Psikiyatride devrim yaratan hikaye: Katatonik halde 20 yıl kalan kadın uyandı

50 yaşında girmeye hazırlanan April Burrell, üç senedir rehabilitasyon merkezinde kalıyor (Reuters/Temsili)
50 yaşında girmeye hazırlanan April Burrell, üç senedir rehabilitasyon merkezinde kalıyor (Reuters/Temsili)
TT

Psikiyatride devrim yaratan hikaye: Katatonik halde 20 yıl kalan kadın uyandı

50 yaşında girmeye hazırlanan April Burrell, üç senedir rehabilitasyon merkezinde kalıyor (Reuters/Temsili)
50 yaşında girmeye hazırlanan April Burrell, üç senedir rehabilitasyon merkezinde kalıyor (Reuters/Temsili)

ABD'de katatonik halde 20 yıl boyunca kalan kadın kendine geldi. April Burrell'i tedavi eden doktorlar, kadının aslında katatonik şizofreniden değil lupustan mustarip olduğunu belirledi. 

Bu tespit, şizofreni gibi psikiyatrik rahatsızlıklara sahip bazı hastaların aslında beyne saldıran bu otoimmün hastalıktan mustarip olabileceğini ortaya koydu. Psikaytri dünyasında bir devrim yapan uzmanlar, dünyanın dört bir yanına bulgularını gönderip diğer araştırmacıları bilgilendirdi.

Burrell hasta olmadan önce Maryland Eastern Shore Üniversitesi'nde muhasebe bölümünde okuyan dışa dönük ve başarılı bir öğrenciydi. Talihsiz kadın, 1995'te 21 yaşındayken başından geçen travmatik bir olayın ardından psikoza girdi. Görsel ve işitsel halüsinasyonlar yaşamaya başladı. Washington Post (WP) kadının başından geçenleri mahremiyet sebebiyle açıklamadı.

Artık iletişim kuramayan ve banyo bile yapamayan Burrell'e, psikiyatri hastanesinde birkaç ay kaldıktan sonra katatonik şizofreni teşhisi kondu. Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 1'ini etkileyen bu rahatsızlıkta hastalar motor hareketlerde azalma, konuşmama, karşıdakinin söylediklerini ve hareketlerini tekrarlama, kaslarda katılık, hareket ettirmeye karşı direnç gibi belirtiler gösteriyor.

Ailesi, Burrell'e bakmak için ellerinden geleni yaptı. Ancak sürekli bakıma muhtaç olan kadın, 2000'de New York'taki bir psikiyatri merkezine yatırıldı. Genç kadın kendi psikoz dünyasına hapsoldu. Ailesini bile tanıyamaz hale geldi.

"Dejavu yaşamış gibiydim"

Aynı psikiyatri merkezinde o yıllarda tıp öğrencisi olan Sander Markx da staj yapıyordu. Markx, yaklaşık 20 yıl sonra kendi laboratuarını açtığında şans eseri stajyerlerden biri, Markx'a Burrell'den bahsetti. Markx, 2018'deki sohbete dair şöyle konuştu:

Hikayeyi anlatmaya başladığında dejavu yaşamış gibiydim. 'Adı April mi?' dedim.

Psikiyatr Markx, geçen onca yıla ve uygulanan tedavilere rağmen hastanın durumunun hiç iyileşmemesi karşısında afalladığını vurguladı. Bunun ardından 2018'de harekete geçen doktor, ailesinden de onay olarak Burrell'i incelemeye koyuldu. Nöropsikiyatrist, nörolog ve nöroimmünologların da aralarında yer aldığı 70 kişilik bir uluslararası uzman ekibi toplandı.

Kan tahlili, Burrell'in bağışıklık sisteminin çok sayıda antikor ürettiğini ve bunun vücuda saldırdığını gösterdi. Beyin taraması bu antikorların özellikle şizofreni ve psikozla ilişkili şakak loblarına zarar verdiğini ortaya koydu.

Hasta kadın şizofreninin tüm belirtilerini taşısa da araştırma ekibi altında yatan nedenin lupus olduğuna kanaat getirdi. Kelebek hastalığı diye de bilinen bu rahatsızlıkta kişinin bağışıklık sistemi, vücuttaki doku ve organlara saldırıyor. Ancak Burrell'de hastalık sadece beyni etkiliyor gibi görünüyordu.

Araştırmacılar hastanın bağışıklık sistemine karşı koymak için çalışmalara başladı ve 6 ay boyunca tedavi uygulandı. Burrell çok sayıda ilaç kullandı. Hasta neredeyse hemen iyileşme belirtileri göstermeye başladı. Ancak bilişsel sorunları atlatmaya başlasa da psikoz devam etti. 

Markx, bu sebeple araştırma ekibindeki bazı kişilerin hastayı psikiyatri merkezine tekrar göndermek istediğini, kendisinin de aynı dönemde Hollanda'ya gitmek zorunda olduğunu ve yokluğunda kadının gönderilmesinden korktuğunu açıkladı. Psikiyatr, uçuşunun olduğu gün hastasını son kez ziyaret ettiğinde bir sürprizle karşılaştı.

Zira doktor, Burrell'in katatonik durumda olmadığını, adeta farklı bir kadın gördüğünü ifade etti:

20 yıldır tanıdığım ve fazlasıyla hasta gördüğüm birine benzemiyordu. Biraz daha yakından baktım ve 'Aman Tanrım. Bu o' dedim.

2020'de Burrell, psikiyatri hastanesinden taburcu edilecek kadar iyi durumdaydı. Hasta, rehabilitasyon merkezine nakledildi. Burrell'in kardeşleri, Kovid-19 pandemisi sebebiyle ertelenen görüşmelerini geçen sene gerçekleştirdi. Abisi Guy Burrell şöyle konuştu:

Kız kardeşimin eski haline dönmesini hep istemiştim. Oraya geldiğinde, onun yepyeni bir insan olduğunu düşündük. Hepimizi tanıyordu. Çocukluğuna dair farklı şeyler hatırlıyordu.

Burrell'in, hastalığın beynini etkilemeye başladığı zamana kadar yaşananları hatırladığı tespit edildi.

200 hasta belirlendi

Hastadaki iyileşmenin ardından araştırmacılar, antikor açısından benzer hastaları belirlemek için diğer hastanelerle temasa geçti. Birkaç ay sonra Devine Cruz adlı bir hasta bulundu. Hastaya önceden şizoaffektif bozukluk, zeka geriliği ve lupus gibi teşhisler konsa da doktorlar hiçbir zaman bunlar arasında bağlantı kurmamıştı. 

Markx ve ekibinin uyguladığı tedaviyle 20 yaşındaki kadın iyileşmeye başladı. Artık annesiyle yaşayan Cruz, annesine mutfakta yardım ediyor, markete gidiyor ve toplu taşıma araçlarını kullanabiliyor.

Araştırma ekibi, psikiyatrik sorunların bağışıklıktan kaynaklandığı çok fazla hasta olduğunu düşünüyor. Yetkililer New York'ta benzer durumda olan yaklaşık 200 hasta belirledi.

Dünyanın pek çok bölgesinde bilim insanları artık benzer araştırmalar yürüyor. WP, mevcut araştırmanın muhtemelen küçük bir hasta grubunun işine yarayacağını ancak etkisinin psikiyatride teşhis ve tedavi yöntemlerini tekrar şekillendirmeye başladığını yazdı.

Markx şöyle konuştu:

Bunlar unutulmuş ruhlar. Bu insanların hayatlarını iyileştirmekle kalmıyoruz, aynı zamanda onları geri dönebileceklerini düşünmediğim bir yerden geri getiriyoruz.

Burrell ve Cruz vakalarının ardından New York'taki Columbia Üniversitesi'nde yer alan SNF Hassas Psikiyatri ve Akıl Sağlığı Merkezi'ne 75 milyon dolar bağışlandı. Merkez, hastalıkların genetik ve otoimmün nedenleriyle ilgili yeni tedaviler geliştirmeyi amaçlıyor.

Markx, Nisan 2023'te açılan bu merkezde yaklaşık 40 hastanın tedavisine başladığını bildirdi. 

Markx ve ekibinin araştırmasının tam olarak kaç hastanın işine yarayacağı soru işareti olmaya devam ediyor. WP, araştırmanın hastaların beyninde neler olup bittiğini daha iyi anlama potansiyelinin bilim camiasında heyecan uyandırdığını yazdı. Notel Tıp Ödülü sahibi Richard Axel, "Bence temel sinirbilimciler olarak artık hem kavramsal hem de teknolojik açıdan katkı sağlayabilecek bir konumdayız. Bunu yapmak bizim sorumluluğumuz" dedi.

Molecular Psychiatry adlı hakemli bilimsel dergide geçen yıl yayımlanan bir çalışmada, otoimmün rahatsızlık taşıdığından şüphelenilen 91 psikiyatri hastası belirlendi. Bağışıklık sistemine uygulanan immünoterapilerin bu hastalara fayda sağladığı görüldü.

 

Independent Türkçe, Washington Post



Doğumsal deformasyon: Gazze'deki kadınların rahimlerini yok eden silahlar

Gazze'de fetal anomali oranı 1.000 doğumda 200'e ulaştı (Independent Arabia - Meryem Ebu Dakka)
Gazze'de fetal anomali oranı 1.000 doğumda 200'e ulaştı (Independent Arabia - Meryem Ebu Dakka)
TT

Doğumsal deformasyon: Gazze'deki kadınların rahimlerini yok eden silahlar

Gazze'de fetal anomali oranı 1.000 doğumda 200'e ulaştı (Independent Arabia - Meryem Ebu Dakka)
Gazze'de fetal anomali oranı 1.000 doğumda 200'e ulaştı (Independent Arabia - Meryem Ebu Dakka)

İzzeddin Ebu Ayşe

Doktor Ahmed, şaşkınlıkla yeni doğan bebeğe, Melek el-Kanu'ya bakıyor, başında görülen deformasyonu inceliyor ve “Anne hamileliği sırasında bu garip deformasyona yol açan ne kadar zehirli gaz soludu, İsrail hamile kadınları bu şekilde etkileyecek hangi ölümcül silahları kullandı?” diye düşünüyor.

Doktor bebeği taşıyor ve başına bakıyor; “beyni yok, kafatası gelişimini tamamlamamış” diyor. Sağlık çalışanı, garip ve şok edici bir deformasyon ile doğan, başının sadece göz hizasında sona erdiği küçük Melek’in durumu ile ilgili bunları söylüyor.

Doktor, “İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği savaş sırasında doğumsal anomali vakalarında korkunç bir artış fark ettim. Beyninden tamamen yoksun olarak doğan bebek vakası, trajik anne karnındaki malformasyon hikayelerine bir örnek. Bebeklerin gelişimini daha doğmadan önce etkileyen bu savaşın durdurulması gerekiyor” diye ekledi.

Deformasyon oranları yükseliyor

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre  Gazze'de doktorlar, kuvöz bölümündeki yeni doğan bebeklerde doğumsal deformasyon vakalarında endişe verici bir artış olduğunu fark ettiler. Bunların çoğunun, savaş sırasında hamile kalan annelerin bebeklerinde görüldüğünü gözlemlediler. Bu durum onları, bu olguyu, savaşın ve kuşatmanın seyri ve bunların sakinler üzerindeki etkileriyle ilişkilendirmeye yöneltti.

Sağlık Bakanlığı Hastaneler Bölümü Genel Müdürü Mervan el-Hams, “Gazze Şeridi'nde doğumsal anomali sayısında önemli bir artış yaşanıyor. İsrail savaşı hamile kadınları olumsuz etkiledi” dedi. El-Hams, “Bu olgunun yayılmasına katkıda bulunan birkaç faktör var, birincisi, İsrail bombardımanlarından kaynaklanan radyasyon, ikincisi, uluslararası yasaklı patlayıcıların kullanılması ve son olarak Gazze'ye beyin gelişimi için gerekli olan folik asit gibi ilaç ve vitaminlerin girişinin engellenmesi” diye ekledi. Hams, sağlık yetkililerinin İsrail'in yıkıcı radyolojik ve kimyasal etkilere sahip deneysel silahlar kullandığını, uluslararası anlaşmalar uyarınca yasak olan bu bombalar ile Gazze'de küçük bir alanı hedef aldığını ve bunun da hamile kadınlar ve fetüsler için ciddi sonuçlar doğurduğunu doğruladığını belirtti.

Yaklaşık 60 bin fetüs malformasyon riski altında

İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün (Human Rights Watch) detaylı raporunda, Gazze'de hamile kadınların zehirli gazlara maruz kaldığı belirtildi. Bunların fetüsler arasında malformasyon vakalarının artmasının yanı sıra, kendiliğinden düşük oranının yüzde 300'e çıkmasına doğrudan etkisi olduğu kaydedildi.

Zorlu ameliyatlar gerçekleştirmek için Gazze'ye giden Ürdünlü doktor Bilal el-Azzam, daha önce hiç görmediği korkunç doğumsal deformasyon vakaları ile karşılaştığını, bunlardan bazılarının son derece kritik aşamalarda Gazze Şeridi'ndeki hastanelere ulaştığını söyledi.

Filistin Sağlık Bakanlığı'nın verilerine göre, Gazze'de 60 bin fetüste doğumsal anomali riski bulunuyor ve bu olgunun, İsrail'in uluslararası yasaklı, sağlık açısından tehlikeli mühimmat kullanması nedeniyle uzun yıllar artarak devam etmesi muhtemel.

Fotoğraf: Doğumsal anomaliler Gazze savaşının en ağır sonuçları

Hamile kadınların deneyimleri

Gazze'deki patlayıcı uzmanları, sınırlı imkânlarına rağmen İsrail ordusunun, kimyasal, biyolojik ve yangın silahları kullandığını gözlemlediler. Bombaların toz ve dumanları binaların molozlarına yapışarak hava koşullarının da etkisiyle yayılıyor ve malformasyona neden olabiliyor.

Serena hamile ve İsrail bombalarının dumanı nedeniyle zorlu bir deneyim yaşadı. İsrail askeri operasyonlarının gerçekleştiği yere çok yakın olan Gazze şehrinin doğusunda yaşayan Serena, yaşadıklarını anlattı: “Askerler birdenbire bölgeye doğru bir top atışı yaptı. Mahalle toz ve dumanla doldu ve yanık kağıt kokusu gibi kötü bir koku duydum. Sonra koku daha da kötüleşti ve yanan çöp kokusuna dönüştü.” Serena, “Şiddetli boğulma, baş ağrısı ve kusma hissi yaşadım, karnımdaki bebek iki günden fazla bir süre hareketsiz kaldı. Onun öldüğünü sandım, çok zorlu ve acılı bir iki gündü. Kokladığım gazın rahmimdeki çocuğa olumsuz etki etmesinden çok korkuyorum.”

 Vefa el-Maşharavi ise, “Uçaklar bombalamadan önce, yanık madde kokusu ile birlikte gaz kokusuna benzeyen garip bir koku yayılıyor. Bu kokudan kurtulmanın bir yolu yok, vantilatör çalıştırmak, su püskürtmek gibi her yolu denedim. Bu gazları tekrar tekrar soludukça bebeğimin hareketlerinin artık çok yavaşladığını fark ettim.

Fetüslerin maruz kaldığı malformasyonlar

Hamile kadınlar, İsrail Ordusunun Gazze'ye attığı bombaların bebeklerinin güvenliği üzerindeki etkisini sürekli sorguluyor ve merak ediyorlar. Bu bağlamda Kadın Hastalıkları ve Doğum Profesörü Hulud el-Mazini, “Savaş sırasında zehirli gazları solumak, sarsıntılar, buna ek olarak annenin yaşadığı korku ve endişe, tüm bu etkenler malformasyona neden olur” diyor. Mazini, “bombaların etkisi üç aydan yedi yıla kadar bir sürede ortaya çıktığı için fetüslerde doğumsal anomalilerin artacağı kesin. Bu da engelli doğumlarının yaygın olduğu bir nesille karşı karşıya kalabileceğimiz anlamına geliyor” diye ekledi.

Mazini, eksik veya eksik oluşmuş uzuvlar, kasık fıtığı, kafatası şekil bozuklukları, at nalı böbrek, uzuv eksikliği, kalp, omurga ve beyinde deformasyon, cilt ve beyin anomalileri, engelli doğumları çalışmaları sırasında karşılaştığı garip deformasyon vakalarına örnek veriyor.

Korkunç oranlar

Hastaneler Genel Müdürü Mervan Hams, “doğumsal anomali vakaları rekor seviyelere ulaşarak her 1000 doğumda 200 oranına ulaştı. Bu rakamlar, Dünya Sağlık Örgütü'nün normal olarak kabul ettiği 1000 doğumda 40 doğumsal anomali oranının çok üzerinde” dedi.

Sağlık Bakanlığı, doğumsal deformasyonların İsrail mühimmatlarının etkisi sonucu oluştuğunu teyit ediyor. Medikal fizik profesörü Enver Atallah “İsrail'in Gazze'ye yönelik tekrarlanan savaşları, havadaki ve topraktaki toksik maddelerin seviyesinin artmasına neden oldu ve bu durum fetüsleri etkiliyor” diye konuştu. “İsrail'in beyaz fosfor bombası kullandığını gözlemledik. Bu, beyaz fosforun temel yükünü oluşturduğu bir yangın bombası ve tahrip gücünün yanı sıra, yaklaşık 1.000 santigrat derecelik yoğun bir ısı üretecek şekilde tasarlanmış” diye ekledi.

Uluslararası yasaklı silahlar

Fizik uzmanları ise İsrail'in kimyasal, biyolojik ve termal silahları kullandığını belirtti. “Patlamaya neden olan kimyasal reaksiyon üreten patlayıcılar kullanılıyor. Aynı şekilde termobarik silahlar da yakıt parçacıklarından oluşan bir bulut oluşturuyorlar, ardından bu parçacıklar tutuşuyor ve bu da güçlü bir patlama dalgası ve yüksek dereceli bir ısı üretiyor. Bunun fetüsler üzerinde yıkıcı etkileri olabilir” diyorlar.

Uzmanlar, İsrail'in Gazze'de yoğun atıl metal patlayıcılar kullanmasının insanlarda doku parçalanmasına neden olduğunu belirtiyorlar. Kullanılan silahların arasında uranyum ve parça tesirli bombaların da bulunduğuna, bu maddelerin doğrudan fetüslerde deformasyon ve düşüklere neden olduğuna dikkat çekiyorlar.

Hukuki açıdan Uluslararası Filistin Halkının Haklarını Destekleme Komitesi Başkanı Salah Abdulati, “İsrail, Kitle İmha Silahlarının Geliştirilmesinin, Stoklanmasının ve Kullanımının Yasaklanmasına Dair Anlaşma’yı ihlal ediyor. Sivil halkın yaşamını felakete dönüştürmeyi hedefleyen yanmış toprak stratejisini benimsiyor” dedi.

Ancak İsrail Ordusu Sözcüsü Avichay Adraee, “Ordunun savaş yasalarına, muharebe kurallarına ve uluslararası insani protokole bağlı olduğunu, bunun da sivilleri hedef almadığı, onlarla savaşmadığı ve onlara kısa veya uzun vadede herhangi bir zarar vermediği anlamına geldiğini” vurguladı.