Diyabet hastalarına elektrik stimülasyonu ile yeni tedavi

Yeni tedavi yöntemleri ile ağrıların yüzde 50 azaldığı belirtiliyor.
Yeni tedavi yöntemleri ile ağrıların yüzde 50 azaldığı belirtiliyor.
TT

Diyabet hastalarına elektrik stimülasyonu ile yeni tedavi

Yeni tedavi yöntemleri ile ağrıların yüzde 50 azaldığı belirtiliyor.
Yeni tedavi yöntemleri ile ağrıların yüzde 50 azaldığı belirtiliyor.

Amerikan Nöroloji Akademisi’nin 22-27 Nisan tarihleri arasında düzenlenen AAN 2023 konferansı kapsamında yapılan bilimsel bildiriler büyük ilgi uyandırdı. Bu kapsamdsa Little Rock’taki Arkansas Üniversitesi’nde beyin cerrahı olan Dr. Erika Petersen, spinal kord stimülasyonu tekniği ile diyabete bağlı nöropati vakalarının tedavisine ilişkin çalışmasını sundu.

Konferansta ele alınan en önemli çalışmalardan alıntılar sunan Cleveland Clinic dergisi, diyabetli 36 milyon ABD’liden yaklaşık 8,5 milyonunun diyabetik nöropatinin ağrılı semptomlarından muzdarip olduğunu, bu acı verici ve rahatsız edici durumun diyabetin en önemli yan etkilerinden ve komplikasyonlarından sayıldığını kaydetti. Bununla birlikte, geleneksel tedavi olan medikal tedavinin, birçok hasta için gece saatlerinde artan, dinlenmelerini ve uyumalarını engelleyen ağrılarının giderilmesinde etkisiz kaldığını da vurguladı.

Spinal kord stimülasyonu

Farklı bir tedavi yöntemiyle yapılan bir klinik çalışmada, spinal kord stimülasyonu bir tedavi seçeneği olarak önerildi ve omuriliğe elektrik stimülasyonu sağlamak için deri altına implant edilen bir cihaz kullanıldı. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre 10 kilohertz frekanslardaki bu elektriksel uyarının amacı, vücuttan beyne giden ağrı sinyallerinin yolunu kesmekti. 24 ay süren bu çalışmanın sonuçlarında, söz konusu müdahalenin, geleneksel ilaç tedavilerine kıyasla hastaların acılarını azaltmadaki etkinliği kanıtlandı.

Dr. Erika Petersen konuya dair şu açıklamaada bulundu:

Diyabetik nöropati, genellikle düşük yaşam kalitesine, depresyona, kaygıya ve kötü uykuya yol açar. Halihazırda mevcut ilaçlar birçok hasta için etkisizdir veya hastaların tahammül edemediği yan etkileri olabilir. Daha etkili tedavilere acilen ihtiyaç duyulduğu için, 24 aylık çalışmadan aldığımız sonuçlar dikkat çekiyor.

Araştırmacılar çalışma kapsamındai 24 aylık takipten sonra, spinal kord stimülasyonu alıcılarının yüzde 50’sinin orta derecede ağrıda yüzde 50 oranında bir iyileşme olduğunu buldu. Ayrıca şiddetli ağrılardan muzdarip olanların yüzde 90’ında yüzde 65 oranında iyileşme görüldü. Bu tedavi aynı zamanda ağrının uykuya dalma üzerindeki etkisini de yüzde 66 oranında azalttı. Petersen şu açıklamada bulundu:

“Bu, spinal kordu uyararak ağrının giderilmesinin kalıcı bir etki olduğunu gösteriyor. Sonuçlar, 10 kHz spinal kord stimülasyonunun ağrılı diyabetik nöropati için güvenli, etkili ve uzun süreli tedavi sağladığını ve nörolojik işlevi iyileştirme potansiyeli olduğunu gösteriyor.

Çalışmada ayrıca, yüksek frekanslı stimülasyonun, düşük frekanslı stimülasyona kıyasla daha fazla ağrı kesici sağladığı da gözlemlendi.

Deri altına yerleştirilen bir cihazla spinal kordun elektrik uyarılıyor ve vücuttan beyne giden ağrı sinyalleri kesiliyor.  
Deri altına yerleştirilen bir cihazla spinal kordun elektrik uyarılıyor ve vücuttan beyne giden ağrı sinyalleri kesiliyor.  

Diyabetik nöropati

Diyabetik nöropati, diyabete eşlik edebilecek bir tür sinir hasarı durumu olarak açıklanıyor. Sağlık kaynaklarına göre diyabetik nöropati, diyabetin ciddi bir komplikasyonudur ve değişen derecelerde, bu hastalığa sahip kişilerin yaklaşık yüzde 50’sini etkileyebilir. İyi haber şu ki diyabeti olanlar iyi ve tutarlı kan şekeri kontrolü ve sağlıklı bir yaşam tarzı ile diyabetik nöropatiyi önleyebilir veya ilerlemesini yavaşlatabilir.

Kandaki yüksek glikoz seviyesi, diyabetik nöropatide vücudun çeşitli organlarında sinir hasarına neden olur. Bu durum genellikle bacak ve ayakların sinirlerinde görülür. Ancak bu nöropati vücutta bu sistemlerin sinirlerini besleyen otonom nöropati ağına (Autonomic Neuropathy) zarar vererek sindirim sistemi, idrar yolları, kan damarları ve kalbin işleyişinde bozukluklara da neden olabilir. Mayo Clinic doktorları şu açıklamada bulundu:

“Semptomlar genellikle kademeli olarak ortaya çıkar ve ciddi bir sinir hasarı meydana gelene kadar bir şeylerin ters gittiğini fark etmeyebilirsiniz. Nöropati türlerinin kesin nedeni bilinmiyor. Araştırmacılar, kontrolsüz yüksek kan şekerinin zamanla sinirlere zarar verdiğine ve sinyalleri gönderme yeteneklerini bozarak diyabetik nöropatiye yol açtığına inanıyor. Aynı zamanda yüksek kan şekeri, sinirlere oksijen ve besin sağlayan küçük kan damarlarının (kılcal damarlar) duvarlarının da zayıflamasına neden oluyor.”

Tıp topluluğu bu vakaları dört ana tip diyabetik nöropati olarak sınıflandırıyor. Hastada bir veya daha fazla nöropati türü olabiliyor, semptomlar bozukluğun türüne ve hasar görmüş sinirlerin konumuna bağlı olarak görülüyor.

Amerikan Diyabet Derneği, diyabetik nöropati taramasının hastaya tip 2 diyabet teşhisi konulduktan hemen sonra veya tip 1 diyabet teşhisi konulduktan beş yıl sonra başlamasını bundan sonra da muayenenin yıllık olarak yapılmasını öneriyor.

Mayo Clinic doktorları, şu belirtilerin görülmesi halinde doktorla iletişime geçilmesini öneriyor:

Ayakta iltihaplanan veya iyileşmeyen bir yara.

Ellerinizde veya ayaklarınızda günlük aktivitelerinizi veya uykunuzu etkileyen yanma, karıncalanma, halsizlik veya ağrı.

Sindirim, idrara çıkma veya cinsel işlevlerdeki değişiklikler.

Baş dönmesi ve bayılma.

Diyabetik nöropatinin 7 olası komplikasyonu

Sağlık kaynakları, diyabetik nöropatinin olası komplikasyonlarının listesini 7 madde altında özetliyor:

-Eşlik eden herhangi bir semptom olmaksızın kan şekerinin düşük olması

Litrede 3,9 milimol veya desilitrede 70 miligramın altındaki kan şekeri düzeylerinin kişinin titremesine, terlemesine ve hızlı kalp atışına neden olduğu biliniyor. Ancak otonom nöropatisi olan kişiler bu uyarı işaretlerini hissetmeyebiliyor.

- Bir ayak parmağının veya aynı ayak veya bacağın ampütasyonu

Sinir hasarı ayaklarda his kaybına neden olabilir. Bu nedenle en basit kesikler, diyabetik nöropatisi olan kişi farkına varmadan mikrobiyal olarak enfekte yaralara dönüşebilir. Sinir hasarı ayaklarda his kaybına neden olabilir. Bu nedenle en basit kesikler, diyabetik nöropatisi olan kişi farkına varmadan mikrobiyal olarak enfekte yaralara dönüşebilir. Mikrobiyal enfeksiyon kemiğe yayılabilir veya doku ölümüne yol açabilir ve bu durumda ayak parmağının veya ayağın, hatta bacağın alt kısmının ampütasyonu gerekebilir.

- İdrar yolu enfeksiyonları ve idrar kaçırma

Mayo Clinic doktorları bu durumu şöyle açıklıyor:

Mesaneyi kontrol eden sinirler hasar görürse idrar yaparken mesane tam olarak boşalmayabilir. Bakteriler mesane ve böbreklerde birikerek idrar yolu enfeksiyonuna yol açabilir. Sinir hasarı aynı zamanda idrara çıkma dürtüsünü hissetme yeteneğini veya idrarı serbest bırakan kasları kontrol etme yeteneğini etkileyerek sızıntıya (idrar kaçırmaya) neden olabilir.

- Aşırı düşük kan basıncı

Arterlerden kan akışını kontrol eden sinirlerin hasar görmesi, vücudun kan basıncını normal oranlarda tutma veya yüksek olması gereken durumlarda ılımlı hale getirme yeteneğini etkileyebilir. Bu, kan basıncında keskin bir düşüşe yol açabilir ve ardından uzun süre oturduktan sonra ayağa kalktığınızda veya uyandığınızda baş dönmesi veya bayılma hissine neden olabilir.

- Gastrointestinal bozukluklar

Mayo Clinic doktorları bu durum için şunları söylüyor:

Sindirim sisteminizdeki sinirler hasar görürse kabızlık, ishal veya her ikisini birden yaşayabilirsiniz. Diyabete bağlı sinir hasarı, midenin çok yavaş boşaldığı veya hiç boşalmadığı bir durum olan gastropareziye de yol açabilir. Bu durum ise şişkinliğe ve hazımsızlığa yol açabilir.

- Cinsel zayıflık

Doktorlara göreotonom nöropati genellikle cinsel organları etkileyen sinir hasarıyla sonuçlanır. Erkekler ereksiyon bozukluğundan muzdarip olabilir ve kadınlar vajinal kuruluk ve cinsel tahriş yaşayabilir.

- Artan terleme veya ter üretme yeteneğinin azalması

Özellikle sıcak havalarda ve yaşlılarda önemli ve etkili bir komplikasyondur. Sinir hasarı ter bezlerinin işlev bozukluğuna yol açar ve bu da vücudun ısısını düzgün bir şekilde kontrol etmesini zorlaştırır.

Gerçekler

Diyabetle bağlantılı farklı sinir hasarı türleri

Tıp camiasının sınıflandırmasına göre birkaç ana diyabetik nöropati türü bulunuyor. Her tipe göre semptomlar, komplikasyonlar ve yan etkiler hasta için farklılık gösteriyor. Ancak en önemlileri olarak şunlar gösteriliyor:

- Yüzeysel nöropati

Şeker hastalarında en sık görülen tiptir. Önce ayakları ve bacakları, ardından kolları ve elleri etkiler. Yüzeysel diyabetik nöropatinin belirtileri ve semptomları genellikle geceleri kötüleşir. Semptomları ise şunları içerir:

- Uyuşma, acıyı veya sıcaklık değişimlerini hissetmede zayıflama.

- Ciltte karıncalanma veya yanma hissi.

- Keskin ağrılar veya ağrılı kas spazmları.

- Kas güçsüzlüğü.

- Dokunmaya karşı aşırı duyarlılık. Bu ayağa herhangi bir ağırlık, hatta çarşafın ağırlığının bile çok ağrı yapması anlamına gelir.

- Otonom nöropati:

Kan basıncını, nabzı, terlemeyi, göz hareketlerini, mesane fonksiyonunu, sindirim sistemini ve üreme organlarını kontrol eden sinir sistemi zarar görür ve şu semptomlara neden olabilir:

- Düşük kan şekeri seviyesinin farkında olunmaması nedeniyle bilinç kaybı.

- Oturma veya yatma pozisyonundan kalkarken baş dönmesi veya bayılma hissine yol açan düşük kan basıncı.

- İdrara çıkma kontrolünde mesane bozuklukları veya bağırsağın çalışmasında sorunlar.

- Mide bulantısı, kusma, dolgunluk hissi ve iştah kaybına neden olan yavaş mide boşalması.

- Yutma güçlüğü.

- Gözlerin aydınlık bir ortamdan karanlık bir ortama veya uzaktaki nesnelerden yakına geçişte uyum sağlama biçimindeki değişiklikler.

- Artan veya azalan terleme.

- Kadınlarda vajinal kuruluk ve erkeklerde ereksiyon bozukluğu gibi cinsel sorunlar.



Brokoli yemek Alzheimer riskini düşürüyor

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Brokoli yemek Alzheimer riskini düşürüyor

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Bunamanın en yaygın şekli olan Alzheimer hastalığı 7 milyondan fazla Amerikalı yetişkini etkiliyor ve vakaların 2060'a kadar iki katına çıkması bekleniyor.

Ancak uzmanlar, brokoli tüketmenin bu hastalığa yakalanma riskini azaltabileceğini söylüyor. Araştırmacılar, bu lifli sebzenin bilişsel gerilemeyle mücadele eden besin ve kimyasallarla dolu olduğunu buldu.

Bir çalışma, düzenli brokoli tüketen yaşlı kadınların hafıza testlerinde daha iyi performans gösterdiğini ortaya koydu.

Harvard'ın Brigham ve Kadın Hastanesi'nden Jae Hee Kang yaptığı açıklamada, "Bilişsel puanları açısından neredeyse bir veya iki yıl daha genç gibiydiler" dedi.

Brokoli, karnabahar ve Brüksel lahanası gibi haç şeklinde 4 yapraklı çiçeklere sahip turpgiller grubunda yer alan bir sebze.

Bu sebzelerden daha fazla tüketmenin, Tip 2 diyabet geliştirme riskinin yanı sıra kanser ve kardiyovasküler hastalıktan ölüm riskinin azalmasıyla bağlantılı olduğu da bulundu.

WellMed Tıp Grubu'na göre turpgiller ailesine ait sebzeler, B vitaminleri ve karotenoid adı verilen bitki pigmentleri açısından zengin ve bu pigmentlerin demansla bağlantılı bir molekülün seviyesini düşürdüğü gösterildi. Bir çalışma, bu sebzeleri yemenin Alzheimer hastalığının belirtilerinden biri olan zararlı tau proteinlerinin seviyesini düşürebileceğini buldu.

UCLA Sağlık'a konuşan Simms/Mann UCLA Bütünleyici Onkoloji Merkezi'nden kıdemli diyetisyen Emma Veilleux, insanların faydalarını hissetmek için günde sadece bir veya iki porsiyon yemesi gerektiğini söyledi.

Brokoli ayrıca, turpgiller ailesine ait sebzelerde, sütte, yoğurtta, yumurtada ve balıkta bulunan önemli bir mikro besin olan kolin içeriyor. Tufts Üniversitesi araştırmacılarının yaptığı bir çalışma, kolin açısından zengin gıdalar tüketmenin demans geliştirme riskini azaltabileceğini buldu.

Günde 350 miligram kolin tüketmek (bir fincan brokoli 29,8 miligram içeriyor), yaşlı yetişkinlerde klinik Alzheimer teşhisi riskinin en düşük çıkmasıyla ilişkilendirildi.

Kandaki düşük kolin seviyeleriyle Alzheimer hastalığı riskinin artması arasında da bağlantı kuruldu. Arizona Eyalet Üniversitesi'nden araştırmacılara göre, Amerikalıların yaklaşık yüzde 90'ı her gün yeterli kolin almıyor. Federal sağlık yetkilileri, 19 yaş üstü erkek ve kadınların sırasıyla günde 550 miligram ve 425 miligram kolin almasını öneriyor.

Aynı zamanda brokoli, bilişsel gerilemeyi tetikleyebilen iltihaplanmayla mücadele eden harika bir antioksidan kaynağı. Sadece bir fincanında, bağışıklık sağlığını koruyan 81 miligram C vitaminiyle göz sağlığını koruyan A ve E vitaminleri bulunuyor. Bu, orta boy bir portakalda bulunan C vitamini miktarına denk sayılır.

Lisanslı diyetisyen Lisa Young, EatingWell'e, "Güçlü antioksidanlar ve beyin hücrelerini iltihaplanma ve oksidatif stresten koruyan bileşiklerle dolu; bunlar bilişsel gerilemenin iki temel etkeni" diye konuştu.

Brokoliyi diyetlere daha fazla dahil etmek için birkaç brokoli çiçeği tavuk veya tofuyla birlikte sotelenebilir, ince ince doğranıp zengin ve kremalı bir kış çorbasına katılabilir veya üzerine rendelenmiş çedar peyniri serpip fırına atarak doyurucu ve lezzetli bir çıtır ortaya çıkarılabilir.

Independent Türkçe


Zayıflama iğnelerinin bir yararı daha bulundu

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Zayıflama iğnelerinin bir yararı daha bulundu

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Yeni bir çalışmada, zayıflama amacıyla kullanılan iğnelerin kemik sağlığı için gizli faydaları olabileceği öne sürüldü.

Ozempic, Wegovy ve Mounjaro gibi GLP-1 ilaçları, iştahı bastırma ve kilo verdirme işlevleriyle bilinse de yeni araştırma, bu enjeksiyonların kemik oluşumunu da destekleyerek kemik sağlığını iyileştirdiğini ortaya koydu.

Tayvan’ın Tainan kentindeki Ulusal Cheng Kung Üniversitesi Hastanesi’nden bilim insanları, verileri küresel bir elektronik sağlık kayıt sisteminde tutulan, GLP-1 kullanan ve kullanmayan tip 2 diyabetli binlerce kişinin sonuçlarını karşılaştırdı.

Analiz, GLP-1 kullananlarda 10 yıllık omurga kırığı riskinin küçük ama anlamlı ölçüde azaldığını gösterdi.

Bu durum, GLP-1’in kemik gücünü artırmaya, kronik iltihap ve insülin direncini azaltmaya katkı sunabileceğini, böylece kemik zayıflığını önleyebileceğine işaret ediyor.

Çalışmanın yazarı Yu Chang ve ekibi, araştırma yazısında şu sonuca vardı:

Genel olarak bu bulgular, GLP-1 reseptör agonistlerinin olası kemik koruyucu rolünü destekliyor. Aynı zamanda nedenselliğin doğrulanması ve altta yatan mekanizmaların aydınlatılması için ileriye dönük çalışmalara duyulan ihtiyacın da altını çiziyor.

Bu, kilo verme iğnelerinin beli inceltmenin ötesinde faydaları olduğuna işaret eden bir dizi çalışmanın sonuncusu. Bilim insanları, bu ilaçların hastalığı östrojen hormonu tarafından tetiklenen belirli bir meme kanseri hasta grubuna yardımcı olabileceğini de buldu.

Diğer araştırmalar, kilo verme ilaçlarının hastalık izni süresini yarıya indirebileceğini tespit etti. Kilo verme uygulaması işleten Oviva tarafından yürütülen bir deneme, Wegovy gibi iğneler kullanan Birleşik Krallık Ulusal Sağlık Sistemi'nde (NHS) kayıtlı 700 hastayı inceledi ve 6 ay içinde bir hastanın ortalama hastalık izni süresinin ayda 2,41 günden 1,18 güne düştüğünü buldu.

Oviva ayrıca, aile hekimine veya sağlık merkezine sık sık giden hasta sayısının yüzde 24,8'den yüzde 9,3'e düştüğünü tespit etti. İğneyi kullanıp herhangi bir NHS uzmanına hiç gitmeyenlerin sayısıysa yüzde 34 arttı. Öte yandan yakın zamanda 5 günden fazla hastalık izni alan katılımcıların sayısı yüzde 18,9'dan yüzde 8,8'e düştü.

Independent Türkçe

 


Uzmanlar yanıtladı: Çay mı kahve mi daha faydalı?

Bilim insanları çay içenlerin kemik yoğunluğunun, içmeyenlerden daha yüksek olduğunu söylüyor (Unsplash)
Bilim insanları çay içenlerin kemik yoğunluğunun, içmeyenlerden daha yüksek olduğunu söylüyor (Unsplash)
TT

Uzmanlar yanıtladı: Çay mı kahve mi daha faydalı?

Bilim insanları çay içenlerin kemik yoğunluğunun, içmeyenlerden daha yüksek olduğunu söylüyor (Unsplash)
Bilim insanları çay içenlerin kemik yoğunluğunun, içmeyenlerden daha yüksek olduğunu söylüyor (Unsplash)

Nicole Wootton-Cane 

Çay da kahve de gündelik hayatta tüketilen popüler içecekler ancak uzmanlara göre biri diğerinden çok daha faydalı olabilir.

Yeni bir araştırma, düzenli çay içenlerin kemik erimesi yaşama ihtimalinin kahve içenlere göre daha düşük olabileceğini gösterdi.

Araştırmacılar her gün çay içenlerin, kemik mineral yoğunluğunun (KMY) içmeyenlerden yüksek olduğunu buldu. Bilim insanları bunu "anlamlı" bir sonuç olarak nitelendiriyor.

Orta düzeyde kahve tüketiminin kemik yoğunluğu üzerinde olumsuz bir etkisi saptanmadı. Öte yandan günde 5 fincandan fazla kahve içenlerin KMY seviyelerinin düşmesi, aşırı tüketimin kemik sağlığına zarar verebileceğine işaret ediyor.

Flinders Üniversitesi ekibi, 65 yaş ve üstü yaklaşık 10 bin kadının verisini 10 yıl boyunca analiz ederek kemik yoğunluklarını ölçtü. Çay içenlerin, içmeyenlere kıyasla toplam kalça KMY'sinin biraz daha yüksek olduğunu tespit ettiler.

Uzmanlar aradaki fark mütevazı olsa da kemik yoğunluğundaki küçük iyileşmelerin bile büyük gruplarda kırık sayısını azaltabileceğini söylüyor.

Hakemli dergi Nutrients'ta yayımlanan sonuçlar, yaşam boyu alkol tüketimi daha yüksek olan kadınların kahveden daha olumsuz etkilendiğini, çayınsa özellikle obez kadınlara fayda sağladığını gösterdi.

Profesör Enwu Liu'ya göre bulgular, her gün bir fincan çay içmenin yaşlanırken kemik sağlığını desteklemenin basit bir yolu olabileceğine işaret ediyor.

Liu "Orta düzeyde kahve içmek güvenli görünse de özellikle alkol içen kadınların çok yüksek seviyede tüketmesi pek ideal olmayabilir" diyor.

Ancak bu sonuçlara dayanarak yaşam tarzında radikal değişiklikler yapılmaması uyarısında da bulunuyor.

Araştırmacı "Sonuçlarımız, kahveyi bırakmanız veya litrelerce çay içmeye başlamanız gerektiği anlamına gelmiyor" diye açıklıyor. 

Orta düzeyde çay tüketiminin kemik sağlığını desteklemenin basit bir yolu olabileceğini ve çok fazla kahve tüketiminin, özellikle alkol tüketen kadınlar için ideal olmayabileceğini gösteriyor.

Kalsiyum ve D vitamini kemik sağlığının köşe taşları olmaya devam ederken, fincanınızdaki içecek de bir rol oynayabilir. Yaşlı kadınlar için günlük bir fincan çay içmek rahatlatıcı bir rutinin ötesinde, daha güçlü kemiklere doğru atılmış küçük bir adım olabilir.

Çalışma, yüksek seviyede kahve tüketiminin yaşlılarda ağrı düzeylerinin artmasıyla bağlantılı olduğunu gösteren bir araştırmanın ardından geldi. Bilim insanları kahve tüketimindeki artışın, azaltmaya kıyasla ağrı şiddetinde 6,56 puanlık bir artışla bağlantılı olduğunu bulmuştu.

Independent Türkçe.independent.co.uk/news