İçinde rom olduğu sanılan 200 yıllık şişeden idrar çıktı

Şişe, 1790'la 1840 arasında yapılmış gibi görünüyor (Josephine McKenzie)
Şişe, 1790'la 1840 arasında yapılmış gibi görünüyor (Josephine McKenzie)
TT

İçinde rom olduğu sanılan 200 yıllık şişeden idrar çıktı

Şişe, 1790'la 1840 arasında yapılmış gibi görünüyor (Josephine McKenzie)
Şişe, 1790'la 1840 arasında yapılmış gibi görünüyor (Josephine McKenzie)

İçinde alkol olduğu düşünülen 200 yıllık şişeden idrar çıktı. Araştırmacılar bulgunun, kötülüğü uzaklaştırma amacı taşıyan bir "cadı şişesi" olabileceğini düşünüyor.

Birleşik Krallık'ın Lincolnshire bölgesinde yapılan bir inşaatta çalışan işçiler geçen yıl toprağın altında bir şişe buldu. 

Mülkün sahibi bunun önemli bir eser olduğundan şüphelenerek Lincoln Üniversitesi'yle temasa geçti ve mantarı çıkarmadan şişenin içindeki sıvıyı tespit etmelerini istedi.

Kültürel Mirasın Korunması bölümünden Josephine McKenzie "Yaklaşık bir yıl önce şişeyle ilgili bir e-posta aldım ve bunu bir öğrenci projesi olarak kabul etmek istedim. Farklı türde birçok nesneyle ilgili çok sayıda talep alıyoruz ancak daha önce böyle bir şeyi hiç kabul etmemiştik" diyor.

McKenzie, "Gerçekten büyüleyici ve nadir bir nesne" diye ekliyor.

Projeyi üstlenen üçüncü sınıf öğrencisi Zara Yeates, şişeye farklı dalga boylarında ışık tutarak büyük ölçüde idrar olmak üzere vücut sıvıları içerdiğini saptadı.

Yeates, bu şişe şeklinin 1790'da kullanılmaya başlandığını ve biçiminin, elle şekillendirildiğine işaret ettiğini söylüyor. Ayrıca şişe yapımında kullanılan kalıplar 1840'ta kullanılmaya başlandığı için sözkonusu cisim bu 50 yıllık dönemde yapılmış olması gerektiğini ekliyor.

BBC'ye konuşan Yeates, işçilerin ilk başta şişede rom olduğunu düşündüğünü ve içmeyi planladığını ifade ediyor.

Öğrenci "Neyse ki proje müdürü sahadaydı ve nesnenin önemini fark etti" diyerek ekliyor:

Ancak bunun aslında alkol değil idrar olduğunu keşfettik. Bu yüzden yöneticinin onları durdurması iyi olmuş.

Araştırmacılar şişenin, kötülükleri uzak tutacağı inancıyla evlerin altına gömülen bir "cadı şişesi" olduğunu düşünüyor. 

IFLScience'a göre bu tür şişeler genellikle hayvan kemikleri gibi katı kalıntılar içeriyordu. Ancak Lincolnshire yakınlarındaki Doğu Anglia'da idrar, yaprak, ot ve çiçek gibi bitkisel maddeler kullanılıyordu.

Şişenin, sağ salim geri dönmek isteyen denizciler tarafından evlerinin altına gömülmüş olması da muhtemel. 

Yaklaşık 200 yıllık şişe, haziranda üniversitede sergilendikten sonra mülk sahibine geri verilecek. 

Independent Türkçe, IFLScience, BBC



Gözü tamamen alınan elma salyangozları, yerine yenisini çıkarıyor

Elma salyangozu 28 gün içinde gözünü yeniden oluşturabiliyor (Stowers Tıbbi Araştırmalar Enstitüsü)
Elma salyangozu 28 gün içinde gözünü yeniden oluşturabiliyor (Stowers Tıbbi Araştırmalar Enstitüsü)
TT

Gözü tamamen alınan elma salyangozları, yerine yenisini çıkarıyor

Elma salyangozu 28 gün içinde gözünü yeniden oluşturabiliyor (Stowers Tıbbi Araştırmalar Enstitüsü)
Elma salyangozu 28 gün içinde gözünü yeniden oluşturabiliyor (Stowers Tıbbi Araştırmalar Enstitüsü)

Elma salyangozlarının, gözleri yaralandıktan veya çıkarıldıktan sonra bu organlarını yeniden oluşturabildiği tespit edildi. 

Özellikle Brezilya ve Arjantin'in bazı bölgelerine özgü elma salyangozu (Pomacea canaliciulata) son yıllarda akvaryum ticareti gibi yollarla Kuzey Amerika, Avrupa ve Asya'da da yaşamaya başladı. 

Yerleşmeye başladıkları yeni ekosistemler için tehdit oluşturabilen bu canlılar, bazı bölgelerde istilacı türler olarak görülüyor.  

Kaliforniya Üniversitesi'nden Dr. Alice Accorsi ve Stowers Tıbbi Araştırmalar Enstitüsü Başkanı Dr. Alejandro Sánchez Alvarado, İtalya'nın marul tarlalarını kemiren istilacı elma salyangozlarıyla ilgili bir çözüm ararken ilginç bir keşif yaptı. 

Salyangozun bazı kısımlarının yeniden oluşup oluşmadığını laboratuvarda incelemeye karar veren bilim insanları, gözlerinin kesilip çıkarıldıktan sonra tekrar büyüdüğünü gözlemledi. 

Bulguları hakemli dergi Nature Communications'ta dün (6 Ağustos) yayımlanan çalışmanın yazarlarından Dr. Accorsi "Gözün tamamen çıkarılmasının ardından iki haftadan kısa süre sonra yeniden büyümenin erken belirtileri görünür hale geldi ve bir aydan kısa zamanda yeni göz oluştu" diyerek ekliyor: 

Bu sürecin hızı ve hassasiyeti gerçekten dikkat çekici ve duyu organı yenileme mekanizmalarını keşfetme yönünde büyük ölçüde kullanılmamış bir fırsatı temsil ediyor.

Gözlerin tamamen yeniden oluşması 28 gün sürerken, organın farklı kısımlarının aynı süre ve hızda oluşmadığı gözlemlendi. 

Bilim insanları ayrıca yenileme sürecinin yara iyileşmesi, özel bir hücre kütlesinin oluşumu, lens ve retinanın ortaya çıkması, tüm göz bileşenlerinin olgunlaşması gibi 4 ana aşamada gerçekleştiğini kaydetti.

İnsanlar ve elma sineklerinin gözleri anatomik olarak birbirine benzese de insanlar sadece ilk aşama olan yara iyileşmesini gerçekleştirebiliyor. Bu nedenle bir sonraki adımı neyin tetiklediğini anlamak, insanların göz sağlığı hakkında kritik bilgiler sağlayabilir.

Araştırmacılar bu yüzden omurgalılar ve sirke sineğinde göz gelişiminde kritik rol oynayan ve elma salyangozlarında da bulunan pax6 genine odaklandı. 

CRISPR gen düzenleme yöntemini kullanan ekip, elma salyangozlarındaki pax6 geninin işleyişini bozdu. Gen düzenlemesiyle üretilen yeni salyangozlar sağlıklı olsa da gözleri eksikti.

Bilim insanları göz yenilenmesinin her aşamasındaki gen aktivitesini izleyip analiz etti. Bu sayede hangi genlerin rejenerasyonda rol oynadığını saptamayı umuyorlar. 

Dr. Alvarado, "Bazı hayvanların karmaşık gözleri nasıl yenileyebildiğini (ve hangi genlerin dahil olduğunu) anlamak, bir gün insanlardaki göz yaralanmalarına yönelik tedavilere katkı sağlayabilir" diyor.

Salyangozların göz rejenerasyonu sırasında aktif olan genlerin çoğunun, omurgalıların göz gelişiminde de rol oynaması bu çalışmalar açısından önem taşıyor.

Dr. Accorsi şu ifadeleri kullanıyor:

Salyangoz ve insan gözü birbirinden bağımsız evrimleşse de bu bulgular, sürecin ortak bir dizi genetik yapıtaşına dayandığını gösteriyor. 

Independent Türkçe, IFLScience, Popular Science, Nature Communications