Daniel Craig, babalığın hayatını nasıl değiştirdiğini anlattı

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Daniel Craig, babalığın hayatını nasıl değiştirdiğini anlattı

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Daniel Craig, eşi Rachel Weisz'la kızı Grace'i büyütmenin bakış açısını nasıl değiştirdiğini paylaştı.

Eski James Bond yıldızı, yeni filmi Queer hakkında The New York Times'a verdiği röportajda babalığın kendisini nasıl değiştirdiğini anlattı. İkonik gizli ajanı canlandırdığı süre ona rol seçme özgürlüğü tanırken Craig, Bond'dan uzaklaşmanın gelecek kariyerini yeniden düşünmesini gerektirdiğini itiraf etti.

Craig, 54 yaşındaki Weisz'la olan kızına atıfta bulunarak, "Evde 6 yaşında bir çocuğum var" dedi.

Ve geçmişte olduğu kadar evden uzak kalmak istemiyorum.

Craig'in ayrıca eski eşi Fiona Loudon'dan 32 yaşında Ella adlı bir kızı var ve Weisz'ın yönetmen Darren Aronofsky'den olan 18 yaşındaki oğlu Henry'nin üvey babası. Ancak Grace'in merakı ve canlı hayal gücü onun iş-yaşam dengesine bakış açısını yeniden şekillendiriyor gibi görünüyor.

Çift, kızlarının ilgi alanlarının aile yaşamlarını nasıl şekillendirdiği hakkında daha önce de konuşmuştu.

The Late Show with Stephen Colbert'in 2023 tarihli bir bölümünde Weisz, Grace'in Yıldız Savaşları (Star Wars) takıntısıyla ilgili komik bir hikaye paylaşmıştı. Oscar ödüllü oyuncu, "Bu bir baba-kız bağ kurma deneyimi gibiydi ve ilk filmlerden başladılar" dedi.

Ben o kadar ilgili değilim ama kızım takıntılı hale geldi. Sürekli 'Bunu Google'da ara. Bunu Google'da ara: Darth Vader maskesinin altında neye benziyor?' diye sordu.

"Her şeyi bilmek istiyor" diye eklemişti.

Mitolojiye kafayı takmış durumda ve bu karakterler onun için çok gerçek.

Weisz, Grace'in hayranlığının çok yoğunlaştığını ve Craig'in bazı yaratıcı problem çözme yöntemlerini kullanmaya karar verdiğini açıklamıştı. Gülerek, "Babası ona Yıldız Savaşları'nın 'bozuk' olduğunu söylemiş" diye anlatmıştı.

Ancak bu küçük yalan Grace'in bitmek bilmeyen merakını durdurmamış. Weisz, "Bu olay olduğunda Londra'daydık" demişti.

[Grace] 'Babam Yıldız Savaşları'nın bozulduğunu söylüyor' diye sordu. Yani artık izleyemiyorlar. New York'a yeni gelmiştik ve 'Yıldız Savaşları New York'ta da bozuk mu?' diye sordu.

Weisz da oyunu bozmayarak, "Evet, evet, bozuk" diye cevap vermiş.

İkilinin aşk hikayesi 1990'larda, yükselen yıldızlar olarak Londra'da yollarının kesişmesiyle başladı. Aralarındaki ilk bağ romantizme dönüşmese de kaderin başka planları vardı.

10 yılı aşkın süre sonra ikili, evli bir çifti canlandırdıkları Korku Evi'nin (Dream House) setinde yeniden bir araya geldi. Sanat hayatı taklit etti ve 2011'de samimi bir törenle gizlice nikah masasına oturdular.

Weisz, 2018'de The New York Times'a verdiği bir röportajda "Evli olmaktan çok mutluyum" dedi. Aynı yıl, birlikte ilk çocuklarını beklediklerini açıkladı.

Küçük bir insanımız olacak. Onunla tanışmak için sabırsızlanıyoruz. Her şey tam bir gizem.

Daha sonra 2018'de, aşk hikayelerine mükemmel bir katkı olan kızları Grace'in gelişiyle gizem güzel bir şekilde ortaya çıktı.

Independent Türkçe



Beyin çürümesinin faturası: Çöpler beyne nasıl zarar veriyor?

Uzmanlar aşırı sosyal medya kullanımının beyin yapısında bozulmaya yol açtığına dikkat çekiyor (Pexels)
Uzmanlar aşırı sosyal medya kullanımının beyin yapısında bozulmaya yol açtığına dikkat çekiyor (Pexels)
TT

Beyin çürümesinin faturası: Çöpler beyne nasıl zarar veriyor?

Uzmanlar aşırı sosyal medya kullanımının beyin yapısında bozulmaya yol açtığına dikkat çekiyor (Pexels)
Uzmanlar aşırı sosyal medya kullanımının beyin yapısında bozulmaya yol açtığına dikkat çekiyor (Pexels)

"Beyin çürümesi"nin (brain rot) yılın kelimesi seçilmesinin ardından sosyal medyanın beyinde bıraktığı hasar tekrar gündeme geldi.

En az 37 bin kişinin katıldığı oylamayla 2024 için Yılın Kelimesi'ni seçen Oxford University Press, beyin çürümesini şöyle tanımlıyor: 

Özellikle önemsiz veya zorlayıcı olmadığı düşünülen materyallerin (bugün için özellikle çevrimiçi içerik) aşırı tüketimi sonucu, kişinin zihinsel veya düşünsel durumunda görülen bozulma.

Ayrıca bu bozulmaya yol açabilecek şeyler de bu terimle adlandırılıyor. 

Bilinen ilk kullanımına Amerikalı yazar Henry David Thoreau'nun 1854 tarihli Walden eserinde rastlanan ifadenin kullanımı, 2023'le 2024 arasında yüzde 230 oranında arttı. 

Sosyal medya platformlarında sonu gelmeyen kalitesiz içeriklerin tüketimi artarken, bu terimin yılın kelimesi seçilmesi pek şaşırtıcı sayılmaz.

Bununla beraber son yıllarda yapılan çeşitli araştırmalar, sözkonusu çürümenin mecazın ötesine geçtiğini gösteriyor. 

Özellikle sansasyonel haberler, komplo teorileri veya saçma denebilecek videolar gibi "çöp" içerikler, beyinde gerçekten hasar bırakıyor. 

Harvard Tıp Fakültesi, Oxford Üniversitesi ve King's College London gibi prestijli kurumların araştırmaları, aşırı sosyal medya tüketiminin beyindeki gri maddeyi azaltabileceğini, dikkat süresini kısaltabileceğini, hafızayı zayıflatabileceğini ve bilişsel işlevleri bozabileceğini ortaya koyuyor.

Beyin ve omurilikte bulunan gri madde, zihinsel işlevler, hafıza, duygu ve hareket etmede kritik bir rol oynuyor. 

2019'da hakemli dergi World Psychiatry'de yayımlanan bir makalede, "yüksek düzeyde internet kullanımı ve aynı anda yoğun bir şekilde medya içeriklerinin tüketilmesi, prefrontal bölgelerdeki gri maddenin azalmasıyla" ilişkilendirilmişti. 

Benzer bulgulara ulaşan 2023 tarihli bir çalışmanın yazarlarından Michoel Moshel, internette sürekli içerik tüketmenin "beynin yeni şeyler aramaya yönelik doğal eğiliminden; bir zamanlar hayatta kalmamızı sağlayan özelliğinden yararlandığını" söylüyor.

Moshel özellikle zararlı veya endişe verici bilgiler sözkonusu olduğunda bu isteğin daha yoğun hale geldiğini belirtiyor.

İnternette aşırı derecede olumsuz içerik tüketmeyi tanımlayan "felaket kaydırması" (doomscrolling) denen durumun, varoluşsal kaygı ve umutsuzluk gibi hislere yol açabileceği bulunmuştu.

Sosyal medya platformlarının, sayfanın sınırsız bir şekilde aşağı kaydırılmasını sağlayacak şekilde tasarlanması, aşırı içerik tüketiminin başlıca sorumlularından. 

İnternette saatlerce vakit geçirmeye yol açabilen bu durum hakkında Moshel şöyle diyor:

Bu, odaklanmamızı zorlaştırarak ve dünyayı algılayıp yanıt verme şeklimizi değiştirerek dikkat ve muhakeme yeteneğini ciddi derecede bozabilir.

Klinik psikolog Eduardo Fernández Jiméne de uygulamalardan gelen bildirimlerin dikkat dağınıklığına yol açarak odaklanmayı zorlaştırdığına değiniyor.

Sosyal medya kullanımının, çocuk ve gençlerdeki etkileri de ayrı bir endişe konusu. Bazı uzmanlar, beynin gelişim aşamasında çok fazla teknoloji kullanımının "dijital bunama" riski yaratabileceğini söylüyor. 

Moshel'in araştırmasında, ergenlik çağında aşırı sosyal medya kullanıma bağlı değişimlerin "kimlik oluşumu ve sosyal biliş gibi süreçlerdeki aksamalarla" paralellik gösterdiği kaydedildi.

Uzmanlar felaket kaydırması gibi durumlardan kaçınmak için ilk olarak sorunun kabul edilmesini ve arkadaşlarla buluşmak veya spor yapmak gibi farklı aktivitelere yönelmeyi öneriyor. 

Moshel, "Bu faaliyetler beyin sağlığı ve genel sağlık için kritik öneme sahip ve uzun süreli ekran kullanımının, zarar verme potansiyeline sahip etkilerini dengelemeye yardımcı olur" diyor.

Tüketilen içerik türünün de önemli bir rol oynadığını vurgulayan bilim insanı "Ekran başında geçirilen sürenin hem niteliğine hem de niceliğine odaklanın" diyerek ekliyor: 

Bağımlılık yaratacak özellikleri olmayan eğitici içeriklere öncelik verin. Günlük ekran kullanımına net ve yaşınıza uygun sınırlar koyarak düzenli mola verin.

Independent Türkçe, El País, Guardian, Oxford University Press, World Psychiatry, Neuropsychology Review