Netflix'in yeni aksiyon filmi, John Wick ve Oldboy'a benzetildi

Yönetmenliğini Seiji Tanaka'nın üstlendiği filmin müzikleri, efsanevi gitarist Tomoyasu Hotei imzasını taşıyor (Netflix)
Yönetmenliğini Seiji Tanaka'nın üstlendiği filmin müzikleri, efsanevi gitarist Tomoyasu Hotei imzasını taşıyor (Netflix)
TT

Netflix'in yeni aksiyon filmi, John Wick ve Oldboy'a benzetildi

Yönetmenliğini Seiji Tanaka'nın üstlendiği filmin müzikleri, efsanevi gitarist Tomoyasu Hotei imzasını taşıyor (Netflix)
Yönetmenliğini Seiji Tanaka'nın üstlendiği filmin müzikleri, efsanevi gitarist Tomoyasu Hotei imzasını taşıyor (Netflix)

Netflix aboneleri, daha yayına girmeden "yeni John Wick" diye anılmayan başlayan filmi izleme listelerine ekliyor.

Yayın devi, İblis Şehri (Demon City) adlı yeni filmin bu ayın sonlarında platforma ekleneceğini duyurdu. 

27 Şubat'ta yayında

Filmin yayın tarihinin 27 Şubat olacağı açıklandı ve izleyiciler şimdiden filmi seyretmek için sabırsızlanmaya başladı. 

Netflix, gece yarısı paylaştığı fragmanla büyük bir heyecan yarattı. Film, Keanu Reeves'in başrolünde olduğu ünlü aksiyon serisi John Wick'e benzetildi.

Bir intikam trajedisi olan hikaye, kırsal Shinjo şehrinde geçiyor ve eşiyle kızını kaybettikten sonra intikam peşine düşen bir tetikçinin hikayesini anlatıyor. 

Filmin başrolündeki Japon aktör Toma Ikuta, efsanevi tetikçi Shuhei Sakata karakterine hayat veriyor. 

Fragmandaki görüntüler, Sakata'nın yolculuğundaki nefes kesen aksiyon sahnelerini ve duygusal derinliği gözler önüne seriyor.

Netflix, 18 yaşından küçük izleyiciler için uygun olmadığını belirttiği filmin konusunu şöyle özetliyor:

Ailesini öldürmekle suçlanan ve ölüme terk edilen eski bir tetikçi, şehrini ele geçiren maskeli 'iblislerle' hesaplaşmak için her şeyi göze alır.

İblis Şehri, 2020'den Kasım 2024'e kadar yayımlanan Oni Goroshi adlı çizgi roman serisinin canlı çekim uyarlaması. Yoğun ve acımasız şiddet tasvirleriyle tanınan çizgi roman, okuyucuları büyülemişti.

Hikayesi John Wick'e benzerlik gösterse de hayranlar, İblis Şehri'ni klasikleşen diğer intikam filmlerine de benzetiyor. 

Bir izleyici, filmin Park Chan-wook klasiği İhtiyar Delikanlı'yla (Oldboy) Ölümsüz Aşk'ın (The Crow) karışımı gibi göründüğünü söylerken, bir diğeriyse Quentin Tarantino imzalı Kill Bill'le paralellik kurdu. 

Bu karşılaştırmalar, beklentiyi iyice yükseltti ve pek çok kişi, sosyal medyada fragmanla ilgili düşüncelerini paylaştı.

Bir izleyici, Netflix'in X'teki gönderisine yanıt olarak "Netflix, bize harika aksiyon filmleri sunmaya devam ediyor" yorumunu yaptı. 

Bir başkası kısaca "Hemen izleme listeme ekliyorum" dedi. 

Bir diğer kullanıcı ise şöyle yazdı: 

Yani bu yeni John Wick olmuş.

Independent Türkçe, Mirror, About Netflix



Buzul Çağı'ndan kalma aletler, Avustralya'nın ilk insanları hakkında bilinenleri baştan yazdı

Mavi Dağlar'ın üst kesimlerindeki Darug Bölgesi'nde yer alan Dargan Sığınağı (Dr. Amy Way)
Mavi Dağlar'ın üst kesimlerindeki Darug Bölgesi'nde yer alan Dargan Sığınağı (Dr. Amy Way)
TT

Buzul Çağı'ndan kalma aletler, Avustralya'nın ilk insanları hakkında bilinenleri baştan yazdı

Mavi Dağlar'ın üst kesimlerindeki Darug Bölgesi'nde yer alan Dargan Sığınağı (Dr. Amy Way)
Mavi Dağlar'ın üst kesimlerindeki Darug Bölgesi'nde yer alan Dargan Sığınağı (Dr. Amy Way)

Arkeologlar, Avustralya'nın Mavi Dağlar bölgesindeki bir mağarada Son Buzul Çağı'na ait nadir eserler ortaya çıkararak kıtanın ilk insanlarının, bir zamanlar bu engebeli dağlarda yaşadığına dair kesin kanıtlar buldu.

İlk Milletler topluluğu üyeleriyle birlikte çalışan araştırmacılar, Sidney'nin batısında yaklaşık 1073 metre yükseklikte yer alan buz gibi bir bölge olan Dargan Sığınağı'nın 20 bin yıl önce ilk insanlar tarafından yerleşim yeri olarak kullanıldığını keşfetti.

Hakemli dergi Nature Human Behaviour'da yayımlanan bulgular, Avustralya'da 700 metrenin üzerindeki bir rakımda yerleşim olduğuna dair bugüne kadarki en eski kanıtı sunuyor.

Bulgular, Mavi Dağlar'ın Son Buzul Çağı'nda yerleşime elverişsiz olduğu yönündeki önceki inanışları tersine çevirirken bu tür buzlu arazilerin, erken insan göçüne engel teşkil etmemiş olabileceğine işaret ediyor.

Araştırma, erken dönem Avustralya yerlilerinin bu elverişsiz koşullara uyum sağlamalarını sağlayan yaratıcılıkları hakkında da yeni soruları gündeme getiriyor.

Son Buzul Çağı'ndaki soğuk hava koşulları Mavi Dağlar'ın 600 metre yukarısındaki üst kesimlere kadar uzanmıştı, sıcaklıklar bugünkünden en az 8,2 derece daha düşüktü ve bitki örtüsü modern zamanlara göre çok daha seyrekti.

Bilim insanları Buzul Çağı'nda bu bölgede odun kaynaklarının kıt olabileceğini ve su kaynaklarının kış boyunca donmuş olabileceğini söylüyor.

Sidney Üniversitesi'nden arkeolog Wayne Brennan, "Şimdiye kadar, Avustralya'nın yüksek kesimlerinin Son Buzul Çağı'nda yaşanması çok zor yerler olduğunu düşünüyorduk" diyor.

Dr. Brennan şu ifadeleri kullanıyor: 

Yine de araştırmalarımız bu zorlu koşullara rağmen insanların, ağaç sınırının yaklaşık 400 metre üzerindeki bu yüksek rakımlı arazide yaşadığını ve buradan geçtiğini gösteriyor.

Arkeologlar mağara alanındaki son kazılarda ocak kalıntıları da dahil, Son Buzul Çağı'na ait yaklaşık 700 eser ortaya çıkardı.

Araştırmacılar bunların çoğunun Avustralya'nın ilk insanları tarafından muhtemelen kesme veya kazıma için kullanılan tarih öncesi aletler olduğunu söylüyor.

Çalışmanın bir diğer yazarı Philip Piper "Dargan Mağarası'nın son 20 bin yılını kapsayan bu kadar sağlam bir kronolojiyi oluşturmamızı sağlayan, eserlerin mükemmel bir şekilde korunmasıydı" diyor.

Gün yüzüne çıkarılan kil taşından aletlerin çoğu yerel üretimdi ancak bir tanesi Dargan Sığınağı'ndan yaklaşık 50 km uzaklıktaki Jenolan Mağaraları bölgesinden gelmiş gibi görünüyor. Bu da eski insanların kuzey ve güney arasında yolculuk yaptığına işaret ediyor.

ghtyju

Araştırmacılar, Mavi Dağlar silsilesi, bitki ve hayvan çeşitliliğiyle tanınan bir UNESCO Dünya Mirası alanı olmasına rağmen, yerli halkın kültürel mirasını korumak için hiçbir önlem alınmadığını söylüyor.

Çalışmanın yazarı ve Darug kadını Leanne Watson Redpath, "Halkımız binlerce yıl boyunca Mavi Dağlar'da yürüdü, yaşadı ve gelişti ve mağaranın orada olduğunu biliyorduk" diyor.

Mağara sadece bir şeyler paylaşmak, hikaye anlatmak ve hayatta kalmak için burayı bir buluşma yeri olarak kullanan atalarımızla somut bir bağ değil, aynı zamanda kültürel kimliğimizin bir parçası. Tüm Avustralyalıların yararı için mirasımıza saygı göstermeli ve onu korumalıyız.

Bilim insanları Son Buzul Çağı'nda bu dağlara hangi ilk insanların ulaştığına henüz emin değil.

Birden fazla yerli grubun bu bölgeyle bağlantılı olabileceğinden şüpheleniyorlar.

Dr. Brennan, "Geleneksel bilgimizle bilimsel araştırmaları birleştirerek tarihimizin bu paha biçilmez mahzenlerini gelecek nesiller için koruyabileceğimizi umuyoruz" diyor.

Independent Türkçe