıl saklamak mümkün olacak

Araştırmacılar bir elmasta santimetre küp başına 1,85 terabayt veri depoladı (Pexels)
Araştırmacılar bir elmasta santimetre küp başına 1,85 terabayt veri depoladı (Pexels)
TT

Elmas optik disklerle veriyi milyonlarca yıl saklamak mümkün olacak

Araştırmacılar bir elmasta santimetre küp başına 1,85 terabayt veri depoladı (Pexels)
Araştırmacılar bir elmasta santimetre küp başına 1,85 terabayt veri depoladı (Pexels)

Bilim insanları, elmas optik disklerin veriyi milyonlarca yıl korumasını sağlayabilecek bir yöntem geliştirdi. Araştırmacılar rekor seviyede veri depolamayı da başardı.

Yapay zekanın yanı sıra kuantum ve süper bilgisayarların geliştirilmesiyle birlikte veri depolamada çok daha yüksek kapasiteye sahip araçlar aranıyor.  

Ayrıca verilerin güvenli bir şekilde uzun süre korunması da önem arz ediyor.

Çin Bilim ve Teknoloji Üniversitesi'nden araştırmacılara göre bu ihtiyaç, lazerler ve elmas yardımıyla giderilebilir. 

Son yıllarda elmasta veri depolama çalışmaları artarken, yeni teknoloji muazzam seviyede bir kapasiteye ulaşmasıyla öne çıkıyor. 

Çalışmalarını hakemli dergi Nature Photonics'te dün (27 Kasım) yayımlanan makalede anlatan ekip, birkaç milimetrelik elmas şeritleri kullandı. 

Bilim insanları ultra hızlı lazer darbeleriyle, elmastaki bazı karbon atomlarını yerinden çıkardı. Böylece her biri sabit bir parlaklık seviyesinde boş alanlar açıldı.

Birer atom büyüklüğündeki bu boşluklar, bulundukları bölgenin genel yoğunluğuna göre farklı şekillerde ayarlanabiliyor. Bu sayede bölgenin genel parlaklığı değiştirilebiliyor. 

Makalenin ortak yazarı Ya Wang, "Boş alanların sayısı parlaklığa bakılarak belirlenebiliyor ve bu sayede depolanan bilgileri okuyabiliyoruz" diye açıklıyor. 

Araştırmacılar daha sonra her pikselin parlaklığını, belirli bir bölgenin parlaklık seviyesiyle eşleştirerek Henri Mattise ve Eadweard Muybridge gibi sanatçıların eserlerini depoladı.

Elmas optik disk, verileri yüzde 99'dan fazla doğrulukla kaydetti. Ekip, santimetreküp başına 1,85 terabayt veri depolayarak elmasta bilgi saklama alanında rekor kırdı.

Bilim insanları yeni disklerin, aynı boyuttaki yaklaşık 2 bin Blu-ray'le aynı miktarda bilgiyi, çok daha uzun süre saklayabileceğini söylüyor. Wang şu ifadeleri kullanıyor:

Dahili veri depolama yapıları teknolojimiz kullanılarak stabilize edildiğinde, elmas herhangi bir bakım gerektirmeden olağanüstü uzun ömürlülüğe ulaşabilir ve oda sıcaklığında milyonlarca yıl veri saklayabilir.

Mevcut teknoloji halihazırda epey maliyetli ve gelişmiş ekipman gerektiriyor. Diğer yandan araştırmacılar, iyileştirmelerle sistemin kapladığı alanın küçültülebileceğini ve daha kolay kullanılabileceğini düşünüyor. 

Elmasların günlük hayattaki depolama cihazlarının yerini alması çok muhtemel görünmüyor. Ancak uzun ömürlü olmaları, hükümetler ve araştırma kuruluşlarına fayda sağlayabilir.

Independent Türkçe, Popular Science, New Scientist, Nature Photonics



Uranüs ve Neptün'ün manyetik alanlarındaki bozulmaya devasa okyanuslar yol açmış olabilir

Neptün'ün (sağda) boyutu Uranüs'ten daha küçük ama kütlesi ondan daha fazla (NASA)
Neptün'ün (sağda) boyutu Uranüs'ten daha küçük ama kütlesi ondan daha fazla (NASA)
TT

Uranüs ve Neptün'ün manyetik alanlarındaki bozulmaya devasa okyanuslar yol açmış olabilir

Neptün'ün (sağda) boyutu Uranüs'ten daha küçük ama kütlesi ondan daha fazla (NASA)
Neptün'ün (sağda) boyutu Uranüs'ten daha küçük ama kütlesi ondan daha fazla (NASA)

Bilim insanları, Uranüs ve Neptün'ün devasa su okyanusları barındırabileceğini öne sürdü. 

NASA'nın uzay aracı Voyager 2, 1986'da Uranüs'ün yakınından geçtiğinde manyetik alanının gezegenin merkezinden uzak bir şekilde, büyük ölçüde çarpık olduğunu bulmuştu. 

Bundan üç yıl sonra Neptün'ün manyetik alanında da benzer bir tuhaflık kaydedilmişti. 

Dünya'nın dış çekirdeğinde üretilen manyetik alanı, gezegenin ekseniyle neredeyse aynı hizada kutuplar yaratıyor. 

Gökbilimci Heidi Hammel, "Gezegenin içinde büyük, dev bir çubuk mıknatıs var gibi" diye açıklıyor:

Dünya, Satürn, Jüpiter ve Jüpiter'in bazı uyduları için bu durum geçerli.

Bu nedenle bilim insanları, Güneş Sistemi'nin buz devleri Uranüs ve Neptün'ün manyetik alanının neden eğik olduğunu yıllardır anlamaya çalışıyor. 

Bu ay yayımlanan bir çalışmada Voyager 2, gezegeni ziyaret ettiğinde güneş fırtınası yaşandığı için Uranüs'ün manyetik alanında bozulma yaşandığı öne sürülmüştü.

Bilim insanları bu ihtimale dayanarak gezegende okyanus olabileceğini de iddia etmişti. 

PNAS adlı hakemli dergide 25 Kasım Pazartesi günü yayımlanan yeni bir çalışmadaysa iki gezegendeki farazi okyanusların, manyetik alandaki alışmadık duruma yol açmış olabileceği savunuluyor. 

ABD'deki Kaliforniya Üniversitesi Berkeley kampüsünden gezegen bilimci Dr. Burkhard Militzer, bu tuhaflığı anlamak için bir bilgisayar modeli oluşturdu. 

Modele göre gezegenlerin atmosferinin altında yaklaşık 8 bin kilometre kalınlığında su kütlesi var. Bunun altında da hidrokarbon açısından zengin bir katman, su kütlesiyle gezegenlerin çekirdeğini ayırıyor olabilir. 

Dr. Militzer, basıncın Dünya yüzeyinin 60 bin katı kadar olduğu için iki katmanın birbirine karışmadığını düşünüyor. 

Araştırmaya göre Uranüs'ün Merkür büyüklüğünde, Neptün'ün de bundan biraz daha büyük, Mars kadar bir çekirdeği var. 

Yeni çalışma, hidrokarbon tabakası konveksiyona izin vermediği için manyetik alanda bozulma yaşandığını öne sürüyor. 

Bilim insanları daha önce iki gezegenin daha homojen yapıda olduğunu düşünüyordu. Dr. Militzer, normalde hidrojen yığını altındaki su tabakasının dağılacağını söylüyor. Ancak Güneş'ten daha uzak olan buz devleri, daha az hidrojenle oluşmuş olabilir.

Bu da Jüpiter ve Satürn'le iki buz devi arasındaki farklılığa bir açıklama getiriyor. Dr. Militzer "Artık Uranüs ve Neptün'ün neden gerçekten farklı alanlara sahip olduğuna ve bunun Dünya, Jüpiter ve Satürn'den çok farklı olduğuna dair iyi bir teorimiz olduğunu söyleyebilirim" diyerek ekliyor: 

Bunu daha önce bilmiyorduk. Yağ ve suya benziyor; tek fark hidrojen kaybolduğu için yağ aşağıya iniyor.

Independent Türkçe, IFL Science, New York Times, PNAS