Araştırmacılar bir molekülün kas yaşlanmasını yavaşlattığını keşfetti

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Araştırmacılar bir molekülün kas yaşlanmasını yavaşlattığını keşfetti

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Yeni bir araştırmaya göre, vücutta bulunan yaygın bir molekül, yaşlı kas hücrelerini yeniden gençleştirmek için hedeflenebilir ve bu da yaşlılarda kırılganlığı önleyebilir.

Gelişmiş ülkelerin nüfusu yaşlanıyor ve bu da halk arasında kırılganlık ve güçsüzlük oranlarını artırıyor.

Bu nüfuslarda kademeli kas kaybı, yaşlılarda özellikle düşme veya ameliyat sonrasında kas dokularının yaraları onarma kapasitesinin azalmasıyla hızlanıyor.

Bu durum, yaşlılarda sarkopeni veya düşük kas kütlesi diye adlandırılan bir duruma yol açarak, onları daha da kırılgan ve hareket sorunlarına açık hale getiriyor.

Önceki çalışmalar, kas kök hücrelerinin bu tür doku hasarlarını onarmada önemli rol oynadığını ancak yaşla birlikte işlevsiz hale geldiğini gösterdi.

Araştırmacılar, yaşlı kök hücrelerin genç olanlardan nasıl farklılaştığını anlamayı ve bu değişimleri tersine çevirmenin yollarını arıyor.

Cell Stem Cell adlı akademik dergide yayımlanan yeni çalışma, vücutta doğal olarak bulunan Prostaglandin E2 (PGE2) adlı molekülle tedavi edilen yaşlı farelerin yaşlı kaslarının yenilenme oranı ve güçlerinin arttığını ortaya koydu.

Bilim insanları ayrıca PGE2 molekülünün kök hücre yaşlanmasını önleyerek etkisini gösterdiğini belirtti.

Çalışmada araştırmacılar, PGE2 ve onunla ilişkili EP4 molekülünün vücuda etkilerini inceledi.

Önceki araştırmalar, kas yaralanmasında PGE2'nin genç farelerin kaslarını yenilemek için kas kök hücrelerini tetiklediğini göstermişti.

Bilim insanları yaşlı farelerin kas kök hücrelerinde EP4 üretiminin ya eksik olduğunu ya da genç kök hücrelerde bulunan seviyelere kıyasla yarı yarıya azaldığını buldu.

Araştırmanın yazarı Yu Xin Wang, "PGE2, kök hücreleri uyandırmak ve hasarı onarmak için bir alarm gibi. Yaşlanma, esasen alarmın sesini azaltıyor ve kök hücreler kulak tıkaçları da takmış gibi oluyor" dedi.

Yeni araştırma, bu hücresel alarmın etkisini eski seviyelerine döndürmenin yolunu buldu.

yhuı8o
Kas yapımının farklı aşamalarındaki kök hücreler kırmızı, yeşil ve sarı renkle boyanmış (Shiqi Su, Will Wang, Sanford Burnham Prebys)

Bilim insanları, kas yaralanması sonrası yaşlı farelere egzersizle birlikte stabil bir PGE2 formu verdiğinde, tedavi edilen farelerin tedavi edilmeyenlere kıyasla daha fazla kas kütlesi kazandığını ve daha güçlü olduğunu gördü.

Dr. Wang, "Beni en çok şaşırtan, tek bir tedavi dozunun kas kök hücre fonksiyonunu geri kazanmak için yeterli olması ve bu faydanın ilacın süresinden çok daha uzun süre devam etmesi" dedi.

"Yeni kas oluşturmanın yanı sıra kök hücreler dokuda kalıyor, burada PGE2'nin etkisiyle kaslara daha yüksek yenilenme kapasitesi kazandırıyor" dedi.

Çalışma, PGE2 tedavisinin kök hücre fonksiyonunu geri kazandırabildiğini ve farelerin kaslarındaki yaşa bağlı değişikliklerin çoğunu tersine çevirebildiğini ortaya koydu.

Dr. Wang, "PGE2, bağırsak, karaciğer ve diğer birçok dokunun yenilenme süreciyle sinyal iletiminde rol oynar ve diğer yaşlı dokuların yenilenme kapasitesini geri kazandırabilecek bir yaklaşım sunabilir" dedi.

Bilim insanları, "PGE2'nin yaşlı kas kök hücrelerinin gençleşmesini tetiklediğini, bunun da kas onarımı ve gücünde işlevsel iyileşmelere yol açtığını keşfettik" sonucuna vardı.

Independent Türkçe



Buzul Çağı'ndan kalma aletler, Avustralya'nın ilk insanları hakkında bilinenleri baştan yazdı

Mavi Dağlar'ın üst kesimlerindeki Darug Bölgesi'nde yer alan Dargan Sığınağı (Dr. Amy Way)
Mavi Dağlar'ın üst kesimlerindeki Darug Bölgesi'nde yer alan Dargan Sığınağı (Dr. Amy Way)
TT

Buzul Çağı'ndan kalma aletler, Avustralya'nın ilk insanları hakkında bilinenleri baştan yazdı

Mavi Dağlar'ın üst kesimlerindeki Darug Bölgesi'nde yer alan Dargan Sığınağı (Dr. Amy Way)
Mavi Dağlar'ın üst kesimlerindeki Darug Bölgesi'nde yer alan Dargan Sığınağı (Dr. Amy Way)

Arkeologlar, Avustralya'nın Mavi Dağlar bölgesindeki bir mağarada Son Buzul Çağı'na ait nadir eserler ortaya çıkararak kıtanın ilk insanlarının, bir zamanlar bu engebeli dağlarda yaşadığına dair kesin kanıtlar buldu.

İlk Milletler topluluğu üyeleriyle birlikte çalışan araştırmacılar, Sidney'nin batısında yaklaşık 1073 metre yükseklikte yer alan buz gibi bir bölge olan Dargan Sığınağı'nın 20 bin yıl önce ilk insanlar tarafından yerleşim yeri olarak kullanıldığını keşfetti.

Hakemli dergi Nature Human Behaviour'da yayımlanan bulgular, Avustralya'da 700 metrenin üzerindeki bir rakımda yerleşim olduğuna dair bugüne kadarki en eski kanıtı sunuyor.

Bulgular, Mavi Dağlar'ın Son Buzul Çağı'nda yerleşime elverişsiz olduğu yönündeki önceki inanışları tersine çevirirken bu tür buzlu arazilerin, erken insan göçüne engel teşkil etmemiş olabileceğine işaret ediyor.

Araştırma, erken dönem Avustralya yerlilerinin bu elverişsiz koşullara uyum sağlamalarını sağlayan yaratıcılıkları hakkında da yeni soruları gündeme getiriyor.

Son Buzul Çağı'ndaki soğuk hava koşulları Mavi Dağlar'ın 600 metre yukarısındaki üst kesimlere kadar uzanmıştı, sıcaklıklar bugünkünden en az 8,2 derece daha düşüktü ve bitki örtüsü modern zamanlara göre çok daha seyrekti.

Bilim insanları Buzul Çağı'nda bu bölgede odun kaynaklarının kıt olabileceğini ve su kaynaklarının kış boyunca donmuş olabileceğini söylüyor.

Sidney Üniversitesi'nden arkeolog Wayne Brennan, "Şimdiye kadar, Avustralya'nın yüksek kesimlerinin Son Buzul Çağı'nda yaşanması çok zor yerler olduğunu düşünüyorduk" diyor.

Dr. Brennan şu ifadeleri kullanıyor: 

Yine de araştırmalarımız bu zorlu koşullara rağmen insanların, ağaç sınırının yaklaşık 400 metre üzerindeki bu yüksek rakımlı arazide yaşadığını ve buradan geçtiğini gösteriyor.

Arkeologlar mağara alanındaki son kazılarda ocak kalıntıları da dahil, Son Buzul Çağı'na ait yaklaşık 700 eser ortaya çıkardı.

Araştırmacılar bunların çoğunun Avustralya'nın ilk insanları tarafından muhtemelen kesme veya kazıma için kullanılan tarih öncesi aletler olduğunu söylüyor.

Çalışmanın bir diğer yazarı Philip Piper "Dargan Mağarası'nın son 20 bin yılını kapsayan bu kadar sağlam bir kronolojiyi oluşturmamızı sağlayan, eserlerin mükemmel bir şekilde korunmasıydı" diyor.

Gün yüzüne çıkarılan kil taşından aletlerin çoğu yerel üretimdi ancak bir tanesi Dargan Sığınağı'ndan yaklaşık 50 km uzaklıktaki Jenolan Mağaraları bölgesinden gelmiş gibi görünüyor. Bu da eski insanların kuzey ve güney arasında yolculuk yaptığına işaret ediyor.

ghtyju

Araştırmacılar, Mavi Dağlar silsilesi, bitki ve hayvan çeşitliliğiyle tanınan bir UNESCO Dünya Mirası alanı olmasına rağmen, yerli halkın kültürel mirasını korumak için hiçbir önlem alınmadığını söylüyor.

Çalışmanın yazarı ve Darug kadını Leanne Watson Redpath, "Halkımız binlerce yıl boyunca Mavi Dağlar'da yürüdü, yaşadı ve gelişti ve mağaranın orada olduğunu biliyorduk" diyor.

Mağara sadece bir şeyler paylaşmak, hikaye anlatmak ve hayatta kalmak için burayı bir buluşma yeri olarak kullanan atalarımızla somut bir bağ değil, aynı zamanda kültürel kimliğimizin bir parçası. Tüm Avustralyalıların yararı için mirasımıza saygı göstermeli ve onu korumalıyız.

Bilim insanları Son Buzul Çağı'nda bu dağlara hangi ilk insanların ulaştığına henüz emin değil.

Birden fazla yerli grubun bu bölgeyle bağlantılı olabileceğinden şüpheleniyorlar.

Dr. Brennan, "Geleneksel bilgimizle bilimsel araştırmaları birleştirerek tarihimizin bu paha biçilmez mahzenlerini gelecek nesiller için koruyabileceğimizi umuyoruz" diyor.

Independent Türkçe