Araştırma: Uykusuzluk, yaklaşık 10 yıl içerisinde felce neden olabilir

AA
AA
TT

Araştırma: Uykusuzluk, yaklaşık 10 yıl içerisinde felce neden olabilir

AA
AA

Bilim insanları, uykusuzluk sorunu yaşayan kişilerin yaklaşık 10 yıl içerisinde felç riskiyle karşı karşıya kalabileceğini tespit etti.

Medpage Today'in haberine göre, Neurology isimli bilim dergisinde yayımlanan araştırma kapsamında 2002'den 2020'ye kadar daha önce felç geçirmemiş kişiler gözlemlendi.

Yaş ortalamasının 61 olduğu inceleme grubundaki kişilerin yüzde 57'sini kadınlar oluşturdu.

Michigan Üniversitesi Sosyal Araştırmalar Enstitüsü tarafından hazırlanan Sağlık ve Emeklilik Çalışmasının (HRS) verilerini kullanarak araştırma yapan Dr. Wendemi Sawadogo ve ekibi, uykusuzluk semptomları ile felç riskini ilişkilendirdi.

Virginia Commonwealth Üniversitesinden Sawadogo'nun bulguları, "az şiddetli" ve "şiddetli" uykusuzluk şikayeti bulunan kişilerde, uykusuzluk sorunu görülmeyen kişilere kıyasla yaklaşık 10 yıl sonra felç riskinin daha fazla olduğuna işaret etti.

Sawadogo, şiddetli uykusuzluk sorunuyla karşı karşıya olan kişilerde ayrıca diyabet, hipertansiyon, kalp rahatsızlıkları ve depresyon görülmesinin felç riskini daha da arttırdığına dikkati çekti.

Uyku kalitesini iyileştirmeye yardımcı olacak terapiler var

Öte yandan, uykusuzluk sorunu yaşamayan 50 yaş üstü kişilere göre, bu sorunu yaşayan 50 yaş altı kişilerde ise felç riskinin daha fazla olduğu tespit edildi.

Sawadogo, uyku kalitesini iyileştirmeye yardımcı olacak pek çok terapi olduğunu hatırlatarak, ilerleyen dönemlerde felç riskini azaltmak için erken teşhisin ve tedavinin önemini vurguladı.

Uykusuzluk çekenlerin bunu bir hastalık olarak görmediğinin altını çizen Sawadogo, uykusuzluk hastalığı hakkında farkındalık yaratmanın önemli olduğuna işaret etti.



Bilinç, beynin neresinde? Öne çıkan iki teori de sınavı geçemedi

Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
TT

Bilinç, beynin neresinde? Öne çıkan iki teori de sınavı geçemedi

Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)

Bilincin beynin hangi bölümünde olduğunu araştıran bilim insanları ilginç sonuçlara ulaştı. 

Kişinin kendisini, etrafını, deneyimlerini, duygularını anlamasını sağlayan bilinç, insan varlığının temel bileşenlerinden biri. 

Bilim insanları uzun zamandır bilincin beynin hangi bölümünde, nasıl meydana geldiğini anlamaya çalışıyor. Pek çok fikir ortaya atılırken halihazırda 30'a yakın teori olduğu tahmin ediliyor. 

Bunlar arasında en çok öne çıkan ikisiyse Küresel Çalışma Alanı Teorisi (GWT) ve Bütünleşik Bilgi Teorisi (IIT). Bunlardan ilki bilincin, beynin ön kısmında olduğunu ve buradaki kilit bölgeler duyusal bilgileri tüm beyne yaydığında bilinçli deneyimin ortaya çıktığını savunuyor. 

IIT ise beyindeki bilginin son derece entegre ve bütünleşik olduğunu ve bu şekilde bilinçli bir deneyimin mümkün olduğunu öne sürüyor.

Önde gelen hakemli dergi Nature'da 1 Mayıs Perşembe günü yayımlanan çalışmada bilim insanları, bu iki teoriyi test ederek hangisinin geçerli olduğunu bulmaya çalıştı. Bulgular, ikisinin de yetersiz olduğuna işaret ediyor. 

Max Planck Enstitüsü'nden Dr. Lucia Melloni ve ekip arkadaşları, ABD, Avrupa ve Çin'deki 12 laboratuvarda 256 kişiye çeşitli görüntüleri izleterek beyinlerindeki elektrik ve manyetik aktiviteyi ve kan akışını ölçtü. 

Katılımcıların bilinçli farkındalığını ölçmek için onlara çeşitli yüzler, nesneler ve semboller gösterildi. Katılımcılar ekranda belirli görüntüler belirdiğinde bir düğmeye bastı. Ekip katılımcıların beynini üç farklı yöntem kullanarak izledi.

Bulgular bilincin, beynin düşünmeyle ilişkili ön kısmından ziyade, görme ve işitmeyle bağlantılı duyusal bölgeleri içeren arka kortekste ortaya çıktığına işaret ediyor. 

Çalışma, beynin arka kısmındaki nöronlarla öndeki bölgeler arasındaki önemli bağlantılar saptasa da bilincin ana merkezinin arka kortekste olduğu fikrini destekliyor.

Araştırmada ayrıca IIT'nin öne sürdüğü gibi bilincin, beynin çeşitli bölümlerinin etkileşimi ve işbirliğiyle oluştuğunu destekleyen güçlü kanıtlar da bulunmadı. 

Makalenin başyazarlarından Christof Koch, "Burada kanıtlar kesinlikle arka korteks lehine. Bilinçli deneyimle ilgili bilgiler ön loblarda ya yoktu ya da arka kortekse kıyasla çok daha zayıftı" diyerek ekliyor: 

Bu durum, ön lobların zeka, yargılama, muhakemede kritik önem taşımasına karşın görme, bilinçli görsel algılama gibi konularda kritik bir rol oynamadığı fikrini destekliyor.

Araştırmacılar yeni çalışmanın komadaki veya bitkisel hayattaki hastalar açısından da önem taşıdığını ifade ediyor.  

Bu durumdaki hastalar birkaç gün boyunca yanıt vermediği zaman genellikle bilinçlerini kaybettikleri varsayılarak yaşam destek ünitesiyle bağları kesiliyor. Ancak geçen yıl yayımlanan bir çalışmada tepkisiz hastaların yaklaşık 4'te birinin bilinci olabileceği tespit edilmişti.

Bu araştırmaya gönderme yapan Koch "Bilincin beyindeki temelini bilmek, sinyal vermeden 'orada olmanın' bu gizli biçimini daha iyi saptamamızı sağlar" diyor. 

Independent Türkçe, Reuters, New York Times, SciTechDaily, Nature