Halüsinasyona yol açmadan depresyonu tek dozda tedavi edebilecek saykodelik ilaçlara bir adım daha yaklaşıldı

Bilim insanları bulguların hızlı ve uzun ömürlü yeni antidepresanların önünü açabileceğini söylüyor

(Richard Vogel/AP)
(Richard Vogel/AP)
TT

Halüsinasyona yol açmadan depresyonu tek dozda tedavi edebilecek saykodelik ilaçlara bir adım daha yaklaşıldı

(Richard Vogel/AP)
(Richard Vogel/AP)

Bilim insanları LSD ve psilosin gibi saykodelik uyuşturucuların beyindeki belirli bir reseptöre bağlanarak antidepresan etkisi yarattığını keşfetti. Bu bulgu, halüsinasyonlara yol açmadan depresyonu tedavi eden ilaçların geliştirilmesinin önünü açabilir.

Sayıları giderek artan çalışmalar son yıllarda saykodelik uyuşturucuların depresyonu hafifletme potansiyeline ışık tutuyor.

Araştırmacılar LSD ve psilosin gibi bu bileşiklerden bazılarının klinik onayı alan antidepresanlara benzer etkiler ürettiğini biliyor. Ancak bu bileşiklerin halüsinojenik özelliklerine yönelik şüpheler klinik kullanımlarını sınırlandırıyor.

Bugüne kadar hem antidepresan hem de halüsinojenik etkilerin beyindeki serotonin reseptörlerinin aktivasyonuna bağlı olduğu düşünülüyordu.

Öte yandan pazartesi günü Nature Neuroscience adlı akademik dergide yayımlanan yeni çalışmanın sonuçları, saykodelik uyuşturucuların antidepresan benzeri etkilerinin ardında yatan mekanizmanın, bunların halüsinojenik etkilere yol açma biçiminden bağımsız olduğunu ortaya koydu.

Finlandiya'daki Helsinki Üniversitesi'nden Eero Castrén'in de aralarında bulunduğu bilim insanlarının bir kaptaki nöronlar üzerinde yürüttüğü laboratuvar çalışmasında, LSD ve psilosinin beyinde nörotrofik reseptör tirozin kinaz (NTRK) adı verilen bir moleküle güçlü bir şekilde bağlandığı tespit edildi.

Daha önce araştırmacılar klasik antidepresan ilaçların da çok daha zayıf şekilde de olsa NTRK reseptörüne bağlandığını ve bu reseptör aracılığıyla etki ettiğini bulmuştu.

The Independent'ın haberine göre, Çalışmalar NTRK reseptörüne bağlanmanın, beyin türevli nörotrofik faktör (BDNF) proteininin bu reseptör üzerindeki etkisini artırdığına işaret ediyor.

Bunun nöronlar arasındaki bağlantıların artmasına ve böylece beynin büyüyüp gelişmesine yol açtığı biliniyor.

Araştırmacılar daha sonra tek bir LSD dozunun farelerde antidepresan benzeri, süregelen bir etki yarattığını buldu. Bu etki LSD'nin NTRK'ye bağlanmasından kaynaklansa da serotonin reseptörlerinden bağımsızdı.

Bilim insanları LSD'nin farelerde, halüsinojenik etkilerin işareti kabul edilen baş seğirmesi tepkisiyle bağlantılı olduğunu da tespit etti.

Ancak bu özel etkinin NTRK'den değil, serotonin reseptörlerinin aktivasyonundan kaynaklandığı görüldü.

Bir dizi deney, saykodelik uyuşturucuların NTRK'ye yaygın antidepresanlara kıyasla çok daha güçlü bir şekilde bağlandığını ortaya koyuyor.

Araştırmacılar çalışmada şöyle yazdı: 

Burada liserjik asit dietilamid (LSD) ve psilosinin, diğer antidepresanlara kıyasla bin kat daha yakın şekilde doğrudan NTRK'ye bağlandığını gösteriyoruz.

Bilim insanları bu son bulguların, "hızlı ve uzun süreli antidepresan etkisi yaratan ama halüsinojenik benzeri aktiviteden arınmış olma potansiyeline sahip" yeni ilaçların geliştirilmesinin önünü açabileceğine dikkat çekti.

Independent Türkçe



Çin’de bunama vakaları neden daha hızlı artıyor?

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Çin’de bunama vakaları neden daha hızlı artıyor?

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Bilim insanları, Çin'de Alzheimer hastalığıyla diğer demans türlerinin orantısız bir sağlık yükü oluşturduğu ve vaka oranlarının küresel ortalamadan daha hızlı arttığı uyarısını yaptı.

Çarşamba günü PLOS One adlı akademik dergide yayımlanan yeni araştırma, ülkede demansı mümkün olduğunca erken önlemek için acil ve etkili müdahalelerin uygulanması çağrısında bulunuyor.

Alzheimer ve diğer demans türleri, (ADD; Alzheimer Dissease and Demantia / Alzheimer Hastalığı ve Demans), dünya çapında artan oranlarla giderek daha ciddi bir nörolojik sağlık sorunu haline geliyor.

Ancak bilim insanları, özellikle Çin'deki bunamaların gerçek hastalık yükü ve risk faktörlerinin yeterince anlaşılmadığını söylüyor.

Mevcut çalışmada araştırmacılar, Dünya Bankası ve Dünya Sağlık Örgütü gibi kurumlar tarafından başlatılan halka açık veri tabanı Küresel Hastalık Yükü'nden (GBD) alınan, 30 yıldan uzun süreye yayılan küresel sağlık verilerini analiz etti.

Veri tabanı, 204 ülke ve bölgede 370’in üzerinde hastalık ve sağlık sorunuyla bunlara karşılık gelen 88 risk faktörü hakkında veri içeriyor.

1990'la 2021 arasındaki son analizlere dayanarak bilim insanları, Çin'de demans vakalarının üç katına, küresel vakalarınsa iki katına çıktığını tespit etti.

"ADD, küresel hastalık yükü en ağır hastalıklardan biri. Çin'de ve küresel olarak ADD'nin hastalık yükü 1990'dan 2021'e kadar yıldan yıla arttı" diye yazdılar.

Çalışmada, "2021'e gelindiğinde, Çin'in hastalık yükü üç kat artarken, küresel hastalık yükü iki katına çıktı" dendi.

y6u78ı9
ADD'nin 1990-2021 küresel hastalık yükü haritası. İki cinsiyet ve tüm yaşlar için 100 bin kişi başına düşen ölümlerdeki yıllık değişim (Liu, Geng., 2025, PLOS One)

Kısmen daha uzun yaşam süreleri nedeniyle kadınların erkeklere kıyasla demansın genel yükünü daha fazla taşıdığı tespit edildi.

Ancak araştırmacılar, erkeklerin bu hastalıktan ölüm oranlarının biraz daha yüksek olduğunu söylüyor.

Gelecek 15 yıl için eğilimleri tahmin eden bilim insanları, daha etkili müdahaleler yapılmadığı takdirde demans oranlarının özellikle Çin'de artmaya devam edeceği uyarısını yapıyor.

Araştırmacılar, diyabet gibi hastalıklardan kaynaklanan yüksek kan şekerinin Çin de dahil dünya genelinde demans için önde gelen risk faktörü olduğunu, bunu sigara ve yüksek vücut ağırlığının izlediğini söylüyor.

"Sigara, yüksek açlık kan şekeri düzeyleri ve yüksek vücut kitle indeksi, aralarında yüksek açlık plazma glukozunun baskın konuma sahip olduğu üç ana risk faktörü" diye yazdılar.

Bilim insanları Çin'de demans vakalarındaki artışın büyük ölçüde nüfus artışı ve değişen yaş demografisine bağlı olabileceğinden şüpheleniyor.

"Gelişen bir ülke olarak Çin, ekonomik dönüşüm ve yaşam tarzındaki büyük değişiklikler nedeniyle diyabet hastalarının sayısında önemli bir artış yaşadı" diye yazdılar.

Araştırmacılar, demans vakalarındaki artışı yavaşlatmak adına özellikle yaşlı yetişkinler arasında yüksek kan şekeri ve sigara kullanımının azaltılması için çaba gösterilmesi çağrısında bulunuyor.

Erken müdahalenin klinik hedeflerine ulaşmak için cinsiyete özgü risk faktörlerini hedef alan müdahalelere ihtiyaç duyulacağını belirtiyorlar.

Independent Türkçe