Denizaslanı Ronan, insanlardan daha iyi ritim tutuyor

Ronan'ın becerileri bilim insanlarını etkilemeye devam ediyor (Colleen Reichmuth)
Ronan'ın becerileri bilim insanlarını etkilemeye devam ediyor (Colleen Reichmuth)
TT

Denizaslanı Ronan, insanlardan daha iyi ritim tutuyor

Ronan'ın becerileri bilim insanlarını etkilemeye devam ediyor (Colleen Reichmuth)
Ronan'ın becerileri bilim insanlarını etkilemeye devam ediyor (Colleen Reichmuth)

Ronan isimli bir denizaslanının, pek çok insandan daha iyi ritim tutabildiği ortaya çıktı. 

Kaliforniya Üniversitesi Long Marine Laboratuvarı'nda yaşayan Ronan, müziğe ritim tutmak üzere eğitilip 2013'te bunu başardığında ünlü olmuştu. Bu beceriye sahip olduğu saptanan insan dışı ilk memeli olan denizaslanı o dönemde sadece üç yaşındaydı.

Papağanların vücutlarını hareket ettirerek ritim tutabildiği biliniyor. Ayrıca son yıllarda yapılan çalışmalarda maymunlar ve sıçanlar gibi memelilerin ritim tutma becerileri görülüyor.

Ancak Ronan ününü korumaya devam ederken bilim insanları hayvanın, şarkı söylemeyi ya da müzikal iletişimi öğrenmeden ritim tutmasının dikkat çekici olduğunu belirtiyor. 

Meksika Nörobiyoloji Enstitüsü'nden Hugo Merchant, "Bilim insanları bir zamanlar sadece insanlar ve papağanlar gibi sesle öğrenen hayvanların ritim tutmayı öğrenebileceğine inanıyordu" diyor.

Merchant'ın yer almadığı bir araştırma ekibi, bulguları hakemli dergi Scientific Reports'ta 1 Mayıs Perşembe günü yayımlanan çalışmada Ronan'ın becerilerini 10 yıldan uzun süre sonra tekrar test etti.

New College of Florida'dan yıllardır Ronan'ın becerileri üzerine çalışan Peter Cook ve ekibi, yeni bir deney tasarladı. Dakikada 112, 120 ve 128 vuruşluk tempolarda Ronan'ın başını nasıl hareket ettirdiğini izlediler. Hayvanın bu tempolardan ikisini hiç duymamış olması, Ronan'ın yeni ritimleri öğrenme becerisini ölçmelerine olanak tanıdı.

Ardından Ronan'ın kayıtlarını, 18-23 yaşlarındaki 10 kişinin kollarını aynı tempolarla hareket ettirme becerisiyle karşılaştırdılar. Cook, "El, denizaslanının kafası ve kol da denizaslanının boynu gibi ve yaklaşık aynı boyuttalar, bu nedenle aynı miktarda alanda hareket ederek görevi yerine getirebilirler" diye açıklıyor.

Bulgular, Ronan'ın bütün parametrelerde birinci sırada olduğunu gösteriyor. 

Dr. Cook, "Kesinlik ve tutarlılığın hiçbir ölçütünde Ronan'dan daha iyi seviyede bir insan yoktu" diyerek ekliyor: 

Ve tüm ölçümlerde çoğu insandan daha iyiydi, bu yüzden gerçekten zirveye yükseldi.

Araştırmacılar ayrıca 15 yaşındaki hayvanın, eskisine göre kendini geliştirdiğini de söylüyor. 

Ekip bulguların ritim tutma becerisinin, sesle öğrenen hayvanlara has olduğu teorisine meydan okuduğunu savunuyor ancak bazı bilim insanları bu görüşe katılmıyor. 

Tufts Üniversitesi'nden bilişsel nörolog Aniruddh D. Patel, Ronan'ın ritim tutmayı eğitimle öğrendiğine, insan ve papağanların buna ihtiyaç duymadığına dikkat çekiyor. Patel, denizaslanlarının sesle öğrenme yeteneklerinin araştırılması gerektiğini ifade ediyor.

Araştırmacılar hem diğer denizaslanlarının ritim tutma becerilerini hem de Ronan'ın daha düzensiz ritimlere ayak uydurma yeteneğini incelemeyi planlıyor. 

Cook "Hızlanan ya da yavaşlayan, sabit kalmayıp değişen ritimlere ayak uydurabilir mi?" diyor: 

Bunlar insanların gayet iyi yapabildiği şeyler. Peki insan olmayan bir canlı bunları başarabilir mi?

Independent Türkçe, New York Times, Guardian, Scientific Reports



Bilim insanları dilin haritasını çıkardı

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Bilim insanları dilin haritasını çıkardı

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Diliniz kilo vermenizde anahtar olabilir mi? Yeni araştırma sayesinde bilim insanları bunun mümkün olabileceğini söylüyor.

Araştırmacılar ilk kez dilin ve şekerli tatları alan tat reseptörünün üç boyutlu yapısının haritasını çıkardı.

Bu reseptörler tatlı tadı veren çok sayıda farklı kimyasal maddeyi algılayabiliyor ve ekşi ya da acı tatlar için kullanılanlar gibi diğer reseptörlerin aksine çok hassas olmayacak şekilde evrimleşmiş. Bu da enerji ihtiyacımız nedeniyle şekerli gıdalara yönelmemize ve onları arzulamamıza neden oluyor.

Çarşamba günü yapılan açıklamaya göre, bu tatlı tat reseptörünün daha iyi anlaşılması, onu düzenleyecek ve şekere olan iştahımızı değiştirebilecek şeylerin keşfedilmesini sağlayabilir.

Columbia Üniversitesi ve Howard Hughes Tıp Enstitüsü'nde doktora sonrası araştırmacı olan Dr. Juen Zhang yaptığı açıklamada, "Şekerin obezitede oynadığı öncü rol göz ardı edilemez" dedi.

Bugün şekerin yerine kullandığımız yapay tatlandırıcılar, şeker yeme arzumuzu anlamlı şekilde değiştirmiyor. Artık reseptörün neye benzediğini bildiğimize göre, daha iyi bir şey tasarlayabiliriz.

Zhang, Cell adlı akademik dergide yayımlanan bulguların ortak baş yazarı.

Bu dönüm noktasına ulaşmak için Zhang ve ortak yazarları üç yıl çalıştı.

Reseptörü analiz etmek için kriyo-elektron mikroskopi adılı tekniği kullandılar. Dilin ve tatlı reseptörünün 3 boyutlu yapısının görüntülerini yakalamak için elektron ışınları ateşlediler.

İki ana yarıdan oluşan reseptör, sinekkapan bitkisine benzeyen bir bileşen içeriyor. Bağlanma cebi adı verilen bu parçanın yapısını bilmek, bazı insanların tatlılara karşı neden bu kadar hassas olduğunun daha iyi anlaşılmasını sağlayabilir.

Columbia Zuckerman Enstitüsü'nde baş araştırmacı ve çalışmanın ortak yazarı Dr. Anthony Fitzpatrick, "Bu reseptörün bağlanma cebini kesin bir şekilde tanımlamak, işlevini anlamak için kesinlikle hayati önem taşıyor" dedi.

"Tam şeklini bilerek, tatlandırıcıların neden ona bağlandığını ve reseptörü aktive eden veya işlevini düzenleyen daha iyi molekülleri nasıl geliştirebileceğimizi veya keşfedebileceğimizi anlayabiliriz" diye ekledi.

Tatlı tat reseptörü ağızda bulunmasına rağmen, vücudun her yerinde mevcut. Dolayısıyla, haritalar metabolizmayı inceleyen ek araştırmaları destekleyebilir. Bu araştırma, obeziteye karşı süregelen mücadeleye inanılmaz derecede yardımcı olabilir.

Obezite, her 5 çocuktan birini ve her 5 yetişkinden ikisini etkilediği ABD'de üstesinden gelinmesi gereken büyük bir sorun. Dahası, çok fazla şeker tüketmek kalp çevresinde ve karın bölgesinde daha fazla yağ birikimiyle ilişkilendiriliyor ki bu da kişinin sağlığı açısından riskli bir durum.

Fitzpatrick laboratuvarında araştırma teknisyeni ve çalışmanın ortak yazarı Andrew Chang, "İnsanlara yardımcı olabilmek için bilim anlayışımızı ileriye taşımaya çalışıyoruz" dedi.

Independent Türkçe