Laboratuvarda yumurta geliştirme yöntemiyle ilk bebek dünyaya geldi

Fertilo yöntemiyle doğan ilk canlı bebek, Peru'da dünyaya geldi (Gameto)
Fertilo yöntemiyle doğan ilk canlı bebek, Peru'da dünyaya geldi (Gameto)
TT

Laboratuvarda yumurta geliştirme yöntemiyle ilk bebek dünyaya geldi

Fertilo yöntemiyle doğan ilk canlı bebek, Peru'da dünyaya geldi (Gameto)
Fertilo yöntemiyle doğan ilk canlı bebek, Peru'da dünyaya geldi (Gameto)

Yumurtaları annenin vücudunun dışında geliştiren yeni yöntemin kullanıldığı ilk doğum gerçekleşti. Tekniğin arkasındaki şirket, tüp bebek tedavisine daha rahat ve ucuz bir alternatif sunduklarını söylüyor.

1978'de tüp bebek tedavisiyle ilk çocuk dünyaya geldiğinden beri bu teknik yaygın bir şekilde kullanılıyor. 

Tüp bebek tedavisinde anne adayları, 10-14 gün boyunca kendilerine hormon enjekte ediyor. Bu sayede gelişen yumurtalar daha sonra hastadan alınarak laboratuvarda dölleniyor ve rahme yerleştiriliyor. 

Başarı şansı yaklaşık yarı yarıya olan bu yöntem bugüne kadar çocuk sahibi olmakta zorlanan pek çok çifte yardım etti. 

Ancak hormon alınmasını gerektirdiği için birtakım sorunları da beraberinde getiriyor. Mide bulantısı ve şişkinlik gibi yan etkilerin yanı sıra yumurtalıklarda ağrılı şişmeye neden olan ovaryan hiperstimülasyon sendromuna da yol açabiliyor. 

Ayrıca başarılı sonuç elde edilmediğinde aynı süreçten tekrar geçmek fiziksel, duygusal ve ekonomik açıdan zorlayıcı olabiliyor. 

Üreme sağlığı alanında geçmişi olan doktor Dina Radenkovic ve araştırmacı Martin Varsavsky, bu sıkıntıların üstesinden gelecek bir yöntem geliştirmek üzere Gameto adlı biyoteknoloji şirketini kurdu.

ABD merkezli şirket, tüp bebeğe alternatif olarak Fertilo adını verdiği ve kök hücrelere dayanan yeni bir yöntem buldu. 

Fertilo'da yumurtaların vücut dışında geliştirilerek hormon alımının azaltılması amaçlanıyor. Hormon iğneleri iki-üç gün boyunca yapıldıktan sonra henüz olgunlaşmayan yumurtalar anne adayının vücudundan alınıyor.

Daha sonra olgunlaşmamış yumurtalar, kök hücrelerden türetilen "yumurtalık destek hücreleri"yle bir araya konarak laboratuvarda geliştiriliyor.

Şirket, yumurtaların doğal olgunlaşma sürecini taklit eden işlemin daha hızlı olduğunu savunuyor. Ayrıca yapılan iğne sayısının yüzde 80 azalmasıyla yan etkilerin hafiflediğini öne sürüyor. 

Gameto, 16 Aralık'ta yaptığı açıklamada Fertilo yoluyla döllenen ilk canlı bebeğin Peru'da doğduğunu duyurdu. 

İsmi açıklanmayan anne, "Fertilo yöntemi, geleneksel yaklaşımlar yerine tercih ettiğim bir seçenek oldu" diyerek ekliyor:

Daha az enjeksiyon ve daha nazik bir yumurta toplama süreciyle, son derece kişisel bir yolculukta bana umut ve güvence verdi.

Bu doğumdaki Fertilo işleminden sorumlu olan Dr. Luis Guzmán da "Yumurtaların minimum hormonal müdahaleyle vücut dışında olgunlaştırılabilmesi, ovaryan hiperstimülasyon sendromu gibi riskleri önemli ölçüde azaltıyor ve yüksek hormon dozlarının yol açtığı yan etkileri hafifletiyor" diyor. 

New York'taki bir üreme kliniğinde çalışan Dr. Brian Levine ise hormon tedavisinin birkaç gün sürmesinden dolayı yeni yöntemin masrafları da azaltacağını düşünüyor.

Fertilo'nun kullanımı halihazırda Peru, Avustralya, Japonya, Arjantin, Paraguay ve Meksika'da onaylanmış durumda. Yöntemin kullanıldığı 10 kişinin hamilelik süreci de devam ediyor.

Şirketin CEO'su Dr. Radenkovic, "Son üç yılda çok şey başardık" diyerek ekliyor: 

Harika bir bilimsel çalışmanın harika şirketlerde kurulabileceğine inanıyorum. Bu yüzden sağlık sektörüne girdim; büyük bir iş kurmanın yanı sıra olumlu bir etki de yaratabiliyoruz.

Independent Türkçe, Interesting Engineering, Forbes, Business Wire



"Hz. Süleyman'ın madenlerinin" sırrı çözüldü

Dr. Omri Yagel ve ekip arkadaşları, yüzlerce yıllık tesislerden aldıkları örnekleri analiz etti (Tel Aviv Üniversitesi)
Dr. Omri Yagel ve ekip arkadaşları, yüzlerce yıllık tesislerden aldıkları örnekleri analiz etti (Tel Aviv Üniversitesi)
TT

"Hz. Süleyman'ın madenlerinin" sırrı çözüldü

Dr. Omri Yagel ve ekip arkadaşları, yüzlerce yıllık tesislerden aldıkları örnekleri analiz etti (Tel Aviv Üniversitesi)
Dr. Omri Yagel ve ekip arkadaşları, yüzlerce yıllık tesislerden aldıkları örnekleri analiz etti (Tel Aviv Üniversitesi)

Hz. Süleyman'la ilişkilendirilen madenlerin, çevreye neredeyse hiç zarar vermediği tespit edildi. 

Bilim insanları, Sanayi Devrimi öncesi metalurji uygulamalarının doğaya ve insan sağlığına etkisine dair yaklaşık 1990'lardan beri fikir ayrılığı yaşıyor. 

Bazıları Tunç ve Demir çağlarındaki faaliyetlerin küresel çapta yeni kirleticiler ortaya çıkardığını, diğerleri de bunların çevreye çok az zarar verdiğini savunuyor. 

Tel Aviv Üniversitesi'nden araştırmacılar bu tartışmayı noktalamak adına İsrail'deki Timna Vadisi'nde yer alan iki bakır üretim tesisini inceledi. 

Demir Çağı'ndan kalma tesislerden biri, Yahudi İncili ve Eski Ahit'e göre eski İsrail Kralı Süleyman döneminden kalmıştı. Hz. Süleyman aynı zamanda İslam peygamberleri arasında yer alıyor. 

Bu tesis MÖ 10. yüzyılda kullanılırken, diğeri bundan 1500 yıl daha eskiydi. 

Araştırmacılar iki alandan da yüzlerce toprak örneği toplayıp analiz ederek bölgedeki ağır metal yoğunluğunun haritasını çıkardı. 

Çalışmaya liderlik eden Prof. Erez Ben-Yosef, bölgede daha sonra modern madencilik örneklerine rastlanmadığı ve kuru iklim sayesinde topraktaki metaller kaybolmadığı için Timna Vadisi'nin bu tür bir araştırmaya elverişli olduğunu söylüyor. 

Bulguları hakemli dergi Scientific Reports'ta yayımlanan çalışmada iki bakır üretim tesisinin de çevreye minimum düzeyde zarar verdiği kaydedildi. Ayrıca toprak kirliliği metalin işlendiği fırınların yakın çevresiyle sınırlıydı. 

Metalurji sektörünün en büyük kirleticilerinden olan kurşunun örneklerdeki oranı, milyonda 200 parçanın altındaydı. Prof. Ben-Yosef şöyle diyor:

Kıyaslamak gerekirse ABD Çevre Koruma Ajansı, endüstriyel alanlardaki işçiler için milyonda 1200, yerleşim alanlarındaki çocuklar için de milyonda 200 parça seviyesindeki kurşun yoğunluğunu güvenli kabul ediyor.

Ayrıca ağır metallerin, cüruf gibi endüstriyel atıkların içinde muhafaza edildiği ve çevreye sızarak tehlike yaratmadığı bulundu.

Bilim insanları bu tesislerin ne o dönemki ne de bugünkü halklara risk oluşturduğunu söylüyor. 

Bulgular, Sanayi Devrimi öncesi metalurji faaliyetlerinin sanıldığı gibi küresel bir etki yaratmadığını gösteriyor.

Makalenin ortak yazarı Dr. Omri Yagel, "İklim değişikliği gibi, çağımızın ciddi çevresel sorunlarıyla yüzleşen araştırmacılar olarak genellikle geçmişte benzer sorunlar arama eğilimindeyiz ya da çevresel zararın, tarım devriminden bu yana insan faaliyetlerinin kaçınılmaz bir sonucu olduğunu varsayıyoruz" diyerek ekliyor: 

Ancak ihtiyatlı davranmalıyız. Yerdeki birkaç cüruf parçasını 'kirlilik' diye nitelendirsek de bu yerel atıkları, bölgesel veya küresel çevre kirliliğiyle karıştırmamalıyız.

Independent Türkçe, IFLScience, Newsweek, Scientific Reports