Asya'nın en yaşlı fili "Büyükanne" öldü

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Asya'nın en yaşlı fili "Büyükanne" öldü

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Asya'nın en yaşlısı olduğu söylenen 100 yaşındaki filin çarşamba günü Hindistan'ın orta kesimlerindeki bir yaban hayatı koruma alanında ölmesi, orman yetkilileri, köylüler ve hayvanseverleri yasa boğdu.

Dişsiz bir dişi olan Vatsala, hayatının son 30 yılını Madhya Pradeş eyaletindeki Panna Kaplan Koruma Alanı'nda geçirdi. Burada çalışanlar ve bakıcılar ona sevgiyle büyükanne anlamına gelen Dadi diye sesleniyordu.

Orman yetkilileri, Dadi'nin çarşamba günü öğleden sonra Hinauta Fil Kampı yakınlarındaki bir orman kanalına düştüğünü söyledi. NDTV'nin haberine göre, veterinerler ve orman korucularının çabalarına rağmen Vatsala saat 13.30 sularında öldü.

Kerala'nın Nilambur Orman Bölümü'nde doğan Vatsala, ilk yıllarını orman ürünleri taşıyarak geçirmişti. Vatsala 1972'de Madhya Pradeş'e yerleştirildi ve 1993'te Panna'ya taşındı.

Görevinden 2004'te emekli oldu ancak kampta hayati bir rol oynamaya devam etti.

Panna Saha Müdürü Anjana Suchita Tirkey, Hint medyasına verdiği demeçte "O bizim gururumuzdu" dedi.

Sürüyü asaletle yönetirdi. Doğumlar sırasında, deneyimli bir ebe gibi yakında duran, güç verip ve sakinleştiren Vatsala'ydı. O sadece en yaşlısı değil, fil ailemizin ruhuydu.

Panna Kaplan Koruma Alanı'nın 100 yaşından büyük aile reisi Vatsala'ya hüzünle veda ettik. Zarif varlığı onunla tanışan herkesi büyüledi. Sayısız kurtarma operasyonu ve fil yavrularını büyüttüğün için teşekkürler Vatsala. Mirasın korunacak. 

30 yıldır Vatsala'nın seyisliğini yapan Maniram Gond, The Times of India'ya Vatsala'nın asla sinirlenmediğini söyledi. "O bir büyükanne gibiydi" dedi.

Tamamen kör olduğu son yıllarında bile, adını söylediğim anda hortumunu kaldırırdı.

Gond gazeteye Vatsala'nın hiç çiftleşmediğini söyledi. Kendisiyle çiftleşmek isteyen Ram Bahadur adlı bir erkek filin 2003 ve 2008'deki iki şiddetli saldırısından sağ çıkmış. İlkinde bağırsakları yırtılmış ve 200'den fazla dikiş atılması gerekmiş. 9 aylık tedavinin ardından iyileşmiş.

Kendi yavrusu olmamasına rağmen, personel onun kamptaki genç filler için doğal bir aile reisi gibi davrandığını, sık sık onların yanında yürüdüğünü ya da hastalık veya doğum sırasında onları rahatlattığını söyledi.

Son yıllarında kördü ve sindirim sorunları yaşıyordu. Bakıcıları ona elleriyle yulaf lapası veriyor ve kampta dolaşmasına yardım ediyordu

Cesedi, son evi olan Hinauta kampında yakıldı. İlk yıllarına ait belgelerin eksik olması nedeniyle resmi bir Guinness Dünya Rekoru düzenlenemedi ancak orman yetkilileri 100 yaşın üzerinde olduğunu tahmin ediyor.

Asya filleri vahşi doğada genellikle 60 yıla kadar yaşıyor. Esaret altındaki bireyler veteriner bakımıyla daha uzun yaşayabilirken, Vatsala'nın yaşı istisnai bir durumdu.

Dünya Doğa Koruma Birliği tarafından nesli tükenmekte olan türler listesinde yer alan filler, Hindistan'da Yaban Hayatı Koruma Yasası kapsamında korunuyor.

Güney Asya ülkesi, Asya fil nüfusunun yüzde 50'sinden fazlasını temsil eden 27 bini aşkın vahşi file ev sahipliği yapıyor. Ancak yaşam alanları giderek daralıyor ve insan-fil çatışması hâlâ büyük bir endişe kaynağı.

Independent Türkçe



Mavi köpekbalıklarının bukalemun gibi renk değiştirdiği keşfedildi

Fotoğraf: Wikimedia Commons
Fotoğraf: Wikimedia Commons
TT

Mavi köpekbalıklarının bukalemun gibi renk değiştirdiği keşfedildi

Fotoğraf: Wikimedia Commons
Fotoğraf: Wikimedia Commons

Yeni bir araştırmaya göre mavi köpekbalığının derisindeki benzersiz yapılar, bukalemun gibi renk değiştirebileceğine işaret ediyor.

Bu hafta Anvers'te düzenlenen Society for Experimental Biology konferansında sunulan çalışma, mavi köpekbalığının (Prionace glauca) derisindeki renkleri üreten küçük nano yapıları ortaya çıkardı. Köpekbalığının renginin sırrı, deriyi zırh gibi kaplayan pulların, dermal dentiküller diye bilinen pulpa boşluklarında saklı.

Çalışmada yer alan araştırmacılardan Viktoriia Kamska, "Mavi, hayvanlar alemindeki en nadir renklerden biri ve hayvanlar bunu üretmek için evrim boyunca çeşit çeşit benzersiz strateji geliştirdi. Bu da bu süreçleri bilhassa büyüleyici kılıyor" diyor.

Pulpa boşlukları içindeki guanin molekülü kristalleri, mavi reflektör görevi görüyor. Buna ek olarak melanin pigmenti içeren hücre bileşenleri diğer dalga boylarını emerek köpekbalığının karakteristik rengini üretiyor.

Dr. Kamska, "Bu bileşenler, aynalarla dolu torbaları ve siyah emicilerle dolu torbaları anımsatan şekilde ayrı hücrelerde toplanıyor ancak yakın ilişki içinde durarak birlikte çalışabiliyorlar" diye açıklıyor.

Melanin, belirli kalınlık ve aralıklara sahip guanin kristalleriyle işbirliği yaparak köpekbalığının derisindeki renk doygunluğunu artırıyor.

Bir diğer araştırmacı Mason Dean "Bu malzemeler bir araya getirilince, renk üretme ve değiştirmeyi sağlayan güçlü bir yetenek de ortaya çıkıyor" diyor.

Büyüleyici olan şey, kristalleri içeren hücrelerdeki küçük değişiklikleri gözlemleyerek bunların tüm organizmanın rengini nasıl etkilediğini görüp modelleyebilmemiz.

xsdfrgt
Mavi köpekbalığının dermal dentikülleri (Viktoriia Kamska)

Araştırma, renk üreten küçük yapıların biçimini, işlevini ve mimarisini tanımlayan gelişmiş görüntüleme teknikleri sayesinde mümkün oldu.

Dr. Dean "Rengi organizma düzeyinde, metre ve santimetre ölçeğinde incelemeye başladık ancak yapısal renk nanometre düzeyinde elde edildiğinden, bir dizi farklı yaklaşım kullanmamız gerekti" diyor.

Araştırmacılar daha sonra küçük deri yapılarındaki hangi yapısal parametrelerin, gözlemlenen görünümü üretmekten sorumlu olduğunu doğrulamak için bilgisayar simülasyonları kullandı.

Bu renk değişimi mekanizmasının, guanin kristal aralığını etkileyecek çevresel faktörler tarafından da yönlendirilebileceğini gösterdiler.

Dr. Dean, "Bu şekilde nem veya su basıncı değişiklikleri gibi basit bir şeyden kaynaklanan çok ince ölçekteki değişiklikler, vücut rengini değiştirebilir ve bu da hayvanın nasıl kamufle olacağını şekillendirir" ifadelerini kullanıyor.

Örneğin köpekbalığı daha derine yüzdüğünde, deriye daha fazla basınç uygulanması sonucu guanin kristallleri birbirine doğru itiliyor ve köpekbalığının rengi koyulaşarak çevresine daha iyi uyum sağlıyor.

Bu küçük yapıların davranış mekanizması köpekbalığının deri rengini de değiştiriyor olabilir. Dr. Dean şöyle diyor: 

Böylesine çok işlevli bir yapısal tasarım (yüksek hızlı hidrodinamik ve kamufle edici optik özellikleri birleştiren bir deniz canlısı yüzeyi) bildiğimiz kadarıyla daha önce görülmedi.

Independent Türkçe