Demansın çaresi antibiyotik ve aşılarda mı gizli?

Genellikle ileri yaşlarda ortaya çıkan demans, hafıza ve düşünme becerilerinde gerilemeye yol açıyor (Unsplash)
Genellikle ileri yaşlarda ortaya çıkan demans, hafıza ve düşünme becerilerinde gerilemeye yol açıyor (Unsplash)
TT

Demansın çaresi antibiyotik ve aşılarda mı gizli?

Genellikle ileri yaşlarda ortaya çıkan demans, hafıza ve düşünme becerilerinde gerilemeye yol açıyor (Unsplash)
Genellikle ileri yaşlarda ortaya çıkan demans, hafıza ve düşünme becerilerinde gerilemeye yol açıyor (Unsplash)

Bilim insanları halihazırda kullanılan antibiyotik ve antiviral ilaçlarla aşıların demansı önlemede umut vaat ettiğini söylüyor.

Dünya genelindeki demans vakalarının 2050'ye kadar 153 milyonu bulacağı tahmin ediliyor. Bilim insanları nörodejeneratif hastalığa yakalanma riskini düşürebilecek, erken teşhisi mümkün kılabilecek ve tedavi edebilecek yöntemler üzerinde çalışıyor.

Bu çalışmalarda önemli adımlar atılmış olsa da sürecin yavaş ilerlemesi nedeniyle bazı araştırmacılar, mevcut ilaçlara odaklanıyor.

Birleşik Krallık'taki (BK) Cambridge ve Exeter üniversitelerinden araştırmacılar, Alzheimer's and Dementia: Translational Research & Clinical Interventions adlı hakemli dergide dün (21 Ocak) yayımlanan makalede, 14 ayrı çalışmanın bulgularını inceledi. 

Çoğu ABD'de yapılan araştırmalar, toplam 130 milyondan fazla kişinin verisini içeriyor. Ekip, bunlardan 1 milyonun demans hastası olduğunu belirledi.

Bilim insanları demans riskini önleyebilecek ilaçlara dair veriler arasında genel bir tutarsızlık olduğunu gözlemledi.

Ancak bazı antibiyotiklerin, antiviral ilaçların ve aşıların, riskin düşmesiyle arasında daha güçlü bir ilişki gösterdiğini saptadılar. 

Difteri, hepatit A ve tifo gibi hastalıklara karşı koruyan 4 aşı, demas riskinin yüzde 8 ila 32 oranında düşmesiyle ilişkilendirildi. Ekip ayrıca ibuprofen gibi iltihap önleyici ilaçların da riskin azalmasıyla ilişkili olduğunu buldu.

Öte yandan tansiyon ilaçları ve antidepresanların etkisiyle ilgili çelişkili sonuçlar elde edilmişti. Bazı çalışmalarda diyabet ilaçlarının riski artırdığı, diğerlerindeyse düşürdüğü bulunmuştu.

Bulgular, bazı demans vakalarının viral veya bakteriyel enfeksiyonlar tarafından tetiklenebildiği teorisini destekliyor.

Ancak yeni inceleme sadece mevcut ilaçlarla demans riski arasındaki bağlantıyı ortaya çıkarıyor. Bu ilaçların demansı önleyip önlemediğinin veya bunu nasıl yaptığının anlaşılması için başka araştırmalara ihtiyaç var.

Son araştırma, demansla mücadele çalışmalarına yol gösterme potansiyeli açısından önem arz ediyor. 

Makalenin yazarlarından Dr. Benjamin Underwood, "Demansı önlemek için olmasa bile ilerlemesini yavaşlatmak için acilen yeni tedavilere ihtiyacımız var" diyerek ekliyor: 

Halihazırda başka hastalıklarda kullanım onayı alan ilaçlar bulabilirsek, bunları testlere sokabilir ve en önemlisi tamamen yeni bir ilaçla yapabileceğimizden çok daha hızlı bir şekilde hastaların kullanımına sunabiliriz.

BK merkezli Alzheimer's Society'den Dr. Richard Oakley de kullanımı güvenli olan ilaçların denenmesiyle hem zaman hem de paradan tasarruf edilebileceğini belirtiyor. 

Yeni çalışmada yer almayan Dr. Oakley şöyle diyor:

Bu araştırma, demansta kullanılma potansiyeline sahip ilaçları belirleyerek, sonraki çalışmalarda hangi alanların önceliklendirilmesi gerektiğini gösteriyor.

Independent Türkçe, Guardian, Science Alert, Alzheimer's and Dementia: Translational Research & Clinical Interventions



T-rex'in atalarının nereden geldiği bulundu

Kuzey Amerika'da yaşayan T-rex'in soyu, diğer uçamayan dinozorlarla birlikte yaklaşık 66 milyon yıl önce tükendi (Pedro Salas/Sergey Krasovskiy)
Kuzey Amerika'da yaşayan T-rex'in soyu, diğer uçamayan dinozorlarla birlikte yaklaşık 66 milyon yıl önce tükendi (Pedro Salas/Sergey Krasovskiy)
TT

T-rex'in atalarının nereden geldiği bulundu

Kuzey Amerika'da yaşayan T-rex'in soyu, diğer uçamayan dinozorlarla birlikte yaklaşık 66 milyon yıl önce tükendi (Pedro Salas/Sergey Krasovskiy)
Kuzey Amerika'da yaşayan T-rex'in soyu, diğer uçamayan dinozorlarla birlikte yaklaşık 66 milyon yıl önce tükendi (Pedro Salas/Sergey Krasovskiy)

Bilim insanları, Tyrannosaurus rex'in (T-rex) atalarının 70 milyon yıl önce Asya'dan Kuzey Amerika'ya göç ettiğini buldu. 

66 milyon ila 68 milyon yıl önce yaşayan T-rex yaklaşık 4 metre boya ve 12 metre uzunluğa ulaşabilen devasa bir dinozordu. 

Bu türün fosilleri genellikle Kuzey Amerika'da ortaya çıkarken, atalarının nereden geldiği bir süredir tartışma konusuydu. T-rex'in, ait olduğu tyrannosaurid grubunun Asya'daki üyelerine daha çok benzemesi bu belirsizliğin temel nedeni. 

Bazı bilim insanları bu nedenle T-rex'in atalarının Asya'da ortaya çıkıp Kuzey Amerika'ya gittiğini düşünüyordu. 

Bulguları hakemli dergi Royal Society Open Science'ta dün (7 Mayıs) yayımlanan çalışma, bu teoriyi destekleyen sonuçlara ulaştı. 

Araştırmacılar çeşitli tyrannosaurid türlerinin nerede ve ne zaman keşfedildiğine, evrimsel ağaçlarına ve bölgenin çevresel koşullarına dair verileri kullanarak bir bilgisayar modeli oluşturdu. 

Modelde fosil kayıtlarındaki boşlukları da hesaba katan ekip, T-rex'in atalarının Asya'da keşfedilmeyi bekleyen kalıntıları olduğunu düşünüyor. 

T-rex'in atalarının hem Kuzey Amerika hem de Asya'da fosilleri varken T-rex'in kalıntılarına sadece Kuzey Amerika'da rastlandığını saptadılar. 

Bilim insanları bu nedenle T-rex'in atalarının, deniz seviyelerinin düşmesi sonucu bir kara yolu açılmasıyla, yaklaşık 70 milyon yıl önce Asya'dan Kuzey Amerika'ya gittiğini söylüyor.

University College London'dan makalenin başyazarı Cassius Morrison "T-rex'in coğrafi kökeni hararetli tartışmalara konu oldu" diyerek ekliyor:

Modellememiz, T-rex'in atalarının muhtemelen Asya'dan Kuzey Amerika'ya gittiğini ve bugünkü Sibirya'yla Alaska arasındaki Bering Boğazı'nı geçtiğini gösteriyor.

Yeni çalışma tyrannosaurid ve kuzenleri megaraptorların nasıl devasa boyutlara ulaştığına da ışık tuttu. 

Araştırmacılar, her iki grubun da 92 milyon yıl önceki sıcaklık artışının ardından atalarına göre çok daha büyük vücut boyutlarına ulaştığını tahmin ediyor. Bu küresel ısınmanın ardından sıcaklıklar düşmüş ve daha soğuk bir iklim görülmüştü. 

Bilim insanları bu ortamda diğer büyük dinozor türlerinin yok olması ve bu iki grubun soğuk havalara daha iyi adapte olması sayesinde büyüyüp geliştiğini düşünüyor.

Çalışmanın ortak yazarı Charlie Scherer "Muhtemelen yaklaşık 90 milyon yıl önce nesli tükenen, eşit derecede büyük teropodların yerini almak için bu kadar devasa boyutlara ulaştılar" diyerek ekliyor:

Bu yok oluş, muhtemelen tiranozorların bu boyutlara ulaşmasını engelleyen ekolojik bariyeri ortadan kaldırdı.

Independent Türkçe, CNN, Live Science, Cosmos Magazine, Royal Society Open Science