61 ülkeyi kapsayan, türünün ilk örneği olan kapsamlı bir psikolojik araştırmaya göre, Nepal halkı doğayla en iyi ilişkiye sahipken, Britanyalılar "doğayla en az bağlantılı" toplumlar arasında yer alıyor.
Araştırmalar diğer türlerle daha iyi ilişkiler kurarak doğayla bağlantılı bir yaşam tarzı sürdürmenin, kişinin psikolojik esenliğini artırabileceğini ve biyolojik çeşitliliği koruyabileceğini gösteriyor.
Çalışmalar, halkları arasında bu davranışı teşvik etmeyen ülkelerin biyolojik çeşitlilik kaybı riskinin daha yüksek olabileceğini de gösteriyor.
Ancak doğaya bağlılığın ülkeler arasında ne kadar değiştiği hakkında çok az şey biliniyor.
61 ülkede 57 bin kişiyle yapılan yeni bir psikoloji araştırması, kültürel, ekonomik ve coğrafi faktörlerin insanların doğaya karşı tutumlarını nasıl etkilediğini ortaya koyuyor.
Araştırmacılar, doğayla en bağlantılı toplumun Nepal halkı olduğunu, ardından İran, Güney Afrika, Bangladeş ve Nijerya halklarının geldiğini buldu.
Britanya, 61 ülke arasında 55. sırada yer alırken, Hollanda, Kanada, Almanya, İsrail, Japonya ve İspanya listenin son 6 sırasında.
Ambio adlı akademik dergide yayımlanan çalışmaya göre birkaç gösterge, bir ülkenin doğaya bağlılığıyla önemli ölçüde ilişkili.
Derby Üniversitesi'nden Miles Richardson liderliğindeki araştırmacılar, bu göstergelerden en güçlüsünün, ülke halkı arasında yüksek düzeyde "maneviyat" olduğunu ortaya koydu.
Psikologlar, bunun insanların yaşayan dünyadaki yerlerini hissetme, düşünme ve buna değer verme kültürünü de içerdiğini açıkladı.
Ayrıca Dünya Bankası tarafından uygulamaya konan "iş yapma kolaylığı" adlı ölçütün yüksekliğinin, doğaya daha az bağlılıkla ilişkili olduğunu buldular.
Araştırmacılar çalışmada, "Şaşırtıcı bir şekilde, doğaya bağlılıkla çevre örgütlerine üyelik arasında çok zayıf bir korelasyon vardı" diye yazdı.
Temel bulgular, sosyoekonomik koşulların, biyolojik çeşitliliğin, maneviyatın ve teknolojiye yönelik tutumların doğaya bağlılıkla ilişkili olduğunu gösteriyor.
Artan kentleşme, ortalama gelir ve internet kullanımı, doğayla daha az bağlantı kurmakla ilişkili bulunan diğer faktörlerden bazılarıydı.
Bilim insanları, ülkelerin insan-doğa kopukluğunu gidermesi için teknolojik gelişimi manevi evrimle dengelemenin kilit önem taşıdığını belirtti.
Doğayla yenilenmiş bir ilişki için yapısal sosyoekonomik sistemler ve biyolojik çeşitlilik çabalarının 'tekno-manevi' yönlerle uyum içinde olması gerek.
Bilim insanları, genel olarak bulguların insan-doğa ilişkisini daha da iyileştirecek pratik yollar sunabileceğini belirtti.
Eğitim, sağlık, konut ve sanat dahil yaşamın her alanında insanların doğayla duyusal, manevi ve duygusal etkileşimini artırmak için daha iyi politikalar uygulamanın ülkelere fayda sağlayabileceği sonucuna vardılar.
Independent Türkçe