İdrara çıkma sıklığı, sağlığınıza dair ne söylüyor?

Alkol, çay ve kahve tüketimi daha sık tuvalete gitmenize sebep olabilir (Unsplash)
Alkol, çay ve kahve tüketimi daha sık tuvalete gitmenize sebep olabilir (Unsplash)
TT

İdrara çıkma sıklığı, sağlığınıza dair ne söylüyor?

Alkol, çay ve kahve tüketimi daha sık tuvalete gitmenize sebep olabilir (Unsplash)
Alkol, çay ve kahve tüketimi daha sık tuvalete gitmenize sebep olabilir (Unsplash)

Dışkının pek çok hastalığa dair bilgi verdiği biliniyor. Hatta dışkı nakli aracılığıyla yaşlanma belirtilerini tersine çevirmeyi amaçlayan araştırmalar da mevcut.

Peki ya idrara çıkma sıklığı sağlığa dair ne söylüyor?

CNN'e konuşan uzmanlar bu konunun da dikkate alınması gerektiğini vurguluyor. 

ABD'deki Orlando Sağlık Merkezi'nden ürolog Jamin Brahmbhatt, sağlıklı insanların çoğunun günde 6-8 defa işediğini belirtiyor:

Çoğu kişi için 3-4 saatte bir çiş yapmak makul. Geceleri ideal durum ya bir kere kalkmak ya da hiç tuvalete gitmemektir. Sık uyanıyorsanız bu bir sıkıntıya işaret ediyor olabilir.

Doktor Brahmbhatt, çok fazla sıvı tüketen kişilerin günde 10 kere tuvalete gitmesinin de normal olduğunu sözlerine ekliyor:

Açıkçası her birey biraz farklıdır. O yüzden herkese uygun sihirli bir rakam yok. Eğer hava sıcaksa ve çok terliyorsanız daha az işeyebilirsiniz. Önemli olan kendi normalinizi bilmeniz. Bir anda tuvalete çok daha fazla ya da çok az gitmeye başladıysanız bunu kontrol etmeniz gerekebilir. Özellikle de hayat kalitenizi etkiliyorsa…

Dr. David Shusterman daha çok su içmesi gereken hamilelerin daha sık tuvalete gitmesinin normal olduğunu işaret etti.

İdrara çok sık çıkmak aşırı aktif mesane sendromu, diyabet, idrar yolu enfeksiyonu ya da ilaçlardan kaynaklanıyor olabilir. 

Dr. Jason Kim ise insanların sinir sisteminin sidik kesesi, idrar yolları ve beyni de kapsadığını ve bunlar arasındaki etkileşimle işendiğini hatırlattı. 

Stres ve kaygının yanı sıra inme, omurilik yaralanmaları, MS, Parkinson gibi hastalıkların da idrara çok sık çıkmaya neden olabildiğini söyledi. 

Kim, menopoz gibi hormonal olayları da sebepler arasında saydı.

Bir de çok az idrara çıkanlar var. Ürologlar böbrek taşı oluşumu, az sıvı tüketmek ya da yalnızca kendinizi tutmak gibi etkenlerin sağlığa ciddi zarar verebileceğini belirtiyor.

Uzmanlar tüm bu durumlardan muaf olmanıza rağmen tuvalete çok sık ya da çok az gidiyorsanız bir ürologa görünmenizi tavsiye ederken tıp külliyatında pek çok çözümün barındığını vurguluyor. 

Independent Türkçe, CNN, Daily Jang



17 bin yıl önce doğan çocuk, mavi göze dair en eski kanıtı sundu

Kalıtım bilimine göre 6-10 bin yıl önce Avrupa'da görülen bir mutasyon, çağımızdaki mavi gözlü kişilerin tamamından sorumlu gibi görünüyor (Unsplash)
Kalıtım bilimine göre 6-10 bin yıl önce Avrupa'da görülen bir mutasyon, çağımızdaki mavi gözlü kişilerin tamamından sorumlu gibi görünüyor (Unsplash)
TT

17 bin yıl önce doğan çocuk, mavi göze dair en eski kanıtı sundu

Kalıtım bilimine göre 6-10 bin yıl önce Avrupa'da görülen bir mutasyon, çağımızdaki mavi gözlü kişilerin tamamından sorumlu gibi görünüyor (Unsplash)
Kalıtım bilimine göre 6-10 bin yıl önce Avrupa'da görülen bir mutasyon, çağımızdaki mavi gözlü kişilerin tamamından sorumlu gibi görünüyor (Unsplash)

Bologna Üniversitesi'nden arkeolog Owen Higgins ve ekibinin İtalya'da incelediği kalıntıların, 17 bin yıl önce kalp rahatsızlığıyla doğmuş bir bebeğe ait olduğu belirlendi.

Bu çocuk, mavi göze dair en eski kanıtı sundu. Önceki en eski mavi gözlü insan, 14 bin yıl önce yaşamış ve "Villabruna erkeği" diye bilinen kişiydi.

İtalya'da bulunan çocuğun göz rengi ve diğer genetik benzerlikler, onun Villabruna erkeğinin atalarından olabileceğini ortaya koyuyor.

cd
Bebeğin iskeleti, 1998'de keşfedilmişti (Mauro Calattini)

Çocuğun genlerini inceleyen araştırma ekibi, Nature Communications adlı bilimsel dergide yayımlanan makalede şu ifadeleri kullanıyor:

En yüksek ihtimal, küçük çocuğun mavi göz, koyu ten, neredeyse siyah denebilecek kadar koyu ve kıvırcık saçlara sahip olması.

Floransa Üniversitesi'nden moleküler antropolog Alessandra Modi şöyle diyor:

Genetik testleri çocuğun ebeveynleri arasındaki yakın akrabalığın altını çizdi, muhtemelen birinci dereceden kuzendiler.

Paleolitik çağdaki çoğu kişi gibi bu çocuğun da yetişkinliğinde sütü sindirebilecek genlere sahip olmadığı belirtildi. 

Analizler, bebeğin annesinin karnında ve doğum sırasında da zor anlar geçirdiğini ortaya koydu.

Normalden çok daha kalın olan kalp kaslarıysa kalıtsal bir hastalığa işaret ediyor. Ufak yaşta erken ölüme neden olan hipertrofik kardiyomiyopati saptandı. 

82 santimetre uzunluğundaki bebeğin 7,5-18 aylıkken öldüğü değerlendiriliyor. 

Siena Üniversitesi'ndeki arkeologlar, bebeğin kalıntılarını 1998'de Puglia'daki Grotta delle Mura mağarasında bulmuştu. 

Independent Türkçe, ScienceAlert, IFLScience