Kalp sağlığı sorununu gösteren 6 işaret

Kalp krizi acil tedavi gerektiren kritik bir durumdur (Oxford Üniversitesi)
Kalp krizi acil tedavi gerektiren kritik bir durumdur (Oxford Üniversitesi)
TT

Kalp sağlığı sorununu gösteren 6 işaret

Kalp krizi acil tedavi gerektiren kritik bir durumdur (Oxford Üniversitesi)
Kalp krizi acil tedavi gerektiren kritik bir durumdur (Oxford Üniversitesi)

Kalp, vücuda yaklaşık 8 litre kan pompalamak, organların ve kasların çalışabilmesi için oksijen ve besinleri taşımak üzere günde 100 bin kez atar.

Şarku’l Avsat’ın Telegraph gazetesinin internet sitesinden aktardığına göre Manchester Üniversitesi Tıp Fakültesi Müdürü Tony Hegerty, kalp kasında tehlike olup olmadığını anlamak için bilmeniz gereken belirtilere dikkat çekti.

1-Bir şeyleri kavramakta güçlük çekiyorsanız

Hegerty, bir şeyi tuttuğunuzda sağlıklı bir kalbin kavrama için gereken kaslara ekstra kan ve oksijen gönderdiğini söylüyor. Kalpte bir hastalık varsa, kalp kasına kan akışı etkisiz olur. “Dolayısıyla kaslarınız zayıflar ve kavrama gücünüz azalır.”

Hegert şöyle devam ediyor: "Kişi, alışveriş poşetleri veya süt kutuları gibi nesneleri her zamanki gibi kavramakta zorluk çekiyorsa, kavrama kuvvetinin zayıfladığını fark edebilir. Tek belirti kavrama kuvvetinin zayıflığı ise doktora gitmeye gerek yoktur, ancak buna nefes darlığı, göğüs ağrısı gibi başka belirtiler de eşlik ediyorsa hemen doktora başvurmalısınız.

2-Hazımsızlığa benzer ağrılar hissetmek

Göğüsteki ağrılı yanma hissinin sadece hazımsızlık belirtisi olabileceği ancak aynı zamanda kalp probleminin de göstergesi olabileceği uyarısında bulunan Hegerty, şöyle açıklıyor: "Bazen insanlar göğüs ağrısı hisseder ve bunun hazımsızlık olduğunu düşünürler. Aslında kalpten geliyor. "İkisini birbirinden ayırmak zor, çünkü mideyi ve kalbi besleyen sinirler benzer."

Şöyle devam etti, “Bunları birbirinden ayırmanın bir yolu, kalp probleminden kaynaklanan göğüs ağrısının genellikle egzersiz sırasında ortaya çıkıp dinlendiğinizde geçmesi, hazımsızlığın ise genellikle yalnızca yemek yedikten sonra ortaya çıkmasıdır."

3-Boğulma hissi

Angina, kalbe giden kan akışını azaltan ve boğulma hissine, gerginlik hissine veya boğazda ağrıya yol açabilen, atardamarların daralmasından kaynaklanan bir tür göğüs ağrısıdır.

Doktor şöyle açıklıyor: "Kalbin kaslara yeterli miktarda kan pompalayamaması laktik asit birikmesine neden oluyor ve bu da boğazda boğulma hissine yol açıyor."

4- Ayak bileğinde şişlik

Ayak bileklerinde şişme genellikle kalp yetmezliği olan hastalarda görülür, çünkü kalp kası kanı dolaşım sistemine etkili bir şekilde pompalayamaz ve vücuttaki tüm hayati dokuları besleyemez.

Hegerty, "Uzun bir süre ayakta kalınırsa, kan damarlarından sıvı sızacak ve ayak bileklerinin etrafında toplanacak, bu da kalp yetmezliğinin bir belirtisidir" diyor. Ancak bazı ilaçların kilo alma ve varislerin yanı sıra, ayak bileklerinde şişmeye neden olabileceğini de belirtmek gerekiyor.”

5- Bacaklarda ağrı

Bacaklara kan sağlayan atardamarlarda meydana gelen değişiklikler kaslarda laktik asit birikmesine neden olarak ağrıya yol açar; bu da en sık sigara içenlerde veya yüksek tansiyon ya da yüksek kolesterol seviyesine sahip kişilerde görülen atardamar hastalığının bir işaretidir.

Hegerty, ağrının genellikle dizin arkasındaki bacakta ya da bazen ayak tabanında olduğunu belirtiyor ve “Bazı hastalar yarım kilometre yürüdükten sonra ağrı başlarken, diğerleri çok hızlı bir şekilde hissediyor ve hiçbir şey yapamayacakları noktaya kadar hızlanıyor” diyor.

Hegerty, şunu vurguluyor: “Ağrı istirahat halindeyken bile devam ediyorsa, bu doktora danışılması gereken kritik bir konudur.”

6- Omuz, kol veya çenede ağrı

Kalple ilgili ağrı, omuzu, kolları ve çeneyi besleyen sinirler aracılığıyla ortaya çıkabilir. Bu da kalp sorunlarının daha az ciddi bir ağrı olarak ortaya çıkabileceği anlamına gelir.

Kalbinizi nasıl koruyabilirsiniz?

Tony Hegerty düzenli egzersiz yapmayı, bol meyve, sebze ve tam tahıl içeren dengeli bir beslenmeyi, şeker, tuz ve doymuş yağ tüketimini azaltmayı ve sigaradan uzak durmayı öneriyor.



Etiyopya'da bulunan dişler yeni insan türünü ortaya çıkardı

Etiyopya'da fosilleşmiş dişler keşfedildi (Amy Rector/Virginia Commonwealth Üniversitesi)
Etiyopya'da fosilleşmiş dişler keşfedildi (Amy Rector/Virginia Commonwealth Üniversitesi)
TT

Etiyopya'da bulunan dişler yeni insan türünü ortaya çıkardı

Etiyopya'da fosilleşmiş dişler keşfedildi (Amy Rector/Virginia Commonwealth Üniversitesi)
Etiyopya'da fosilleşmiş dişler keşfedildi (Amy Rector/Virginia Commonwealth Üniversitesi)

Etiyopya'da keşfedilen diş fosilleri, insanların atası iki farklı türün 2,6 ila 2,8 milyon yıl önce bir arada yaşadığını göstererek evrimimiz hakkında bilinenleri yeniden şekillendiriyor.

13 diş, Etiyopya'nın Afar bölgesinde aynı dönemde yaşamış hominin atası Australopithecus ve bir Homo türünden geliyor.

Ledi-Geraru arkeolojik kazı alanında bulunan dişler, Homo cinsinin en eski üyelerinin Australopithecus'la bir arada yaşadığını ortaya koyuyor.

Araştırmacılar, "Bu örnekler, Australopithecus ve erken dönem Homo'nun 2,5 milyon yıl önce Afar bölgesinde iki zayıf soy olarak bir arada yaşadığını ve hominin fosil kayıtlarının daha önce bilinenlerden daha çeşitli olduğunu gösteriyor" diyor.

Çalışmanın ortak yazarı Kaye Reed'e göre bu keşif insan evrimine ilişkin algımızı değiştiriyor.

Dr. Reed "Karşımızda birlikte yaşamış iki hominin türü var. İnsan evrimi doğrusal değildir, dallı budaklı bir ağaçtır ve nesli tükenen yaşam formları vardır" diye açıklıyor.

Bu yeni araştırma, birçoğumuzun zihnindeki maymundan Neandertal'e, oradan da modern [insana] geçiş imgesinin doğru olmadığını gösteriyor. Evrim bu şekilde işlemez.

Dişlerin, hakemli dergi Nature'da yayımlanan analizi, bunların en son 2,95 milyon yıl önce görülen ve ünlü "Lucy" örneğiyle temsil edilen Australopithecus afarensis yerine yeni bir Australopithecus türüne ait olduğunu gösteriyor.

Araştırmanın başyazarı Brian Villmoare, "2,6 ila 2,8 milyon yıllık tortullarda bulunan yeni Homo dişleri, soyumuzun ne kadar eski olduğunu doğruluyor" diyor.

Soyun atası olan bu yeni keşfedilen türün henüz bir adı yok. Bunun gerçekleşmesi için daha fazla fosile ihtiyaç var.

Araştırmacılar numunenin yaşını, fosilin bulunduğu alanın volkanik ve tektonik aktivitesine dayanarak belirledi.

Bölgedeki çok sayıda yanardağ, feldspat adı verilen kristaller içeren kül püskürtüyor.

Çalışmanın bir başka yazarı Christopher Campisano, feldspatlar için "Bunların biriktiği tarihte bölgede meydana gelen patlamaları tarihlendirebiliyoruz" diyor. 

Bu fosillerin bu patlamalar arasında kaldığını biliyoruz ve bu sayede fosillerin üstündeki ve altındaki katmanları tarihlendirebiliyoruz. Fosillerin arazide bulunduğu dönemde meydana gelen volkanik patlamaların volkanik küllerini tarihlendiriyoruz.

dcfgth
Ledi-Geraru Araştırma Alanından toplanan diş fosilleri (Brian Villmoare, Nevada Üniversitesi Las Vegas kampüsü)

Araştırmacılar fosilleri ve araziyi birlikte inceleyerek milyonlarca yıl önceki ortamı yeniden canlandırmayı başardı.

Bu eski insan atalarının 2,6 ila 2,8 milyon yıl önce geçtiği araziyle, günümüzdeki arasında çarpıcı bir fark olduğunu saptadılar.

O zamanlar nehirler, bitki örtüsüyle kaplı bir araziden akarak zamanla genişleyip daralan sığ göllere dökülüyordu.

Çalışmanın bir diğer yazarı Ramon Arrowsmith “Jeoloji, fosilleri içeren tortul birikintilerin yaşını ve özelliklerini gösteriyor" ifadelerini kullanıyor. 

Bu, yaş kontrolü için çok önemli.

Lucy türüyle Australopithecus türünün aynı şeyleri yiyip yemediği ve yiyecek için birbirleriyle rekabet edip etmediği belirsizliğini koruyor.

Araştırmacılar, daha sonraki çalışmalarda bu türlerin diş minelerini inceleyerek ne yediklerini bulmayı umuyor.

Independent Türkçe