Otizm vakaları neden artıyor?

Çocuklara otizm tanısı koymanın yolu, çoğunlukla ebeveynlerinin aktardığı davranışlar ve akıl sağlığı uzmanlarının gözlemlerinden geçiyor (Unsplash)
Çocuklara otizm tanısı koymanın yolu, çoğunlukla ebeveynlerinin aktardığı davranışlar ve akıl sağlığı uzmanlarının gözlemlerinden geçiyor (Unsplash)
TT

Otizm vakaları neden artıyor?

Çocuklara otizm tanısı koymanın yolu, çoğunlukla ebeveynlerinin aktardığı davranışlar ve akıl sağlığı uzmanlarının gözlemlerinden geçiyor (Unsplash)
Çocuklara otizm tanısı koymanın yolu, çoğunlukla ebeveynlerinin aktardığı davranışlar ve akıl sağlığı uzmanlarının gözlemlerinden geçiyor (Unsplash)

Otizm rakamlarının artması, bir kez daha ABD Başkanı seçilen Donald Trump'ın da gündemine girdi. 

Onlarca bilimsel araştırmayla çürütülen "Aşılar otizme neden oluyor" önermesi, kısa süre önce verdiği bir röportajda Trump'a soruldu. 78 yaşındaki siyasetçi, "Bir şeyler olduğu belli. Birilerinin bunu çözmesi lazım" dedi. 

ABD genelinde otizm teşhisi oranları son yıllarda önemli ölçüde arttı ve 2011'le 2022 arasında neredeyse üç katına çıktı. Ülkedeki her 36 çocuktan birine bu tanı konuyor. 2000'de bu oran 150'de birdi. 

Otizm spektrum bozukluğunu belirleyecek bir kan testi ya da beyin MR'ı yok. Teşhis çoğunlukla ebeveynlerin aktardığı davranışlar ve akıl sağlığı uzmanlarının gözlemleriyle konuyor.

Otizm spektrum bozukluğu olan bireylerin sayısı mı artıyor, yoksa önceden fark edilmeyen semptomlar artık daha mı fazla teşhis ediliyor?

Bilim insanları muhtemelen ikisinin de etkili olduğunu söylüyor. 

Araştırmacılar, rakamlardaki artışı büyük ölçüde otizme dair farkındalığın artmasına ve teşhis yöntemlerindeki değişimlere bağlıyor. Bunun yanı sıra genetik ve çevresel faktörler de inceleniyor.

100'den fazla gen otizmle ilişkilendirilse de genetik yatkınlıkla çevresel tetikleyicilerin karmaşık bir birleşimi etkili oluyor gibi. 

Hava kirliliği, zehirli kimyasallara temas ve hamilelik sırasındaki viral enfeksiyonlar gibi onlarca etken incelendi. 

Bazı araştırmalarsa daha yaşlı ebeveynlere (özellikle daha yaşlı babalara) sahip bebeklerin otizm riskinin arttığını ortaya koyuyor. 

Erken doğum ve düşük doğum ağırlığının etkili olduğunu belirten çalışmalar da var.

Otizm üzerine uzmanlaşan Dr. Juergen Hahn, bu araştırmaların kesin cevap vermesinin zor olduğunu vurgulayarak "Bazen 'Bilmiyoruz' demek zorundayız. Bu da spekülasyona yol açıyor" diyor. 

Britanyalı araştırmacı Andrew Wakefield'ın 1990'ların sonunda 12 çocukla yaptığı çalışma en popüler komplo teorilerinden birini büyüttü. 

Kızamık, kızamıkçık ve kabakulak (KKK) aşılarıyla otizm arasında ilişki olduğunu savunan hipotez sonrasında pek çok bilimsel çalışmayla çürütüldü, iddianın yer aldığı makale yayımlandığı bilimsel dergi Lancet'ten geri çekildi, Wakefield'ın Birleşik Krallık'ta tıbbi uygulama yapması yasaklandı.

Kusurlu bir şekilde yürütülen araştırmanın ortaya koyduğu iddia, otizm spektrumu tanımının genişlemesiyle birleşince söylentiler iyice yayıldı. 

Amerikan Pediatri Akademisi'nin (AAP) 2007'de 18-24 aylık tüm çocukların otizm testinden geçmesi için öneri yayımlaması da etki etti. 

1980'li yıllarda çocukları bakım evlerini gönderilmesin diye onları akıl sağlığı uzmanlarına götürmekten çekinen ebeveynlerin sayısı otizme dair farkındalığın artmasından sonra azaldı. 

Beyindeki farklılıklardan kaynaklanan otizm bozukluğunun erkek çocuklarda kızlara kıyasla yaklaşık 4 kat daha yaygın olduğu bildiriliyor.

Öte yandan teşhislerdeki en büyük artış genç yetişkinler, kadınlar ve kız çocukları arasında oldu. ABD'deki Hispanik, siyah ve Asyalı çocuklar arasında da otizm rakamları yükseldi. 

Cambridge Üniversitesi Otizm Araştırmaları Merkezi Direktörü Simon Baron-Cohen, rakamların artmasında ruh sağlığına daha rahat erişimin yanı sıra sosyal medyanın da önemli rol oynadığını söylüyor. 

Kendisi ya da bir yakınının otizm spektrumunda olduğundan şüphelenen kişilerin Reddit gibi platformlarda iletişime geçip bu kimliği benimsediğini ifade ediyor.

Independent Türkçe, New York Times, Medical Express



Wicked'ın yönetmeninden ikinci film açıklaması

Cynthia Erivo ve Ariana Grande, Wicked'da Elphaba ve Glinda rolünde (Universal Studios)
Cynthia Erivo ve Ariana Grande, Wicked'da Elphaba ve Glinda rolünde (Universal Studios)
TT

Wicked'ın yönetmeninden ikinci film açıklaması

Cynthia Erivo ve Ariana Grande, Wicked'da Elphaba ve Glinda rolünde (Universal Studios)
Cynthia Erivo ve Ariana Grande, Wicked'da Elphaba ve Glinda rolünde (Universal Studios)

Wicked'ın yönetmeni Jon M Chu, gelecek yıl gösterime girecek ikinci filmin "toplumun yeri" nedeniyle "8 kat daha alakalı" olduğunu söyledi.

Cynthia Erivo ve Ariana Grande'nin cadılar Elphaba ve Glinda'yı canlandırdığı müzikalin ilk bölümü 22 Kasım'da sinemalarda gösterime girdi ve yılın en büyük gişe hasılatlarından birini elde edeceği öngörülüyor.

Oz Büyücüsü'nün (The Wizard of Oz) öncesini anlatan Broadway hitine dayanan filmin ikinci bölümü bir yıl sonra 21 Kasım 2025'te vizyona girecek.

Variety'ye konuşan Chu'ya yapımcıların filmin ivmesini gelecek yıla kadar nasıl sürdürmeyi planladığı soruldu.

Chu "Bilmiyorum" diye yanıtladı.

Ama 'İkinci Bölüm', diyeceğim çünkü 'İkinci Bölüm'ü kurguladım, mükemmel. En önemli kısma geliyoruz. Toplumda nerede olacağımızın bağlamını bilmiyordum. Gerçeklerden ve doğru ya da yanlış seçimler yapmanın sonuçlarından bahsederken eskisinden 8 kat daha önemli hale geliyor. Çok yoğun.

Wicked gişede başarılı olduğunu kanıtlasa da eleştirmenlerden karışık yorumlar aldı. Film eleştirmeni Clarisse Loughrey, The Independent için kaleme aldığı eleştirisinde üç yıldızlı verdiği yapımın "eğlenceli ve oyuncu performanslarının iyi" olduğunu ancak "berbat göründüğünü" savundu.

Loughrey, "Wicked artık diğer tüm filmler gibi görünüyor. Onun sorunu da bu" diye yazdı.

Sahne müzikalinin beyazperde uyarlaması olabilir (kendisi de 1995 tarihli bir romana dayanıyor) ama birkaç dakika içinde kendisini doğrudan 1939 tarihli klasik müzikal Oz Büyücüsü'ne bağlıyor. Ve bu filmin Zümrüt Şehri ve Oz Diyarı, halkın hayal gücünde parlak renkli rüya dünyaları ve Technicolor işleminin en ünlü gösterisi olarak yer etmişken, Wicked sanki Mikonos'taki bir Airbnb'nin ilanı gibi çekilmiş ve ışıklandırılmış.

Karakterler agresif bir şekilde arkadan aydınlatılıyor, böylece seyirci bir yandan güneşe bakarken bir yandan da olayları izlemenin nasıl bir şey olduğunu hissedebiliyor. Burada müthiş performanslar var ve filmin setlerinde saatlerce süren karmaşık bir işçilik yapıldığı açık ama (In the Heights ve Crazy Rich Asians'la ünlenen) yönetmen Jon M. Chu, Oz'una sanki bir şehir bloğu kadar sıradanmış gibi davranıyor. Hollywood'un düz, sade gerçekçilik takıntısına son vermesini ve renkli dışavurumculuğa dönmesini talep eden bir film olsaydı, bu kesinlikle Wicked olurdu. Teorik olarak, saf bir gösteri, duygusal tınısı neredeyse tamamen başroldeki Cynthia Erivo'nun Defying Gravity'deki o meşhur yüksek notaları başarıyla çıkaran ciğerlerinden güç alıyor.

Independent Türkçe