İzleyiciler Netflix'in yeni dizisini yerden yere vurduhttps://turkish.aawsat.com/ya%C5%9Fam/k%C3%BClt%C3%BCr-sanat/5112463-i%CC%87zleyiciler-netflixin-yeni-dizisini-yerden-yere-vurdu
İzleyiciler Netflix'in yeni dizisini yerden yere vurdu
"Zorla bitirmeye çalışıyorum"
Başroldeki Kaitlyn Dever, 2019 yapımı komedi Booksmart, beğenilen mini dizi Dopesick, Netflix'in gerçek olaylardan uyarladığı suç hikayesi Unbelievable'la tanınıyor (Netflix)
İzleyiciler Netflix'in yeni dizisini yerden yere vurdu
Başroldeki Kaitlyn Dever, 2019 yapımı komedi Booksmart, beğenilen mini dizi Dopesick, Netflix'in gerçek olaylardan uyarladığı suç hikayesi Unbelievable'la tanınıyor (Netflix)
Netflix'in gerçek olaylara dayanan yeni dizisi Apple Cider Vinegar, izleyicilerden sert eleştiriler aldı.
6 bölümlük dizi, kanser hastası olduğu yalanına milyonları inandıran Belle Gibson'ın hikayesini anlatıyor. Geçen hafta yayına giren dizi, birçok kişi tarafından beğenilse de bazı izleyiciler hayal kırıklığına uğradığını dile getirdi.
Diziyi eleştirenler arasında sürpriz bir isim de vardı: Ünlü şef Colin Fassnidge.
Avustralya yapımı yemek programı My Kitchen Rules'un yıldızı, Instagram hikayesinde dizinin Netflix sayfasından bir ekran görüntüsü paylaşarak görüşlerini dile getirdi. Fassnidge, hikayenin 6 bölümlük bir dizi yerine kaliteli film olarak anlatılması gerektiğini savundu.
"Bu, tek bölümlük kaliteli bir film olmalıydı" diye yazarak ekledi:
6 bölüm süren saçmalık yerine...
Ünlü şef, sert eleştirisini diziye 10 üzerinden sadece 2 puan vererek tamamladı.
"Sıkıcı ve gereksiz derecede uzatılmış"
Benzer bir görüş, X'te de paylaşıldı. Bir izleyici, dizinin gereksiz yere uzatıldığını belirterek şu yorumu yaptı:
Apple Cider Vinegar'ı bir tek ben mi sıkıcı ve gereksiz derecede uzatılmış buldum? Zorla bitirmeye çalışıyorum, üstelik eğer gerçek değilse hikayeye çocuğun eklenmesi tamamen gereksiz olmuş.
Bir başka izleyici, diziyi The Woman Who Fooled the World (Dünyayı Kandıran Kadın) adlı kitaba kıyasla zayıf bulduğunu belirterek "Kitapla karşılaştırıldığında gerçekten yetersiz kalıyor" yorumunu yaptı.
Beğenenler de var
Ancak dizi hakkında olumsuz yorumlar kadar övgüler de geldi. Özellikle başrol oyuncusu Kaitlyn Dever büyük beğeni topladı.
Bir izleyici, "Belle'i canlandıran oyuncunun Avustralyalı olmamasına inanamıyorum... Aksanı MÜKEMMEL" diye yazdı.
Bir başka izleyici de #AppleCiderVinegar etiketini kullanarak "Harikaydı. Başka bir şey söylememe gerek yok. Beni ağlattı, güldürdü ve aşırı sinirlendirdi" diye ekledi.
Belle Gibson, beyin kanseri olduğunu ve yalnızca sağlıklı beslenerek iyileştiğini iddia etmişti. Ancak daha sonra bu hastalığa hiç yakalanmadığı ortaya çıkmıştı. Artık 33 yaşında olan Gibson, insanları yıllarca kandırmakla suçlanmıştı.
Avustralya'da Federal Mahkeme, alternatif terapiler ve beslenme yoluyla beyin kanserini yendiğini ileri sürerek takipçilerini kandıran Gibson'a 410 bin Avustralya doları para cezası vermişti.
Yaşam Okulu’ndan dersler: Alain de Botton’un 4 eserihttps://turkish.aawsat.com/ya%C5%9Fam/5110778-ya%C5%9Fam-okulu%E2%80%99ndan-dersler-alain-de-botton%E2%80%99un-4-eseri
Yaşam Okulu’ndan dersler: Alain de Botton’un 4 eseri
Alain de Botton, yazdığı kitaplar kadar verdiği konuşmalarla da tanınıyor (TED/YouTube)
Minerva’nın Baykuşu bu hafta, Britanyalı yazar ve felsefeci Alain de Botton’un kitaplarını takip ederek yaşama sanatının farklı boyutlarına doğru bir yolculuğa çıkacak.
İsviçre doğumlu de Botton, felsefeyi gündelik yaşamda karşılaşılan açmazlara ışık tutmak için kullandığı eserleriyle tanınıyor.
Kitapları kadar konferans ve panel konuşmalarıyla da tanınan 55 yaşındaki düşünür, 2008’de Londra’da kurduğu School of Life’la da (Yaşam Okulu) düşüncelerini birçok kişiye ulaştırdı. 2014’te İstanbul’daki Bilgi Üniversitesi'nde de bir şube açan oluşum, 2022’de bu ofisi kapatmıştı.
De Botton’un Çalışmanın Mutluluğu ve Sıkıntısı’nın yeni çevirisi, Everest Yayınları etiketiyle ocakta okurlarla buluştu. Bu vesileyle yazarın öne çıkan 4 eserini ele aldık.
Çalışmanın Mutluluğu ve Sıkıntısı
Çalışmanın Mutluluğu ve Sıkıntısı’nda de Botton, modern üretim süreçlerinden örneklerle yabancılaşma, yalnızlık ve iş-hayat dengesi ilişkilerini inceliyor.
Bu yolculukta de Botton, bir bisküvi fabrikasından kariyer danışmanlığı birimine, kargo gemilerinden roket üslerine kadar çeşitli yerlere giderek, çalışmanın hayatımızdaki yerini ve etkisini birçok farklı açılardan masaya yatırıyor.
İnsanın çok yönlülüğüyle hayatı boyunca tek mesleğe sıkışıp kalmışlığı arasındaki çelişkilerin doğurduğu huzursuzluk ve tatminsizlik üzerine vurucu gözlemler de paylaşılıyor. Milyarlarca insan yaptığı binbir çeşit işle dünyanın çarklarını nasıl döndürüyor? İşimizden duygusal tatmin elde edebiliyor muyuz? İş, gerçekten “anlamlı” bir hayat için olmazsa olmaz mı?
Ünlü belgesel fotoğrafçısı Richard Baker’ın karelerinin eşlik ettiği kitapta bu ve benzeri birçok soruyla da karşılaşıyoruz.
Başlığını Ortaçağ filozoflarından Boethius’un 6. yüzyılda yazdığı Felsefenin Tesellisi’nden alan kitap, gündelik sorunlarla mücadelede felsefeyi bir rehber olarak benimsiyor.
Boethius, Hıristiyan düşüncesini ve klasik felsefeyi şekillendiren önemli eserini hapishanede kaleme almış, felsefeyi varoluşun derin sorularına ışık tutmak için kullanmıştı.
De Botton da bu geleneği yeniden canlandırarak, felsefenin gündelik hayatımızda karşılaştığımız güçlüklerle başa çıkabilmek için bize ne ölçüde yol gösterebileceğini tartıyor.
Ekonomik sıkıntılarımızı Epikuros’la, engellerle mücadelemizi Nietzsche’yle, yetersizlik duygularımızla boğuşmamızı da Montaigne’le girdiğimiz diyaloglarla çözümlüyoruz. Sokrates, Seneca ve Schopenhauer da bu yolculukta okura eşlik ediyor.
Kitap, Britanyalı medya kuruluşu Channel 4 tarafından 2000’de 6 bölümlük bir mini diziye de dönüştürülmüştü.
İngilizceden çeviren: Banu Tellioğlu Altuğ, 309 s., 2022, Sel Yayıncılık
Aşk Üzerine
De Botton’un ilk romanı Aşk Üzerine’yi okuyanların, anlatılanlarda kendi romantik ilişkilerinden parçalar bulması işten bile değil.
Kurmaca ve deneme arasında gidip gelen tarzıyla ikili ilişkilerin girift yapısını katman katman inceleyen Aşk Üzerine, okuru sevmek, kaybetmek, kıskanmak, özlemek ve kabullenmek üzerine derin bir yolculuğa çıkarıyor.
De Botton, Aşk Üzerine'yle kurmaca alanında da adından bahsettirdi (Laphams Quarterly)
Platon’dan Wittgenstein’a, Tolstoy’dan Stendhal’a felsefeci ve edebiyatçıların düşünceleriyle kendi keskin gözlemlerini ustalıkla birleştiren de Botton, ilişkilerin karakterimizi nasıl dönüştürdüğünü çarpıcı şekilde anlatıyor. İlişkilerin özüne dair şu minvaldeki tespitler de cabası:
Aşkın sonu başlangıcında saklıdır aslında, yıkımın ipuçları aşk doğduğu sırada önceden kendini göstermiş gibidir.
Bu romanın devamı, 2016’da yayımlanan Aşk Dersleri’yle geldi.
İngilizceden çeviren: Ahu Antmen, 256 s., 2022, Everest Yayınları
Statü Endişesi
Statü Endişesi, toplum tarafından el üstünde tutulma arzumuzun ve hayatta başarısızlığa uğrama korkumuzun öyküsünü anlatıyor.
Yaklaşık 20 yıl önce yayımlanan kitap, sosyal medyanın popüler psikoloji reçeteleri ve motivasyon konuşmalarından geçilmediği bu dönemde öneminden hiçbir şey kaybetmiyor.
Toplumda yer edinme, mevki kazanma ve saygı görme arzularımızın tarihsel ve düşünsel kökenlerini ele alan de Botton, statü endişesinin yol açtığı ruhsal ve davranışsal sorunları 5’e ayırarak, bunlara felsefe ve sanat cephesinden yine 5 başlıkta çeşitli çözümler öneriyor.
Statü Endişesi'nde mercek altına alınan konular, günümüzde akut hale gelmiş birçok sorunla ilgili farklı bakış açıları sunuyor (Reuters)
“Statü endişesi bizi fena halde kedere ve hüzne sürükleme olasılığı taşır” diyen de Botton, başarının da başarısızlığın da aslında bir anda değişebilen durumlar olduğunu hatırlatıyor:
Toplumdaki konumumuz elde ettiğimiz başarılara göre belirlenir. Başarısız olmamız ise pamuk ipliğine bağlıdır. Falanca konuda ahmaklık etmemiz, filanca bilgiden yoksun oluşumuz, ülke ekonomisi ya da iş arkadaşımızın kötü niyeti bizi kolayca başarısızlığa sürükleyebilir. Ve bir kez başarısız olduk mu bizi yiyip bitiren bir aşağılık duygusu baş gösterir: dünyayı aslında değerli bir varlık olduğumuza ikna edemediğimizi, sonsuza dek başarılı kişileri buruklukla, kendimizi de utançla anmaya mahkum edildiğimizi düşünürüz.
İngilizceden çeviren: Ahu Sıla Bayer, 332 s., 2023, Sel Yayıncılık
Antik Roma’da köleyken azat edildikten sonra kendi felsefe okulunu kuran Epiktetos, filozofları hekim olarak görür. Ona göre felsefeci, soyut problemlerde kaybolan bir münzevi değil, doğru yaşamanın yol haritasını çıkararak aklı dinginleştirmeyi ve ruhu sağaltmayı hedefleyen bir doktordur.
Stoacılardan, Montaigne’e kadar uzanan bu anlayışta felsefeyi akademinin cenderesinde yok olmaktan kurtarıp bir “yaşam okuluna” dönüştürme çabası var. De Botton da gerek düşünceleri gerek üslubuyla günümüzde bu okulun en güçlü temsilcilerinden:
Sanat da felsefe de, farklı yöntemler kullanmasına karşın aynı amaca hizmet eder: ikisi de, acıyı bilgiye dönüştürür.