120 milyon yıllık fosiller, Avustralya'ya hükmeden dev pençeli dinozoru ortaya çıkardı

Bilim insanları Kretase Dönemi Avustralyası'nda megaraptorların (sağda), carcharodontosaurus teropodlarından daha büyük olduğunu söylüyor (Victoria Müzeleri)
Bilim insanları Kretase Dönemi Avustralyası'nda megaraptorların (sağda), carcharodontosaurus teropodlarından daha büyük olduğunu söylüyor (Victoria Müzeleri)
TT

120 milyon yıllık fosiller, Avustralya'ya hükmeden dev pençeli dinozoru ortaya çıkardı

Bilim insanları Kretase Dönemi Avustralyası'nda megaraptorların (sağda), carcharodontosaurus teropodlarından daha büyük olduğunu söylüyor (Victoria Müzeleri)
Bilim insanları Kretase Dönemi Avustralyası'nda megaraptorların (sağda), carcharodontosaurus teropodlarından daha büyük olduğunu söylüyor (Victoria Müzeleri)

Paleontologlar, yaklaşık 120 milyon yıl önce Avustralya'da yaşamış büyük pençeli bir dinozorun fosillerini keşfetti. En eski megaraptorid örneği olduğu düşünülen bulgular, bölgenin geçmişine dair bilinenleri baştan yazabilir.

Yaklaşık 143 milyon yıl önce başlayıp 66 milyon yıl önce sona eren Kretase Dönemi'nde Avustralya, Antarktika, Yeni Zelanda, Afrika, Hindistan ve Güney Amerika süper kıta Gondvana'nın parçasıydı.

Bu dönemde kıtanın parçalanmaya başlaması, farklı yerlerdeki dinozor evrimini de etkiledi. Örneğin Güney Amerika'da carcharodontosaurus grubundaki dinozorlar megaraptorid veya megaraptorların karşısında bölgeye hükmediyordu.

Carcharodontosauruslar, T-rexler gibi 13 metre uzunluğa ulaşırken, megaraptorların uzunluğu 9-10 metre civarındaydı. Bu dinozorların hepsi, teropod grubunda yer alıyordu.

Victoria Müzeleri Araştırma Enstitüsü ve Monash Üniversitesi liderliğindeki yeni bir çalışmaya göre Güney Amerika'da görülen bu hiyerarşi, Avustralya'da tersine çevrilmişti.

Bilim insanları, ülkenin güneydoğusundaki Victoria eyaletinde 120 milyon ila 108 milyon yıl önceye tarihlernen 5 teropod fosili keşfetti. 

Carcharodontosaurus ve megaraptorları içeren örnekleri inceleyen ekip, bulgularını hakemli dergi Journal of Vertebrate Paleontology'de dün (19 Şubat) yayımladı.

Araştırmacılar, megaraptorlar yaklaşık 6 metre uzunluğundayken, carcharodontosaurların yaklaşık 2 ila 4 metre uzunluğunda olduğunu tespit etti.

Bilim insanları aralarındaki boyut farklı nedeniyle Kretase Dönemi Avustralyası'na megaraptorların hükmettiğini düşünüyor. Bu hayvanların küçük ama keskin dişleri ve devasa pençelere sahip güçlü ön ayakları vardı. 

Ekip ayrıca fosillerden ikisinin dünyanın bilinen en eski megaraptor örneği olduğunu tahmin ediyor.

Gezegene ayak basan en büyük etçil hayvanlardan biri olan carcharodontosaurus fosilleriyse bugüne kadar çoğunlukla Kuzey Afrika'da bulunmuştu. Bilim insanları yeni çalışmadaki fosillerin, Avustralya'nın ilk carcharodontosaurus örnekleri olduğunu düşünüyor.

Makalenin ortak yazarı Jake Kotevski "Avustralya'da carcharodontosaurusun keşfedilmesi çığır açıcı bir gelişme" diyerek ekliyor: 

Victoria'daki avcı hiyerarşisinin, Güney Amerika'dan nasıl farklılaştığını görmek büyüleyici. Güney Amerika'daki carcharodontosaurlar, Tyrannosaurus rex gibi 13 metreye kadar ulaşarak megaraptoridlerin üstünde yer alıyordu. Burada rollerin tersine dönmesi, Avustralya'daki Kretase ekosisteminin benzersizliğini vurguluyor.

Independent Türkçe, Discover Magazine, Popular Science, Journal of Vertebrate Paleontology



Narsisistlerin dışlanma hissini daha fazla yaşadığı bulundu

Gizli narsisistler kendilerine acıyarak durumlarını gizlerken büyüklenmeci narsisistler kendilerini çok önemli gördüklerini açığa vuruyor (Pixabay)
Gizli narsisistler kendilerine acıyarak durumlarını gizlerken büyüklenmeci narsisistler kendilerini çok önemli gördüklerini açığa vuruyor (Pixabay)
TT

Narsisistlerin dışlanma hissini daha fazla yaşadığı bulundu

Gizli narsisistler kendilerine acıyarak durumlarını gizlerken büyüklenmeci narsisistler kendilerini çok önemli gördüklerini açığa vuruyor (Pixabay)
Gizli narsisistler kendilerine acıyarak durumlarını gizlerken büyüklenmeci narsisistler kendilerini çok önemli gördüklerini açığa vuruyor (Pixabay)

Journal of Personality and Social Psychology adlı bilimsel dergide yeni yayımlanan bir makale, narsisistik kişilik özelliklerine sahip kişilerin kolay kolay kaçamadığı ve gittikçe daha fazla dibe battığı döngüyü detaylandırdı. 

Kendi benliğine daha fazla bağlanan kişilerin, sosyal ortamlardaki işaretleri daha negatif görme ihtimalinin daha fazla olduğu belirtildi. 

Narsisistlerin gösterdiği baskın kişilik özelliklerinin de dışlanma ihtimallerini artırdığına işaret edildi. 

Bu iki durumun birleşmesiyle birlikte narsisistik özelliklerin zamanla daha da şiddetlendiği ve kendi kendini yenileyen bir döngünün devreye girdiği vurgulandı. 

İsviçre'deki Basel Üniversitesi'nden Christiane Büttner, başyazarı olduğu makale hakkında konuşurken araştırmalarının kişilik özelliklerinin günlük yaşamı nasıl etkilediğine ışık tuttuğunu söylüyor:

Pek çok kişi, narsisizmi kibir ve kendini bazı şeylere layık görme üzerinden değerlendiriyor ama bizim araştırmamız sosyalleşmeden kaynaklanan acıları narsisistlerin de sıklıkla yaşadığını gösteriyor.

ABD, Almanya, Britanya, İsviçre ve Yeni Zelanda'da yaşayan onbinlerce kişinin dahil edildiği büyük ölçekli anketler ve deneylere dayandırılan çalışmada, sosyal dışlamadan en çok kimin, niye muzdarip olduğu ele alındı. 

Sosyal ortamların dominasyonu için etraftaki işaretlere daha çok dikkat eden büyüklenmeci narsisistlerin daha fazla dışlanma hissini yaşadığı bulundu.

Doğrulanmayan diğer ihtimalse kendilerini üstün gören bu kişilerin kötü davranışları hissetmeyeceğiydi. 

Ancak daha da ilginci, narsisistlerin gerçekten dışlanmaları oldu.

Büttner, bulgularına göre "dışlanma ve narsisistik özelliklerin zamanla birbirini beslediğini" aktarıyor.

Birleşik Krallık'taki Surrey Üniversitesi'nde sosyal psikoloji dersleri veren Erica Hepper, dahil olmadığı araştırmanın önceki bulguları desteklediğini söylüyor:

Narsisistlerin daha bencil ve empati yoksunu olduğunu ve zamanla daha az sevildiğini, ilişkilerinde sorun yarattığını halihazırda biliyoruz. Narsisistler kanıt olmasa da diğerlerinin kendilerine zarar vereceğini düşünebilir. Bizim araştırmalarımız, bunun narsisistlerin büyüklenmeci ama aynı zamanda kırılgan benliklerini durmadan savunma ihtiyacı duymasından kaynaklandığını öne sürüyor. Her zaman egolarına yönelik tehditleri ararlar ki bunları kolaylıkla savuşturabilsinler.

Büttner, son araştırmanın kısıtlamalarını da saydı. Katılımcıların kendi dışlanma anlatılarına dayanan ve patolojik ölçüde narsisist olanları dahil etmeyen çalışmanın ıskaladığı şeyler bulunabileceğini belirtti. 

Konuyla ilgili bundan sonra yapılacak araştırmaların iş yerleri ve sosyal medya gibi geniş gruplardaki çatışmaların yönetimi ve dışlanmanın kötü sonuçlarını azaltma konusunda etkili olabileceğini sözlerine ekledi. 

Independent Türkçe, Washington Post, CNN