Makarna nasıl pişirilmeli? Uzmanlar en sağlıklı yöntemi açıkladı

Erişteyi süzmek sorun değil ancak makarnayı pişirdikten sonra asla sudan geçirmediğinizden emin olun. Sağlık faydalarını yok edebilirsiniz (Unsplash)
Erişteyi süzmek sorun değil ancak makarnayı pişirdikten sonra asla sudan geçirmediğinizden emin olun. Sağlık faydalarını yok edebilirsiniz (Unsplash)
TT

Makarna nasıl pişirilmeli? Uzmanlar en sağlıklı yöntemi açıkladı

Erişteyi süzmek sorun değil ancak makarnayı pişirdikten sonra asla sudan geçirmediğinizden emin olun. Sağlık faydalarını yok edebilirsiniz (Unsplash)
Erişteyi süzmek sorun değil ancak makarnayı pişirdikten sonra asla sudan geçirmediğinizden emin olun. Sağlık faydalarını yok edebilirsiniz (Unsplash)

Makarna pişirmek çoğu zaman bilimden ziyade bir sanat gibi görünebilir ancak beslenme uzmanlarının, yemekten en iyi faydayı sağlamak için desteklediği bir yol var.

Anlaşıldığı üzere makarnayı çok uzun süre pişirmek tavsiye edilmiyor. Fazla pişmiş makarnadaki nişasta; protein, karbonhidrat ve lif gibi besin maddelerini pişirme suyuna bırakabilir.

Uzmanlar genellikle "al dente" pişirmenin, yani makarnayı ısırdığınızda hâlâ diri kalmasının en iyi yöntem olduğunu söylüyor.

Fazla pişmiş makarna kan şekerini yükseltebilir, kalp hastalığı, felç ve diğer komplikasyon risklerini artırabilir.

Stanford Health Care'den klinik cerrahi doçenti Michelle Hauser yaptığı açıklamada, "Fazla pişmiş makarnanın kan şekeri seviyeleri üzerinde al dente makarnaya göre daha büyük etkisi var" diyor.

Al dente pişirilen makarna daha rahat çiğnenebilir ve sindirilebilir.

Uluslararası Makarna Örgütü, "Nişastadaki glikozun emilimi gibi sindirimimiz de yavaşlar: Bunun sonucunda glisemik indeks düşer" ifadelerini kullanıyor.

Glisemik indeks, bir gıdanın kan şekerini yani glikozu ne kadar hızlı yükselteceğinin ölçüsü. Sadece karbonhidrat içeren gıdaların glisemik indeksi var. Alt sıralardaki gıdalar arasında makarna, yulaf ezmesi, havuç, fındık, meyve ve çok daha fazlası yer alıyor. Daha yüksek dereceli gıdalar arasında karpuz, patates, işlenmiş tahıllar ve beyaz ekmek var. Ölçek, saf glikozu gösteren 0'dan 100'e kadar değişiyor.

Daha düşük glisemik indeks, kan şekeri seviyelerinin vücutta daha yavaş, yüksek indeks de hızlı bir şekilde arttığı anlamına geliyor. Diyabet hastaları için yüksek indeksli gıdalar kan şekerini kontrol etmeyi zorlaştırabilir. Daha yüksek glisemik indekse sahip gıdalar tüketmek, kişinin yemekten sonra aç ve yorgun hissetmesine de neden olabilir.

Harvard Tıp Fakültesi "Vücut glikoz artışına, onu metabolize etmek için daha fazla insülin üreterek tepki verir. Ancak insülin patlaması sonraki birkaç saat içinde kan glikozunu tüketecektir. Glikoz seviyesi çok hızlı bir şekilde çok aşağı düşerse, hipoglisemi adı verilen bir durum yaşayarak kendinizi bitkin, sarsak ve sersemlemiş hissedebilirsiniz" diye açıklıyor.

Ve muhtemelen canınız yüksek glisemikli bir atıştırmalık isteyecektir ki bu da kilo vermenize kesinlikle yardımcı olmaz.

Düşük glisemikli bir beslenme biçimi, gıdaların sindirim sisteminde daha uzun süre işlenmesini gerektiriyor. Bunun sonucunda kişi daha uzun süre tok hissediyor. 

Ancak yemeği mümkün olduğunca sağlıklı hale getirmenin tek yolu bu değil.

Makarnayı pişirdikten sonra asla sudan geçirmediğinizden emin olun. Yoksa tüm besin değerleri heba olur.

Wyoming Üniversitesi, "Makarnayı sudan geçirince, en başta tadını çıkarmak istediğiniz nişasta ve besin maddelerinin çoğunu atmış olursunuz" uyarısında bulunuyor.

Independent Türkçe



Kalp krizi ölümleri 50 yılda yüzde 90 azaldı: Uzmanlar üç hastalık riskine dikkat çekiyor

Uzmanlar, aritmi, kalp yetmezliği ve hipertansif kalp hastalığı kaynaklı ölümlerin arttığı uyarısı yapıyor (Unsplash)
Uzmanlar, aritmi, kalp yetmezliği ve hipertansif kalp hastalığı kaynaklı ölümlerin arttığı uyarısı yapıyor (Unsplash)
TT

Kalp krizi ölümleri 50 yılda yüzde 90 azaldı: Uzmanlar üç hastalık riskine dikkat çekiyor

Uzmanlar, aritmi, kalp yetmezliği ve hipertansif kalp hastalığı kaynaklı ölümlerin arttığı uyarısı yapıyor (Unsplash)
Uzmanlar, aritmi, kalp yetmezliği ve hipertansif kalp hastalığı kaynaklı ölümlerin arttığı uyarısı yapıyor (Unsplash)

Yeni bir çalışma ABD'de kalp krizi ölümlerinin 50 yılda yaklaşık yüzde 90 azaldığını ancak diğer kalp rahatsızlıklarının yükselişe geçtiğini gösteriyor.

Stanford Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden araştırmacılar Journal of the American Heart Association'da çarşamba günü yayımlanan çalışmada, 1970-2022 döneminde 25 yaş ve üstü yetişkinler arasında kalp hastalığına bağlı ölüm oranlarını yaşa göre analiz etti.

Araştırmacılar genel kalp hastalığı ölümlerinin 50 yılda yüzde 66 azaldığını, bunun başlıca nedeninin kalp krizi ölümlerindeki yüzde 89'luk düşüş olduğunu tespit etti.

Kalp krizi 1970'te kalp hastalığından kaynaklı ölümlerinin yarısından fazlasından sorumluyken, 2022'ye gelindiğinde üçte birinden daha azını oluşturuyordu.

Kaliforniya'daki Stanford Tıp Fakültesi'nde iç hastalıkları asistanlığında ikinci yılında olan Sara King, başyazarı olduğu çalışma hakkında, "Son 50 yılda yaşanan bu gelişme, kalp krizi ve diğer iskemik kalp hastalığı türlerinin tedavisinde elde edilen inanılmaz başarıları yansıtıyor" diyor.

İnsanların, bir zamanlar idam fermanı olarak görülen ilk akut kardiyak olaylardan kurtulmasını sağlama yolunda büyük adımlar atıldı.

Olay yerindeki daha fazla kişinin kalp masajı yapması, erken kalp krizi belirtilerine dair farkındalığın artması, tedavilerin iyileştirilmesi ve sigara yasağı gibi gelişmeler kalp krizi ölümlerinin azalmasına katkı sağladı.

Ancak uzmanlar, kalp krizinden kurtulan kişi sayısı artarken, diğer kalp hastalığı türlerinin yükselişe geçtiğine dair uyarıyor.

Kalbin çok hızlı, çok yavaş ya da düzensiz atması anlamına gelen aritmiden kaynaklanan ölümler yüzde 450, kalp yetmezliğinden kaynaklanan ölümlerse yüzde 146 oranında arttı.

Hipertansif kalp hastalığı ölümleri ise uzun süreli yüksek tansiyonun etkisiyle yüzde 106 oranında arttı. Araştırmacılar bu yükselen ölüm nedenlerini ABD'deki obezite, diyabet ve yüksek tansiyona bağlıyor.

ABD'deki obezite oranı 1970'ten 2022'ye kadar yüzde 15'ten yüzde 40'a yükseldi. Yetişkinlerin neredeyse yarısı artık tip 2 diyabet hastası ve yüksek tansiyon oranları 1978'den 2022'ye kadar yüzde 30'dan neredeyse yüzde 50'ye çıktı.

Stanford Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde araştırmadan sorumlu dekan yardımcısı ve öğretim üyesi olan, çalışmanın kıdemli yazarı Dr. Latha Palaniappan şöyle diyor: 

Artık vakaları önleyerek insanların güçlü, sağlıklı kalplerle yaşlanmasını sağlamaya odaklanmak gerekiyor ve önleme çalışmaları çocukluk kadar erken bir dönemde başlayabilir.

Amerikan Kalp Derneği'nin "Hayatın Temel 8'i" listesi, kalp hastalığı riskini azaltmak için atılması gereken temel adımları şöyle özetliyor: sağlıklı beslenmek, kilo kontrolü, sigarayı bırakmak, daha fazla egzersiz yapmak, uykuyu iyileştirmek ve sağlıklı kolesterol, kan basıncı ve kan şekeri seviyelerini korumak.

Independent Türkçe