Evde doğru tansiyon nasıl ölçülür?

Evde doğru tansiyon nasıl ölçülür?
TT

Evde doğru tansiyon nasıl ölçülür?

Evde doğru tansiyon nasıl ölçülür?

Evde tansiyon takibi, kardiyovasküler sağlığı yönetmek için önemlidir. Uzmanlar, kendi kendinizi izlemenin sağlığınız üzerinde daha güçlü bir kontrol hissi verebileceğini öne sürmektedir. Daha iyi beslenme, fiziksel aktivite ve uygun ilaç kullanımı yoluyla tansiyonunuzu ölçmek kendinizi daha motive hissetmenize yardımcı olabilir.

Şarku’l Avsat’ın sağlık temalı web portalı onlymyhealth’tan  aktardığı araştırmaya göre, evde düzenli olarak tansiyon ölçmek size uygulanacak tedavinin işe yarayıp yaramadığının belirlenmesine yardımcı olurken, doğru ölçümler elde etmek sağlığınız hakkında bilinçli kararlar almanız için de büyük önem taşıyor. Mumbai'deki Asya Kalp Enstitüsü'nden Baş Kardiyolog Prof. Dr. Tilak Suvarna, evde doğru tansiyon ölçümü için bazı ipuçlarını açıkladı

Üst kol monitörlerini seçin

Yüksek kaliteli bir tansiyon ölçüm cihazı seçmek, doğru ölçümler elde etmenin ilk adımıdır. Bu nedenle, daha doğru olma eğiliminde oldukları için bilek veya parmak monitörleri yerine üst kol monitörlerini seçin.

Ayrıca, otomatik şişirme (önce diyastolik basıncı, ardından sistolik basıncı belirlemeye yardımcı olurlar) gibi özelliklere sahip monitörleri düşünün. Büyük ekranlı ve okunması kolay olanları seçin. Ayrıca aletin bantının boyutunun kolunuzun çevresine doğru şekilde oturduğundan emin olmalısınız; uygun olmayan bir bant yanlış ölçümlere yol açabilir.

Ölçüm öncesi rutin

Tansiyonu geçici olarak yükseltebileceğinden, ölçümden en az 30 dakika önce kafein tüketmekten, sigara içmekten veya fiziksel aktivite yapmaktan kaçının.

Ölçüm için sessiz bir yer bulun

Stres ve dışarıdaki dikkat dağınıklığı ölçümlerinizi etkileyebileceğinden, ölçüme başlamadan önce mesanenizi boşaltmanız ve birkaç dakika dinlenmeniz de önerilir.

Doğru kurallara uyun

Herhangi bir tıbbi ölçüm söz konusu olduğunda, doğruluğu sağlamak için belirli gereklilikler olduğunu unutmayın. Rahat bir pozisyonda oturun, kolunuzu kalbinizle aynı seviyede olacak şekilde bir masaya veya kol dayanağına dayayın. Kemer şişirme işlemi başladığında ekranınızdaki başlat düğmesine basın. Ölçüm sırasında hareketsiz kalın ve konuşmaktan kaçının. Kemer yavaş yavaş sönecek ve monitör tansiyon değerlerinizi gösterecektir.

İki veya daha fazla ölçüm yapın

Doğru sonuçlar elde etmek için, her ölçüm arasında kısa bir dinlenme süresi bırakarak iki veya üç ölçüm yapın. Tüm ölçümleri kaydedin ve güvenilir bir değer elde etmek için ortalamasını hesaplayın.

Ölçümler düzensizse bir doktora danışın

Tansiyon ölçümlerinizin kaydını tutmak, ilerlemenizi takip etmek için çok önemlidir. Bu veriler, doktorların ve sağlık hizmeti sağlayıcılarının tedavi planınız ve genel kardiyovasküler sağlığınızla ilgili bilinçli kararlar almasını sağlar.

İnternette okuduğunuz her şeye inanmak yerine doktorunuzdan size nasıl yapılacağını göstermesini isteyin.

Evde tansiyon takibi tıbbi ziyaretlerin yerini tutmasa da doğru evde tansiyon ölçümü bireylerin kardiyovasküler sağlıklarını etkin bir şekilde yönetmelerini sağlayabilir.



Sarılık, hepatit ve kanser gibi hastalıkların belirtisi olabilir

Sarılık, hepatit ve kanser gibi hastalıkların belirtisi olabilir
TT

Sarılık, hepatit ve kanser gibi hastalıkların belirtisi olabilir

Sarılık, hepatit ve kanser gibi hastalıkların belirtisi olabilir

Cildin sararması genellikle sarılıktan kaynaklansa da bu durum başlı başına bir hastalık sayılmaz. Fakat karaciğer, safra kesesi ya da safra kanallarıyla ilgili olarak altta yatan bir sağlık probleminden kaynaklanır.

Kamineni Hospitals’den Gastroenterolog Dr. CH. Krishna Tej, sarılıkta görülen semptomların cilt renginin sararmasının ötesine geçip göz akının sararması, idrar renginin koyu, dışkının ise soluk olması, yorgunluk, kaşıntı ve karın ağrısı gibi şikayetleri de kapsadığını söyledi. Tıp alanında hizmet veren Onlymyhealth adlı internet sitesi tarafından yayınlanan yeni bir rapora göre, semptomların bu kadar çeşitli olmasının sıklıkla kafa karışıklığına ve teşhisin konulmasında geç kalınmasına neden olduğu belirtildi. Dr. Tej, sarılığın nedenlerinden ve sarılığa yol açabilecek birçok sağlık probleminden bahsetti.

Sarılığa yol açan sağlık sorunları neler?

Dr. Tej’e göre sarılık, aşırı miktarda bilirubin biriktiğinde ortaya çıkar. Bilirubin, kırmızı kan hücrelerinin (RBC) parçalanması sırasında üretilen ve cildin sararmasına neden olan sarı bir maddedir.

Diğer adı ‘hiperbilirubinemi’ olan sarılığa yenidoğanlarda ve yaşlılarda daha sık rastlanıyor.

Araştırmalar, yenidoğanların yaklaşık yüzde 20'sinde hepatik konjugasyon bozuklukları nedeniyle doğdukları ilk hafta sarılığın geliştiğini gösteriyor. Erişkinlerde ise sarılık, aşırı bilirubin üretimi, karaciğer fonksiyonlarında bozukluk ve safra kanalı tıkanıklığından kaynaklanabilir. Bu nedenlerin sıklıkla bir araya geldiklerini söylen Dr. Tej, örneğin karaciğer hastalığının, bilirubin üretiminin bozulmasına ve safra kanalı tıkanıklığına yol açabileceğini, bunun da sarılık riskini iki katına çıkarabileceğini belirtti. Dr. Tej, “Alkol kullanımı, viral enfeksiyonlar (hepatit) ve spesifik genetik durumlar gibi bazı risk faktörleri de insanları sarılığa yatkın hale getirebilir” ifadelerini kullandı.

Sarılığa neden olabilecek sağlık problemleri

Sarılık, bilirubinin üretimini etkileyen altta yatan bir sağlık sorunundan kaynaklanır. Sarılığa yol açan ve yaygın olarak görülen sağlık sorunları arasında hepatit, siroz ve alkole bağlı karaciğer hastalıkları bulunur. StatPearls dergisinde yayınlanan bir araştırmaya göre, çocuklarda sarılığın görülmesinin en sık rastlanan nedeni Hepatit A. Yaşlılarda ise safra kanalı taşları, ilaç kullanımına bağlı karaciğer hastalığı ve safra kanalları tıkanıklığı gibi şikayetler başta geliyor.

Aynı araştırma, alkole bağlı olan ya da olmayan siroz hastalığı, kronik hepatit C, pankreas kanseri ve primer sklerozan kolanjit (safra kanallarında daralma/PSK) gibi şikayetlerin, erkeklerde kadınlara göre daha fazla görüldüğünü ve sarılığı tetiklediğini aktardı. Kadınların ise safra taşı, primer biliyer siroz (bağışıklık sisteminin karaciğer dokularını yabancı ya da zararlı olarak algılayıp saldırması durumu/PBS) ve safra kesesi kanseri gibi şikayetlerde erkeklere kıyasla önde olduklarını ve bu şikayetlerin sarılığa yol açtığını ortaya koydu.

Dr. Tej, safra taşı ya da safra kanserlerinin neden olduğu safra kanalı tıkanıklığının da safra akışını engelleyebileceğini ve tıkanmanın sarılığına yol açabileceğini söyledi. Bunun yanında alyuvarların (kırmızı kan hücreleri) normal ömürlerini tamamlamadan yıkıma uğrayarak kan dolaşımından uzaklaştığı hemolitik anemi hastalığının da karaciğeri bilirubin ile doldurabileceğinin altını çizdi. İlaçların, toksinlerin ve zararlı maddelere maruz kalınmasının da sarılığa yol açabileceğini vurguladı. Dr. Tej, yenidoğanlarda vücutta gereğinden fazla demirin birikmesiyle ortaya çıkan hemokromatoz hastalığı ve Gilbert sendromu (karaciğerin bilirubini uygun şekilde işleyemediği için ortaya çıkan zararsız bir karaciğer rahatsızlığı) gibi durumlarda da sarılık görülebileceğini belirtti.

Sarılığın başlı başına bir hastalık olmadığını, daha ziyade altta yatan bir sağlık probleminin belirtisi olduğunu söyleyen Dr. Tej, altta yatan nedeni anlamanın doğru teşhisi koymak ve hastalığı tedavi etmek için hayati önem taşıdığını vurguladı.


Uzmanlar alarma geçti: Fentanilden bile daha ölümcül bir uyuşturucu yükselişte

Nitazen kullanımını tespit etmek de daha zor (Reuters)
Nitazen kullanımını tespit etmek de daha zor (Reuters)
TT

Uzmanlar alarma geçti: Fentanilden bile daha ölümcül bir uyuşturucu yükselişte

Nitazen kullanımını tespit etmek de daha zor (Reuters)
Nitazen kullanımını tespit etmek de daha zor (Reuters)

Fentanil, başta ABD olmak üzere birçok ülkede çok sayıda insanın hayatına mal olan ve giderek daha fazla gündeme gelen bir sentetik opioid. Nitazen adı verilen ve daha az bilinen bir uyuşturucu sınıfıysa Atlantik'in her iki yakasında da aşırı doz vakalarında ortaya çıkmaya başladı.

Nitazen, son iki ayda opioid bağlantılı ölümlerdeki ani yükselişin ardından Birleşik Krallık'ta sağlık yetkililerinin yayımladığı resmi bir uyarının da konusu oldu.

Nitazen sınıfındaki bazı maddeler morfinden 100 kat daha güçlü. Yani fentanille benzer etkiye sahip. Ancak ikisi arasında bir fark var: Nitazenler daha ölümcül olabilir.

Bilimsel dergi Jama Network Open'da yayımlanan yeni bir araştırma, aşırı dozda nitazen alan kişilerin, etkileri tersine çevirmek için kullanılan ilaçlardan iki veya daha fazla doza ihtiyaç duyduğunu ortaya koydu.

Aşırı dozda fentanil alan kişilere ise bu ilaçlardan genellikle bir doz uygulandığı biliniyor.

Nitazenler ilk kez 1950'lerde Ciba Pharmaceuticals adlı İsviçre şirketi tarafından güçlü bir ağrı kesici olarak geliştirildi. Ancak hiçbir zaman piyasaya sürülmediler.

Bu da yasadışı işler yapan kimyacıların eski bilimsel makaleleri inceleyerek nitazen sınıfı opioidleri üretebildiği anlamına geliyor.

Opioidler nasıl etki eder?

Opioidler beyindeki ve vücudun başka yerlerindeki "mu-opioid reseptörleri" adı verilen bölgelerde etki gösteriyor.

Bu reseptörler aktive edildiğinde ağrıyı hafifletebiliyor ve yüksek seviyede mutluluk hissi uyandırıp, ardından da uyuşukluğu tetikleyebiliyor.

Morfin, eroin ve fentanil gibi maddelerin hepsi, mu-opioid reseptörlerini aktive ederek çalışıyor. Ancak fentanil, bunu morfin veya eroinden çok daha düşük dozlarda yapabiliyor.

Öte yandan bazı nitazenler, fentanilden bile daha düşük dozlarda ağrıyı hafifletebiliyor.

Örneğin, fareler üzerinde yapılan bir araştırma, N-desetil izotonitazen adı verilen bir nitazenin, fentanil için gerekenden neredeyse 10 kat daha küçük bir dozla aynı etkiyi gösterebildiğini ortaya koymuştu. Üstelik aynı madde, morfinden yaklaşık 1400 kat daha düşük dozda işe yaramıştı.

Ancak bu maddeler sadece ağrıyı dindirmek ve mutluluk hissi yaratmakla kalmıyor, aynı zamanda solunum sistemini de baskılıyor. Yani nefes alma kapasitesini düşürüyor. Bu da opioid doz aşımında insanların ölmesine neden oluyor.

N-desetil izotonitazen, fentanildeki doz aşımı seviyesinin yaklaşık üçte birinde apneye (nefes almanın durması) sebebiyet veriyor. Ayrıca N-desetil izotonitazenden sonra insanların normal nefes alma kapasitelerine ulaşması çok daha uzun (208 dakika) sürüyor. Fentanilde bu süre 67 dakika.

Birleşik Krallık'taki Merkez Lancashire Üniversitesi'nden Nörofarmakoloji Profesörü Colin Davidson, The Conversation'da kaleme aldığı yazıda, "Son zamanlarda aşırı doz vakalarında birçok kez nitazene rastlandı" ifadelerini kullandı.

"Sokaklarda satılan, bu sınıftaki yeni ilaçların sayısı artıyor gibi görünüyor" diyen bilim insanı, sözlerini şöyle sürdürdü:

Öte yandan pek çok bilimsel tesis, nitazenleri test edemiyor. Bu yüzden ilacın yasadışı pazara girişinin gerçek boyutu bilinmiyor.

Independent Türkçe


Ses terapisinin stres durumunda faydaları

Ses terapisi huzur ve rahatlama sağlıyor.
Ses terapisi huzur ve rahatlama sağlıyor.
TT

Ses terapisinin stres durumunda faydaları

Ses terapisi huzur ve rahatlama sağlıyor.
Ses terapisi huzur ve rahatlama sağlıyor.

Stephanie Vozza

Stresi azaltmak için sakinlik ve sessizlik gerekir. Ancak durumunuzu kaygıdan rahatlamaya çevirmek istiyorsanız ses terapisi sizin için sessizce oturmaktan daha iyi ve daha hızlı bir çözüm olabilir.

Ses terapisi

Bloomberg’in yakın zamanda yayınladığı habere göre Spotify platformu kullanıcıları tarafından günde üç milyon saat dinlenen beyaz gürültü (white noise) ve ortam sesi podcast’leri bu yöndeki eğilimin arttığına işaret ediyor.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Vibroakustik terapi sağlayıcısı inHarmony’nin kurucu ortağı Craig Goldberg konuya dair şu açıklamada bulundu:

“Ses terapisi şu an büyük bir ivme kazanıyor. Bu terapi yüzyıllardır Avustralya’daki Aborijin halkları ve Tibet rahipleri tarafından bedeni, zihni ve ruhu yeniden ayarlamak, aynı zamanda rahatlamayı, iyileşmeyi ve sağlıklı yaşamı teşvik etmek için kullanılmıştır. ABD’liler genel olarak rahatlamakta zorluk yaşıyorlar, savaş ya da kaç durumundan çıkıp sakin moda geçemiyorlar. Gevşemeyi tetikleyen parasempatik sinir sistemi tepkisi, zamanımızın çoğunu geçirmemiz gereken yerdir ancak çoğu kişi için bu oldukça zordur.”

Vibroakustik terapi

Tedavi yolculuğu, elektronik bir uygulama ve meditasyon yastığı yardımıyla ses ve frekanstan yararlanan inHarmony’nin vibroakustik terapisini deneyerek başlıyor. İnsan kulağı 20 ila 20 bin hertz arasındaki sesleri duyabilir. Vibroakustik terapi, vücudun deride bulunan mekanoreseptörler aracılığıyla hissedilebilen spektrumun alt ucuna odaklanır. Goldberg bunu bir gece kulübünde ya da konserdeyken basların gümbürtüsünü hissetmeye benzetiyor.

Craig Goldberg açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Vibroakustik terapi ses ve frekansı birleştirir, böylece hissettiğiniz frekansların aynısını duyarsınız. Bu üç boyutlu, tamamen sürükleyici ses deneyimini yaratır ve kendinizi müziğin içindeymiş gibi hissetmenizi sağlar. Parasempatik sinir sistemi tepkisini ortaya çıkarmak için sinir sistemini sakinleştirir ve rahatlatır.”

Gevşeme, huzur ve ilham

inHarmony sistemi oldukça hızlı bir şekilde rahatlamaya yol açıyor. Sistem, her birinin yansıma, dinginlik, şifa ve ilham gibi amaçları olan çeşitli müzik parçaları sunuyor.

Titreşimli bir yastık kullanmak size tam vücut deneyimi sağlar, böylece günün geri kalanında kendinizi rahat hissedebilirsiniz. Yastık ilk denendiğinde ve titreşim tedavisi görüldüğünde geceleri daha iyi uyuma sağlıyor.

Goldberg düzenli pratik yapmanın vücudu sakin ve rahat hissetmeyle ilişkili kimyasal reaksiyonları tetikleyecek şekilde eğittiğini belirttiği açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

 “Dış dünyayı değiştirmeye çalışmak yerine, sinir sistemimizi sakin ve rahat kalması için eğitmeliyiz.”

Bun avantajlardan yararlanmak için yastık kullanmaya gerek yok. inHarmony müzik meditasyonları kulaklık, telefon, Bluetooth hoparlör veya ses sistemi kullanılarak çalınabiliyor. Goldberg bununla ilgili olarak “Gözlerinizi kapatmak ve bu ortamlardan herhangi biri aracılığıyla müzik meditasyonu dinlemek fayda sağlayacaktır” dedi.

Müzik terapisi

Terapötik müzik uygulaması Spiritune’un kurucusu ve CEO’su Jamie Pabst, müziğin zihinsel sağlık ihtiyaçları için, duygudurum bozukluklarını, kaygıyı, stresi ve depresyonu tedavi etmek için iyi bir araç olduğunu söyledi.

Jamie konuya dair şu açıklamada bulundu:

“Savaş ya da kaç tepkisi verdiğinizde nefesiniz ve kalp atış hızınız artar. Daha sonra beynimiz bulanıklaşmaya başlar ve doğru şekilde odaklanamayız. Müzik çaldığınızda beyniniz müzik sinyalini alır. Oksitosin (zevk hormonu) gibi farklı türde hormonlar üretir ve vücudu sakinleşmeye başlaması konusunda uyarır.”

Spiritune uygulaması, yaşadığınız durumda size iyi gelecek müzik parçaları sunuyor. Uygulama size “Şu an nasıl hissediyorsunuz?” diye soruyor. Bir dizi yanıt seçebiliyorsunuz. Örneğin, ‘endişeli’ sekmesine dokunduğunuzda ‘hüsrana uğramış’, ‘endişeli’, ‘kızgın’ ve ‘gergin’ seçenekleri ortaya çıkıyor. Daha sonra uygulama “Nasıl hissetmek istiyorsun?” diye soruyor. ‘Sakinleş’ seçeneğine dokunduğunuzda bu aynı zamanda ‘rahatlama’, ‘huzur’, ‘memnuniyet’ duygularını da sunuyor. Son olarak uygulama, gerçekleştirdiğiniz eylemi uyanma, uyuma, çalışma veya dinlenme olarak sınıflandırmak için bir kategori seçmenizi istiyor.

Pabst bu konuda şu açıklamada bulundu:

“Bu üç kullanıcı girdisine dayanarak, kullanıcıyı bulunduğu durumda yakalamak ve ardından onu istediği ruh haline taşımak için sinir bilimcilerimiz ve müzik terapisti ortaklarımızın yardımıyla oluşturduğumuz bilgilere dayanarak önceden bestelenmiş uygun müzik parçasını seçiyor. Kaygıyı azaltmak için Spiritune kullandım. İlk başta geçişe alışmam gerekiyordu. İlk başta endişeli hissettiren müziği dinlemek verimsiz geldi, ancak parça sizi istediğiniz duruma getirmek için ustaca geçiş yapıyor. Her ne kadar beni inHarmony’deki kadar hızlı bir şekilde rahatlatmış olmasa da Spiritune'un telefonumda olması çok kullanışlı oldu. Bu uygulamayı uyumakta zorluk çektiğinizde veya gece yarısı uyanıp tekrar uyuyamadığınızda kullanabilirsiniz.”

Spiritune’un kullanım alanları oldukça çeşitli. Strese ek olarak, müzik parçaları yürütme işlevini destekleyerek odaklanma ve üretkenlik konusunda size yardımcı olabiliyor. Ayrıca enerji seviyenizi yükseltmenize yardım ediyor. Pabst, ‘müziğin stresin, motivasyonun ve ödülün altında yatan beyin ağlarından yararlandığını’ belirtiyor ve ‘tek başına bu yeteneğin müziğe zihinsel sağlık üzerinde önemli bir etki sağladığını’ vurguluyor.

Sesin iyileştirici gücü

Goldberg, bir şeyin dikkatinizi gerektirmesi halinde günde birkaç saat ‘savaş ya da kaç’ halinde olmanın sorun olmadığını vuruladı:

 “Sorun, sabah uyandığınız andan yatağa gidene kadar bu durumda olmanızdır zira stres kan dolaşımına kortizol ve adrenalini ekleyerek sizi hiperaktif ve tetikte hale getirir. Stres ayrıca mantıksal düşünme yeteneğiniz üzerindeki etkisinin yanı sıra, bağışıklık sistemi, sindirim sistemi ve üreme sistemi gibi hayati vücut aktivitelerinden enerjiyi de alır. Son olarak, gerekli araçları yanınızda bulundurmanızı tavsiye ediyorum zira bunlar parasempatik sinir sisteminden sempatik sinir sistemine geçmenize yardımcı olabilir ve tek yapmanız gereken durumunuza uygun olanı seçmek.”

*Fast Company dergisi

- Tribune Media hizmetleri. Elektronik uygulamalar ve meditasyon yastıkları ruh halini iyileştirmek için rahatlama, sakinlik ve müzik sağlar.


Bilim insanları sigarayı bırakmanın en etkili üç yolunu belirledi

Sigarayla ilgili araştırmaların çoğu da yüksek gelirli ülkelerde yürütüldüğü için düşük gelirli ülkelerden elde edilen kanıtlar az (Anadolu Ajansı)
Sigarayla ilgili araştırmaların çoğu da yüksek gelirli ülkelerde yürütüldüğü için düşük gelirli ülkelerden elde edilen kanıtlar az (Anadolu Ajansı)
TT

Bilim insanları sigarayı bırakmanın en etkili üç yolunu belirledi

Sigarayla ilgili araştırmaların çoğu da yüksek gelirli ülkelerde yürütüldüğü için düşük gelirli ülkelerden elde edilen kanıtlar az (Anadolu Ajansı)
Sigarayla ilgili araştırmaların çoğu da yüksek gelirli ülkelerde yürütüldüğü için düşük gelirli ülkelerden elde edilen kanıtlar az (Anadolu Ajansı)

Geniş kapsamlı yeni bir incelemede sigarayı bırakma yöntemlerinin başarısı karşılaştırıldı. Bunlardan üçünün, alışkanlığı terk etmede en etkili yollar olduğu belirlendi.

Vareniklin ve sitisinin yanı sıra nikotinli ilaçların en etkili sigara bırakma yöntemleri olduğu ortaya çıktı.

Oxford Üniversitesi'nden halk sağlığı bilimcisi Jamie Hartmann-Boyce ve meslektaşları en az 6 ay boyunca katılımcıların sigarayı bırakma çabalarının takip edildiği 319 araştırmayı gözden geçirdi.

Bu çalışmalarda toplam 157 bin 179 kişi izlenmişti.

Sigaranın bağımlılık yaratan ana maddesi olan nikotin, en yaygın kullanılan maddelerden biri. Aynı zamanda en çok bağımlılık yaratan üçüncü madde niteliğinde. Zira beyin üzerinde güçlü bir etkisi var.

Veriler, yardım almadan 100 kişiden yalnızca 6'sının sigarayı başarıyla bırakma şansı olduğunu öne sürüyor.

Vareniklin ve sitisin, beyinde nikotin tarafından aktive edildiğinde dopamin salgılayan nikotinik reseptörleri aktive ediyor. Aynı zamanda nikotinin bunları aktive etmesini engelleyerek çalışıyor.

Araştırmada iki ilacın etkinliğinin hemen hemen aynı olduğu tespit edildi.

Bulgulara göre, bu yöntemlerle sigarayı bırakmaya çalışan kişilerin yaklaşık yüzde 14'ü, 6 ay veya daha uzun süre boyunca başarılı oluyor.

Bir sonraki en etkili stratejiyse nikotin bantları ve sakız veya pastiller gibi iki tür nikotin replasman tedavisini (NRT) birleştirmek.

Oxford Üniversitesi'nden araştırmacı Nicola Lindson, "Ancak, tek başına bant veya sakız gibi tek bir NRT formunun kullanılması, daha az sayıda kişinin sigarayı bırakabilmesini sağladı" diye konuştu:

İki NRT formunu birlikte kullanan 100 kişiden yaklaşık 12'si başarılı olurken, yalnızca bir tür NRT kullanan 100 kişiden yaklaşık 9'u sigarayı bırakabildi.

Veriler ayrıca, nikotini kademeli azaltmanın aniden bırakmaktan biraz daha etkili olabileceğini gösterdi.

Cochrane Database of Systematic Reviews adlı akademik dergide yayımlanan bulgulara göre, bir kişinin nikotin tedavisine sigarayı bırakmadan önce veya sonra başlaması ya da aldığı doz, etkinliği etkilemedi.

Lindson, "Sigarayı bırakmak çok zor. Bu konuda yardımcı olacak çeşitli ürünler var ama bu yöntemlerin göreceli etkinliği uzun süredir belirsiz" ifadelerini kullandı:

Araştırmamız sigarayı bırakma dünyasının derinliklerine iniyor. Sigara içenlere, sağlık uzmanlarına ve politika yapıcılara bilinçli kararlar vermeleri için güvenilir veriler sağlıyor.

Independent Türkçe


Her gün 5 kat merdiven çıkmak kalp hastalığı riskini azaltıyor

Merdiven çıkmak harika bir egzersiz ve kalp sağlığına da iyi geliyor (Unsplash)
Merdiven çıkmak harika bir egzersiz ve kalp sağlığına da iyi geliyor (Unsplash)
TT

Her gün 5 kat merdiven çıkmak kalp hastalığı riskini azaltıyor

Merdiven çıkmak harika bir egzersiz ve kalp sağlığına da iyi geliyor (Unsplash)
Merdiven çıkmak harika bir egzersiz ve kalp sağlığına da iyi geliyor (Unsplash)

Küçük adımlarla ilerlerseniz kardiyo o kadar da kötü olmayabilir.

Yeni bir araştırmaya göre her gün en az 50 basamak merdiven çıkmak kalp hastalığı riskini ciddi ölçüde azaltabiliyor.

Atherosclerosis adlı bilimsel dergide yayımlanan araştırma, günde 5 kattan fazla merdiven çıkmanın kardiyovasküler rahatsızlık riskini yaklaşık yüzde 20 oranında azaltabileceğini ortaya koydu.

Aterosklerotik kardiyovasküler hastalık (ASKVH), koroner arter hastalığı ve felç gibi kardiyovasküler hastalıklar dünya çapında önde gelen morbidite ve ölüm nedenleri arasında.

Tulane Üniversitesi'nin HCA Heyeti Başkanı ve New Orleans'taki Halk Sağlığı ve Tropikal Tıp Fakültesi'nde öğretim üyesi olan, çalışmanın ortak yazarı Dr. Lu Qi, "Kısa sürelerle yüksek yoğunlukta merdiven çıkmak, kardiyorespiratuar dayanıklığı ve lipit profilini iyileştirmede özellikle mevcut fiziksel aktivite önerilerini gerçekleştiremeyen kişiler için zaman açısından verimli bir yol" diyor.

Bu bulgular, genel popülasyonda ASKVH'ye karşı birincil önleyici tedbir olarak merdiven çıkmanın potansiyel avantajlarını vurguluyor.

Çalışma için araştırmacılar, Birleşik Krallık Biyobankası'ndan 450 bin yetişkinin verisini kullanırken katılımcılar, ailelerindeki kardiyovasküler hastalık geçmişinin yanı sıra genetik risk faktörleri ve yerleşik risk faktörlerine göre analiz edildi.

Katılımcılara yaşam tarzı alışkanlıkları ve merdiven çıkma sıklıkları da sorulurken, medyan takip süresi 12,5 yıl olarak belirlendi.

Sonuçlar her gün daha fazla merdiven çıkmanın, hastalığa daha az yatkın kişilerde kardiyovasküler hastalık riskini azalttığını ortaya koyarken, Dr. Qi hastalığa daha yatkın kişilerde kalp hastalığı riskinin artmasının "etkili bir şekilde dengelenebileceğini" söylüyor.

Dr. Qi, "Bu çalışma merdiven çıkmanın, özellikle çeşitli ASKVH risk faktörlerine sahip bireyleri ASKVH riskine karşı koruyan etkilerine dair yepyeni kanıtlar sunuyor" diyor.

"Kayda değer bir antrenman etkisi"

Araştırmada yer almayan, İngiltere'deki Teesside Üniversitesi'nin spor ve egzersiz alanındaki kıdemli öğretim üyesi Dr. Nicolas Berger, "daha fazla kasın yanı sıra bazı denge ve kaba motor becerilerinin kullanılmasını gerektirdiğinden" merdiven çıkmanın, düz bir zeminde yürümekten daha çok fayda sağladığını söylüyor.

Dr. Berger, bunlar "kısa sürelerle" yapılsa bile "kardiyovasküler sistemden çok fazla hareketlilik gerektirdiğini ve bu nedenle merdiven çıkarken sık sık nefes nefese kalındığını" söylüyor.

Dr. Berger şöyle ekliyor: 

Bu kısa ve aralıklı aktivite anları, kardiyovasküler hastalık riskini azaltma açısından büyük faydalara sahip. Bu, kalp atış hızınızı ve oksijen alımınızı kayda değer derecede artırarak vücutta olumlu değişimlere neden olabilir.

Günde 50 basamak fazla gibi görünmese de "kayda değer bir antrenman etkisi yaratabiliyor."

Dr. Berger bu tür hareketlerin ilye, quadriceps femoris, hamstring ve baldır gibi kasların yanı sıra merkez bölgesindeki kasları da harekete geçirdiğini söylüyor.

Eğer pek koşan biri değilseniz, Dr. Berger merdiven çıkmanın faydalı bir seçenek olabileceğini belirtiyor.

Merdivene evlerde ya da dışarı çıkınca kolayca erişilebildiğinden, yürüme ya da koşma karşısında çoğu kişiye cazip bir alternatif sunuyor. Merdivene erişiminiz yoksa, dik yokuşlarda yukarı ve aşağı yürümenin de benzer faydaları ve gereklilikleri var. Yerden veya alçak bir yerden kalkmanın güç ve denge açısından faydaları bulunsa da kardiyovasküler sisteme pek faydası yok.

Dr. Berger, "Hareketsiz kişiler, risk altındaki kişiler veya sağlıklı kalmaya çalışan herkesin bu aktiviteyi günlük alışkanlıklarına dahil etmesi genel anlamda iyi bir öneri olur" diye ekliyor.

Independent Türkçe


Kovid-19 deride "kaşıntılı döküntü" gelişimine neden olabiliyor

AA
AA
TT

Kovid-19 deride "kaşıntılı döküntü" gelişimine neden olabiliyor

AA
AA

Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Tıp Fakültesi Alerji ve İmmünoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ebru Damadoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ciltte aniden ortaya çıkan ve ortası soluk kırmızı döküntülere sebep olan rahatsızlığın ürtiker olarak tanımlandığını söyledi.

Genellikle 24 saat içinde iz bırakmadan sönen kabarıklıklarla kendini gösteren ürtikerin, vücutta kızarıklık ve kaşıntı ile belirti verdiğini anlatan Damadoğlu hastalığın akut ve kronik olmak üzere iki farklı şekilde görüldüğünü aktardı.

Damadoğlu 6 haftaya kadar süren ürtikerin akut, 6 haftadan fazla devam eden ürtikerin ise kronik olarak isimlendirildiğini ifade etti.

Akut ürtikerin gelişmesinde tetikleyici faktörlerin, kronik ürtikerde ise bireysel yatkınlığın söz konusu olduğu bilgisini veren Damadoğlu, "Akut ürtikerde bazı viral ve solunum yolu enfeksiyonları, kimi ağrı kesici ilaçların kullanımı tetikleyici olabilir. Kronik ürtikerde ise kişide bağışıklık sistemiyle ilgili altta yatan bir hastalık söz konusu olabilir. Bireysel yatkınlığın yanı sıra vücutta alerjiyle ilgili bazı hücreler bulunmaktadır ve kronik ürtikeri olanlarda bu hücreler biraz daha aktif olabilmektedir." dedi.

Damadoğlu akut ürtiker geçiren her 5 kişiden 1'inde kronikleşme eğilimi olduğunu söyledi.

"Virüsler alerji hücrelerinin aktive olmasını sağlayarak ürtikeri tetikleyebiliyor"

Sonbahar mevsimine girilmesiyle birlikte enfeksiyonlara bağlı tetikleyici faktörlerin arttığını işaret eden Damadoğlu kişilerin ürtiker belirtilere karşı duyarlı olmaları gerektiğini belirtti.

Damadoğlu sözlerine şöyle devam etti:

"Şu an viral enfeksiyonlarda artış beklediğimiz bir dönemdeyiz, Kovid-19 da bunlardan biri. Özellikle son dönemde Kovid-19'un da bir artış trendinde olduğunu biliyoruz. Kovid-19 geçiren hastalarda her 5 kişiden 1'inde ürtiker bulgular ortaya çıkabilmektedir. Çünkü, bağışıklık sistemi hücreleri üzerine virüsler etki ediyor. Virüsler bir mekanizmayla bu alerji hücrelerinin aktive olmasını sağlayarak ürtikeri tetikleyebiliyor.

Genellikle ürtiker, koronavirüsün ilk belirtisi olarak karşımıza çıkmıyor. Koronavirüs ile ilişkili ürtikerde, kişide Kovid-19'a bağlı ateş, eklem ve boğaz ağrısı gibi şikayetler de eşlik ediyor. Kovid-19 tanısı konulan kişilerde deride kızarıklık, kabarıklık ve kaşıntı gibi şikayetler olması halinde hekime başvurulması gerekmektedir. Kovid-19 tedavisi sürerken buna bağlı bir ürtiker gelişimi söz konusuysa onun da bu süreçte tedavisine başlanmalıdır."

Kronik ürtikeri bulunan bir kişi Kovid-19 olduğunda o kronik ürtikerde de alevlenme görülebileceğini işaret eden Damadoğlu, "Bu kişilerde Kovid-19 tedavisi tamamlandığında buna bağlı ortaya çıkan ya da tetiklenen ürtikerin de seyrinin azalması beklenir. Kronik ürtikeri olmayan bir kişide eğer Kovid-19 akut ürtikeri tetiklemişse, hastalık atlatıldığında bu sorun da düzelir." dedi.


Araştırma: Hamilelerde diyet içecek tüketimi ile erkek çocuklarda otizm görülmesi arasında bağ olabilir

Araştırma: Hamilelerde diyet içecek tüketimi ile erkek çocuklarda otizm görülmesi arasında bağ olabilir
TT

Araştırma: Hamilelerde diyet içecek tüketimi ile erkek çocuklarda otizm görülmesi arasında bağ olabilir

Araştırma: Hamilelerde diyet içecek tüketimi ile erkek çocuklarda otizm görülmesi arasında bağ olabilir

Bilim insanları, hamilelik ve emzirme döneminde diyet içecek tüketimi ile erkek çocuklarda otizm tanısı arasında bağ olduğunu gözlemledi.

The Hill gazetesinde yer alan habere göre, Teksas Üniversitesi Sağlık Bilimleri Merkezince yürütülen araştırma, hamilelik ve emzirme döneminde günde en az bir diyet içecek veya eş değer miktarda yapay tatlandırıcı tüketimi ile erkek çocuklarda otizm görülmesi arasında bağ olduğunu ortaya koydu.

Araştırma kapsamında, otizm spektrum bozukluğu olan 235 ve bu gelişim bozukluğuna sahip olamayan 131 çocuğun ebeveynlerine hamilelik ve emzirme dönemindeki diyet içecek ve yapay tatlandırıcı tüketim sıklığı incelendi.

Annelere hamilelik ve emzirme döneminde diyet kola ve yapay tatlandırıcı içeren içecekleri hangi sıklıkla tükettikleri soruldu.

Araştırma sonuçları, otizm spektrum bozukluğuna sahip erkek çocuklarının, hamilelik döneminde diyet içecek tüketen bir anneye sahip olma ihtimalinin normal erkek çocuklara göre 3 kat daha fazla olduğunu gösterdi.

Yapay tatlandırıcı olarak kullanılan "aspartam" ile otizm arasındaki bağlantının ortaya konması adına daha büyük örneklem grubu ile yeni araştırmalar yapılması gerektiği aktarıldı.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Haziran ayında yapay tatlandırıcılardan aspartamı, insanlar için "muhtemel kanserojen" olarak sınıflandırmış, günlük alım miktarı aşılmadığı sürece kullanımının güvenli olduğunu açıklamıştı.

Araştırma kapsamında, kız çocuklarına ilişkin istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulanmadığı belirtildi.

Araştırmanın sonuçları, "Nutrients" dergisinde yayımlandı.


Esrar bağımlılığı kalp krizi riskini yüzde 60 artırıyor

Kanada'da keyif amaçlı esrar kullanımı 2018'de yasallaştırılmıştı (Reuters)
Kanada'da keyif amaçlı esrar kullanımı 2018'de yasallaştırılmıştı (Reuters)
TT

Esrar bağımlılığı kalp krizi riskini yüzde 60 artırıyor

Kanada'da keyif amaçlı esrar kullanımı 2018'de yasallaştırılmıştı (Reuters)
Kanada'da keyif amaçlı esrar kullanımı 2018'de yasallaştırılmıştı (Reuters)

Kanada'da yapılan bilimsel araştırmada, esrar bağımlılığının kalp krizi ve inme riskini yüzde 60 artırdığı ortaya kondu.

Alberta eyaletinde yer alan Calgary Üniversitesi'nden bilim insanlarının araştırmasında, 8 yıllık bir sürede yaklaşık 60 bin Kanadalıdan elde edilen veriler kullanıldı. Bu kişilerden yarısı esrar bağımlısıyken, diğer yarısında böyle bir durum yoktu. 

Addiction adlı hakemli bilimsel dergide çarşamba günü yayımlanan çalışmada, esrar bağımlılığından mustarip katılımcılardan yüzde 2,4'ünün Ocak 2012-Aralık 2019'de hayatlarında ilk kez kardiyovasküler rahatsızlık geçirdikleri gözlemlendi. 

Bunlar arasında kalp krizi, inme, kalp ritmi bozukluğu ve periferik damar hastalığı gibi sorunlar yer alıyor.

Araştırmaya göre esrar kullanan kişilerin yüzde 27 ila 34'ü maddeye bağımlı hale gelebiliyor.

Öte yandan Calgary Üniverstesi'nden Anees Bahji, çalışmadaki verilerin sadece örnek teşkil ettiğine ve söz konusu rahatsızlıkların oluşumunda başka unsurların da rol oynayabileceğine dikkat çekerek, "Bu bulguların gözlemsel olduğunu ve elimizdeki verilere dair bir bakış açısı sağladığını vurgulamak önemli. Doğrudan bir neden-sonuç ilişkisi kurulamadı" dedi. 

Independent Türkçe, New York Post, Forbes


DSÖ: Mevcut Kovid-19 aşıları güvenli ve etkili olmayı sürdürüyor

(AA)
(AA)
TT

DSÖ: Mevcut Kovid-19 aşıları güvenli ve etkili olmayı sürdürüyor

(AA)
(AA)

DSÖ Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, DSÖ'nün haftalık basın toplantısında güncel sağlık konularına ilişkin değerlendirmede bulundu.

Kuzey yarımkürede kış mevsimi öncesi Kovid-19 ile ilgili endişe verici eğilimleri görmeye devam ettiklerini dile getiren Ghebreyesus, özellikle Avrupa ve ABD'de son 28 günde Kovid-19 nedeniyle hastaneye yatışlar ve yoğun bakıma kabullerin arttığını söyledi.

Ghebreyesus, Kovid-19 ile ilgili aşılamanın en fazla risk altındaki kişiler için düşük kaldığını, dünya nüfusunun 3'te 2'sinin ilk doz aşıyı aldığını fakat sadece 3'te 1'inin hatırlatma dozunu vurulduğunu ifade etti.

"Kovid-19, 2 yıl önceki gibi akut kriz olmayabilir ancak bu onu görmezden geleceğimiz anlamına gelmiyor" diyen Ghebreyesus, ülkelerin Kovid-19 ile mücadele için çok fazla yatırım yaptığını ve bu konudaki önlemlerini sürdürmeleri gerektiğini vurguladı.

"Mevcut Kovid-19 aşıları güvenli ve etkili olmayı sürdürüyor"

"Son dönemde vakalar artarken yeni varyantların daha bulaşıcı ve tehlikeli olduğunu söyleyebilir misiniz? Yeni varyantlar için yeni aşı programlarına ihtiyaç duyulacak mı?" sorusunu yanıtlayan DSÖ'nün Kovid-19'a Karşı Mücadele Teknik Heyeti Lideri Maria Van Kerkhove, Kovid-19'un yaygın yeni varyantları olan EG.5.1 (Eris) , XBB.1.5 ve BA.2.86'nın (Pirola) ciddiyet düzeyinde bir değişiklik tespit etmediklerini dile getirdi.

Kovid-19'a karşı alınan önlemlerin işe yaradığını vurgulayan Kerkhove, "Mevcut Kovid-19 aşıları güvenli ve etkili olmayı sürdürüyor, ciddi hastalıkları ve ölümleri önlüyor" dedi.


Ergenlerdeki kronik yorgunluğun önemsenmesi gerekiyor

Ebeveynlerin sandığının aksine aslında ‘kronik yorgunluk sendromu’ diye bir olgu var
Ebeveynlerin sandığının aksine aslında ‘kronik yorgunluk sendromu’ diye bir olgu var
TT

Ergenlerdeki kronik yorgunluğun önemsenmesi gerekiyor

Ebeveynlerin sandığının aksine aslında ‘kronik yorgunluk sendromu’ diye bir olgu var
Ebeveynlerin sandığının aksine aslında ‘kronik yorgunluk sendromu’ diye bir olgu var

Çoğu durumda ebeveynler, gençlerin sürekli yorgunluk şikayetlerine bir dereceye kadar hafife alma ve ciddiye almama ile yaklaşırlar zira bu şikayetlerin sadece tembellik ve ihmalden kaynaklandığını, bir gencin uzun süre yorgunluktan şikayet etmesinin mantıksız olduğunu düşünürler.

Kronik yorgunluk sendromu

Gerçek şu ki, ebeveynlerin düşüncelerinin aksine, aslında 1988 yılında ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC) tarafından başlı başına bağımsız bir hastalık olarak tanımlanan ‘Kronik Yorgunluk Sendromu (Chronic Fatigue Syndrome)’ adı verilen bir tanım var.

ASDF
Kronik yorgunluğun gerçek nedeni bilinmiyor

Doktorlar, hastalığın temel fiziksel belirtisinin sürekli, açıklanamayan yorgunluk olduğunu, fiziksel ve entelektüel düzeyde günlük performansta ciddi bozulmalara neden olduğunu, konsantrasyonu etkilediğini, çeşitli fiziksel semptomlarla bağlantılı olduğunu ve dinlenmeyle geçmediğini belirtti. Söz konusu sendrom en sık orta ve geç ergenlik çağındaki çocuklarda, yani 12 ila 18 yaş arasında görülüyor, ancak her yaşta, hatta yetişkinlerde bile ortaya çıkabilir ve kadınlarda görülme sıklığı erkeklerden 3 kat daha fazladır.

Sebebi bilinmiyor

Hastalığın ana nedeni henüz bilinmese de bu semptomların belirli bir virüs (Epstein-Barr) enfeksiyonunun sonucu olduğunu belirten teori de dahil olmak üzere, hastalığı açıklamaya çalışan bazı teori ve hipotezler bulunuyor. Birçok hasta, grip gibi viral bir enfeksiyona veya başka herhangi bir küçük enfeksiyona yakalandıktan sonra sürekli bir yorgunluk hissi yaşadıklarını söylüyor. Enfeksiyonun bir sonucu olarak beyaz kan hücrelerinin sayısında da değişiklikler olur, bu da söz konusu duruma bakteriyel bir enfeksiyonun neden olabileceğini gösteriyor. Bazı gençler ise depresyon, anksiyete ve psikolojik durumlarının azalmasıyla semptomların şiddetinin arttığını söylüyor. Bazı ailelerde hastalığın yayılmasında genetik bir faktörün rol oynadığını öne süren teoriler de bulunuyor.

Tanı için spesifik bir yöntem yok

Hastalığı doğrulamak için spesifik bir tanı yöntemi yoktu. Tanı klinik duruma ve tıbbi öyküye bağlıdır. Açıklanamayan yorgunluğun 3 ila 6 ay arasında değişen bir süre devam etmesi ve ağrının belirli özelliklerine ek olarak egzersiz yaptıktan veya ders çalışmak gibi zihinsel işler yaptıktan sonra daha da kötüleşiyor ise tanı konur.

Çoğu vaka sporadiktir ve diğer ikincil vakalarla bağlantılı değildir. Hastalığın, kan ürünleri veya enfeksiyon yoluyla herhangi bir şekilde bir kişiden diğerine bulaştığına dair bir kanıt yoktur. Hastaların büyük çoğunluğuna durumlarıyla ilgili tanı konulamamaktadır zira semptomlar geçici olarak soğuk algınlığı veya kas ağrıları gibi tedavi edilir.

Hastaların yarısı psikolojik rahatsızlıklardan muzdarip

Kronik yorgunluk sendromundan mustarip hastaların neredeyse yarısı çoğunlukla başta anksiyete ve depresyon olmak üzere psikolojik bozuklukların kriterlerini karşılıyor. Ayrıca hastalar daha yüksek psikolojik stres oranlarına sahipler. Fiziksel yorgunluk açıkça zihinsel ve sinirsel yorgunlukla bağlantılı olduğundan, bu onları bilişsel olarak da etkiler. Semptomların şiddeti hafif yorgunluktan okula gidememeye yol açabilecek şiddetli ağrıya kadar farklılık gösterir. Toplamda, hastalıktan mustarip öğrencilerin üçte ikisi, ağrılı semptomlar ortadan kalkana kadar art arda iki haftadan fazla süreyle okulu kaçırabilir.

Çeşitli vücut sistemlerinde semptomlar

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre hastaların çoğunda, rahatsız edici rüyaların yanı sıra, uyku sırasında birkaç kez uyanma, ne kadar uyursa uyusun kendini rahat hissetmeme, gün içinde uykulu hissetme gibi uyku güçlüğü ile başlayan, çeşitli vücut sistemlerinde birçok semptom görülüyor. Gencin baş dönmesi ve mide bulantısı hissetmesi nedeniyle eklem veya kas ağrısı ve baş ağrılarının yanı sıra dik durmada zorluklar da ortaya çıkabilir. Bazen yemek yedikten sonra şişkinlik, mide ağrısı, hızlı kalp atışı ve nefes darlığı gibi hisler ortaya çıkar. Kızlarda hormonal dengesizlik meydana gelir, adet döngüsü düzensiz olur ve ağrılı hale gelir. Ayrıca kiloda değişimin yanı sıra sık sık boğaz ağrısı ve lenf düğümlerinin iltihaplanması gibi bağışıklık sistemiyle ilgili sorunları da görülür.

Teşhis ve tedavi

CDC, doktorlara sendromu sadece romatizma veya sinir iltihabının bir belirtisi olarak değil, bağımsız bir hastalık olarak düşünmelerini tavsiye etti. Bu bağlamda gence “Ne zamandır bu acıyı hissediyorsun? Dinlendikten sonra kendini daha iyi hissediyor musun? Ağrının daha kötü ya da daha iyi hale gelmesine neden olan nedir? Açıkça düşünebiliyor musun? Ders çalışmanın zorlukları var mı? Başın dönüyor mu veya hiç ayakta dururken düştün mü?” gibi soruların sorulması gerekiyor.

Tedavi çoğunlukla şiddetli ağrı durumunda hafif ağrıkesiciler gibi semptomların şiddetini azaltmaya yöneliktir. Gençlere, spor aktiviteleri ve zihinsel çabalar da dahil olmak üzere normalden daha fazla çaba sarf etmeleri durumunda, yorgunluk ataklarını önlemek için efor ve dinlenmeyi dengeleme yöntemleri öğretilmelidir. Uyku sorunlarına gelince, uyku ilacı kullanmamalı, uyku tıbbı konusunda uzmanlaşmış bir merkeze başvurulmalıdır.