Groove'un kitabını yazan grup: Electro Deluxe

Fransız caz-funk sahnesinin efsanelerinden Electro Deluxe, 25 yıla yaklaşan yolculuğunda ilk günkü enerjisini koruyor. Bozcaada Caz Festivali'ne gün sayan grup, groove'un evrensel dilini, sahne büyüsünü ve Türkiye'yle kurdukları bağı anlattı

Groove'un kitabını yazan grup: Electro Deluxe
TT

Groove'un kitabını yazan grup: Electro Deluxe

Groove'un kitabını yazan grup: Electro Deluxe

Bozcaada, yazın son günlerinde cazın büyüsüne ve festival coşkusuna teslim olmaya hazırlanıyor. Bu yıl festival programının en parlak yıldızlarından biri Fransa'dan geliyor: Electro Deluxe. 25 yıla yaklaşan kariyerini hâlâ ilk günkü enerjiyle sürdüren grup, son albümleri NEXT'le çıktıkları yolculuğun mühim bir durağı için Bozcaada Caz Festivali sahnesinde olacak.

Vokaldeki James Copley'yle, grubun Türkiye'deki hayranları arasında heyecan yaratan konser öncesi sohbet etme fırsatı bulduk. Röportajımızı yaptığımız günlerde grup yıllık yaz molasında. "Hepimizin aileleri var ve bu zaman dilimi, geri çekilip yeniden şarj olduğumuz, onlarla yeniden bağ kurduğumuz dönem" diyor Copley. Şu sıralar, İbiza'da ailesi ve yakın dostlarıyla güneşin tadını çıkarıyor: 

Bu molalar müziğin kendisi kadar önemli. Nefes alıyor, ilham topluyor ve sahneye taze bir enerjiyle dönüyoruz.

Electro Deluxe'ün sahnedeki bitmeyen enerjisi düşünüldüğünde bu cümle o kadar şey anlatıyor ki...

25 yıllık yolculuk

Electro Deluxe'ün müziği yıllar içinde elektronik caz füzyonundan daha organik soul-funk tınılarına evrildi. Bu değişim, bilinçli bir stratejiden çok, grubun yaşamla birlikte olgunlaşmasının doğal bir sonucu. "Her albümümüz, o dönemde yaşadığımız duyguların bir yansıması oldu. Ama kalbimiz hep groove'la attı" diyor Copley ve ekliyor: 

Sahnede samimiyeti korumak bizim için değişmeyen tek şey.

Grup, yaratıcılık enerjisini korumak için özel formüllere başvurmuyor. Copley, bunu "Neden nefes alıyorsun?" sorusuna benzetiyor: 

Bazı şeylerin cevabı olmaz, onlar sadece vardır işte... Bizim için müzik yapmak da öyle. Enerji, onu sürdürmeye çalıştığımız için değil, içimizden geldiği için akıyor. Biz buyuz...

Copley'nin gruba katılması, önemli bir dönemeç olmuş. Öncesinde her albümde farklı şarkıcılar, rap'çiler ve konuk sanatçılarla çalışan Electro Deluxe, onun gelişiyle daha bütünlüklü bir yola girmiş. "Bana kendi dokunuşumu katmam için alan açtılar. O bağ, müziğimizi kendiliğinden yeni bir yöne taşıdı" diye anlatıyor.

Bu organik değişim, grubun sahneye bakışında da belirgin. Stüdyodaki her düzenleme, her deneme, aslında sahnede yaşanacak o an için. "Sahne, müziğimizin nefes aldığı yer" diyor Copley: 

Ne trend kovaladık ne de birilerine yaranmaya çalıştık. 25 yılda bizimle birlikte büyüyen, her değişimimizi kucaklayan bir topluluğumuz var. O bağ, enerjimizi hep diri tutuyor.

Pandemiden sonra daha yüksek voltaj

Electro Deluxe, yüksek enerjili canlı performanslarıyla tanınıyor. Onları daha önce sahnede izleme fırsatı bulduğum için kendimi şanslı sayıyorum. Performanslarını tarif etmek gerekirse... Belki de sadece "Sahne alev alıyor" demeli ve sözü Copley'ye bırakmalıyım. "Keşke size turnelere zihinsel ve fiziksel olarak hazırlanmak için ciddi bir antrenman sürecinden geçtiğimizi söyleyebilsem..." diyerek başlıyor söze: 

Bu bir noktada doğru ama sahneye getirdiğimiz enerji tek başımıza yarattığımız bir şey değil. Bu, bir dans partneriyle dans etmek gibi; ateşin malzemelerini biz getiriyoruz ama alevi büyüten seyirci.

Pandemi sonrası konserler daha da yoğun geçmeye başlamış, sahnedeki enerji de başka bir boyuta taşınmış. Copley, bunun nedenini izleyicide gördüğü "özgürlük ve ifade açlığı"na bağlıyor:

İnsanlar üzerlerine boca edilen olumsuzluğu silkip atmak istiyor. Bu açlık, konserlerimizin enerjisini başka bir seviyeye taşıdı. Biz sahneye açık yürekle, savunmasız ve tamamen kendimiz olarak çıkıyoruz. Bu, seyirciye de aynı şekilde davranma izni veriyor. Bir kez bu bağ kurulduğunda, gerisi sihir oluyor.

Türkiye'nin yeri çok başka

Türkiye, grup için her zaman özel bir yer olmuş. İlk turnelerinde beklenenin ötesinde bir ilgiyle karşılaşmışlar: Kapalı gişe konserler, parçalara kelimesi kelimesine eşlik eden dinleyiciler hatta henüz yayımlanmamış şarkılara bile hakim bir kitle...

"İstanbul'da bir restorana girdiğimizde müziğimiz çalıyordu, üstelik bizim orada olduğumuzu bile bilmiyorlardı. Arnaud'yu yolda durdurup imza isteyenler oldu. O saf güzellik, o yoğun sevgi... Bizi sonsuza kadar etkiledi" diye hatırlıyor Copley.

Fransız seyircisiyle kıyasladığında Türk dinleyicisinin farkını da şöyle anlatıyor:

Fransa'da konserler bazen yavaş yavaş açılan bir diyalog gibi ilerler. Ama Türkiye'de ilk andan itibaren herkes bizimleydi: Hazır, açık ve anın içinde.

"Groove'un kitabını yazmak"

Electro Deluxe için Türkiye nasıl özel bir yere sahipse, buradaki müzikseverler için de onların yeri ayrı. Hayranlar, grubu överken abartıya kaçmayan ama ışıl ışıl methiyeler düzüyor. Hak vermemek elde değil.

dfgty
James Copley (en arkada) "Stevie Wonder ya da Herbie Hancock’la çalışmak hepimizin rüyası" diyor (Electro Deluxe)

Hatta kimi dinleyiciler, onların "groove'un kitabını yazdığını" söylüyor. Bu yorumu Copley'ye aktardığımda yüzündeki ifade değişiyor; belli ki derinden etkileniyor. Kısa bir sessizlik oluyor, sanki o anın tadını çıkarıyor. Ardından, kelimelerini özenle seçerek konuşmaya başlıyor:

Biz Fransız bir grubuz, İngilizce söylüyoruz ama groove tüm sınırları ve dilleri aşıyor. Türk izleyicisi bize sevgisini tüm açık yüreklilikleriyle veriyor. Evimizden çok uzakta, kelimeler olmadan aynı dili konuşuyoruz. Bu, bize verilen en büyük hediye.

Bozcaada'ya sürprizlerle geliyorlar

Copley, Bozcaada Caz Festivali konseri için çok fazla detay vermese de şunu vurguluyor:

Bir şey beklemeyin. Açık bir kalp ve zihinle gelin, gerçek sihir o zaman olur. Sürprizler elbette olacak; sizi ansızın yakalayan, harekete geçiren, belki biraz da utandıran anlar...

Electro Deluxe'ün etkileyici sahne performanslarından biri de Big Band formatıyla yaptıkları konserler. Copley, daha kalabalık bir orkestrayla çalışmanın hem zorluk hem de özgürlük getirdiğini söylüyor:

Böylesine güçlü bir ekip sahnede olduğunda şarkıları olduğu gibi çalamazsınız, tamamen yeniden düşünmeniz gerekir. Herkesin parlaması için alan açarken o durdurulamaz funk gücünü de korumak zorundasınız. Doğru yaptığınızda ise sadece 'daha büyük' olmaz, bambaşka bir seviyeye çıkar.

Electro Deluxe'ün müziğini şekillendiren etkiler saymakla bitmiyor. 5 üyenin farklı müzik geçmişleri, kültürel referansları ve yaşam deneyimleri, ortaya benzersiz bir karışım çıkarıyor. Copley'ye göre grubun büyüsünün altında, her parçayı birlikte yazmaları yatıyor. Ona göre, müziklerinin lezzetini veren işte bu çeşitlilik. "Sayısız sanatçı, müzisyen, filozof, dost, aile üyesi ve yaşam deneyimi bizi şekillendirmiş olabilir ama günün sonunda ortaya çıkan şey bir Electro Deluxe şarkısı oluyor" diyor. Miles Davis'in sözünü hatırlatıyor Copley: 

Yaratıcılık, kaynaklarını ne kadar iyi sakladığındır.

Gelecek planları konusunda kesin bir takvimleri yok. "Bizim için tek zaman 'şimdi'" diyor Copley ve ekliyor: 

Büyük planlar yapmıyoruz; müziğin, groove'un ve hayatın bizi götürdüğü yere gidiyoruz. Gelecek, o an kim olduğumuzdan doğacak. Hep olduğu gibi...

"Türkiye'ye dönmek, eski bir sevgiliyle buluşmak gibi"

Copley ve arkadaşları Türkiye'deki müzikseverlerle buluşmak için sabırsızlanıyor. Türk hayranlarına mesajını ise duygusal bir benzetmeyle veriyorlar:

Türkiye'ye dönmek, uzun zamandır görmediğimiz eski bir sevgiliyle kavuşmak gibi... Heyecan, biraz gerginlik ve bolca mutluluk var. Çok uzun zaman oldu ama tekrar buluştuğumuzda ortaya gerçekten çok güzel bir şey çıkacak. O muhteşem enerjiyi yeniden hissetmek ve birlikte müzik dolu bir gece paylaşmak için sabırsızlanıyoruz.

Electro Deluxe, 6 Eylül akşamı Bozcaada Caz Festivali sahnesinde olacak. Eğer siz de groove'un kalbinin nasıl attığına şahit olmak istiyorsanız, James Copley'nin dediği gibi yüreğinizi açın ve kendinizi adanın rüzgarı eşliğinde ritme bırakmaya hazırlayın. Ya da sadece orada olun yeter, nasılsa gerisini Electro Deluxe halleder.

Independent Türkçe

 



Yeni araştırma, sevilen meyveye dair efsaneyi çürüttü

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Yeni araştırma, sevilen meyveye dair efsaneyi çürüttü

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

İki yeni klinik çalışma, ekmek gibi karbonhidratlar yerine mango yemenin tip 2 diyabette kan şekeri seviyelerini iyileştirebileceğini ortaya koyarak geleneksel beslenme anlayışına karşı çıktı.

Dünya Sağlık Örgütü, dünya genelinde yaklaşık 830 milyon kişinin diyabet hastası olduğunu ve bunların yüzde 90'ına tip 2 diyabet teşhisi konduğunu açıkladı. Bu, vücudun insüline direnç geliştirdiği veya yeterli insülin üretemediği anlamına geliyor.

Hindistan'da yetişkinlerin yaklaşık 77 milyonu diyabet hastasıyken, 25 milyon kişinin ise prediyabetik olduğu tahmin ediliyor. Bombay'da yaşayan bir diyabet uzmanı BBC'ye, hastaların Hint yaşamının merkezinde yer alan mango meyvesini yiyip yiyemeyeceklerini sık sık sorduğunu söyledi.

Rahul Baxi, "Zengin tatlılığı ve farklı çeşitleriyle mangolar, Hint yazlarının vazgeçilmezi. İnsanların neden kendilerini şımartmak istediklerini anlıyorum" diyor.

fgthyj
Mangolar, Hint kültürünün önemli bir parçası (AFP)

Ancak bazı kişiler mangolardan kesinlikle kaçınılması gerektiğine inanırken, bazıları da meyvenin "diyabetin etkilerini tersine çevirebileceğini" düşünüyor.

95 kişinin katıldığı pilot çalışma, Safeda, Dasheri ve Langra olmak üzere üç Hint mango çeşidinin, iki saatlik glikoz testinde beyaz ekmeğe benzer veya daha düşük glisemik tepkiler ürettiğini ortaya koydu.

Glisemik tepki, bir yiyecek veya öğünün, tüketildikten sonra kan şekeri (glikoz) seviyesini nasıl etkilediğini ifade ediyor.

Tip 2 diyabetli ve diyabetsiz kişiler üzerinde üç günlük düzenli takipler, ekmek yerine mango tüketildiğinde öğün sonrası şeker dalgalanmalarının önemli ölçüde daha az olduğunu ortaya koydu.

Uzmanlar, bunun vücuda faydalı olabileceğini söylüyor ve her iki çalışmanın da yazarı Dr. Sugandha Keha, "Bu çalışmalar, reçeteli diyetler dahilinde mango tüketiminin kan şekerine zararlı olmadığını, hatta faydalı olabileceğini gösteriyor." diyor.

İkinci hafta yapılan çalışma, ekmek yerine 250 gr mango tüketen tip 2 diyabetli 35 yetişkinin insülin direnci, açlık kan şekeri, kilo ve bel çevresi ölçümlerinde iyileşmeler ve başka olumlu sonuçlar gösterdiğini ortaya koyarak bu bulguları destekledi.

Çalışmanın lideri ve kıdemli yazarı Profesör Anoop Misra, "Kahvaltıda karbonhidrat (ekmek) yerine küçük porsiyonlarla mango tüketmenin faydalarını ilk kez iki detaylı çalışmada gösterdik ve tüketiminin olumsuz metabolik etkileriyle ilgili tüm spekülasyonları çürüttük" diyor.

Ancak asıl önemli olan ölçülülük ve klinik gözetim. Bu, sınırsız mango ziyafeti için bir izin değil.

Hindistan'da günlük yaşamın bir parçası olan mangolar kültürel, sosyal ve hatta diplomatik etkiye sahip. Ülke genelinde binden fazla çeşidi yetiştirilirken, genellikle ziyaret eden ileri gelenlere hoş geldin ve saygı göstergesi olarak mango sepetleri veriliyor

Ölçülülük açısından, herhangi bir mangonun kişinin günlük kalori limitinin bir parçası olması önerilir.

Profesör Misra, "Günlük sınırınız 1.600 kaloriyse, mangodan alınan kaloriler bu toplamın bir parçası olmalı, ekstra değil. 250 gr mango -yaklaşık bir küçük meyve- yaklaşık 180 kalori içerir. Çalışmada olduğu gibi, aynı sonuçları elde etmek için eşdeğer miktarda karbonhidratı mango ile değiştirirsiniz" diyor.

Independent Türkçe