Issız ormanlardan puslu kasabalara: Untamed tadında 7 dizi

Eğer yayına girer girmez listeleri altüst eden Untamed'i beğendiyseniz, size iyi bir haberimiz var: Harika önerilerle sizi yeni yolculuklara çıkarmaya geldik

Yıllar boyu Avustralya yapımı dizi ve filmlerinde rol alan Eric Bana, Hollywood'un dikkatini Kara Şahin Düştü'deki (Black Hawk Down) performansı ve Hulk'ta canlandırdığı Bruce Banner karakteriyle çekmişti (Netflix)
Yıllar boyu Avustralya yapımı dizi ve filmlerinde rol alan Eric Bana, Hollywood'un dikkatini Kara Şahin Düştü'deki (Black Hawk Down) performansı ve Hulk'ta canlandırdığı Bruce Banner karakteriyle çekmişti (Netflix)
TT

Issız ormanlardan puslu kasabalara: Untamed tadında 7 dizi

Yıllar boyu Avustralya yapımı dizi ve filmlerinde rol alan Eric Bana, Hollywood'un dikkatini Kara Şahin Düştü'deki (Black Hawk Down) performansı ve Hulk'ta canlandırdığı Bruce Banner karakteriyle çekmişti (Netflix)
Yıllar boyu Avustralya yapımı dizi ve filmlerinde rol alan Eric Bana, Hollywood'un dikkatini Kara Şahin Düştü'deki (Black Hawk Down) performansı ve Hulk'ta canlandırdığı Bruce Banner karakteriyle çekmişti (Netflix)

Netflix'in son dönemdeki sürpriz hitlerinden Untamed, yayına girmesinden sadece birkaç gün sonra hem ABD hem de dünya genelinde bir numaraya yerleşti. Eric Bana'nın hayat verdiği federal ajan Kyle Turner, Yosemite Ulusal Parkı'nın sisli patikalarında sadece bir cinayetin değil, kendi karanlığının da izini sürüyor. 6 bölümlük mini dizi, ağır ağır kurulan yapısı, etkileyici görselliği ve içe işleyen duygusal yoğunluğuyla izleyicileri sarstı. Tam da bu sebeple herkesin aklında aynı soru dönüyor:

Bunun gibi başka ne izleyebilirim?

İz bırakan performanslar, yalnızlık duygusunu iliklere işleyen doğa manzaraları ve içsel çöküşlerle örülü bir suç hikayesi arıyorsanız, doğru yerdesiniz. Untamed'i sadece bir polisiye değil, aynı zamanda bir karakter incelemesi olarak sevdiyseniz, bu listede kendinize yeni bir yolculuk bulacaksınız. 

Elbette True Detective, Mindhunter, Broadchurch ya da Sherlock gibi klasikleşmiş yapımları bilerek dışarıda bıraktık. Çünkü bu liste, daha az konuşulan ama aynı yoğunlukta iz bırakan, aynı türden yaraları kanatan dizilere odaklanıyor.

Ormanın sessizliğinde gömülü sırlar, küçük kasabalara sinmiş suskunluklar ve adaletin peşinde tükenen ruhlar burada da karşınıza çıkacak. Bazı diziler size suçun soğuk yüzünü, bazıları ise insan doğasının en kırılgan noktalarını gösterecek. Untamed sizi duygusal olarak darmadağın ettiyse, bu diziler de sizi kolay kolay bırakmayacak. Her biri kendi yalnız evreninde sessizce çığlık atan karakterlerle dolu. Hazırsanız, çantanıza biraz sabır, biraz da cesaret koyun. Çünkü bu 7 dizi, sizi ıssız vadilerde, karanlık sokaklarda ya da karla örtülü ormanlarda kaybolmaya ve belki de kendinizi bulmaya çağırıyor.

Mare of Easttown

Untamed, Yosemite'nin vahşi doğasında bir ölümün izini sürerken Mare of Easttown, Amerika taşrasının dar sokaklarında yankılanan başka bir trajediyi ele alıyor. Bu kez çevremizi dev ağaçlar değil, gri gökyüzü ve suskun komşular sarıyor. Her iki dizinin merkezinde de kayıpla baş etmeye çalışan, içine kapanık ve yaralı bir dedektif var.

cdfgrthy
Fotoğraf: HBO

Çağımızın tartışmasız en etkileyici oyuncularından Kate Winslet'ın canlandırdığı Mare, Eric Bana'nın oynadığı Kyle gibi geçmişin gölgesinde yaşıyor. İkisi de yalnız, ikisi de öfkeli ama yine de adaletin izini sürmekten vazgeçmiyor. Mare of Easttown'un küçük kasaba sıkışmışlığı, Untamed'in doğayla çevrili izolasyon hissiyle aynı boğucu atmosferi yaratıyor. Suç sadece bir olay değil, karakterlerin içindeki boşlukların, bastırılmış acıların da dışavurumu.

Her iki dizi de ipuçlarını yavaş yavaş sunarken, karakterlerini katman katman açıyor ve daha insani bir boyuta taşıyor. Yas, ihanet, annelik, dostluk... Bu dizilerde tüm bu temalar cinayet kadar sarsıcı. Görsel olarak sade, anlatım olarak yoğun bir yapısı var Mare of Easttown'un. Son bölüm geldiğinde, sadece gizem çözülmüyor; karakterler de içten içe çözülüyor. Untamed sizi duygusal olarak yakaladıysa, Mare'in hikayesi de o duygudan kolay kolay bırakmayacak.

Nereden izlenir: HBO Max
IMDb: 8.4

Dept Q

Yosemite'nin büyüleyici ama ürkütücü doğasına hayran kaldıysanız, sıradaki önerimiz sizi bu kez Edinburgh’un sisli sokaklarına götürüyor.

Burada da merkezde, geçmişin yükünü taşıyan, içine kapanık, insanlarla arası pek iyi olmayan ama işine gelince gözünü budaktan sakınmayan bir karakter var. Untamed'de Eric Bana'nın canlandırdığı Kyle Turner karakteri gibi Carl Morck da hem travmayla hem sistemle mücadele ediyor. Her ikisi de, çözüldükçe daha da karmaşık hale gelen bir ölüm vakasının peşinden sürükleniyor.

cdfvghy
Fotoğraf: Netflix

Dept. Q'da orman yok ama karanlık var; hem dışarıda hem de karakterlerin içinde. Her vaka, hem suçla hem kurumların çürümüşlüğüyle hesaplaşma fırsatı sunuyor. Untamed'deki "doğaya karşı insan" teması burada şehirle insan arasındaki soğukluğu andırıyor. Her iki dizide de yalnızlık, içe dönüş ve adalet duygusu başrolde.

Matthew Goode'un nefis performansıyla hayat verdiği Carl'ın, yer altındaki penceresiz ve izbe bir depoya gönderilmesi de tıpkı Untamed'deki izole konum gibi, yaklaşan bir yüzleşmenin habercisi. Her iki yapım da suçun ötesinde kaybı, yas tutmayı ve kabullenmeyi araştırıyor. Dept. Q, temposunu ağırdan alıyor belki ama karakter derinliğiyle sizi uzun süre etkisi altında bırakıyor. Eğer Untamed sizi içine çektiyse, Dept Q'daki çözülememiş vakanın da sizi saracağından şüpheniz olmasın. 

Nereden izlenir: Netflix
IMDb: 8.2

Sharp Objects 

Sharp Objects, tıpkı Untamed gibi, cinayeti bir çıkış noktası olarak kullanıyor, asıl odağını ise travmanın ve bastırılmış geçmişin izlerini ortaya çıkarmaya yöneltiyor. Gillian Flynn'in etkileyici romanından başarıyla uyarlanan bu çarpıcı mini dizi, bir suçu değil, bir kadının zihnini merkeze alan karanlık bir yolculuğu anlatıyor. Amy Adams, gazeteci Camille Preaker rolünde unutulmaz bir performans sergiliyor; karakterinin acılarını adeta bedeninde taşıyor.

fgrthyu7
Fotoğraf: HBO

Camille, iki genç kızın ölümünü araştırmak üzere memleketine dönerken, izleyici de onunla birlikte gömülü anıların ve boğucu aile ilişkilerinin içine çekiliyor. Untamed nasıl Yosemite'nin vahşi doğasında insan ruhunun çatlaklarını gösteriyorsa, Sharp Objects de Missouri'nin puslu sıcaklarında geçmişin boğucu havasını solutuyor. Her iki dizide de cinayet bir son değil, bir başlangıç.

Camille'in iPod'undan yükselen Led Zeppelin klasikleri sadece fon müziği değil; kaybettiği Alice'le arasında kurduğu duygusal köprünün yankısı. Yönetmen Jean-Marc Vallée'nin övgü toplayan müzik tercihleri, Led Zeppelin'in duygusal yükünü Camille'in travmasıyla iç içe geçiriyor ve karakterin iç dünyasını adeta notalara döküyor.

Dizi, kadınların maruz kaldığı sistematik baskıyı ve bastırılmış öfkeyi şiirsel ama rahatsız edici bir dille yansıtıyor. Camille'in annesiyle toksik ilişkisi, karakterin iç dünyasını olduğu kadar kasabanın karanlık yüzünü de açığa çıkarıyor. Görsel dili, keskin kurgusu ve katmanlı yapısıyla sabır isteyen ama ödülünü fazlasıyla veren bir hikaye sunuyor.

Eğer Untamed'in yavaş yavaş büyüyen melankolisini sevdiyseniz, Sharp Objects'in derinleşen yaralarla örülü atmosferi sizi aynı şekilde içine çekecek. Ve bu kez, çözümden çok hatırlamak can yakacak.

Nereden izlenir: HBO Max
IMDb: 8.0

The Sinner

The Sinner, suçun neden işlendiğini sorgulayan karanlık bir psikolojik drama; Untamed gibi, suçun arkasında gizlenen sessiz yaralara odaklanıyor. Bill Pullman'ın ustalıkla canlandırdığı Dedektif Ambrose'un araştırdığı her vaka sadece bir katilin değil, bastırılmış travmaların da hikayesi. Dizi, suçun görünen yüzüne değil, onun merkezindeki çöküşe odaklanıyor.

dsfgthy
Fotoğraf: USA Network

The Sinner'daki cinayetler, Untamed'deki gibi doğanın ortasında değilse bile iç dünyaların en karanlık köşelerinde saklanıyor. Eric Bana'nın canlandırdığı federal ajan gibi Ambrose da sessiz, yorgun ama inatla direnen bir dedektif. Çözmeye çalıştıkları cinayetler kadar kendilerini de anlamaya uğraşıyorlar. Her iki dizi de izleyiciyi suçun estetik sunumundan uzaklaştırıp, neden-sonuç ilişkilerinin karanlık köşelerine sürüklüyor.

Küçük kasabalar, bastırılmış geçmişler ve sinsice büyüyen gerilim duygusu iki dizinin de ortak dili. The Sinner, sade ama derin anlatısıyla, görsel olarak da izleyiciyi kasvetli ve solgun bir dünyaya davet ediyor. Sezonlar ilerledikçe odak suçtan uzaklaşıyor, insan ruhunun katmanları bir bir açığa çıkıyor. Tıpkı Untamed gibi, The Sinner da çözümden çok yüzleşmeye odaklanıyor. Ve sanki kulağımıza fısıldıyor: En derin sırlar, çoğu zaman en sessiz karakterlerin içinde saklıdır.

Nereden izlenir: Netflix
IMDb: 7.8

Cardinal 

Kanadalı yazar Giles Blunt'ın romanlarından uyarlanan Cardinal, suçun soğuk yüzünü Algonquin Bay'in buz tutmuş coğrafyasında anlatıyor. Billy Campbell'ın hayat verdiği dedektif John Cardinal, geçmişin hayaletleriyle bugünün cinayetleri arasında sıkışıp kalmış bir adam. Tıpkı Untamed'deki Kyle Turner gibi, Cardinal da hem kayıplarla hem çöküşün ağırlığını omuzlarında taşıyan bir dedektif.

gbhyj
Fotoğraf: CTV

Yeni ortağı Lise Delorme'la yürüttüğü soruşturmalar, hem mesleki sınırları hem de duygusal dengeleri zorluyor. Hikayeye sinen gerilim, yalnızca cinayetlerin değil, karakterlerin bastırılmış duygularının da izini sürüyor. Cardinal, yavaş ilerleyen ama derinlikli anlatımıyla sabırlı izleyicisini ödüllendiren bir yapım.

Untamed nasıl Yosemite'nin vahşi doğasında kırık ruhları keşfe çıkıyorsa, Cardinal da Ontario'nun beyaz sessizliğinde benzer bir yolculuk sunuyor. Dizinin görsel dili, yalnızlık ve çaresizlik duygusunu neredeyse teninize dokunan bir soğukluk gibi hissettiriyor. Karine Vanasse ve Campbell'ın güçlü performansları, hikayeye duygusal bir yoğunluk kazandırıyor.

İhanet, kefaret ve zamanla yarış temaları her iki dizinin de kalbinde atıyor. Ve Untamed'de olduğu gibi, asıl gerilim "Katil kim?" sorusundan değil, geçmişle yüzleşme cesaretinden besleniyor. Eğer melankolik bir atmosferde, karakter derinliği yüksek bir suç öyküsü arıyorsanız, Cardinal tam da o buz tutmuş yolun sonundaki adres.

Nereden izlenir: Tivibu
IMDb: 7.8

Ballard

Michael Connelly'nin romanlarından uyarlanan Ballard, çözülmemiş cinayetlerin izini süren, sert ama kırılgan bir dedektifin hikayesi. LAPD'nin yeni kurulan biriminin başına geçen Renée Ballard, adaletin zaman aşımına yenilmesine izin vermeyen bir karakter. Bosch ve Bosch: Legacy evreninden doğan bu yan dizi, suçla iç içe geçmiş şehir dokusunu mercek altına alıyor.

Tıpkı Untamed'de olduğu gibi, geçmişin karanlık gölgeleri bugünün adımlarını şekillendiriyor. Ballard'ın çözmeye çalıştığı her dava, hem toplumun derin çatlaklarını hem de bireysel travmaların izlerini gün yüzüne çıkarıyor. Maggie Q, karakterine olağanüstü bir karizma ve derinlik katıyor; güçlü, dirençli ama bir o kadar da insani.

dcfrgthy
Fotoğraf: Amazon Prime Video

Untamed'deki Turner gibi Ballard da sadece suçları değil, sistemin sessiz adaletsizliklerini de açığa çıkarmaya çalışıyor. İkisinin yolculuğunda da dış tehditler kadar içsel hesaplaşmalar belirleyici rol oynuyor.

Dizi, cinayet masası prosedürlerine dayanan yapısını duygusal yoğunlukla harmanlıyor ve klasik polisiye kalıplarına yeni bir soluk getiriyor. Şehirde geçen hikaye örgüsü, Untamed'in doğada kurduğu yalnızlık hissine başka bir cepheden karşılık veriyor. Ballard, hem temposu hem oyunculuğu hem de adalet tutkusuyla yılın en etkileyici polisiye dramalarından biri.

Nereden izlenir: Amazon Prime Video
IMDb: 7.7

İyi Bir Kızın Cinayet Rehberi (A Good Girl's Guide to Murder)

Holly Jackson'ın çok satan romanından uyarlanan İyi Bir Kızın Cinayet Rehberi, ilk bakışta sıradan bir gençlik dizisi gibi dursa da karanlık ve zekice örülmüş karanlık bir suç hikayesi sunuyor. Dizinin merkezinde, derslerinde her zaman parlak olan ama gerçek adaletin peşine sınıf dışında düşen Pip Fitz-Amobi var. Tıpkı Untamed'de Kyle Turner gibi Pip de kendi içgüdülerine güvenerek çoktan kapanmış bir dosyayı yeniden açıyor.

scdfrgth
Fotoğraf: Netflix

Küçük bir kasaba, yarım kalmış bir cinayet ve sessizliğe gömülmüş sırlarla örülü bu hikaye, izleyicisini ilk bölümden itibaren avucunun içine alıyor. Pip'in adım adım sürdürdüğü arayış, yalnızca suçun değil, kendi kimliğinin de izini sürmesiyle derinleşiyor. Emma Myers, canlandırdığı karaktere hem merak hem kırılganlık hem de direnç katıyor; tıpkı Eric Bana'nın Untamed'de yaptığı gibi.

Her iki dizide de gerilim, sadece suçun çözümüne değil, karakterlerin yüzleşmek zorunda kaldığı karanlık geçmişe dayanıyor. Küçük kasaba atmosferi, görünürdeki sakinliğin altındaki çürümüşlüğü yavaş yavaş açığa çıkarıyor.

İyi Bir Kızın Cinayet Rehberi, sosyal medya çağında genç bir kadının adalet arayışını anlatırken, tempolu ve katmanlı bir anlatı kuruyor. Cinayeti çözmek bile bazen büyümekten daha kolay olabilir; dizi tam da bu kırılgan çelişkiyle ilgileniyor. Eğer Untamed'in sade ama sert gerçekliğini sevdiyseniz, Pip'in kararlılığı ve kasabanın bastırılmış sırları da sizi kolayca içine çekecektir.

Nereden izlenir: Netflix
IMDb: 6.8


UFC şampiyonu Topuria, boksun en iyilerinden Crawford'a meydan okudu

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

UFC şampiyonu Topuria, boksun en iyilerinden Crawford'a meydan okudu

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

UFC şampiyonu Ilia Topuria, pound-for-pound (sıkletlere bakılmaksızın) boks yıldızı Terence Crawford'ı, onun tercih ettiği sporda bile nakavt edebileceğini öne sürdü.

Karma dövüş sanatlarının en büyük aktif nakavt ustalarından namağlup Topuria, tüysıklet ve hafifsıklet şampiyonluklarını sıkletin efsanelerini nakavt ederek kazandı.

2024'te Alexander Volkanovski'yi nakavt ederek 65 kiloda şampiyonluğu kazandı ve haziranda Charles Oliveira'ya da aynısını yaparak boştaki 70 kilo kemerini beline taktı.

İki dövüş arasında tüysıklet kemerini korumak için bir başka eski şampiyon Max Holloway'i nakavt etti. Ancak hayranları hafifsıkletteki ilk savunmasını beklerken, "El Matador"un aklı bir boksörle dövüşmeye takılmış gibi görünüyor.

28 yaşındaki İspanyol-Gürcü dövüşçü, X'te kendisiyle Crawford'ın bir fotoğrafını paylaşarak "Dövüşte kim kazanır?" diye yazdı.

Ardından şunları ekledi:

Oktagonda Crawford'la aramızda neler olacağından bahsetmeyeceğim, ringde neler olacağından bahsedeceğim. Onu ilk yumrukta bayıltırım.

37 yaşındaki Crawford, 13 Eylül Cumartesi günü Saul "Canelo" Alvarez'le son yılların ticari bakımdan en büyük dövüşlerinden birinde boks yapacak.

İki sıklette tartışmasız şampiyon ve 4 sıklette dünya şampiyonu olan yenilgisiz Amerikalı, tartışmasız süper ortasıklet kemerlerini Alvarez'den almayı hedefliyor.

35 yaşındaki Alvarez, bu kemerleri haziranda Topuria'nın Oliveira'yı yendiği Las Vegas'taki Allegiant Stadyumu'nda ortaya koyuyor.

Topuria, şubatta tüysıklet kemerini boşalttıktan sonra Oliveira'yla eşleşmişti. O zamandan beri hafifsıklette Justin Gaethje, Arman Tsarukyan ve Liverpoollu Paddy "The Baddy" Pimblett'le maça çıkacağı konuşuluyor.

Independent Türkçe


Stephen King'dan tehlikeli Donald Trump senaryosu

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Stephen King'dan tehlikeli Donald Trump senaryosu

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Korku yazarı Stephen King, kendisini endişelendiren "tehlikeli" bir Donald Trump senaryosu olduğunu söyledi.

Medyum (Shining) and Göz (Carrie) romanlarının 77 yaşındaki yazarı, ABD Başkanı'nı açıkça eleştiriyor; daha önce onu "zorba" diye nitelemiş, destekçilerinin de sonunda ona oy verdiklerini inkar edeceklerini öne sürmüştü.

Yeni röportajda King, Trump'la ilgili aklına gelebilecek en kötü şeyin, başkanın eşi benzeri görülmemiş bir üçüncü dönem için pazarlık yapması olduğunu söyledi.

MSNBC'den Ali Velshi'ye konuşan King, "Aklıma gelebilecek en kötü şey, bu adamın aslında bir aptal olduğu için üçüncü bir dönem görev yapması, değil mi? Yani, okumuyor" dedi.

King, "Bu tehlikeli bir şey," diye ekledi.

Aslında 'deli' demek istemiyorum çünkü gerçekten öyle olduğunu düşünmüyorum ama kesinlikle tehlikeli.

Geçen ay The Guardian, King'e Trump için mükemmel bir sonun ne olacağını sormuştu.

King şu yanıtı vermişti:

Bence azil olurdu ki bence bu iyi bir son olurdu. Emekli olmasını çok isterdim, öyle diyelim. Kötü son ise üçüncü bir dönem geçirmesi ve işleri tamamen ele geçirmesi olurdu.

King ayrıca şöyle eklemişti:

Her iki durumda da bir korku hikayesi. Trump bir korku hikayesi, değil mi?

Trump, Temsilciler Meclisi tarafından iki kez azil soruşturmasına tabi tutulmuş ancak Senato tarafından her ikisinde de aklanmıştı. İlki 2019'da, yetkiyi kötüye kullanma ve Kongre'yi engelleme suçlamalarıyla, ikincisiyse 2021'de, Temsilciler Meclisi'nin Trump'ı isyana teşvik etmekle suçladığı 6 Ocak Kongre Binası saldırısının ardından gelmişti.

Yazar, O (It, 1986), Korku Ağı (Salem's Lot, 1975) ve Sadist (Misery, 1987) gibi son derece başarılı romanlar yazmış olmasıyla bu türün ustası kabul ediliyor. Bu üç eser, King'in sinemaya uyarlanan birçok kitabından bazıları.

The Life of Chuck adlı romanı yakın zamanda Tom Hiddleston'ın başrolünde oynadığı bir filme uyarlandı. Yıl sonundan önce ise iki uyarlama daha vizyona girecek: Açlık Oyunları (The Hunger Games) yönetmeni Francis Lawrence'ın yönettiği The Long Walk ve Glen Powell'ın başrol oynadığı bir Edgar Wright filmi olan Ölüme Koşan Adam (The Running Man).

Independent Türkçe


Kızı, Michael Jackson'ı anlatan filme tepki gösterdi

Michael Jackson ve Debbie Rowe çiftinin tek kızı olan 1998 doğumlu Paris Jackson, 2020'de ilk solo albümü Witted'ı piyasaya çıkarmıştı (Chris Pizzello/AP)
Michael Jackson ve Debbie Rowe çiftinin tek kızı olan 1998 doğumlu Paris Jackson, 2020'de ilk solo albümü Witted'ı piyasaya çıkarmıştı (Chris Pizzello/AP)
TT

Kızı, Michael Jackson'ı anlatan filme tepki gösterdi

Michael Jackson ve Debbie Rowe çiftinin tek kızı olan 1998 doğumlu Paris Jackson, 2020'de ilk solo albümü Witted'ı piyasaya çıkarmıştı (Chris Pizzello/AP)
Michael Jackson ve Debbie Rowe çiftinin tek kızı olan 1998 doğumlu Paris Jackson, 2020'de ilk solo albümü Witted'ı piyasaya çıkarmıştı (Chris Pizzello/AP)

Michael Jackson'ın hayatını konu alan biyografik film Michael henüz vizyona girmeden tartışmaların odağı oldu. Tartışmaları bu kez alevlendiren isim ise "Popun Kralı" lakaplı ünlü şarkıcının kızı Paris Jackson... 

Jackson, filme hiçbir katkısının olmadığını vurgulayarak projeden tamamen uzak durduğunu açıkladı ve yapımın babasının hikayesini olduğundan daha olumlu göstererek gerçeği çarpıttığını öne sürdü.

"Bu benim sirkim değil"
Filmin oyuncularından Colman Domingo'nun "Paris ve erkek kardeşi Prince projeyi destekliyor" sözlerine Instagram'dan yanıt veren Jackson, ne sete gittiğini ne de yaratıcı sürece dâhil olduğunu net bir şekilde belirtti:

Bu projeye hiçbir katkım yok. ‘Sette yardımcı oldu' demeyi bıraksınlar, bu gerçekten tuhaf.

Jackson, senaryonun ilk halini okuduğunu, samimiyetsiz bulduğu yerleri işaretlediğini ancak geri bildirimlerinin dikkate alınmadığını söyledi. Projeden bu nedenle çekildiğini vurgulayarak, "Benim maymunlarım değil, benim sirkim değil" sözleriyle filmle bağının kalmadığını ifade etti.

"Hayran fantezisine hizmet eden bir kurgu"
Paris Jackson'ın en sert eleştirisi, filmin gerçeği yansıtmak yerine izleyicinin duymak istediği hayali bir tablo sunmasına yönelikti. Ona göre film, "hâlâ hayal dünyasında yaşayan" hayranları tatmin etmeye çalışıyor ve babasının hayatının "şekerle kaplanmış" bir versiyonunu sunuyor. Paris'in "şekerle kaplanmış" nitelemesi, Hollywood biyografilerinde gerçeğin parlatılarak bir efsaneye dönüştürülmesi tartışmasını yeniden gündeme getirdi.

2019'dan bu yana hazırlıkları süren Michael, yapımcı Graham King'le Michael Jackson mirasını yöneten John Branca ve John McClain'in iş birliğiyle çekiliyor. Yönetmen koltuğunda Antoine Fuqua otururken, başrolde Michael'ın yeğeni Jaafar Jackson yer alıyor. Kadroda ayrıca Miles Teller, Nia Long ve Kat Graham yer alıyor.

fgty
Ünlü sanatçının abisi Jermain Jackson'ın oğlu 29 yaşındaki Jaafar Jackson, ilk sinema filminde amcasını canlandırıyor (Lionsgate)

Film önce Nisan 2025'e, ardından Ekim 2025'e planlanmıştı. Ancak hukuki süreçler ve yeniden çekimler nedeniyle vizyon tarihi son olarak 24 Nisan 2026'ya ertelendi.

Biyopik tartışmaları yeniden alevlendi
Paris Jackson'ın çıkışı, hayranların bir star biyografisinden beklentileriyle gerçeklik arasındaki gerilimi gözler önüne seriyor. İzleyicinin duygusal beklentilerini önceleyen parlatılmış hikayelerle belgesel ciddiyetinde ilerleyen anlatılar arasındaki fark, biyografik yapımlarda her zamanki soruyu gündeme getiriyor: Önemli olan anlatının etkisi mi, yoksa gerçeğin kendisi mi?

Paris Jackson'ın yanıtı ise net: 

İhtiyacımız olan romantik bir efsane değil, yüzleşmekten kaçınmayan bir gerçeklik anlatısı.

Independent Türkçe, New York Post, The Daily Beast, People, India Times, Cinema Blend