183 milyon yıllık ender fosiller, deniz canavarının mozaik vücudunu gözler önüne serdi

Bazı pleziyozorların yüzgeçlerinin pullarla ve vücudunun geri kalanınınsa yumuşak deriyle kaplı olduğu tespit edildi (Joschua Knüppe)
Bazı pleziyozorların yüzgeçlerinin pullarla ve vücudunun geri kalanınınsa yumuşak deriyle kaplı olduğu tespit edildi (Joschua Knüppe)
TT

183 milyon yıllık ender fosiller, deniz canavarının mozaik vücudunu gözler önüne serdi

Bazı pleziyozorların yüzgeçlerinin pullarla ve vücudunun geri kalanınınsa yumuşak deriyle kaplı olduğu tespit edildi (Joschua Knüppe)
Bazı pleziyozorların yüzgeçlerinin pullarla ve vücudunun geri kalanınınsa yumuşak deriyle kaplı olduğu tespit edildi (Joschua Knüppe)

Son derece nadir rastlanan 183 milyon yıllık fosiller, pleziyozorların vücudunun hem deri hem de pullarla kaplı olduğunu ortaya çıkardı.

215 milyon yıl önce ortaya çıktığı düşünülen pleziyozorlar, 66 milyon yıl önce dinozorlarla birlikte yeryüzünden silinmişti. 

İlk örnekleri yaklaşık 200 yıl önce keşfedilen bu deniz canavarları, uzun bir boyna, yüzgeçlere ve iğne keskinliğinde dişlerle dolu bir ağza sahipti.

Elde edilen fosiller sayesinde iskelet yapıları detaylıca öğrenilse de yumuşak dokuların zamana karşı daha dayanıksız olması dış görünüşlerinin anlaşılmasını zorlaştırıyordu. 

Ancak Almanya'daki Posidonia Şeyli denen jeolojik formasyonunda bulunan 183 milyon yıllık fosiller, bu gizemi nihayet aydınlattı. 

Bulguları hakemli dergi Current Biology'de 6 Şubat'ta yayımlanan çalışmayı yürüten ekip, bir pleziyozorun yüzgeç ve kuyruğundan alınan yumuşak doku örneklerini analiz etti. Sözkonusu örneğin ait olduğu türün ismi daha sonra belirlenecek.

Son derece iyi korunmuş yumuşak dokuları inceleyen ekip, hayvanın kuyruğunun insanlarınkine benzer deriyle kaplı olduğu sonucuna vardı. Buna karşılık yüzgeçleri, bugünkü bazı deniz kaplumbağaları gibi pullarla kaplıydı.

Araştırmacılar, aynı dönemde yaşayan ihtiyozor gibi deniz sürüngenlerinin pulsuz olmasından dolayı bu durumun şaşırtıcı olduğunu söylüyor.

İsveç'teki Lund Üniversitesi'nden Miguel Marx, başyazarı olduğu çalışma hakkında "Pürüzsüz deri ve pul mozaiğinin yanı sıra fosilleşmiş pleziyozor derisinin ince kesitlerindeki hücreleri görselleştirmek inanılmaz bir andı" diyor: 

Deri hücrelerinin 183 milyon yıldır korunduğunu gördüğümde şoke olmuştum. Neredeyse bugünkü bir deriye bakmak gibiydi.

Nesli tükenmiş hayvanların nasıl hareket ettiğini kesin olarak bilmek zor ancak bilim insanları, pleziyozor pullarının, yüzgeçlerin arka kenarını sertleştirerek suda daha fazla itiş gücü sağladığını düşünüyor.

Pullar ayrıca okyanus tabanında yiyecek ararken daha rahat hareket etmelerine de fayda sağlamış olabilir. 

Marx "Bunlar ikonik hayvanlar ve onları yeniden yapılandırma şeklimiz yaklaşık 200 yıldır değişmedi, bu yüzden bu büyük bir güncelleme" diyerek ekliyor: 

Evrimsel geçmişlerine ve okyanustaki yaşama nasıl adapte olduklarına dair bakış açımızı değiştiriyor.

Omurgalılar üzerine çalışan paleontolog Dr. Robin O'Keefe, insan derisinin bu deniz canavarlarına benzediğini gösteren bulguları "çarpıcı" diye tanımlıyor.

Ancak çalışmada yer almayan Dr. O'Keefe'ye göre pullar, hayvanın okyanus tabanında vakit geçirdiğine dair yeterince kanıt sunmuyor. 

Araştırma ekibi gibi bu özelliğin itiş gücünü artırdığını düşünen bilim insanı "Sürekli dipte oturacaksanız, aşırı verimli bir kanada sahip olmanıza gerek yok" diyor: 

Bu gerçekten etrafta dolaşan aktif bir avcı hayvandı.

Independent Türkçe, IFLScience, New York Times, Current Biology



Leonardo da Vinci ve Piet Mondrian eserlerindeki gizli matematik açığa çıktı

Piet Mondrian'ın 1911 tarihli Gri Ağaç'ı (Gemeentemuseum Den Haag)
Piet Mondrian'ın 1911 tarihli Gri Ağaç'ı (Gemeentemuseum Den Haag)
TT

Leonardo da Vinci ve Piet Mondrian eserlerindeki gizli matematik açığa çıktı

Piet Mondrian'ın 1911 tarihli Gri Ağaç'ı (Gemeentemuseum Den Haag)
Piet Mondrian'ın 1911 tarihli Gri Ağaç'ı (Gemeentemuseum Den Haag)

Leonardo da Vinci ve Piet Mondrian gibi ünlü ressamların sanat eserlerinde tasvir edilen ağaçların, doğadaki dallanma modellerinin ardındaki matematiği izlediği, yeni bir araştırmada belirtildi.

PNAS Nexus adlı hakemli dergide yayımlanan araştırmaya göre, bu tür sanat eserlerini ağaç tasvirleri olarak tanıma yeteneğimizin altında bile bazı soyut resimlerdeki bu gizli matematik yatıyor olabilir.

Doğadaki ağaçlar, aynı yapıların gövdeden dalın ucuna kadar gittikçe daha küçük ölçeklerde tekrarlandığı fraktal adı verilen "kendine benzer" bir dallanma modeli izliyor.

Bilim insanları yeni çalışmada, sanat eserlerindeki ağaç tasvirlerinde dal kalınlığının ölçeklendirilmesini matematiksel olarak inceledi.

Araştırmacılar, dal çapları arasındaki oranlar ve farklı çaplarda yaklaşık kaç dal olduğuna dair matematiksel kurallar çıkardı.

Araştırmacılar, "Sanat eserlerindeki ağaçları kendine benzer, fraktal formlar şeklinde analiz ediyoruz ve sanatı, biyolojide geliştirilen dal kalınlığı teorileriyle deneysel olarak karşılaştırıyoruz" diye açıklıyor.
 

XSDFRGT
Leonardo da Vinci'nin ağaç taslağı, dallanmanın farklı aşamalarında birleşik kalınlığın korunması ilkesini gösteriyor (Institut de France Manuscript M, s. 78v.)

Leonardo da Vinci, ağaç kollarının dallanırken kalınlıklarını koruduğunu gözlemlemişti.

İtalyan Rönesansı ressamı, çeşitli dalların çapları arasındaki ilişkileri belirlemek için α adı verilen bir parametre kullanıyordu. 

Eğer bir dalın kalınlığı, iki küçük dalının toplam kalınlığıyla aynıysa, α parametresinin 2 olacağını öne sürmüştü.

Araştırmacılar, Hindistan'ın Ahmedabad kentindeki 16. yüzyıldan kalma Sidi Saiyyed Camii, Edo dönemi Japon resmi ve 20. yüzyıl soyut sanatı da dahil, dünyanın çeşitli yerlerinden sanat eserlerindeki ağaçları analiz etti.
 

azSDEFRT
Ahmedabad'da 1573'te inşa edilen Sidi Saiyyed Camii (AFP)

Bu sanat eserlerindeki α değerlerinin, doğal ağaçlardaki aralığa benzer şekilde 1,5'le 2,8 arasında değiştiğini buldular.

Bilim insanları, "Doğal ağaçların aralığına karşılık gelen şekilde, α'yı 1,5 ila 2,8 aralığında buluyoruz" diye yazıyor.

Fraktal boyut ağaçlar ve sanat eserleri arasında önemli ölçüde farklılık gösterse de kültürler ve zaman dilimleri genelinde büyük sanat eserlerine ilişkin vaka çalışmalarındaki α aralığının, gerçek ağaçlardaki aralığa karşılık geldiğini görüyoruz.

Araştırmacılar, Piet Mondrian'ın 1912 tarihli kübist Gri Ağaç'ı gibi, görsel açıdan ağaç benzeri renkler içermeyen soyut resimlerin bile α için gerçekçi bir değer kullanıldığında ağaç olarak tanımlanabileceğini söylüyor.

Araştırmacılar "Gerçekçi α değerine sahip soyut resimlerin ağaç olduğu anlaşılabilirken, başka türlü benzer bir resmin ağaç olduğu artık belirgin bir şekilde saptanamıyor" diyor.

Bilim insanları yeni çalışmanın, "ağaçların güzelliğini takdir edip yeniden yaratmaya" yönelik bir bakış açısı sunduğunu söylüyor.

Ayrıca sanatla bilimin, doğa ve insan dünyasına tamamlayıcı mercekler sağlayabileceğinin de altını çizdiğini ekliyorlar.

Independent Türkçe