Yüzü dövmeli mumya bulan arkeologlar şaşkına döndü

Analiz, literatürde en sık kullanılan dövme malzemesi odun kömürünün son keşifte şaşırtıcı bir şekilde bulunmadığını ortaya çıkardı

(Temsili/Unsplash)
(Temsili/Unsplash)
TT

Yüzü dövmeli mumya bulan arkeologlar şaşkına döndü

(Temsili/Unsplash)
(Temsili/Unsplash)

Arkeologlar 800 yıllık bir And mumyasının yanaklarında ve kollarında daha önce hiç görülmemiş dövmeler bularak Güney Amerika'daki eski kültürel uygulamalara daha fazla ışık tuttu.

Tarih boyunca insanlar hakim güzellik standartlarına uymak, sosyal statü, grup aidiyeti ve hatta ritüel gibi nedenlerle vücutlarında değişiklikler yaptıkları yöntemleri benimsedi. Bu tür vücut modifikasyonları arasında dövme, hâlâ geniş çapta uygulanan bir kültürel pratik olarak varlığını sürdürüyor.

Ancak derinin yumuşak yapısı nedeniyle arkeolojik kayıtlarda günümüze ulaşan çok az dövmeli cilt örneği var.

Dövme izleri olan korunmuş ciltleri içeren mevcut kayıtların analizi, dünyadaki korunmuş dövmeli insan kalıntılarının en çok Güney Amerika'nın kıyı çöllerinde yer aldığını gösteriyor.

Bilim insanları bu nedenle Torino Üniversitesi Antropoloji ve Etnografya Müzesi'nde bulunan ve And Dağları'ndaki bir kazı alanında keşfedilen iyi korunmuş bir kadın mumyasını yakından inceledi.

Radyokarbon analizi, mumyanın 800 yıldan daha eski olduğunu ortaya çıkardı. Kadın MS 1215'le 1382 arasında bir dönemde yaşamış.

Araştırmacılar çıplak gözle görülemeyen dövmeleri tespit etmek için kızılötesi analiz yapan iki yeni teknik kullandı. Kulaktan ağza uzanan üç düz çizgi de dahil, mumyanın yüzünün her iki yanağında dövmeler bulunca şoke oldular.

Ayrıca el bileğinde S şeklinde bir dövme de saptadılar.

Görsel kaldırıldı.
Mumyanın sağ yanağı ve büyütülmüş hali (Journal of Cultural Heritage 2025)​​​​

X ışını floresansı ve Raman spektroskopisi gibi kimyasal analiz tekniklerini kullanarak dövmelerin demir minerali manyetit ve piroksen adlı başka bir mineralden geliştirilen pigmentlerle yapıldığını belirlediler. Analizler, literatürde en yaygın kullanılan dövme malzemesi olan odun kömürünün şaşırtıcı bir şekilde bulunmadığını ortaya koydu.

Araştırmacılar çalışmada şöyle yazıyor:

Sonuçlar hem nadir şekiller ve anatomik konumlar (yanaklardaki çizgiler ve bilekteki S benzeri işaret) hem de alışılmadık mürekkep bileşimini gösteriyor.

Öte yandan bu basit dövmeleri yorumlayıp belirli bir kültürle özdeşleştirmek zordu.

Güney Amerika dövmeleri genellikle eller, el bilekleri, ön kollar ve ayaklar üzerine yapılan daha karmaşık çizimler içeriyor. Yanak dövmelerine daha nadir rastlanıyor. Hatta bölgede bugüne kadar bulunan başka hiçbir antik dövme, mumyanın kolundaki "S" motifine benzemiyor.

Araştırmacılar dövmelerin genellikle giysilerle örtülmeyen vücut bölgelerinde yer aldığı düşünüldüğünde, bunların "dekoratif veya iletişim amacıyla" yapıldığından şüpheleniyor.

Ancak "şu anda, bunların tıbbi veya terapötik bir amacı ya da kültürel kökeni olduğunu söylemek mümkün değil" diye ekliyorlar.

Araştırmacılar şu ifadeleri kullanıyor: 

Sonuç olarak bu araştırma, özellikle Güney Amerika'da yaklaşık 800 yıl önceki antik dövme uygulamalarının incelenmesine aktif bir katkı sunuyor ve eski kültürlerin analizinde müze koleksiyonlarının rolünü vurguluyor.

Independent Türkçe



Bilim insanları şoke oldu: Dünya'nın çekirdeği altın sızdırıyor

Hawaii volkanik kayalarında değerli metal izleri tespit edildi (ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu)
Hawaii volkanik kayalarında değerli metal izleri tespit edildi (ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu)
TT

Bilim insanları şoke oldu: Dünya'nın çekirdeği altın sızdırıyor

Hawaii volkanik kayalarında değerli metal izleri tespit edildi (ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu)
Hawaii volkanik kayalarında değerli metal izleri tespit edildi (ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu)

Hawaii volkanik kayalarının üzerinde yapılan türünün ilk örneği niteliğindeki analiz, Dünya'nın çekirdeğinin altın ve diğer değerli metalleri yüzeye sızdırdığını ortaya çıkardı.

Dünya'nın altın ve rutenyum gibi değerli metal yataklarının en az yüzde 99,99'u, 3 bin kilometre kalınlığındaki katı kayanın altında, insanlığın ulaşamayacağı bir yerde, metalik çekirdeğe hapsolmuş durumda.

Bu değerli metaller, gezegenin 4,5 milyar yıl önceki oluşumu sırasında çekirdeğe hapsoldu. Araştırmacılar, çarşamba günü hakemli dergi Nature'da yayımlanan analizlerinde, "Rutenyum gibi değerli metaller metalik çekirdekte yüksek konsantrasyonda bulunurken, silikat mantoda son derece düşük seviyedeler" diyor.

Yeni teknikler kullanan araştırmacıların Dünya'nın yüzeyindeki volkanik kayalarda tespit ettiği rutenyum seviyesi, kökenlerinin çekirdek-manto sınırına dayandığına işaret ediyor.

Çalışma, Hawaii'deki volkanik bazalt kayaların, mantodan çok daha yüksek oranda değerli metal yoğunluğuna sahip olduğunu ortaya koydu.

Göttingen Üniversitesi'nden çalışmanın ortak yazarı Nils Messling "Verilerimiz, altın ve diğer değerli metaller dahil olmak üzere çekirdekten gelen maddelerin üstteki mantoya sızdığını doğruluyor" diyor.

İlk sonuçlar geldiğinde, kelimenin tam anlamıyla altın bulduğumuzu (İngilizcede "strike gold" deyimi hem "altın bulmak" hem de "köşeyi dönmek" anlamına geliyor -çn.) fark ettik!

Bulgular, Dünya'nın çekirdeğinin daha önce düşünüldüğü kadar izole olmadığını ortaya koyuyor. Bir zamanlar erişilemez sanılan çekirdekten gelen malzeme, volkanik patlamalarda yüzeye fırlıyor ve gelecekte bu tür sızıntılar yoluyla incelenebilir.

Araştırmacılar, rutenyumun çeşitli formlarının çekirdek-manto etkileşimini daha ayrıntılı bir şekilde incelemede yeni bir iz sürücü görevi görebileceğini söylüyor.

Yeni analiz, çekirdek-manto sınırının yakınından gelen birkaç yüz katrilyon tonluk aşırı ısınmış malzemenin, Dünya yüzeyine yükselerek Hawaii gibi okyanus adalarını oluşturduğunu gösteriyor.

Bu aynı zamanda, dünyanın bel bağladığımız altın ve diğer değerli metal kaynaklarının en azından bir kısmının çekirdekten geldiği anlamına geliyor.

Öte yandan araştırmacılar, çalışmada gözlemlenen çekirdekten sızma sürecinin geçmişte de var olup olmadığının henüz bilinmediğini belirtiyor.

Çalışmada "Bulgularımız, yuvamız olan gezegenin iç dinamiklerinin evrimine dair yepyeni bir bakış açısı sunuyor" ifadeleri yer alıyor.

Independent Türkçe