Bilim insanlarına göre tuhaf uzaylılar gazlarda saklanıyor olabilir

Metil halojenür gazlarının atmosferde tespit edilebileceği potansiyel bir Hiyanus dünyasının tasviri (NASA/ESA/CSA/Joseph Olmsted/STScI)
Metil halojenür gazlarının atmosferde tespit edilebileceği potansiyel bir Hiyanus dünyasının tasviri (NASA/ESA/CSA/Joseph Olmsted/STScI)
TT

Bilim insanlarına göre tuhaf uzaylılar gazlarda saklanıyor olabilir

Metil halojenür gazlarının atmosferde tespit edilebileceği potansiyel bir Hiyanus dünyasının tasviri (NASA/ESA/CSA/Joseph Olmsted/STScI)
Metil halojenür gazlarının atmosferde tespit edilebileceği potansiyel bir Hiyanus dünyasının tasviri (NASA/ESA/CSA/Joseph Olmsted/STScI)

Araştırmacılar, uzaylı yaşamın gazların içinde saklanıyor olabileceğini söylüyor.

Yeni çalışmaya göre, bizimkine hiç benzemeyen uzak gezegenlerdeki gazların içinde dünya dışı varlıklar bulabiliriz.

Uzaylı yaşam arayışında gazların kendisi, potansiyel bir bölge olarak diğer yerlere kıyasla ihmal ediliyor. Ancak bilim insanlarına göre bu gazlar aslında nispeten kolay ve hızlı bir şekilde incelenebilir.

Hatta bunu NASA'nın James Webb Uzay Teleskobu'nu kullanıp ötegezegenlere bakarak bile yapabileceğimizi belirtiyorlar.

Bu gazlara metil halojenürler adı veriliyor. Dünya'da genellikle bakteriler, mantarlar ya da benzerleri tarafından üretilen metil halojenürler, bir halojen atomuna bağlı karbon ve hidrojen atomlarından meydana geliyor.

Webb teleskobuyla görülemeyecek kadar küçük ve sönük olan Dünya benzeri gezegenlerde bunları saptamak mümkün olmayabilir. Ancak Hiyanus gezegenleri diye bilinen diğer dünyalar, arama için muhtemel yerler olabilir.

Kaliforniya Üniversitesi Riverside kampüsünden astrobiyolog Eddie Schwieterman, ortak yazarı olduğu makale hakkında "Atmosferdeki gürültü ve teleskop sınırlamalarının biyoimzaların tespitini zorlaştırdığı Dünya benzeri bir gezegenin aksine, Hiyanus gezegenleri çok daha net bir sinyal sunuyor" diyor.

Bu tür gazları üretecek yaşam formlarının neye benzeyeceğini bilmiyoruz ancak daha önce karşılaştığımız her şeyden tamamen farklı görünebilirler.

Schwieterman yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullanıyor:

Eğer onları bulursak, bu mikroplar anaerobik olacaktır. Çok farklı bir ortama adaptasyon sağlamış olacaklar ve bu gazların metabolizmalarının makul bir çıktısı olduğunu söylemek dışında bunun neye benzediğini gerçekten tasavvur edemiyoruz.

Çalışma, The Astrophysical Journal Letters'da yayımlanan "Examining the Potential for Methyl Halide Accumulation and Detectability in Possible Hycean-type Atmospheres" (Olası Hiyanus Tipi Atmosferlerde Metil Halid Birikimi ve Tespit Edilebilirlik Potansiyelinin İncelenmesi) başlıklı yeni bir makalede anlatılıyor.

Independent Türkçe



En büyük kitlesel yok oluşta canlılara vaha olan bölge keşfedildi

Permiyen-Triyas yok oluşunda karada yaşayan türlerin yüzde 70'inin silindiği ancak bazı ekosistemlerin daha dirençli olduğu tahmin ediliyor (Dinghua Yang)
Permiyen-Triyas yok oluşunda karada yaşayan türlerin yüzde 70'inin silindiği ancak bazı ekosistemlerin daha dirençli olduğu tahmin ediliyor (Dinghua Yang)
TT

En büyük kitlesel yok oluşta canlılara vaha olan bölge keşfedildi

Permiyen-Triyas yok oluşunda karada yaşayan türlerin yüzde 70'inin silindiği ancak bazı ekosistemlerin daha dirençli olduğu tahmin ediliyor (Dinghua Yang)
Permiyen-Triyas yok oluşunda karada yaşayan türlerin yüzde 70'inin silindiği ancak bazı ekosistemlerin daha dirençli olduğu tahmin ediliyor (Dinghua Yang)

Çin'deki bir bölgenin, bugüne kadarki en şiddetli kitlesel yok oluştan diğer alanlara göre çok daha az etkilendiği bulundu. Bilim insanları bu bölgenin, canlılar için bir vaha görevi gördüğünü söylüyor.

Büyük Ölüm diye de bilinen Permiyen-Triyas yok oluşu yaklaşık 252 milyon yıl önce gerçekleştiğinde, denizdeki türlerin yüzde 80 ila 90'ını ortadan kaldırdığı tahmin ediliyor. 

Ancak bilinen 5 kitlesel yok oluştan en büyüğü kabul edilen bu olayda, karadaki türlerin ne kadarının silindiği konusunda fikir birliği sağlanamıyor. 

Bir teoriye göre Sibirya'daki volkanik patlamaların yol açtığı orman yangınları, asit yağmurları ve zehirli gazlar nedeniyle karasal türler de muazzam bir yıkıma uğramıştı. Güney Çin'de ve süper kıta Gondvana'daki Gigantopteris bitkilerinin, yaklaşık 252 milyon yıl önce yok olması bu iddiayı destekliyor.

Öte yandan Büyük Ölüm'den önce yaşayan bazı bitkilerin sonrasında da varlığını sürdürdüğüne işaret eden fosiller, teoriye gölge düşürüyor.

Uluslararası bir araştırma ekibi, Çin'deki Turfan-Kumul Havzası'nda fosil polen ve spor örneklerini detaylı bir şekilde analiz etti ve yeni bir tarihleme tekniği kullanarak karasal bitkilerin kitlesel yok oluştan sağ çıkabildiği bir ortamın varlığını ortaya koydu. 

Bulguları hakemli dergi Science Advances'ta dün (12 Mart) yayımlanan çalışmada, eğrelti otu çayırları ve iğne yapraklı ormanların, Büyük Ölüm'ün başlamasından 160 bin yıl öncesinden, bitiminden 160 bin yıl sonrasına kadar sürekli olarak geliştiği bulundu.

Çin Bilimler Akademisi'nden Mingli Wan, ortak yazarı olduğu çalışmanın bulguları hakkında şöyle diyor: 

Sağlam ağaç gövdeleri ve eğrelti otu saplarının varlığı, bu mikrofosillerin başka bir yerden taşınmadığını ve yerel bitki örtüsünü temsil ettiğini doğruluyor.

Bilim insanları bazı türlerin soyunun tükendiğini ancak bölgedeki spor ve polen türlerinin yok olma oranının sadece yüzde 21 olduğunu saptadı.

Yeni çalışmada ayrıca bölge ekosisteminin kitlesel yok oluşun ardından diğer yerlere kıyasla 10 kat daha hızlı toparlandığı tespit edildi. 

Bölgenin kısmen nemli ve yağışlı ikliminin bu dayanıklılığa zemin hazırladığı ve bitki örtüsünün göç eden hayvanlara destek sağladığı tahmin ediliyor. Bilim insanları bölgenin Büyük Ölüm'den sadece 75 bin yıl sonra hem etçil hem otçul olmak üzere çeşitli türlerin yaşadığı bir ortam sunduğunu belirtiyor.

Makalenin bir diğer yazarı Feng Liu "Bu durum, yerel iklim ve coğrafi faktörlerin şaşırtıcı direnç noktaları yaratabileceğini göstererek küresel çaptaki çevresel değişimler karşısında koruma çabalarına umut veriyor" diyor. 

Independent Türkçe, Popular Science, Interesting Engineering, Science Advances