1500 yıllık mezardaki gencin, babası için boğularak kurban edildiği ortaya çıktı

Huaca Cao Viejo'da, 4 ayrı mezara gömülmüş 6 akraba bulundu (Jeffrey Quilter)
Huaca Cao Viejo'da, 4 ayrı mezara gömülmüş 6 akraba bulundu (Jeffrey Quilter)
TT

1500 yıllık mezardaki gencin, babası için boğularak kurban edildiği ortaya çıktı

Huaca Cao Viejo'da, 4 ayrı mezara gömülmüş 6 akraba bulundu (Jeffrey Quilter)
Huaca Cao Viejo'da, 4 ayrı mezara gömülmüş 6 akraba bulundu (Jeffrey Quilter)

Peru'daki 1500 yıllık mezarlarda yatan iki gencin, yakın akrabaları için kurban edilmiş olabileceği ortaya çıktı. Moçe kültüründe daha önce böyle bir ritüele rastlamayan arkeologlar bulgular karşısında şaşkına döndü.

MS 300-950 döneminde Peru'nun kuzey kıyısı boyunca varlık gösteren Moçe kültüründe insan kurbanları nadir sayılmaz. 

Halkın, tanrılara adak olarak insan kurban ettiğini gösteren ikonografik ve arkeolojik pek çok kanıt tespit edildi. 

Diğer yandan üst sınıfa mensup kişilerin cenazelerinde böyle ritüellere yer verildiğine dair kuvvetli bir veri yoktu. 

Peru'daki Huaca Cao Viejo adlı yapıda keşfedilen mezarlardaki kalıntıların genetik analizi, bu ritüellerin varlığına işaret eden güçlü kanıtlar ortaya koydu.

2005'te bulunan 4 mezarda toplam 6 kişinin yattığı ve birinin üst sınıftan bir kadın olduğu daha önce belirlenmişti. Señora de Cao (Cao'nun Hanımı) denen kadının yanı sıra üç yetişkin erkek ve ergenlik çağında iki kişinin kalıntıları da saptanmıştı. Biri kız diğeri erkek olan gençler bitki lifinden yapılmış iplerle boğularak öldürülmüştü.

Bilim insanları 6 kişinin akraba olduğunu tahmin etse de bu teori kanıtlanmamıştı. 

Bulguları PNAS adlı hakemli dergide 23 Aralık Pazartesi günü yayımlanan çalışmada yapılan genetik analizler bu düşünceyi doğruladı. 

Radyokarbon tarihleme yöntemine başvuran ekip, 5 kişinin MS 500 civarında öldüğünü saptadı. 

Daha sonra genom analizi, iki erkeğin muhtemelen üst sınıftaki kadının kardeşi olduğunu gösterdi. Diğerlerinden daha önce ölen erkeğin de kardeşlerin babası veya dedesi olduğu tahmin ediliyor. 

Kadın ve genç kızın akraba olduğu saptansa da ilişkileri net olarak belirlenemedi. Araştırmacılar ergen kızın, erkek kardeşlerden birinin çocuğu olabileceğini ve mezarda halasına eşlik etmesi için kurban edildiğini düşünüyor. 

Dahası erkek kardeşlerden biri, boğularak öldürülen oğluyla defnedilmişti. Bilim insanları daha önce Moçe kültüründe böyle bir şeye rastlamadıklarını söylüyor. 

Makalenin yazarlarından Lars Fehren-Schmitz "Moçelerde insan kurbanları hakkında bildiklerimizin çoğu, halka açık ve dehşet verici insan kurban etme biçimlerini içeriyor" diyerek ekliyor: 

Bizim gözlemlediğimiz gibi, yakın veya ergen akrabaların kurban edildiğine dair hiçbir kanıt yok. Arkeoloji literatüründe buna benzer başka bir gözlem yok.

Fehren-Schmitz "Muhtemelen toplumsal ya da dini/manevi açıdan daha yüksek statüye sahip bireylere uygulanan, daha özel ve onurlu bir törensel öldürme biçimi sözkonusu" diyor. 

Araştırmacılar, daha sonraki çalışmalarda iki gencin neden kurban edildiğini daha iyi anlamayı umuyor.

Bu sayede Moçe kültüründe üst sınıftan kişiler gömülürken, yakın akrabalarının kurban edilmesinin ne kadar yaygın olduğu ortaya çıkabilir. 

Çalışmanın yazarlarından Jeffrey Quilter, "Ayrıca kurban etme ve gömme işlemlerini ayarlayan kişilerin kurban edilen ve gömülenlerle aynı kişiler olmadığını da unutmamak gerekiyor" diyerek ekliyor: 

Yani bir tür saray entrikası, mezarlarda karşılaştığımız bulgulara yol açmış olabilir.

Independent Türkçe, Live Science, Jerusalem Post, PNAS



Beyin çürümesinin faturası: Çöpler beyne nasıl zarar veriyor?

Uzmanlar aşırı sosyal medya kullanımının beyin yapısında bozulmaya yol açtığına dikkat çekiyor (Pexels)
Uzmanlar aşırı sosyal medya kullanımının beyin yapısında bozulmaya yol açtığına dikkat çekiyor (Pexels)
TT

Beyin çürümesinin faturası: Çöpler beyne nasıl zarar veriyor?

Uzmanlar aşırı sosyal medya kullanımının beyin yapısında bozulmaya yol açtığına dikkat çekiyor (Pexels)
Uzmanlar aşırı sosyal medya kullanımının beyin yapısında bozulmaya yol açtığına dikkat çekiyor (Pexels)

"Beyin çürümesi"nin (brain rot) yılın kelimesi seçilmesinin ardından sosyal medyanın beyinde bıraktığı hasar tekrar gündeme geldi.

En az 37 bin kişinin katıldığı oylamayla 2024 için Yılın Kelimesi'ni seçen Oxford University Press, beyin çürümesini şöyle tanımlıyor: 

Özellikle önemsiz veya zorlayıcı olmadığı düşünülen materyallerin (bugün için özellikle çevrimiçi içerik) aşırı tüketimi sonucu, kişinin zihinsel veya düşünsel durumunda görülen bozulma.

Ayrıca bu bozulmaya yol açabilecek şeyler de bu terimle adlandırılıyor. 

Bilinen ilk kullanımına Amerikalı yazar Henry David Thoreau'nun 1854 tarihli Walden eserinde rastlanan ifadenin kullanımı, 2023'le 2024 arasında yüzde 230 oranında arttı. 

Sosyal medya platformlarında sonu gelmeyen kalitesiz içeriklerin tüketimi artarken, bu terimin yılın kelimesi seçilmesi pek şaşırtıcı sayılmaz.

Bununla beraber son yıllarda yapılan çeşitli araştırmalar, sözkonusu çürümenin mecazın ötesine geçtiğini gösteriyor. 

Özellikle sansasyonel haberler, komplo teorileri veya saçma denebilecek videolar gibi "çöp" içerikler, beyinde gerçekten hasar bırakıyor. 

Harvard Tıp Fakültesi, Oxford Üniversitesi ve King's College London gibi prestijli kurumların araştırmaları, aşırı sosyal medya tüketiminin beyindeki gri maddeyi azaltabileceğini, dikkat süresini kısaltabileceğini, hafızayı zayıflatabileceğini ve bilişsel işlevleri bozabileceğini ortaya koyuyor.

Beyin ve omurilikte bulunan gri madde, zihinsel işlevler, hafıza, duygu ve hareket etmede kritik bir rol oynuyor. 

2019'da hakemli dergi World Psychiatry'de yayımlanan bir makalede, "yüksek düzeyde internet kullanımı ve aynı anda yoğun bir şekilde medya içeriklerinin tüketilmesi, prefrontal bölgelerdeki gri maddenin azalmasıyla" ilişkilendirilmişti. 

Benzer bulgulara ulaşan 2023 tarihli bir çalışmanın yazarlarından Michoel Moshel, internette sürekli içerik tüketmenin "beynin yeni şeyler aramaya yönelik doğal eğiliminden; bir zamanlar hayatta kalmamızı sağlayan özelliğinden yararlandığını" söylüyor.

Moshel özellikle zararlı veya endişe verici bilgiler sözkonusu olduğunda bu isteğin daha yoğun hale geldiğini belirtiyor.

İnternette aşırı derecede olumsuz içerik tüketmeyi tanımlayan "felaket kaydırması" (doomscrolling) denen durumun, varoluşsal kaygı ve umutsuzluk gibi hislere yol açabileceği bulunmuştu.

Sosyal medya platformlarının, sayfanın sınırsız bir şekilde aşağı kaydırılmasını sağlayacak şekilde tasarlanması, aşırı içerik tüketiminin başlıca sorumlularından. 

İnternette saatlerce vakit geçirmeye yol açabilen bu durum hakkında Moshel şöyle diyor:

Bu, odaklanmamızı zorlaştırarak ve dünyayı algılayıp yanıt verme şeklimizi değiştirerek dikkat ve muhakeme yeteneğini ciddi derecede bozabilir.

Klinik psikolog Eduardo Fernández Jiméne de uygulamalardan gelen bildirimlerin dikkat dağınıklığına yol açarak odaklanmayı zorlaştırdığına değiniyor.

Sosyal medya kullanımının, çocuk ve gençlerdeki etkileri de ayrı bir endişe konusu. Bazı uzmanlar, beynin gelişim aşamasında çok fazla teknoloji kullanımının "dijital bunama" riski yaratabileceğini söylüyor. 

Moshel'in araştırmasında, ergenlik çağında aşırı sosyal medya kullanıma bağlı değişimlerin "kimlik oluşumu ve sosyal biliş gibi süreçlerdeki aksamalarla" paralellik gösterdiği kaydedildi.

Uzmanlar felaket kaydırması gibi durumlardan kaçınmak için ilk olarak sorunun kabul edilmesini ve arkadaşlarla buluşmak veya spor yapmak gibi farklı aktivitelere yönelmeyi öneriyor. 

Moshel, "Bu faaliyetler beyin sağlığı ve genel sağlık için kritik öneme sahip ve uzun süreli ekran kullanımının, zarar verme potansiyeline sahip etkilerini dengelemeye yardımcı olur" diyor.

Tüketilen içerik türünün de önemli bir rol oynadığını vurgulayan bilim insanı "Ekran başında geçirilen sürenin hem niteliğine hem de niceliğine odaklanın" diyerek ekliyor: 

Bağımlılık yaratacak özellikleri olmayan eğitici içeriklere öncelik verin. Günlük ekran kullanımına net ve yaşınıza uygun sınırlar koyarak düzenli mola verin.

Independent Türkçe, El País, Guardian, Oxford University Press, World Psychiatry, Neuropsychology Review