Rob Reiner'ın ardından: Türleri aşan bir anlatıcının vedası

Amerikan sinemasının en kalıcı yapımlarına imza atan isimlerinden Rob Reiner, ardında kuşaklar boyunca yaşayan hikayeler bırakarak 78 yaşında hayata veda etti

Rob Reiner (sağda), 2007 yapımı Şimdi ya da Asla'nın (The Bucket List) Paris'te düzenlenen basın toplantısında, filmin yıldızları Morgan Freeman (ortada) ve Jack Nicholson'la birlikte poz vermişti (AFP)
Rob Reiner (sağda), 2007 yapımı Şimdi ya da Asla'nın (The Bucket List) Paris'te düzenlenen basın toplantısında, filmin yıldızları Morgan Freeman (ortada) ve Jack Nicholson'la birlikte poz vermişti (AFP)
TT

Rob Reiner'ın ardından: Türleri aşan bir anlatıcının vedası

Rob Reiner (sağda), 2007 yapımı Şimdi ya da Asla'nın (The Bucket List) Paris'te düzenlenen basın toplantısında, filmin yıldızları Morgan Freeman (ortada) ve Jack Nicholson'la birlikte poz vermişti (AFP)
Rob Reiner (sağda), 2007 yapımı Şimdi ya da Asla'nın (The Bucket List) Paris'te düzenlenen basın toplantısında, filmin yıldızları Morgan Freeman (ortada) ve Jack Nicholson'la birlikte poz vermişti (AFP)

Televizyon komedisinin içinden çıkıp Hollywood'un en kalıcı filmlerinden bazılarına imza atan Rob Reiner, 78 yaşında hayatını kaybetti. Oyuncu, yönetmen, yazar ve politik aktivist kimlikleriyle yarım yüzyılı aşan bir kariyer inşa eden Reiner, ardında yalnızca gişe başarıları değil, kuşaklar boyunca alıntılanan sahneler, replikler ve duygular bıraktı.

Reiner ve eşi Michele Singer'ın cansız bedenleri Kaliforniya'daki evlerinde bulundu. Los Angeles Polis Departmanı, olayla ilgili soruşturma başlatıldığını ve çiftin ölümünün "cinayet ihtimali" kapsamında soruşturulduğunu açıkladı. Ailenin talebi üzerine soruşturma sürerken kamuoyundan mahremiyet istendi.

Televizyondan sinema tarihine uzanan yol

6 Mart 1947'de New York'ta doğan Rob Reiner, Amerikan komedisinin dev isimlerinden Carl Reiner'ın oğluydu. Babasının yarattığı The Dick Van Dyke Show gibi klasiklerle çevrili bir evde büyüse de kariyeri boyunca "ünlü soyadının" gölgesinde kalmamaya özen gösterdi. Yıllar sonra bunu, "Babamdan ne para aldım ne de yol gösterici bir akıl. Ne yaptığımı biliyordum" sözleriyle anlatacaktı.

Reiner'ın kariyerinin ilk büyük sıçraması, 1971-1979'da ekrana gelen All in the Family sayesinde geldi. Dizide, huysuz muhafazakar Archie Bunker'ın liberal damadı Mike Stivic'i oynarken yalnızca bir sitcom karakteri yaratmadı; Amerika'nın kültür savaşlarını geniş kitlelerin gündelik hayatına taşıyan bir dönemin simge yüzlerinden biri haline geldi. Ancak o yıllarda kameranın önünde olduğu kadar arkasına da ilgi duyuyor, setlerde yazar odalarını ve prodüksiyon süreçlerini yakından izliyordu.

Spinal Tap ve bir türün doğuşu

1984'te yönettiği ilk uzun metraj filmi This Is Spinal Tap, Reiner'ın yalnızca kariyerini değil, modern komedi sinemasını da değiştirdi. Britanyalı bir heavy metal grubunu konu alan sahte belgesel (mockumentary), doğaçlamaya dayalı yapısıyla hem rock yıldızlarını hem de sanat dünyasının egolarını tiye aldı. Film zamanla kült bir klasiğe dönüşerek popüler kültürde kalıcı bir yer edindi.

Reiner için Spinal Tap, televizyon oyunculuğundan sinema yönetmenliğine geçişte bir tür sınavdı. O sınavı fazlasıyla geçti ve sinemadaki yerini hızla sağlamlaştırdı.

Türler arasında dolaşan bir yönetmen

Reiner'ın asıl mirası, 1980'ler ve 90'larda arka arkaya çektiği, birbirinden çok farklı ama aynı derecede kalıcı filmlerle şekillendi.

Stephen King'in Ceset (The Body) adlı kısa romanından beyazperdeye uyarladığı Benimle Kal'la (Stand by Me) çocukluk ve büyüme sancılarını sade bir duygusallıkla anlattı. 1987 yapımı Prenses Gelin'de (The Princess Bride) masalı mizahla ve romantizmle buluşturdu. Billy Crystal ve Meg Ryan'ı bir araya getiren Harry Sally'le Tanışınca...'yla (When Harry Met Sally…) ise romantik komedinin sınırlarını yeniden çizdi.

Nora Ephron'un kusursuz senaryosunu yönettiği Harry Sally'yle Tanışınca..., yalnızca bir aşk hikayesi değil, modern ilişkiler üzerine yapılmış en zekice filmlerden biri olarak kabul edildi. Ryan'ın restorandaki meşhur sahnesi ve Reiner'ın annesi Estelle Reiner'ın söylediği "O ne yiyorsa ben de aynısından alayım" repliği, sinema tarihine kazındı.

Reiner, komediyle sınırlı kalmadı. Bir diğer Stephen King uyarlaması Ölüm Kitabı (Misery), Kathy Bates'e Oscar kazandırırken, Birkaç İyi Adam (A Few Good Men) sinema tarihinin en unutulmaz mahkeme sahnelerinden birini yarattı. Jack Nicholson'ın "Sen gerçeği kaldıramazsın!" çıkışı, Reiner'ın ana akım sinemada ikonik anlar yaratma yeteneğinin bir başka göstergesiydi.

Alçakgönüllü bir ustalık

Bunca başarıya rağmen Reiner, kendini hiçbir zaman "dahi" diye tanımlamadı. Bir röportajında, "Hiçbir şeyde mükemmel değilim ama pek çok şeyde iyiyim" demişti. Onu özel kılan şeylerden biri de buydu: Farklı yetenekleri tek bir filmde bir araya getirme becerisi.

Politik duruş ve son yıllar

Reiner, ilerleyen yıllarda politik kimliğiyle de daha görünür hale geldi. Açık sözlü bir liberal olarak George W. Bush ve Donald Trump'a sert eleştiriler yöneltti; sinemasını da zaman zaman bu politik öfkenin doğrudan bir ifadesi haline getirdi. Eleştirmenler erken dönem filmlerindeki büyüyü her zaman bulamasa da Reiner, anlatmak istediği hikayelerden vazgeçmedi.

Oyunculuğa da ara ara döndü; Martin Scorsese imzalı Para Avcısı'ndaki (The Wolf of Wall Street) performansı, arkadaşlık ve ilişkiler üzerine esprili yaklaşımıyla hatırlanan sitcom New Girl'daki rolüyle izleyiciyi yeniden güldürdü.

frgt
Rob Reiner, 2013 yapımı Para Avcısı'nda Amerikalı borsacı Jordan Belfort'un babası Max Belfort'u canlandırmıştı (Paramount Pictures) 

Son yıllarda ise Reiner'ın adını yeniden gündeme taşıyan başlık, Spinal Tap evrenine dönüş oldu. Yıllarca "klasiği kurcalamama" dürtüsü ağır basmışken, sonunda bu evreni yeniden ziyaret etmeyi kabul etti. Son filmi Spinal Tap II: The End Continues, yıllar boyunca direndiği devam fikrine sonunda "Hâlâ birbirimizi güldürebiliyoruz" diyerek ikna oluşunun ürünüydü. Reiner'ın bu yıl içinde verdiği röportajlar, projeye canlı bir yaratıcı merakla yaklaştığını gösteriyor: Eski ekip yeniden bir araya geliyor, karakterler yaş alıyor ama "duygusal olarak pek de büyümemiş" komedi ruhu korunuyor.

Hikayeleri kişisel deneyimler üzerinden anlatmak

Reiner'ı bu denli özel kılan belki de tam burada yatıyor: Hollywood'da pek az yönetmen, geniş kitlelere seslenen ana akım sinemanın içinde hem zeka hem hissiyat hem de mizahı aynı anda bu kadar dengeli taşıyabildi. Yıllar akıp gitse de filmleri, tekrar tekrar izlenebilir kalmayı başardı. Çünkü yalnızca "iyi yazılmış" ya da "iyi oynanmış" değillerdi: İnsanın kendini, dostluğunu, arzularını ve korkularını anlatan o tanıdık çekirdeğe dokundular.

Reiner, CBS'in 60 Minutes programına konuk olduğunda filmlerini şöyle özetlemişti:

Filmin ana karakteri her zaman yaşadığım ya da yaşamakta olduğum bir şeyden geçer. Hikayeyi anlatmanın tek yolu bu.

Bugün geriye dönüp bakıldığında, Rob Reiner'ın filmleri tam da bu yüzden eskimiyor. Onlar, tür fark etmeksizin, insan olmanın ortak duygularına dokunan hikayeler.

Hollywood ve Amerika yasa boğuldu

Reiner ve eşi Michele'in Brentwood'daki evlerinde ölü bulunması, yalnızca Hollywood'da değil, Amerika genelinde büyük bir şok ve derin bir yas yarattı. Sinema ve televizyon tarihine damga vuran filmleriyle kuşaklar boyunca izleyicilere ulaşan Reiner'ın ani ve şiddet içeren ölümü, sosyal medyada ve kamuoyunda geniş yankı buldu.

fev
Aktivist kişiliğiyle de öne çıkan Reiner, 1988'de Beverly Hills’teki Castle Rock Enterprises ofisinde, sigara karşıtı kampanyalar için bağış toplamaya çalışmıştı (AP)

70 yıla yayılan kariyeri boyunca sinema tarihine geçen yapımlara uzanan bir miras bırakan Reiner için meslektaşlarından, sanatçılardan ve siyasetçilerden art arda taziye mesajları geldi.

Yönetmen Paul Feig, X'te yaptığı paylaşımda, "Rob benim kahramanlarımdan biriydi. Ona dostum diyebilme onurunu yaşadım. Bunun gerçekten yaşanmış olmasını kabullenemiyorum. Michele'le birlikte onları iki gece önce görmüştüm" ifadelerini kullandı.

Sinema eleştirmeni Richard Roeper ise Reiner'ı "tüm zamanların en etkili sitcom'larından birinde rol almış, yönetmen olarak inanılmaz bir kariyer inşa etmiş, bu sektörde tanıdığı en nazik, en düşünceli insanlardan biri" diye tanımladı.

"'Efsane' demek yetmez"

Yazar ve Hollywood tarihçisi Mark Harris, "Rob Reiner hakkında yönetmenliği, aktivizmi ve insanlığı üzerine söylenecek çok şey var ama şu an kelimeleri bir araya getiremiyorum" diyerek duygularını paylaştı.

Senarist C. Robert Cargill ise Reiner'ın kültürel etkisini filmlerinden alıntılarla hatırlattı:

Rob Reiner'ın kültür üzerindeki etkisi küçümsenemez. 'Efsane' kelimesi bile yetmez. '11'e kadar aç.' 'Sen gerçeği kaldıramazsın.' 'O ne yiyorsa ben de aynısından alayım.' 'Ben senin bir numaralı hayranınım.' 'Bir ceset görmek ister misiniz?' 'Bucket list' (Ölmeden önce yapılması gerekenler listesi) fikrinin kendisi... Hepsi onun filmlerinden.

CNN'den Brian Stelter ise Reiner'la yaptığı röportajı "unutulmaz bir deneyim" diye anlattı. Stelter, Reiner'ın sinemayı, başkalarının anlatmaya cesaret edemediği politik ve toplumsal hikayeler için bir araç olarak gördüğünü aktardı.

James Woods, Reiner'ı "iyi bir dost" diye andı; Elijah Wood, Sean Ono Lennon ve Roseanne Barr gibi isimler üzüntülerini dile getirdi. Birçok paylaşımdaki ortak duygu, yalnızca büyük bir yönetmenin değil, aynı zamanda Hollywood'un vicdanlı ve etkili seslerinden birinin kaybedilmiş olmasıydı.

Siyasi figürlerden gelen mesajlar da dikkat çekiciydi. Eski ABD Başkanı Barack Obama, eşi Michelle Obama'yla birlikte "Rob Reiner ve sevgili eşi Michele'in trajik ölümü karşısında yıkıldıklarını" belirtti. Obama, Reiner'ın yalnızca unutulmaz hikayeler anlatmadığını, aynı zamanda insanlara olan inancını hayatı boyunca eyleme dönüştürdüğünü söyledi.

Eski Başkan Yardımcısı Kamala Harris, Reiner çiftini "çok yakın dostlar" diye tanımladı ve Rob Reiner'ın eserlerinin Amerikan kültürünün dokusuna işlendiğini vurguladı. Harris, Reiner'ın demokrasiye duyduğu derin bağlılığa dikkat çekti.

vdvfde
Ekran Oyuncuları Birliği (SAG) Başkanı Sean Astin, açıklamasında "Rob Reiner (en sağda), sinema ve televizyon tarihinin en önemli figürlerinden biri. Amerikan kültürü üzerinde bıraktığı etki, kelimelerle tarif edilemeyecek kadar büyük" ifadelerini kullandı (AP)

Kaliforniya Valisi Gavin Newsom ise Reiner'ı "koca yürekli bir deha" diye niteledi. Açıklamasında, Reiner'ın çocuk haklarından medeni haklara kadar birçok alanda tutkulu bir savunucu olduğunu, filmlerinin ötesinde toplumsal hayata da kalıcı katkılar sunduğunu söyledi.

Amerika'nın kültürel ve politik hayatında iz bırakan bir figür

Rob Reiner'ın ölümü, ardında bıraktığı filmler kadar, savunduğu değerler ve kurduğu insani bağlarla da hatırlanacak bir boşluk yarattı. Tepkiler, onun yalnızca bir sinemacı değil, Amerika'nın kültürel ve politik hayatında iz bırakan bir figür olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.

Filmleri hâlâ dönüp dönüp izleniyor; replikleri hâlâ gündelik hayatın içinde dolaşıyor. Ama asıl kalıcılığı, hikayelerini "büyük laflar" yerine tanıdık duygular üzerinden anlatmasında yatıyor. Dostluk, arzu, korku, pişmanlık, adalet duygusu... Hepsi, bir yönetmenin kişisel deneyimlerinden süzülüp kolektif bir hafızaya dönüştü.

Rob Reiner, sinemayı bir güç gösterisi değil, bir paylaşım alanı olarak gören nadir isimlerden biriydi. Kamera önünde ya da arkasında, politik kürsülerde ya da bir sitcom setinde, aynı şeyi yapmayı sürdürdü: İnsanlara dikkatle bakmak ve onların hikayelerini ciddiyetle anlatmak.

İnsan kalmaya dair eskimeyen hikayeler

Şimdi geriye, "en iyi filmler" listelerinin vazgeçilmezi olan hikayelerden daha fazlası kaldı. Kahkahalar, alıntılar, tekrar izleme arzusu ve her seferinde aynı sahnede hâlâ bir şey hissettirebilen o tanıdık anlar...

Belki de Reiner'ın asıl mirası tam olarak buydu: Zaman geçse de eskimeyen, insan kalmaya dair hikayeler.

Independent Türkçe

 



2025'in en çok kazandıran filmi: Yeni animasyon 20 günde tarih yazdı

Film, hayvanlar şehrini kurtardıktan sonra polis teşkilatında birlikte çalışan Judy ve Nick'in, Zootropolis'e bir yılanın gelmesini araştırmakla görevlendirmeleri sonucu başlarından geçenleri anlatıyor (Walt Disney Studios Motion Pictures)
Film, hayvanlar şehrini kurtardıktan sonra polis teşkilatında birlikte çalışan Judy ve Nick'in, Zootropolis'e bir yılanın gelmesini araştırmakla görevlendirmeleri sonucu başlarından geçenleri anlatıyor (Walt Disney Studios Motion Pictures)
TT

2025'in en çok kazandıran filmi: Yeni animasyon 20 günde tarih yazdı

Film, hayvanlar şehrini kurtardıktan sonra polis teşkilatında birlikte çalışan Judy ve Nick'in, Zootropolis'e bir yılanın gelmesini araştırmakla görevlendirmeleri sonucu başlarından geçenleri anlatıyor (Walt Disney Studios Motion Pictures)
Film, hayvanlar şehrini kurtardıktan sonra polis teşkilatında birlikte çalışan Judy ve Nick'in, Zootropolis'e bir yılanın gelmesini araştırmakla görevlendirmeleri sonucu başlarından geçenleri anlatıyor (Walt Disney Studios Motion Pictures)

Zootropolis 2 (Zootopia 2), vizyona girdikten sonraki 20 günde dünya genelinde 1,13 milyar dolar hasılat elde ederek yılın en çok kazanan Hollywood yapımı oldu. 

Animasyon türündeki devam filmi, 1,03 milyar dolar hasılatta kalan canlı çekim Lilo ve Stiç (Lilo & Stitch) uyarlamasını geride bıraktı.

Ne Zha 2 liderliğini koruyor 

Hollywood yapımı olmayan filmler arasında ise Çin'in gişe rekortmeni Ne Zha 2, 1,9 milyar dolarlık hasılatıyla yılın en çok kazananı olmayı sürdürüyor.

Disney'in bir diğer büyük bütçeli yapımı olan ve James Cameron'ın imzasını taşıyan Avatar: Ateş ve Kül'ün (Avatar: Fire and Ash) de yılın zirvesi için yarışa dahil olması bekleniyor. Ancak serinin üçüncü filmi 19 Aralık'ta vizyona gireceği için, hasılatının büyük bölümünün 2026'ya sarkması bekleniyor.

Zootropolis 2, cuma günü itibarıyla 17 günde 1 milyar dolar barajını aşmıştı. Böylece Disney'in animasyonu, ebeveyn eşliğinde izlenmesi gereken PG derecelendirmeli yapımlar arasında bu eşiği en hızlı geçen film olmuştu.  

Yapım, animasyon sineması tarihinin en çok kazanan 7. filmi konumuna yükselirken, 2016'da 1,025 milyar dolar hasılat elde eden ilk Zootropolis'in ve geçen yıl 1,06 milyar dolar kazanan Moana 2'nin önüne geçti.

Film, üçüncü hafta sonunda 52 ülkeden 131,1 milyon dolar hasılat elde ederek uluslararası gelirini de 877 milyon dolara çıkardı. Zootopia 2'nin, Ters Yüz 2'nin (Inside Out 2) ardından uluslararası gişede 1 milyar dolar barajını aşan ikinci animasyon olması bekleniyor.

Çin'de fırtına gibi

Devam filmi özellikle Çin'de büyük ilgi gördü. Ülkede halihazırda 502 milyon dolar hasılat elde eden Zootropolis 2, bu rakamla 2019 yapımı Avengers: Endgame'in (632 milyon dolar) ardından Çin'de en yüksek hasılata ulaşan ikinci Hollywood yapımı oldu. Bu başarı, Çinli izleyicilerin son yıllarda Hollywood yapımlarına mesafeli yaklaşması nedeniyle ayrıca dikkat çekiyor.

Jared Bush ve Byron Howard'ın yönettiği devam filmi, tavşan polis Judy Hopps'la kurnaz tilki Nick Wilde'ı yepyeni bir macerada yeniden buluşturuyor. İkili, şehre yeni taşınan gizemli bir sürüngenin izini sürüyor.

Independent Türkçe, Variety, Deadline


George Clooney'den romantik filmlere veda

Yönetmenliğini Noah Baumbach'ın üstlendiği Netflix filmi Jay Kelly'de George Clooney, çıktığı Avrupa yolculuğunda geçmişi ve bugünüyle yüzleşen ünlü bir aktörü canlandırıyor (Netflix)
Yönetmenliğini Noah Baumbach'ın üstlendiği Netflix filmi Jay Kelly'de George Clooney, çıktığı Avrupa yolculuğunda geçmişi ve bugünüyle yüzleşen ünlü bir aktörü canlandırıyor (Netflix)
TT

George Clooney'den romantik filmlere veda

Yönetmenliğini Noah Baumbach'ın üstlendiği Netflix filmi Jay Kelly'de George Clooney, çıktığı Avrupa yolculuğunda geçmişi ve bugünüyle yüzleşen ünlü bir aktörü canlandırıyor (Netflix)
Yönetmenliğini Noah Baumbach'ın üstlendiği Netflix filmi Jay Kelly'de George Clooney, çıktığı Avrupa yolculuğunda geçmişi ve bugünüyle yüzleşen ünlü bir aktörü canlandırıyor (Netflix)

George Clooney, beyazperdede romantik rollere artık mesafeli yaklaşıyor.

Birleşik Krallık merkezli Daily Mail gazetesine verdiği son röportajda Clooney, eşi Amal Clooney'yle yaşı üzerine yaptığı bir konuşmanın ardından, filmlerde artık "genç kadınları öpen" karakterleri canlandırmak istemediğini söyledi.

"Paul Newman'ın izlediği yolu seçmeye çalışıyorum; 'Tamam, artık filmlerde kimseyi öpmüyorum' demek gibi" diyen Clooney, sözlerini şöyle sürdürdü:

60 yaşıma geldiğimde eşimle bir konuşma yaptım. Ona, 'Bak, hâlâ çocuklarla basketbol oynayabiliyorum. 25 yaşındaki adamlarla sahadayım, hâlâ takılabiliyorum, formdayım. Ama 25 yıl sonra 85 yaşında olacağım. Ne kadar granola bar yersen ye, bu değişmeyen bir gerçek' dedim.

Clooney, kariyerini Hollywood'un en popüler romantik başrollerinden biri olarak inşa etmişti. Filmografisinde Michelle Pfeiffer'la rol aldığı Güzel Bir Gün (One Fine Day), Jennifer Lopez'le kamera karşısına geçtiği Aşk ve Para (Out of Sight), Vera Farmiga'yla oynadığı Aklı Havada (Up in the Air) ve Julia Roberts'la başrolü paylaştığı Cennete Bilet (Ticket to Paradise) gibi romantik yapımlar bulunuyor.

Ocean's Eleven yıldızının, bu kararın sinyallerini bir süredir verdiği de biliniyor. Clooney, martta 60 Minutes'a verdiği röportajda, romantik filmlerden tamamen uzaklaştığını söylemişti.

"Bakın, 63 yaşındayım. 25 yaşındaki başrol oyuncularıyla rekabet etmeye çalışmıyorum" diyen Clooney, "Bu benim işim değil. Artık romantik filmler yapmıyorum" ifadelerini kullanmıştı.

Clooney, 2022'de New York Times'a verdiği bir röportajda ise kariyerinin başlarında bir yönetmenle yaşadığı ilginç bir anıyı da paylaşmıştı. Bir öpüşme sahnesinde yönetmenin müdahalesini hatırlatan Clooney, şöyle demişti:

Kariyerimin başlarında bir kadın oyuncuyla öpüşme sahnesi çekiyorduk. Yönetmen, 'Öyle değil' dedi. Ben de, 'Dostum, bu benim tarzım! Gerçek hayatta da böyle yapıyorum!' diye karşılık verdim.

Independent Türkçe, Variety, Daily Mail, 60 Minutes, New York Times


Jeremy Allen White'tan romantik komedi açıklaması

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Jeremy Allen White'tan romantik komedi açıklaması

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Jeremy Allen White, romantik komedi türünde bir filmde başrol oynamaya sıcak baktığını ancak henüz doğru rolün önüne çıkmadığını söylüyor.

34 yaşındaki oyuncu, Variety & CNN Actors on Actors röportajında ​​oyuncu ve şarkıcı Kate Hudson'ın kendisine bir romantik komedi filminde oynamayı düşünüp düşünmeyeceğini sorması üzerine bu fikri ele aldı.

White, "Çok isterim. Daha önce hiç oynamadım ama çok eğlenceli görünüyorlar" diye yanıtladı.

46 yaşındaki Hudson, bu tür filmlerin yapımının White'ın "sandığından daha zor" olduğunu söyleyince, The Bear'la tanınan oyuncu neden şimdiye kadar bir aşk hikayesi filminde başrol oynamadığını açıkladı.

White, "Doğru karakteri bulmak konusunda endişeleniyorum çünkü klasik bir romantik komedi olmasını istiyorum" dedi. Kısa süreli bir başarı istemediğini de ekledi:

Bir anda parlayıp sönen bir şey değil, 'Harry Sally'yle Tanışınca...' (When Harry Met Sally) gibi bir şey.

Kalpten Söylenen Bir Şarkı'nın (Song Sung Blue) oyuncusu, 1989 yapımı bu klasiğin "en iyilerden biri" olduğunu kabul etti.

Hudson, romantik komediler hakkında "Doğru yapılması en zor türlerden biri" diye devam etti.

Ama hayatta ezber bozan bir etki yaratıyor. Kaç kişinin kendini iyi hissetmesini sağladığını hayal bile edemezsin.

Romantik komedi yapmak istediğini daha önce de belirten White, ekimde bir podcast'te Uğur Böceği (Lady Bird) oyuncusu Saoirse Ronan'la birlikte rol almayı çok istediğini söylemişti.

Öte yandan Hudson da Bir Erkek 10 Günde Nasıl Kaybedilir? (How To Lose a Guy in 10 Days), Altın Şans (Fool’s Gold) ve Sen, Ben ve Dupree (You, Me, and Dupree) gibi birçok ikonik romantik komedide rol almasıyla tanınıyor. Cameron Crowe'un 2000 yapımı hit filmi Şöhrete İlk Adım'la (Almost Famous) Penny Lane rolüyle ün kazandı.

Actors on Actors programındaki birlikteliklerinde White'a, "Rolü 19 yaşındayken aldım" dedi.

Bu bir rüyaydı. 18 yaşında müzik yazmaya başlamıştım bile ama Cameron gibi birinin müzikal bilgi kaynağı olması? Aklımı başımdan aldı ve hayatımı değiştirdi.

White henüz kendi Harry Sally'yle Tanışınca...'sını bulamamış olsa da röportajda Bruce Springsteen'in efsanevi country-folk albümü Nebraska'yı nasıl yarattığını anlatan Springsteen: Hiçlikten Kurtar Beni'deki (Springsteen: Deliver Me From Nowhere) son rolü hakkında samimi bir şekilde konuştu.

Bu performansı ona yakın zamanda En İyi Erkek Oyuncu dalında Altın Küre adaylığı kazandırdı. White, bir sonraki projesinde Aaron Sorkin'in yönettiği Sosyal Ağ'ın (The Social Network) devam filminde Anora oyuncusu Mikey Madison'la birlikte rol alacak.

Hudson ve White ikilisi, Dwayne Johnson ve Brendan Fraser, David Corenswet ve Jonathan Bailey, Stellan ve Alexander Skarsgård gibi ikililerin ardından, ödül sezonu öncesinde yapılan yıllık üst düzey oyuncu röportaj serisinin sonuncusuydu.

Independent Türkçe