Kuzey Amerika Buzul Çağı halklarının, favori besini mamutmuş

Araştırmacılar, 12 bin yıl önce yaşayan insanların genellikle büyük hayvanlarla beslendiğini söylüyor (Eric Carlson/McMaster University)
Araştırmacılar, 12 bin yıl önce yaşayan insanların genellikle büyük hayvanlarla beslendiğini söylüyor (Eric Carlson/McMaster University)
TT

Kuzey Amerika Buzul Çağı halklarının, favori besini mamutmuş

Araştırmacılar, 12 bin yıl önce yaşayan insanların genellikle büyük hayvanlarla beslendiğini söylüyor (Eric Carlson/McMaster University)
Araştırmacılar, 12 bin yıl önce yaşayan insanların genellikle büyük hayvanlarla beslendiğini söylüyor (Eric Carlson/McMaster University)

Buzul Çağı'nda Kuzey Amerika'da yaşayan insanların en çok tükettiği gıdanın mamutlar olduğu ortaya çıktı. Bulgular, devasa hayvanların soyunun tükenmesinde insanların parmağı olduğu teorisini güçlendiriyor.

4 metre boya ve 10 ton ağırlığa ulaşabilen mamutlar (Mammuthus columbi) 11 bin yıl kadar önce Son Buzul Çağı sona ererken, diğer büyük hayvanlarla birlikte yeryüzünden silinmişti. 

Bilim insanları uzun bir süre boyunca megafaunanın yok olmasına, iklimdeki değişimlerin yol açtığını düşünüyordu.

Teoriye göre, dev memelilerin soyu havaların ısınmasına uyum sağlayamadıkları için tükenmişti.

Ancak bazı bilim insanları havanın Son Buzul Çağı'nda ısınıp soğuması ve mamutlar gibi hayvanların daha önceki süreçleri atlatmasından yola çıkarak ortadan kalkmalarında başka bir şeyin rol oynadığını savunuyor.

Bu dönemde Kuzey Amerika'da yaşayan Clovis halkının beslenme biçimini inceleyen yeni çalışma, bu teoriye güçlü bir kanıt sundu.

Clovis halkının mamutları avladığı bilinse de büyük ölçüde bitki ve küçük memelilerle beslendiği tahmin ediliyordu.

Bilim insanları, 18 aylık bir bebeğe ait yaklaşık 12 bin 800 yıllık kafatası ve kemik örneklerini inceledi. Kalıntılar, ABD'nin Montana eyaletinde 1968'de çıkarılmıştı.

Daha önceki çalışmaların da verilerinden yararlanan ekip, kemiklere izotop analizi yaptı. Bir elementin farklı versiyonlarını ifade eden izotoplar, yiyeceklerin kimyasal işaretlerini sunabiliyor ve bireylerin beslenme alışkanlıkları hakkında bilgi sağlayabiliyor. 

Küçük memeliler beslenme biçiminin yüzde 4'ünü oluşturuyordu

Bulgularını hakemli dergi Science Advances'ta dün (4 Aralık) yayımlayan araştırmacılar, bebeğin üçte iki oranında anne sütüyle beslendiğini tespit etti. 

Geri kalan beslenmesi katı gıdalardan oluşan çocuk, büyük ölçüde et yiyormuş. Bilim insanları annesinin de neredeyse tamamen etle beslendiğini saptadı. 

Bulgular, kadının menüsünün ilk sırasında yüzde 40 oranla mamutların yer aldığını gösteriyor. Onu geyik ve bizon takip ederken, küçük memeliler beslenmesinin sadece yüzde 4'ünü oluşturuyordu.

ABD merkezli arkeolojik danışmanlık şirketi Applied Paleoscience'ın sahibi arkeolog James Chatters, ortak başyazarı olduğu çaışmanın bulgularını şöyle değerlendiriyor: 

Megafauna (özellikle de devasa mamutlar), et ve enerji açısından son derece zengin yağ kaynağı sağlıyordu. Tek bir hayvan, avcılar bir sonraki avlarını ararken çocuklardan, çocuk bakan kadınlardan ve daha az hareket eden yaşlılardan oluşan bir topluluğu günlerce hatta haftalarca besleyebilirdi.

Megafaunayı insanlar ortadan kaldırmış olabilir

Makalenin diğer başyazarı olan Alaska Fairbanks Üniversitesi arkeoloğu Ben Potter da "Bu sonuçlar aynı zamanda Son Buzul Çağı'nın sonundaki megafaunanın yok olmasını anlamamıza katkı sağlıyor ve insanların, zaman zaman düşünüldüğünden daha önemli bir rol oynamış olabileceğini gösteriyor" ifadelerini kullanıyor.

Öte yandan bazı uzmanlar tek bir örnek üzerinden böyle bir çıkarım yapılmasını doğru bulmuyor. Güney Metodist Üniversitesi'nden arkeolog David Meltzer, yer almadığı çalışmanın en büyük sorununun bu olduğunu düşünüyor.

Meltzer ayrıca küçük memelilerin tüketilmiş ancak ardında iz bırakmamış olabileceğini söylüyor.

Ancak çalışmada yer almayan arkeolog Todd Surovell, bulguların bu toplulukların becerikli avcılar olduğunu gösteren diğer kanıtlarla uyuştuğunu belirtiyor. 

Chatters da "Clovislerden kalan nesnelerin çoğunlukla megafauna kemikleriyle ilişkili olduğunu ve bu nesnelerin büyük avların öldürülüp işlenmesini vurguladığını, dolaylı kanıtlardan uzun zamandır biliyoruz" diyor.

Independent Türkçe, Live Science, New York Times, Reuters, Science Advances



İnsan hücrelerinde yeni bir organel keşfedildi

Çalışmanın yazarlarından Seham Ebrahim organeli, boynunda atkı olan bir kardan adama benzetiyor (Virginia Üniversitesi)
Çalışmanın yazarlarından Seham Ebrahim organeli, boynunda atkı olan bir kardan adama benzetiyor (Virginia Üniversitesi)
TT

İnsan hücrelerinde yeni bir organel keşfedildi

Çalışmanın yazarlarından Seham Ebrahim organeli, boynunda atkı olan bir kardan adama benzetiyor (Virginia Üniversitesi)
Çalışmanın yazarlarından Seham Ebrahim organeli, boynunda atkı olan bir kardan adama benzetiyor (Virginia Üniversitesi)

Araştırmacılar insan hücrelerinin içinde yeni bir organel keşfetti. 

Tıpkı organlar gibi organeller de hücre içinde belirli işlevleri yerine getirmek üzere özelleşmiş yapıları ifade ediyor. Örneğin mitokondri enerji üretiminden sorumluyken, endoplazmik retikulum proteinleri taşımak gibi görevleri üstleniyor. 

Virginia Üniversitesi ve ABD Ulusal Sağlık Enstitüleri'nden bilim insanları hücrelerin şeklini koruyan filamentleri incelerken, ürettikleri üç boyutlu görüntülerde sürekli karşılarına çıkan alışılmadık bir yapı olduğunu fark etti.

Bulguları hakemli dergi Nature Communications'ta yayımlanan çalışmada hücrede belirli bir görevi yerine getirdiği düşünülen bu yapının daha önce tanımlanmamış bir organel olduğuna karar verildi.

Bilim insanları hemifüzom (hemifusome) adını verdikleri yapının insan hücrelerindeki proteinlerin ayrıştırılması, geri dönüştürülmesi ve dışarı atılmasında rol oynadığını tahmin ediyor.

Ekip kullanılan görüntüleme tekniği veya organelin küçük boyutu nedeniyle bugüne kadar gözden kaçmış olabileceğini düşünüyor. Çapı yaklaşık 100 nanometre olan hemifüzomun boyutu, küçük bir mitokondrinin yarısı bile değil.

Kriyo-elektron tomografi (cryo-ET) denen bir teknik kullanan ekip, bu sayede hücrelerin net görüntülerini oluşturmayı başardı. Hücrelerin dondurulmasını içeren bu yöntem, biyolojik yapıların bozulmadan görüntülenmesini sağlıyor.

Bilim insanları daha önce gözlemlemedikleri bir vezikül yapısını inceliyordu. Balon benzeri yapılar olan veziküller, hücrelerin içinde ve hücreler arasında protein ve hormon gibi maddeleri taşıyor.

Çalışmada iki katmanlı bir yağ bariyeriyle ayrılan iki vezikülün birbirine kaynaştığı gözlemlendi. 

Makalenin yazarlarından Seham Ebrahim, "Biyofizik açısından bile bu bir dönüm noktası" diyerek ekliyor: 

Çünkü biyofiziksel olarak veziküllerin bu hemifüzyon durumunda var olabileceği her zaman tahmin edilse de canlı bir hücrede ilk kez görüldü.

Araştırmacılar hemifüzyon iki çift tabakanın kısmi birleşmesi anlamına geldiği için organele hemifüzom adını verdi.

Ebrahim, yeni keşfedilen organelin, veziküllerin "bağlandığı ve kargo aktardığı" bir "yükleme iskelesi" görevi gördüğünü söylüyor.

Taşıma sürecinde daha önce bilinmeyen bu adım, çeşitli genetik hastalıklar hakkında kritik bilgiler sağlama potansiyeline sahip. 

Ancak hemifüzomun hücredeki rolünün net olarak belirlenmesi için daha fazla araştırmaya ihtiyaç var. Bilim insanları daha sonra genetik bozukluklara karşı yeni tedaviler geliştirilebileceğini umuyor. 

Ebrahim, "Bu daha başlangıç" diyerek ekliyor: 

Artık hemifüzomların var olduğunu bildiğimize göre, sağlıklı hücrelerde nasıl davrandıklarını ve işler ters gittiğinde ne olduğunu sormaya başlayabiliriz. Bu bizi karmaşık genetik hastalıkların tedavisi için yeni stratejilere götürebilir.

Independent Türkçe, Live Science, IFLScience, Nature Communications