Demi Moore, gişe rekorları kıran filmin "felaket" olacağını düşünmüş

Molly ve Sam'in dokunaklı hikayesini anlatan Hayalet, 22 milyon dolarlık bütçesine karşılık 505,7 milyon dolar hasılat yapmıştı (Paramount Pictures)
Molly ve Sam'in dokunaklı hikayesini anlatan Hayalet, 22 milyon dolarlık bütçesine karşılık 505,7 milyon dolar hasılat yapmıştı (Paramount Pictures)
TT

Demi Moore, gişe rekorları kıran filmin "felaket" olacağını düşünmüş

Molly ve Sam'in dokunaklı hikayesini anlatan Hayalet, 22 milyon dolarlık bütçesine karşılık 505,7 milyon dolar hasılat yapmıştı (Paramount Pictures)
Molly ve Sam'in dokunaklı hikayesini anlatan Hayalet, 22 milyon dolarlık bütçesine karşılık 505,7 milyon dolar hasılat yapmıştı (Paramount Pictures)

Demi Moore, herhangi bir rolü ya da projeyi üstlenmeden önce dikkat ettiği noktaları açıkladı.

Ünlü oyuncu sunuculuğunu Sean Evans'ın üstlendiği sohbet programı Hot Ones'a konuk oldu. 

Evans, Moore'un daha önce Cevher'le (The Substance) ilgili yaptığı yorumları hatırlattı. Moore, Cevher'in "olağanüstü bir şey ya da mutlak bir felaket" olabileceğini söylemişti.

62 yaşındaki Moore, Margaret Qualley'yle birlikte başrolleri paylaştığı Cevher'de yaşlanan eski bir Hollywood yıldızını canlandırmıştı. 

Amerikalı aktris, beden korkusu (body horror) türündeki filmiyle ilgili "Bu gerçekten de risk almaya değer bir şey olduğu anlamına geliyor" dedi.

"Ya harika ya da tam bir felaket olacak"

Jane'in Zaferi'nin (GI Jane) yıldızı, sözlerini şöyle sürdürdü: 

Hayalet (Ghost) için de aynı şeyi düşünmüştüm çünkü o kadar farklı türler bir araya getirilmişti ki, gerçekten 'Ya harika ya da tam bir felaket olacak' diye düşünmüştüm. Risk al. Zarları at. Bakalım ne olacak.

Moore, 1990 yapımı doğaüstü romantik filmde Patrick Swayze'yle birlikte rol almıştı. Yönetmen koltuğunda Jerry Zucker'ın oturduğu film, beklenmedik bir gişe başarısı elde ederek 500 milyon dolardan fazla hasılat yapmıştı. Hayalet, yılın en çok kazanan filmi olmuştu. 

Hayalet'teki performansıyla 1991'de En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Oscar'ını kazanan Whoopi Goldberg de filmin bu kadar başarılı olacağını düşünemediklerini söylemişti: 

Ne olacağını gerçekten bilmeden 'Evet' dedim. Hepimiz filmi izleyene kadar elimizde ne olduğunu anlamadık.

"Çok fazla izolasyona doğru ilerliyoruz"

Sohbetin ilerleyen kısımlarında Evans, Moore'a kariyeri boyunca onlarca projede rol almış biri olarak sinemaya yönelik en büyük varoluşsal tehdidin ne olduğunu sordu.

Moore, "Sanırım sinema deneyiminin kaybolması olurdu" diye yanıt vererek ekledi:

Bence risk, sadece sinemada değil, genel olarak hayatta, çok fazla izolasyona doğru ilerliyor olmamız. Ve bence birbirimizle bağlantı kurmamızı sağlayan şey ortak deneyimlerimiz. İnternet yayıncılığını gerçekten seviyor ve takdir ediyor olsam da bunu gerçekten kaybetmemek için hepimizi sinema salonlarına geri getirecek bir orta yol bulabileceğimizi umuyorum.

Independent Türkçe, Deadline, Hollywood Reporter



Günümüzü düşünmek: Byung-Chul Han'ın okumanız gereken 5 yapıtı

Byung-Chul Han, uzun süre Almanya ve İsviçre'deki üniversitelerde ders verdi (Reuters)
Byung-Chul Han, uzun süre Almanya ve İsviçre'deki üniversitelerde ders verdi (Reuters)
TT

Günümüzü düşünmek: Byung-Chul Han'ın okumanız gereken 5 yapıtı

Byung-Chul Han, uzun süre Almanya ve İsviçre'deki üniversitelerde ders verdi (Reuters)
Byung-Chul Han, uzun süre Almanya ve İsviçre'deki üniversitelerde ders verdi (Reuters)

Minerva'nın Baykuşu bu hafta, Güney Koreli felsefeci Byung-Chul Han'ın eserlerinin rehberliğinde, insan varoluşunun farklı hallerini keşfe çıkıyor. 

1959'da Güney Kore'nin başkenti Seul'de doğan Han, üniversitede metalurji okurken yolunu değiştirerek felsefeyle uğraşmaya başladı. 1980'lerde doğduğu ülkeyi terk edip Almanya'ya giderek felsefenin yanı sıra Alman edebiyatı ve Katolik ilahiyatı alanlarında eğitim gördü.

Freiburg Üniversitesi'nde Heidegger üzerine doktorasını tamamlayan kültür kuramcısı, 20'den fazla kitap ve birçok deneme kaleme aldı.

2022'de yayımlanan Tefekkür Yaşamı'nın kasımda Ketebe Yayınları etiketiyle Türkiye'deki okurlarla buluşması vesilesiyle, Han'ın düşüncesinin farklı boyutlarını ortaya koyan 5 eserini ele aldık.

Tefekkür Yaşamı

Tefekkür Yaşamı hız, eylem ve tüketim üzerine kurulu günümüz toplumunda eylemsizliğin, yavaşlamanın ve derinlemesine düşünmenin imkanlarını sorguluyor. 

"İnsan varlığı tamamen etkinlik tarafından emilir. Bu da onu sömürülebilir hale getirir" diyen Han, eylemsizliği bir tembellik ya da erteleme davranışı değil, insan olmanın özü şeklinde ele alıyor. Bu anlamda eylemsizlik, kendisini peşinen verimlilik, performans ve tüketimin hizmetine sunmayan bir var olma halini vurguluyor.
 

scdgth
Han, Tefekkür Yaşamı'nda eylemsizlik fikrini insanın dünya deneyiminin merkezine yerleştiriyor (@ketebe / Twitter)

İşleve indirgediği sürece sömürüye de açık olan eylem ve tepkilerin karşısına yerleştirilen eylemsizlik, gerçek mutluluğun anahtarı olarak sunuluyor:

Gerçek mutluluk kendini amaçsız ve yararsız olana, kasıtlı olarak beceriksiz olana, verimsiz olana, dolambaçlı olana, saptırıcı olana, gereksiz olana, hiçbir işe yaramayan ve hiçbir amaca hizmet etmeyen güzel biçimlere ve jestlere borçludur.

Bizi eylemlerin tepkilere, deneyimlerin de yaşanmışlıklara indirgenmediği bir alana götüren bu eylemsizlik düşüncesi, her şeyden önce can sıkıntısına tahammül etmekle ve bazı şeylerin yavaş yavaş olgunlaşması için sabır göstermekle başlıyor. 

Almancadan çeviren: Barış Tut, 100 s., 2024, Ketebe Yayınları
Palyatif Toplum

Tedaviye dirençli ağrılardan muzdarip hastaların şikayetlerinin dindirilmesi amacıyla uygulanan tedavilere tıpta "palyatif" adı veriliyor. Sıfatın kökeninde Latince "manto" anlamına gelen "pallium" ve "paltoyla örtmek" manasındaki "palliare" sözcükleri var. 
 

asdewfr
Han, doktorasını Heidegger'in yıllar boyunca ders verdiği Freiburg Üniversitesi'nde tamamladı (IMDB) 

Han, bu etimolojik bagajı Palyatif Toplum'da çeşitli izlekler üzerinden açarak, günümüz toplumunu belirleyen acı fobisini (algofobi) merceğe alıyor. Alman yazar ve böcekbilimci Ernst Jünger'in "Bana acıyla ilişkini söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim!" sözüyle açılan kitabında felsefeci, acının yorumbilimini yaparak sıradışı bir toplum eleştirisi sunuyor. Algofobinin sadece acıdan kaçınma değil, aynı zamanda siyasi ve toplumsal açıdan bir uyum baskısı ve uyuşma yarattığına dikkat çekiyor: 

'Alternatifsizlik' siyasi bir ağrı kesicidir. Muğlak 'orta yol' palyatif bir etki gösterir. Tartışmanın ve daha iyi savlar uğruna mücadelenin yerini sisteme uyma baskısı alır.

Milyarderlerin servetlerini harcağı Silikon Vadisi'ndeki yaşlanmayı geciktirici projeler son dönemde gündemden düşmüyor. Fakat acının ve ölümün bertaraf edildiği bir yaşama artık insan hayatı diyemeyiz: 

Sürekli mutluluk içindeki acısız hayat artık insan hayatı olmayacaktır (...) İnsan hayatta kalmak uğruna kendini ortadan kaldırır. Muhtemelen ölümsüzlüğe de erişecektir ama hayatı pahasına.

Almancadan çeviren: Haluk Barışcan, 70 s., 2022, Metis Yayınları
 

Yeryüzüne Övgü

Yeryüzüne Övgü, belki de Han'ın en şahsi kitaplarından biri. Kitabın özgün adı Lob der Erde, Mahler'in ölmeden önce bestelediği son eserlerinden Lied der Erde'yi (Yeryüzünün Şarkısı) anımsatıyor. Han'ın kitabı da aynı şekilde melodik; yeryüzüne övgüsü yeryüzünün şarkısına dönüşüyor. 

Korece "gizli bahçe" anlamına gelen Bi-Won adını verdiği bir bahçede üç yıl boyunca çalışırken yaşadığı deneyimleri kaleme alan felsefeci, bahçede her şeyden önce zamanı çok daha yoğun deneyimlediğini, toprağın hem canlılığını hem de kırılganlığını keşfettiğini belirtiyor. 
 

ctyju
Han'ın Yeryüzüne Övgü'de bahsettiği bahçesi, Berlin'deki ikinci evinde yer alıyor (Byung-Chul Han/Art Review)

Ancak Han'ın eseri bir doğa güzellemesinden ibaret değil. İnsanın doğayla kurduğu ilişkinin geri dönülmez şekilde felakete sürüklendiğini belirten kuramcı, ekolojik krize ve bunun toplumsal-siyasi açmazlarına değinerek şunları söylüyor: 

Bugün yeryüzü için her türlü duyarlılığımızı kaybetmiş durumdayız. Artık yer yüzünün ne olduğunu bile bilmiyoruz. Onu sadece uzun süreli kullanabileceğimiz bir kaynak olarak görüyoruz. Yeryüzüne özen göstermek, ona varlığını/özünü geri vermek demektir.

Almancadan çeviren: Nafer Ermiş, 148 s., 2021, İnka Kitap

Psikopolitika

Han'ın neoliberalizm ve iktidar tekniklerini incelediği Psikopolitika, modern toplumda bireylerin nasıl birer "proje" ve "performans öznesine" dönüştürüldüğünü masaya yatırıyor. Neoliberalizmi, "kapitalizmin mutasyon geçirmiş hali" diye niteleyen kültür kuramcısı, iktidarın gözetleme ve denetim işini artık özneye devrettiğini vurguluyor. 

Bu rejimin teolojik boyutu, dijitalleşme ve sosyal medyada kendisini gösteriyor:  

Like/Beğendim, dijital 'Amin'dir. Like'ı tıklarken iktidar düzenine tabi kılarız kendimizi. Akıllı telefon sadece etkili bir gözetleme aracı değil, aynı zamanda taşınabilir bir günah çıkarma sandalyesidir.

xcs
Psikopolitika, neoliberalizmin güçlü baskı tekniklerini inceliyor (@Metiskitap / Twitter) 

Tüm kaçış noktalarını önceden kapatan neoliberal sistemde bireyin saldırganlığını kendine yöneltmesi "devrimci değil depresif" bir kişilik yapılanması oluşturduğu gibi, siyasi ve toplumsal dönüşümü de açmaza sokuyor: 

Tüketici olarak seçmen bugün siyasete, toplumu şekillendirmekte etkin bir rol almaya gerçek bir ilgi göstermemektedir (...) Siyasete sadece edilgin bir biçimde, homurdanarak, şikayet ederek tepki verir, tıpkı hoşuna gitmeyen hizmet ya da mal sektöründe yaptığı gibi.

Almancadan çeviren: Haluk Barışcan, 89 s., 2019, Metis Yayınları

Zamanın Kokusu

İnsanın "doğru zaman algısını tamamen yitirdiği" savından yola çıkan Zamanın Kokusu, Nietzsche'nin Böyle Buyurdu Zerdüşt'ündeki şu vurucu sorunun etrafında şekilleniyor:

'Zamanında öl!' öğretisi daha yabancı geliyor herkese. Zamanında öl: diye öğretti Zerdüşt. Hiç zamanında yaşamamış birisi nasıl zamanında ölsün ki?

Toplumun bir "diskroni", yani zaman algısının bozulmasından kaynaklanan bir krizle boğuştuğuna dikkat çeken Han, insanların kendi bedenleriyle, çevreleriyle ve olayların akışıyla belirli koordinatlar üzerinden ilişki kurma kapasitesini kaybettiğini belirtiyor. 
 

xcdvfbg
Zamanın Kokusu, okuru bambaşka bir zaman ve mekan deneyimine davet ediyor (@asterion03 / Twitter)

Felsefeci, en yeninin hüküm sürdüğü bir çağda atomlaşan zamanın karşısına "bulunma ve ikamet etme" düşüncesini yerleştiriyor. Bu düşüncenin en iyi temsilcisi, Çincede "kokulu mühür yazısı" anlamına gelen "hsiang yin" adlı tütsülü saatler. Çin'de 19. yüzyılın sonuna kadar kullanılan bu saatlerin yerleştirildiği kutularda çeşitli şiirler yer alıyor.

"Koku salan zaman akıp gitmez" diyen Han, tütsülü saatlerin zamanla farklı bir ilişki kurma imkanı sağladığı ölçüde su ve kum saatlerinden çok daha etkili olduğunu vurguluyor. 

Almancadan çeviren: Şeyda Öztürk, 121 s., 2018, Metis Yayınları
 

Nietzsche, 19. yüzyılın sonlarına doğru şöyle yazmıştı:

Yaşamın olağanüstü şekilde hızlanmasıyla zihin ve göz, yarım ya da yanlış görmeye ve yargılamaya alışıyor. Herkes ülkeyi ve insanlarını trenin penceresinden gördüğü kadarıyla tanıyan yolculara benziyor.

Bugün bu sözler bize şaşırtıcı derecede yakın. Hem düşünme ufkumuzu genişletmek hem de görüşümüzü keskinleştirmek için Han'ın eserlerini tekrar tekrar okumalıyız.