Diyet kola karaciğer için daha riskli

Yeni bir araştırmaya göre hem şekerli hem de yapay tatlandırıcı içeren içecekler karaciğer hastalığı riskinin artmasıyla ilişkilendiriliyor (Unsplash)
Yeni bir araştırmaya göre hem şekerli hem de yapay tatlandırıcı içeren içecekler karaciğer hastalığı riskinin artmasıyla ilişkilendiriliyor (Unsplash)
TT

Diyet kola karaciğer için daha riskli

Yeni bir araştırmaya göre hem şekerli hem de yapay tatlandırıcı içeren içecekler karaciğer hastalığı riskinin artmasıyla ilişkilendiriliyor (Unsplash)
Yeni bir araştırmaya göre hem şekerli hem de yapay tatlandırıcı içeren içecekler karaciğer hastalığı riskinin artmasıyla ilişkilendiriliyor (Unsplash)

Yeni ve kapsamlı bir araştırmada, günde yalnızca bir kutu yapay tatlandırıcılı meşrubat içmek, şekerli muadilinden daha yüksek karaciğer hastalığı riskiyle ilişkilendiriliyor.

Dünya çapında insanların yüzde 30'undan fazlasını etkileyen metabolik disfonksiyon ilişkili steatotik karaciğer hastalığı (MASLD), karaciğerde yağ birikmesiyle ortaya çıkan bir rahatsızlık.

Berlin'deki Birleşik Avrupa Gastroenteroloji Haftası'nda sunulan araştırmada, şekerli ve yapay tatlandırıcılı içeceklerin etkisi incelendi.

Çin'in Suzhou kentindeki Soochow Üniversitesi'ne bağlı Birinci Hastane'nin gastroenteroloji bölümünde lisansüstü öğrencisi olan, çalışmanın başyazarı Lihe Liu, "Şekerle tatlandırılmış içecekler (ŞTİ'ler) uzun süredir mercek altındayken 'diyet' alternatifleri genellikle daha sağlıklı seçenek gibi görülüyor" diyor.

Ancak Liu çalışmanın bu düşünceyi çürüttüğünü ve yapay tatlandırıcı içeren içeceklerden "günde tek bir kutu bile" tüketmenin karaciğer hastalığı riskinin yükselmesiyle ilişkilendirildiğini belirtiyor.

Çalışmada Birleşik Krallık Biyobankası'ndan, karaciğer hastalığı olmayan 123 bin 788 katılımcı 10 yıl boyunca takip edildi. İçecek tüketimi, 10 yıl boyunca çeşitli zamanlarda tekrarlanan 24 saatlik beslenme anketleri kullanılarak değerlendirildi.

Araştırmacılar, şekerle tatlandırılmış içecekler (ŞTİ'ler) tüketmenin MASLD riskini yüzde 50, az şekerli veya şekersiz tatlandırıcı içeren içeceklerinse (AŞŞTİ'ler) yüzde 60 artırdığını buldu.

Liu şöyle ekliyor: 

Bu bulgular, bu içeceklerin zararsız olduğu yönündeki yaygın algıya meydan okuyor ve özellikle MASLD'nin küresel bir sağlık sorunu olarak ortaya çıkmasıyla birlikte, bunların beslenme ve karaciğer sağlığındaki rolünün yeniden değerlendirilmesi gerektiğini vurguluyor.

10 yıllık takip süresince 1178 katılımcıda MASLD görüldü ve 108 katılımcı karaciğer kaynaklı nedenlerden hayatını kaybetti.

Yapay yolla tatlandırılmış içecek tüketimi, karaciğer hastalığından ölme riskinin artmasıyla ilişkilendirildi.

Liu şekerli içeceklerdeki yüksek şeker miktarının "kan şekeri ve insülinde hızlı fırlamalara neden olabileceğini, kilo alımını teşvik edebileceğini ve ürik asit seviyelerini artırabileceğini, bunların hepsinin karaciğerde yağ birikimine katkıda bulunduğunu" söylüyor.

Yapay yolla tatlandırılan içeceklerse "bağırsak mikrobiyomunu değiştirerek, tokluk hissini bozarak, tatlı isteğini artırarak ve hatta insülin salgısını uyararak" karaciğer sağlığını etkiliyor.

Birleşik Krallık Ulusal Sağlık Servisi'ne göre alkol dışı yağlı karaciğer hastalığı diye de bilinen MASLD'nin 4 aşaması var. Çok yaygın görülen ilk aşamada yağ birikimi olsa da karaciğerde hasar olmaz.

Az sayıda kişi sonraki aşamalara geçerek daha ciddi karaciğer hasarı yaşıyor. Ancak bu, yaşam tarzı değişiklikleriyle önlenebiliyor.

Çalışmanın yazarları, ŞTİ ve ve AŞŞTİ'ler yerine su içmenin karaciğer hastalığı riskini yüzde 10'dan fazla düşürerek önemli ölçüde azalttığını vurguluyor.

Liu, "En güvenli yaklaşım, hem şekerli hem de yapay tatlandırıcı içeren içecek tüketimini sınırlamak" diyor.

Su, metabolik yükü azaltıp karaciğerde yağ birikimini önlediği gibi, vücudun su ihtiyacını da karşıladığı için en iyi tercih olmaya devam ediyor.

Independent Türkçe



Bilim insanları koşarken sakatlanma riskini düşürmenin en etkili yolunu açıkladı

Araştırmacılar, daha kısa uyku süresi, daha düşük uyku kalitesi ve daha fazla uyku sorunu yaşayanların yaralanma olasılığının neredeyse iki kat yüksek olduğunu buldu (Unsplash)
Araştırmacılar, daha kısa uyku süresi, daha düşük uyku kalitesi ve daha fazla uyku sorunu yaşayanların yaralanma olasılığının neredeyse iki kat yüksek olduğunu buldu (Unsplash)
TT

Bilim insanları koşarken sakatlanma riskini düşürmenin en etkili yolunu açıkladı

Araştırmacılar, daha kısa uyku süresi, daha düşük uyku kalitesi ve daha fazla uyku sorunu yaşayanların yaralanma olasılığının neredeyse iki kat yüksek olduğunu buldu (Unsplash)
Araştırmacılar, daha kısa uyku süresi, daha düşük uyku kalitesi ve daha fazla uyku sorunu yaşayanların yaralanma olasılığının neredeyse iki kat yüksek olduğunu buldu (Unsplash)

Dünya genelinde milyonlarca kişi güne sabah koşusuyla başlıyor. Ancak spor ayakkabılarınızı bağlamadan önce biraz uyumayı ihmal etmek, sakatlanma riskini kayda değer derecede artırabilir.

Bu sonuca, uyku eksikliğinin, koşucuların yaralanma riskinde fırlamaya yol açtığını keşfeden araştırmacılar tarafından ulaşıldı. 

Hollanda'daki Eindhoven Teknoloji Üniversitesi ve Güney Avustralya Üniversitesi'nden araştırmacılar, 425 Hollandalı amatör koşucuyla anket yaptı ve daha kısa uyku süresi, daha düşük uyku kalitesi ve daha fazla uyku sorunu yaşayanların sakatlanma olasılığının neredeyse iki kat yüksek olduğunu saptadı.

Ancak yeterli uyku alan ve koşular arasında vücutlarının toparlanmasına izin veren koşucuların yaralanma ihtimali daha düşüktü. Bu da iyi dinlenmenin, iyi antrenman yapmak kadar önemli olduğuna işaret ediyor.

Eindhoven Teknoloji Üniversitesi'nden Profesör Jan de Jonge, uykunun "sakatlanmayı önlemede kritik ancak genellikle göz ardı edilen bir bileşeni" olduğunu söylüyor. 

Koşucular özellikle mesafeye, beslenmeye ve toparlanma stratejilerine odaklanırken, uyku genellikle listenin en alt sıralarında kalıyor.

Hakemli dergi Applied Sciences'ta yayımlanan çalışma, yeterli uyku almayanların sakatlık bildirme olasılığının, istikrarlı ve kaliteli uyku çekenlere göre 1,78 kat daha yüksek olduğunu ortaya koydu.

Ayrıca yeterince uyumayan koşucuların 12 aylık bir süre boyunca sakatlanma olasılığı yüzde 68'di.

Profesör de Jonge, "Uyku, bedenin ve zihnin toparlanmasına ve antrenmanın fiziksel ve zihinsel gerekliliklerine adapte olmasına imkan tanıyan hayati bir biyolojik süreç" diyor.

Uyku kesintiye uğradığında veya yeterince alınmadığında vücudun dokuları onarma, hormonları düzenleme ve odağı koruma yeteneği azalır ve tüm bunlar sakatlık riskini artırabilir.

Araştırmada uykuya dalmada zorluk, gece sık sık uyanma veya kalkınca dinlenmiş hissetmeme gibi sorunlar yaşayan koşucuların sakatlanmaya karşı bilhassa savunmasız olduğu tespit edildi.

Bunun aksine, uyku süresi düzenli ve uyku kalitesi iyi olanlar daha az sakatlık bildirdi.

Araştırmacılar bulguların sadece amatör koşucular için değil, aynı zamanda yarışlara katılan sporcular, antrenörler ve sağlık profesyonelleri için de önemli olduğunu belirtiyor.

Sağlıklı bir yetişkinin genellikle yaklaşık 7 ila 9 saat uykuya ihtiyacı var. Ancak Birleşik Krallık Ulusal Sağlık Servisi'ne göre, yaş, sağlık durumu ve kişisel koşullar ne kadar uykuya ihtiyacımız olduğunu etkiler ve bazıları doğal olarak diğerlerinden daha fazla uyur. Ancak araştırmacılar, sporcuların toparlanmak için şekerleme yapmak gibi daha fazla dinlenmeye ihtiyaç duyduğunu söylüyor.

Profesör de Jonge "Genellikle daha fazla antrenmanın daha iyi performans anlamına geldiğini varsayarız ancak durum her zaman böyle değil" diye ekliyor.

Koşucular (özellikle antrenmanı iş, aile ve sosyal sorumluluklarla dengeleyenler) düzgün bir şekilde toparlanmak için ortalama yetişkinlerden daha fazla uykuya ihtiyaç duyabilir. Uyku, sonradan akla gelen bir şey değil, bir performans önceliği olarak görülmeli.

Independent Türkçe


Bilim insanları arılara mors alfabesi öğretti

Bombus arılarının mors alfabesinin basit bir biçimini öğrenmesi bilim insanlarını şaşırttı (Wikimedia Commons)
Bombus arılarının mors alfabesinin basit bir biçimini öğrenmesi bilim insanlarını şaşırttı (Wikimedia Commons)
TT

Bilim insanları arılara mors alfabesi öğretti

Bombus arılarının mors alfabesinin basit bir biçimini öğrenmesi bilim insanlarını şaşırttı (Wikimedia Commons)
Bombus arılarının mors alfabesinin basit bir biçimini öğrenmesi bilim insanlarını şaşırttı (Wikimedia Commons)

Bilim insanları bir arı türüne mors alfabesi öğreterek ilk kez bir böceğin, farklı sürelerdeki görsel ipuçlarına dayanarak yiyecek arayabildiğini gösterdi.

Bombus arılarının bir tür tarımcılık faaliyeti yürütmek, birlikte çalışmak ve birbirlerine bulmacaları nasıl çözeceklerini öğretmek gibi yetenekleri var. 

Bir susam tanesi büyüklüğünde beyne sahip arıların böyle becerilere sahip olması etkileyici bir özellik. 

Londra Kraliçe Mary Üniversitesi'nden bilim insanları, bombus arılarının değişen süreler arasındaki farkı da anlayıp anlamadığını araştırdı. Bu ayrımı yapabilmek doğadaki hayvanlara yemek aramaktan, avcılardan kurtulmaya kadar çeşitli avantajlar sağlayabilir. 

Araştırmacılar arıları kapalı bir alana koydu ve karşılarına biri uzun, diğeri kısa süreli iki ışık yakan ekranlar yerleştirdi. Bu kısa ve uzun ışık parlamaları, mors alfabesinin temel birimleri. 

Işıklardan birinin altında arıların sevdiği şekerli bir çözelti, diğerinde de de hiç hoşlanmadıkları kinin vardı. Ekip, çeşitli arı gruplarına farklı sinyaller göstererek sonuçların daha güvenilir olmasını hedefledi.

Arılar hangi parlamanın şekerle ve kininle bağlantılı olduğunu anladıktan sonra çalışmanın ikinci aşamasına geçildi. 

Ödülleri tamamen kaldıran bilim insanları, arıların bunları koklamadan, sadece uzun ve kısa süreli ışıklara bakarak takip edip edemediğini öğrenmeye çalıştı.

Bulguları hakemli dergi Biology Letters'ta bugün (12 Kasım) yayımlanan çalışmaya göre bombus arıları, çoğu sefer ödülü işaret eden ışığı seçmeyi başardı. Araştırmacılar şans eseri olamayacak kadar isabetli bu seçimlerin, arıların kısa ve uzun ışık parlamalarını ayırt edebildiği anlamına geldiğini söylüyor.

Makalenin yazarlarından Alex Davidson, "Arılar doğal ortamlarında yanıp sönen uyaranlarla karşılaşmadıkları için bunu başarabilmeleri olağanüstü bir şey" diyor.

Bilim insanları ilk kez bir böcekte böyle bir ayrım yapma becerisinin kaydedildiğini belirtiyor.

Ancak bunu neden ve nasıl yaptıklarını öğrenmek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç var.

Davidson "Görsel uyaranların süresini takip edebilmeleri, bunun, hareketleri takip etmek veya iletişim kurmak gibi farklı amaçlar için gelişen zaman işleme becerisinin bir uzantısı olduğunu gösterebilir" diyerek ekliyor:

Alternatif olarak, zaman süresini kodlama ve işleme konusundaki bu şaşırtıcı yetenek, sinir sisteminin temel bir bileşeni olabilir. Daha fazla araştırma bu soruya cevap verebilir.

Independent Türkçe, Science Alert, IFLScience, Phys.org, Biology Letters


Lüks otel fiyatları rekor seviyelere geldi

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Lüks otel fiyatları rekor seviyelere geldi

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

ABD'de lüks otel odası fiyatları rekor seviye olan 394 dolara ulaştı ancak bu durum, 5 yıldızlı konaklamalara sınırsız para döken varlıklı gezginleri caydırmıyor.

Konaklama sektörü analiz şirketi CoStar'a göre, lüks otel rezervasyonları eylül itibarıyla yılbaşından bu yana yüzde 2,5 arttı.

CoStar, pandemiden bu yana borsa ve gayrimenkul değerlerindeki hızlı artışın, yüksek gelirlilere daha fazla para kazandırdığını ve bunun bir kısmını seyahat deneyimlerine harcadıklarını açıkladı.

Bu kişilerin cömert harcama alışkanlıkları, lüks otel pazarını canlı tutuyor ve daha gösterişli, ultra lüks otellerin bile daha yüksek fiyatlar talep etmesini sağlıyor.

CoStar'a göre, 2019'la 2025 arasında bu sektördeki ortalama günlük fiyatlar New York'ta 1042 dolardan 1561 dolara, Paris'te 1245 dolardan 2 bin 600 dolara, Londra'da 1113 dolardan 1593 dolara ve Roma'da 715 dolardan 1547 dolara yükseldi.

Bu tür fiyatlar çoğu ziyaretçiyi eleyerek doluluk oranlarını düşük tutuyor ancak ultra lüks oteller bu sonucu kendi avantajlarına kullanarak, ferahlık ve mahremiyet hissini ayrıcalık olarak pazarlıyor.

Ayrıca, çalışanlarına titiz konukların ihtiyaçlarını karşılamaları için zaman tanıyor.

CoStar şöyle açıklıyor:

Üst düzey oteller ayrıcalıklı bir atmosfer sunuyor, bu nedenle dolu bir otel restoranı, kalabalık bir havuz kenarı veya müsaitliği sınırlı bir spa tesisi bu algıya aykırı. Ayrıca müsaitlik olması, otellerin varıştan önce kendilerine neredeyse hiç haber vermeyebilecek üst düzey müşterilerine hizmet sunmasını sağlıyor. Dolayısıyla bu fiyat noktasındaki düşük doluluk oranları sorun değil, bir özellik. Ve misafirleri için asıl fark yaratan şey fiyat değil, erişim.

Independent Türkçe